Kayıtlar

Başarı Psikolojisi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

HER ŞEY MÜKEMMEL (Mİ) OLMALI?

Resim
  Ebrar bir yandan söyleniyor bir yandan da telaşlı bir şekilde hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyordu.  Kayınvalidesi “Akşam size geleceğim torunu çok özledim” demişti.  “Şimdi pat diye gelinir mi canım” diye söyleniyordu içinden. Ebrar titiz biriydi… İşlerini önceden, hatta günlerce önceden ve defalarca kontrol ederek yapardı. Yaptığı işlerde aksilik olması demek onun için mahvolmak demekti. Bu yüzden her işinde olduğu gibi ev işlerinde de mükemmel olmalıydı.  Hele bir de söz konusu kayınvalidesi ise… “ALLAH korusun, kadının ağzına laf vermek istemem” diye mırıldanarak işe koyuldu.    Ebrar temizlik ve ev işleri ile ilgili bazen “kendimi çok mu yoruyorum sanki, çok yıpranıyorum ben de insanım” diye düşünüyordu ama hemen ardından “yok canım ben de herkes gibi gevşek davranıp boş mu vereyim?” diye iç dünyasında bir çatışma yaşıyordu.  Etrafındaki insanları düşündü. Herkesin işi nasıl bitiyor da benimki bir türlü bitmiyor diye hayıflandı. “Onlar benim k...

HER VAZGEÇİŞ BİR HAKEDİŞ

Resim
Volkan, köyde mutlu bir çocukluk geçirmişti. Zamanla büyümüş ailesinin umudu olmuştu. Köyde hasta ve yaşlı teyzelerin gözdesiydi. Herkes ona "Tam doktor olacak çocuk derdi." Annesi onu çocukluğundan beri doktor oğlum diye severdi. Köy yerinde evlat okutmak hiç kolay değildi. Okul ile evlerinin arası baya da vardı. Uzun ve zorlu zamanlar geçse de sonunda olmuş ve tıp fakültesini kazanmıştı.  Üniversite için gittiği büyük şehirde daha önce görmediği birçok şeyle karşılaşmıştı. Eğlenceli ortamlar, rahat yaşantısı olup gezen tozan gençlik bir yerde etkilemişti onu da. Kafası karışıyordu tabi ama biraz eğlenmek onun da hakkıydı diye düşündü. "Nasıl olsa okula kapağı attım, eninde sonunda biter ne olacak ki canım." diyordu içinden geçen ses. Yıllar nasıl geçti anlamadı Volkan. Üçüncü sınıfta bir fark etti ki önceki yıllardan kaldığı birçok dersi vardı. Ama o an "Toparlarım daha önümde zamanım var, kafaya takmaya gerek yok." diye teselli etti kendini. Arkadaşlarl...

İNSAN

Resim
Adı insan... Unutan ve yanılan, Yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla yücelen, Yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla aşağı inen, Seçimleriyle iyiye ve kötüye varan, Toparlanınca en güzel görüntüden daha güzel, Bozulunca en çirkin görüntüden daha çirkin, Tüm yaratılanlara halife olan… Adı insan... İstekleri ve istemediklerinde aceleci ve telaşlı, Gücü eline aldığında zorbalaşan, İhtiyacı kalmadığında, ihtiyacını giderene nankörleşen, Zıttına davrandığında sınavını geçebilen… Aslında insan; Hayatında hep gerçeği arayan, Yürüdüğü yoldaki yolculuğunda bir amacı olan, Vardığında değil, varmaya çalışırkenki tepkileriyle asıl kazanan, Bulunduğu yerde ihtiyaç giderip, Yaratılana bağımlı olmayan, İşte o zaman mutlu ve başarılı olurdu bir insan... İnsan; Mutlu olmak isterken ve her şey bu kadar net iken,  Neydi insanı yolundan döndüren?    & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygu...

MUTLULUK AYAKKABI BAĞLAMAYI ÖĞRENMEK OLABİLİR Mİ?

Resim
Ela o gün kafede arkadaşıyla buluşacaktı. Boğazın kenarında şık bir kafe seçmişlerdi, salaş yerleri sevmiyordu. Buluşmaya erkenden gitmişti, arkadaşı ise biraz geç kalmıştı. Aksi gibi telefonunun da şarjı bitmek üzereydi. O sırada oyalanacak bir şey aradı ve bir kahve söyledi. Kahvesini yudumlarken deniz manzarasını seyrediyordu bir yandan. O sırada kulağı arka masada konuşanlara takıldı.    Konuşmalar dinledikçe dikkatini de çekmeye başlamıştı. Bir yandan da dinlediğini belli etmemeye çalışıyordu. Kulağına gelen seste birisi şöyle diyordu:  - Hz. İbrahim’in RABbini aradığı gibi mutluluğu arıyor insanlar. Mutluluk bir sürü arkadaşa sahip olmak mı? Değil. Öyle olsa bir süre sonra telefonuna bakmaya başlamazsın. Yayınladığı sosyal medya postuna ‘beğeni’ almak mı? Değil. Bir süre sonra hiçbir etkisi kalmıyor. Mutluluk uzun süreli olmalı. İsminin başına eklenen etiketler mi? Doktor, avukat vs. O da değil. Öyle olsa mutsuz doktor ya da avukat olmazdı.  Ela o sırada “ben ...

GENÇLİK BAŞIMDA DUMAN

Resim
Ha bugün ha yarın derken o meşhur YKS günü gelip çatmıştı... Leyla ve Ceylan… Aynı duyguları paylaşan iki genç kız… Bir saat sonra sınava gireceklerdi fakat heyecanları aylar öncesinden başlamıştı… Leyla, önceki sene istediği puanı alamamıştı. Buna rağmen aynı heyecan ve motivasyonla yeniden dershaneye başlamaya karar vermişti. Zorlanmasına rağmen yeni tempoya ayak uydurup pes etmemişti. Kendine hazırladığı çalışma planını uygulamıştı. Önceki sene hazırlanırken iyi yaptığı şeyleri, iyi yapamadığı şeyleri tek tek düşünmüştü. Bir değerlendirme yaparak çalışmalarına ona göre hazırlanmıştı ve nihayet sınav günü gelmişti. Acaba bu sene sorular nasıl olacaktı, matematikte iyi sayılmazdı acaba yeterli neti yapabilecek miydi, istediği bölümü kazanabilecek miydi? Aklında istediği bölüm ile ilgili birkaç üniversite vardı. Geniş geniş kampüsleri, çimenli alanları, çimenlerin üzerinde poz veren bir sürü neşeli öğrenciler görüyordu. “Şöyle bir arkadaş grubum olsa yalnız kalmam, hem üniversite hayat...

MÜKEMMEL OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİN AMA…

Resim
Çamurlu kar botlarına gözleri dalmış bakıyordu. Birden daldığı düşüncelerden çıkmak için etrafına bakındı. Dikkatini başka yere çekmek için bir olay, ufak da olsa bir şey aradı. Denize baktı, sahil kenarı nasıl da boştu. Sahi milyonların yaşadığı içi simsiyah, dışı ışıl ışıl bu koca şehirde böylesine az insan pek görülmüş bir şey değildi. Gözleri dış dünyaya, aklı kendi iç dünyasına dönük öylece bankta oturmaya devam etti Beyza.  Herkesin hayatı bir şekilde ilerliyordu… Üniversite arkadaşlarının çoğu kariyerinde iyi yerlere gelmişti. Çevresindeki çoğu insan hatta küçük kardeşi bile evlenmişti. Birkaç arkadaşı cesaretini toplayıp yurt dışına taşınmıştı. Peki ya Beyza? Olduğu yerde sayıyordu ne bir eksik ne bir fazla! Belki de kapıyı vurup çıkmadan önce annesinin söylediği sözler doğruydu. - Senin hedefin yok Beyza! O yüzden uçurtma gibi sürekli oradan oraya savrulup duruyorsun. Ne istediğini bilmemenin suçunu bizlere yüklemeyi bırak artık!  Ne ağır gelmişti o sözler Beyza’ya, s...

SEÇMEK Mİ HESAPLAMAK MI?

Resim
Elif, işten çıkınca hava kararmamıştı henüz. Koştur koştur markete uğradı. Çarpan kalbinin sesi neredeyse dışarıdan bile duyuluyordu. Bir yorgunluk hissetti bacaklarında. Markette önündeki sırayı görünce aldıklarını bırakmayı düşündü bir anda. İnternetten sipariş veririm bu sıra beklenir mi diye düşünürken bir taraftan da hesap yapıyordu. İnternetten alırsa daha pahalıya gelecekti. “Parayı kolay mı kazanıyorsun kızım Elif!” diye söyleniyordu kendine ama beklemek de istemiyordu. Bütün gün işte yorulmuştu. Beklemek yerine alışveriş yapmaya karar verdi. Kendiyle konuşurken gözü bir anne ile çocuğuna takıldı. - Anne, param buna yeter mi? - Hesaplayabilirsin Nehirciğim. - Anne param yetmezse sen vermez misin? - Veremem kızım bir anlaşma yaptık ya seninle. - Tamam anneciğim. Sadece Elif değil markette durumu fark edenler de anne ve kızı izliyordu. Elif'e çok da yabancı gelmiyordu bu gördükleri. Kendi çocukluğu gelmişti aklına. Babası ile alışverişe gittiklerinde babası seçenek sunardı ve...

NİSYAN

Resim
Ev, araba, çocuk, ünvan… Her şeye sahip olmaya çalışan insan… Bir mal uğruna ahireti unutan, Kendini kaptırıp gittiği ancak bir geçici dünya imiş… Yapıp ettiklerini kendinden sanan, Altmış, seksen yıl mala bekçilik yapan, Bu dünyadan göçüp gitmiş ama bilmemiş… Asıl sahibi ALLAH imiş…   Geçici bir meselede tüm hayatını harcayan, Bir sağlık için hepsini vermeye razı olan imiş… Kimseye minnet etmem diye burnunu diken, Sıkıştığında ancak RAB’ini hatırlayan imiş… İnsanmış nankör olan, RAB’bini unutan, RAB ise, RAHMAN imiş, geriye düşmesin diye destek olan… RAHİM imiş, ileri gitmesi için destek olan… GAFUR imiş, ayıpları ve günahları örten. Pek acele etmiş insan, Sonsuzu bırakıp da tamah ettiği cihan, Fazlası değilmiş yalnız imtihan, İnsan çok istemiş, İsteğine kılıf uydurmuş, anlam yüklemiş, Hataya düşse de onu affedebilen, Yine RAB’iymiş Toprak nesli insan, Sınanmak istemiş ayrıca, dünyasında şöhret, şan, En yüce, en zengin, en “Var” olan, Faydaya ulaştıran da sefilliği veren de RAB’iy...

DEĞİŞİM Mİ DÖNÜŞÜM MÜ?

Resim
İnsanların telaşlı telaşlı koşturduğu, arabaların vızır vızır geçtiği cadde ne kadar da kalabalıktı. Tıpkı şehrin diğer caddelerinde olduğu gibi. Yetişkinlerin yüzünde hep bir yerlere yetişme telaşı vardı. İnsan bazen "Çocuk olmak ne güzel, keşke hiç büyümeseydim!" diye düşünür. Çocukken oynadığı oyunlar gelir aklına ve yüzünde oluşan acı bir tebessümle iç geçirir. "Ahh! Nerede o eski günler?" İnsanın iç geçirmesine sebep olan şey neydi? Büyümesi mi yoksa bu değişim mi? İnsan büyürken değişiyor muydu yoksa dönüşüyor mu? Bunların arasındaki fark neydi? "Haydi çocuklar, akşam oldu neredesiniz?" diye bağıran annelerimizin sesi olmasa kararan havayı bile fark etmezdik. "Ahmet hadi saklambaç oynayalım çabuk gel." diye okuldan gelir gelmez birbirimizi organize eder toplanırdık. Kim ebe olacak diye hemen saymaya başlardık. "Portakalı soydum, başucuma koydum…" "Bir, iki, üç…  Önüm arkam sağım  solum  sobe." O günleri hatırladıkça ne k...

MUTLULUĞUN SIRRI EKSİKLİK Mİ?

Resim
Yoğun geçen bir haftayı daha geride bırakmıştı Ayşe. Yeni bir proje almıştı çalıştığı iş yeri. Bu proje yüzünden sabahlara kadar çalıştığı günler de olmuştu ve nihayet bitmişti. O hafta sonunu kendine ayırıp ne zamandır ertelediği işlerini yapacaktı. İlk olarak gardırobundan başladı. Düzen seven biriydi aslında ama o yoğunlukta dolabı da zihni gibi dağınık kalmıştı. Dolabı toplandıkça zihni de toparlanıyordu sanki… Evdeki işlerini bitirdikten sonra dolabının üst rafında sakladığı ahşap kutuyu aldı. Yatağının üzerine oturdu ve kapağını açtı. İçerisinde çocukluğundan kalan hatıraları vardı. İlk çizdiği resim, ilk oturdukları ev, ilk bisikletinin resmi, okul gösterisinde çekilen fotoğrafları… Ne kadar kıymetliydi Ayşe için. Üzerinden yıllar geçse de hala saklıyordu. O günleri özlediğinde kutuyu açıp bakarak hasret gideriyordu. O zamanlar sahip oldukları şeylerin sınırlı olduğunu ve buna rağmen ne kadar mutlu olduklarını tekrar görüyordu o kutunun içerisinde. Küçük bir kasabada, maddi imkâ...

SABIR NEDİR?

Resim
Anne doğuma kadar sabreder. Çiftçi tohumu eker, hasadı alana kadar sabreder. Bir öğrenci sınava girer, sınav sonucu açıklanana kadar sabreder. Yeni evlenecek kız o çok beğendiği gelinliği giymek için sabreder. Peki sabır nedir?   & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.  & “Meyveyi sonunda aldıysan ağaçtan, Dallara tutunurken… Zorlansan ne fark eder, Zorlanmasan ne? Elin kanasa ve düşsen ağaçtan.. Şifanı veren yerde bekliyorsa, Ve seni yerden kaldıracak olan… Canın acısa ne fark eder… Acımasa ne?” YAHYA HAMURCU & &   KİM KİMDİR İLİŞKİLERDE USTALIK BAŞARI PSİKOLOJİSİ  

GERİDE NE KALIR?

Resim
Selim, evlilik hazırlıkları yaptığı bir dönemdeydi. Nişanlısı Melda ile tatlı bir telaşın içindeydiler ve bu telaşın bir parçası da balayı planlarıydı. Arkadaşlarının önerileri ve sosyal medyada gördükleri pek çok seçenek arasında seçim yapmaya çalışıyorlardı. Ancak, Melda’nın balayına gitmek yerine Selim’in memleketine gitme teklifi, Selim’i hem şaşırtmış hem de duygulandırmıştı. Melda, nişanlısının köyünden sevgi ve özlemle bahsettiğini defalarca kez duymuştu. Kendisi ziraat mühendisiydi ve aklında bazı planlar vardı. Selim’in köyü, bu planlar için oldukça uygun görünüyordu. Melda’nın bu önerisi, Selim’in köye olan sevgisini ve Melda’nın kendi mesleki hedeflerini bir araya getiriyordu. Aynı zamanda bu teklif, Selim’in anılarını tazelemesi için güzel bir fırsat olacaktı. Selim’in “Çocukluğum çok güzeldi” diye başlayan pek çok hatırası vardı. Okula gitmediği zamanlarını hep köyde geçirmiş, orada birçok anısı olmuştu. Ancak dedesi ve babaannesinin vefatından sonra bir daha köye gitmemiş...