TUTAMIYORUM ZAMANI
Ayşe, serin bir İstanbul sabahında hızlı hızlı yürürken, etrafından hışır hışır seslerin geldiğini farketti. Yere bakınca, ayaklarının altında dev çınar yapraklarını gördü. Yapraklar da ne ara sarardı da, kahverengiye döndü diye içinden geçirdi. Geçen ay gittiği yaz tatili, sanki dün gibiydi. Zaman hemencecik geçivermişti. Çınar ağaçlarını, çocukluğundan beri pek severdi. Hep ona babasını hatırlatırdı. Babasıyla sonbaharda parka gittiği günleri anımsadı. Zaman ne de hızlı geçiyor diye içinden geçirdi. O meşhur şarkıdaki gibi tutamıyordu zamanı… Zihni; Ayşe’yi oradan oraya götürürken, birden iş görüşmesi saatinin iyice yaklaştığını fark etti ve adımlarını hızlandırdı. Yine geç kalacağım galiba diyerekten telaşa kapıldı. Ayşe, plan yapma konusunda çok zayıftı. Neden böyle oluyordu ki? Aynı anda birçok şeyi yapabilirken, zamanlama konusunda hep gecikiyordu. Ayşe, metroya koştu ama tam binecekken yüzüne metro kapısı kapanmıştı. Kendi kendine şikayetlenmeye başlamıştı… “Bu metro ...