Kayıtlar

mutlu etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KADININ GERÇEĞİ

Resim
 Ne demektir Hak? “Gerçek” demek, değildir midir?  Gerçek ise tutarlıdır,  Tüm zamanlarda, tüm mekanlarda, tüm insanlar için geçerlidir… Peki, kadının gerçekliği nedir? Doğan, doğuran, besleyen, büyüten, Durmadan koşan, yükleri yüklenen mi? Yoksa… Yoksa yavrularına ne yedireceğini mi düşünen, Neresi daha korunaklı diye bakınıp duran, Verdiği şehidine yine olsa yine veririm diyen mi? Dünya,  masum şehrin kadınlarının haklarında da üçe ayrıldı, Birileri onların haklarını ellerinden aldı, Birileri yaşadıkları haksızlığa duyarsız kaldı, Ve çok azı onların yanında oldu, hakkını savundu. O gerçeklik, dünyada herkes için aynı olmadı... Zulüm, yeni bir hak gibi yaşandı, O halde kanunlarda yazan kadın hakları uygulanamadı. Neydi onların Hakkı? Eşini ve çocuğunu kaybetmesi mi, Evini terk edip kilometrelerce yürümesi mi, Sesini duyurmaya çalışırken susturulması mı? Çadırında suların üzerinde uyuyan kız çocuklarının hakkı nereye saklandı? Yiyecek bulamıyoruz diye ağlayan, Gözünd...

İLİŞKİLERDE USTALIK

Resim
Kim istemez? İlişkilerinde; Sevilmeyi, Saygı görmeyi, Değer gören taraf olmayı, Tercih edilen olmayı, Aranan kişi olmayı, İhtiyacının giderilmesini, Kıymetinin bilinmesini... Ve en nihayetinde... Mutlu ve Başarılı olmayı... Peki nasıl? insan, ilişkilerinde nasıl değer görür? Nasıl güçlü olur? Nasıl yöneten kişi olur? Uyum? Marifet? Netlik? Otorite? Mesela? Otorite ile Zorba aynı şey midir? Ya da uyum demek: Edilgen olmak mıdır? Marifet nasıl oluşur? Aynı şeylerin miktarını arttırmak problemi çözer mi? O zaman çözüm nedir? Peki öyleyse ilişkilerde nasıl  usta olunur? İLİŞKİLERDE USTALIK   & Deneyimsel Tasarım Öğretisi  insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar. & Bu hayatta insanlar iyi insanlarla karşılaşırlar… Aslında bu çok önemli değildir… Mesele iyi insanlarla birlikte olabilmek, "iyi insanlarla iyi ilişki kurabilmektir"... YAHYA HAMURCU & https://m...

GERÇEK GERÇEKLEŞİR

Resim
Hangi gerçek, zamanı geldiğinde ortaya çıkmaz? İnsan istese de, istemese de, Saklasa da, gizlese de, Görse de,  görmek istemese de, Gösterir kendini tüm haliyle… Ve sonra mesajını verir sahibine, Ya da öğrenmek isteyen herkese…   Kim merak etmez ki gerçekleri? Eşinin davranışlarının aslını, Çocuğunu yetiştirmenin hakikatini, Yuva kurmanın ne demek olduğunu, Kişinin kendini tanımasının gerçeğini… Açılır bir sandıktan çıkarcasına,  Doğru soruyu sorup merak edenlere, Yapıp ettiklerinin gerçeğe uyumlu olmasını dileyenlere… Neden insan gerçeği merak etmelidir? Gerçekler ve yaşantılar farklı olduğunda, Zaman gerçekten yana olup sahte yaşantılar mağlup olduğunda, Üzülür insan kahrolur, Gerçeğe uzak yaşadığında. İşte o an görür ki düşünülen her düşünce, yapılan her davranış, Gerçeğin kendisi değil, Sadece bir yanılgıymış oysa ki… O zaman anlar insan, Ne olursa olsun gerçek mutlaka gerçekleşir. İşine gelse de gelmese de, Gerçek açığa çıkar. Çünkü zaman, hep gerçekten yanadır… ...

FERAH BİR BAŞLANGIÇ

Resim
Aslı oturmuştu yine masasının başına. Ne zaman sıkılsa, zorda kalsa, bunalsa kendini hep aynı yerde bulurdu. Önünde bilgisayarı, pencerede deniz manzarası, masasında kahvesi… Bu üçlüyü pek severdi, ona acılarını hatırlatsa da… Zor zamanlar geçirmişti. Hayatındaki her şey değişmişti; işi, evi, soyadı bile. Hangi olayın onu daha çok üzdüğüne karar veremiyordu. Günlerce oturdu o masada, sadece denizi seyretti. Aslında istediği, huzur bulup yüreğini ferahlatmaktı. O masada daha ne kadar oturacağını düşünürken buldu kendini. Hayat devam ediyor, kuşlar da uçuyor…  Birden irkildi. “Ne yapıyorum ya, bir sürü işim birikmiş, bu böyle gitmez” dedi. Yeni hayatıyla ilgili hedefler belirledi kendine. Eskiye üzülmek yerine yeninin mutlusu olmayı tercih etmek akıllıca geldi. Ama öncekilerden farklı olarak bir sonuç değerlendirmesi yapması gerekiyordu. Tekrar oturdu masasına, fakat bu sefer üzülerek değil modunu yakalamaya çalışarak…   Önce neleri yapmaması gerektiğini yazdı. İlişkilerind...

BEN ÇİRKİN MİYİM?

Resim
Sabah güneşin doğuşuyla uyandı ve elini yüzünü yıkadı. Havluyla yüzünü kurularken bir an durdu ve aynada kendine bakıp kaldı. Geçen gün iş arkadaşının ona söylediği cümle geldi aklına, “Sen kendini çok mu güzel sanıyorsun?” Sonra çocukluk arkadaşının dediğini hatırladı, “En azından ben senden güzelim!” demişti diğer arkadaşının yanında…   Aslı, dış görünüşünü beğenmeyen, insanların kendisiyle ilgili düşüncelerini çok önemseyen biriydi. Çevresindekilerin de ona aynı pencereden baktığını düşünüyordu. Bu durum kafayı takıp bir türlü mutlu olmuyordu.  “Küçüklüğümde dahi saçımın kıvırcık olması ile, ten rengimle, boyumla ilgili olumsuz şeyler söylenirdi.” dedi bir gün arkadaşına. Bu yüzden kalabalık bir ortamda dahi bulunmak istemezdi.    Aslı en sonunda içindekileri, arkadaşı Emel’e döküverdi. Bir güzellik uzmanıyla görüşmek istediğini, gerekirse estetik ameliyat olacağını söyledi. Emel de onu akıl danıştığı, bilgisine güvendiği Leyla ablasına yönlendirdi. Aslı, arkadaşı...

GÖNÜL-LÜ ARANIYOR

Resim
                                                 Bütünlemelere kalmadan bitirmişti üniversitedeki ikinci yılını. Onca final sınavını verdikten sonra rahatlayıp dinleneceğini sanıyordu Cenk. Ara sıra çıktığı yürüyüşler dışında yaptığı pek de bir şey yoktu. Ailesinin uzun bir tatile çıkma imkanı da yoktu; zaten çoğu arkadaşı da memleketine dönmüştü. Can sıkıntısından online bir gazetenin sayfalarında geziyordu bu sabah. İlgisini çeken bir köşe yazısını okumaya başladı. Gönül-lü Aranıyor diye başlıyordu yazı: “Yaz tatilinin tam ortasındayız; arada baharı anımsatan günler olsa da sıcak şovunu yapmaya devam ediyor. Kuzey yarımkürede en azından… Gelecek yıl önemli bir sınavı olan öğrenciler ufak bir iki tatil-gezi yaptıktan sonra ders çalışmaya başladılar bile… Diğerleri ise gündüzleri iç mekanlarda internet oyunlarına ve sosyal medyaya gömülmüş durumdalar. Günümüzde; ü...

GERÇEK ZENGİNLİK

Resim
Şehirdeki düzenli hayatımı geride bırakıp Anadolu’nun küçük bir köyüne doğru yola çıkmıştım. Öğretmen olarak ilk görev yerimdi burası. Yol topraktı, evler kerpiçti. Okulumuz ise üç sınıfı tek odada toplayan eski, mütevazı bir binaydı. İçeri ilk adımımı attığımda gördüğüm; ortada borusu çatlak bir soba, köşeleri kırılmış siyah bir yazı tahtası ve ayakları kırık sıralar. Kafamda istemsiz bir cümle döndü;  "Burada ne öğretebilirim ki?" Ama o sabah sınıfa girer girmez içimdeki tüm endişeler gitmişti. Çocuklar öyle içten ve kocaman bir neşeyle “Hoş geldiniz öğretmenim!” dediler ki, o anda tüm endişe ve yorgunluğumu unutmuştum. Ayakkabıları delikti, üstleri başları eskiydi ama gözleri... Gözleri pırıl pırıldı. Kimisi sabah erkenden tarlaya gitmiş, kimisi hayvanlara yem vermiş ama hepsi okulda, sıralarında hazır ve mutluydu. Ders arasında masama küçük bir kese bırakılmıştı. İçinde ceviz, birkaç kuru incir ve el emeği bir mendil vardı. Altına titrek harflerle bir not iliştirilmişti ;...

DOĞRU MEVSİM

Resim
Baharı aratmayan bir Ocak sabahıydı. Masmavi gökyüzü şaşırtıyordu insanı. Kar yağışını heyecanla bekleyen çocuklar sabahın ilk ışıklarıyla pencereye koşuyordu. Neden bürünmüyordu beyaza sokaklar. Kar yerini çoktan güneşe bırakmıştı. Hal böyle olunca mikroplar kol geziyordu. Dört yana yayılmış hastalıkların önü alınmıyor, hastaneler dolup taşıyordu. Dengeler tersine dönünce bu her alanı etkiliyordu.  Her evde bir hasta olunca şikayetler artıyor kimsenin konuşmaya enerjisi kalmıyor, işler aksıyor, verim düşüyordu.  Peki dengesi bozulan sadece mevsimler miydi? Herkesin dilinde “mevsimler değişti ne kış kış gibi ne yaz yaz gibi" diye serzenişler... Peki insan, insan kendi yaşantısındaki dengeden haberdar mıydı?  “Eskiler bir başka” derler. Neden? Çocuk çocukluğuna, büyük büyüklüğüne vakıftı. Neredeyse her çocuk oflamadan ekmek almaya giderdi. Ondan su istediğinde ise yüzünde tebessümle o bir bardak suyu getirirdi. Sofrada her akşam toplanılır, o bayramlarda eller söylenmeden ...

İNSAN

Resim
Adı insan... Unutan ve yanılan, Yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla yücelen, Yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla aşağı inen, Seçimleriyle iyiye ve kötüye varan, Toparlanınca en güzel görüntüden daha güzel, Bozulunca en çirkin görüntüden daha çirkin, Tüm yaratılanlara halife olan… Adı insan... İstekleri ve istemediklerinde aceleci ve telaşlı, Gücü eline aldığında zorbalaşan, İhtiyacı kalmadığında, ihtiyacını giderene nankörleşen, Zıttına davrandığında sınavını geçebilen… Aslında insan; Hayatında hep gerçeği arayan, Yürüdüğü yoldaki yolculuğunda bir amacı olan, Vardığında değil, varmaya çalışırkenki tepkileriyle asıl kazanan, Bulunduğu yerde ihtiyaç giderip, Yaratılana bağımlı olmayan, İşte o zaman mutlu ve başarılı olurdu bir insan... İnsan; Mutlu olmak isterken ve her şey bu kadar net iken,  Neydi insanı yolundan döndüren?    & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygu...

MUTLULUK AYAKKABI BAĞLAMAYI ÖĞRENMEK OLABİLİR Mİ?

Resim
Ela o gün kafede arkadaşıyla buluşacaktı. Boğazın kenarında şık bir kafe seçmişlerdi, salaş yerleri sevmiyordu. Buluşmaya erkenden gitmişti, arkadaşı ise biraz geç kalmıştı. Aksi gibi telefonunun da şarjı bitmek üzereydi. O sırada oyalanacak bir şey aradı ve bir kahve söyledi. Kahvesini yudumlarken deniz manzarasını seyrediyordu bir yandan. O sırada kulağı arka masada konuşanlara takıldı.    Konuşmalar dinledikçe dikkatini de çekmeye başlamıştı. Bir yandan da dinlediğini belli etmemeye çalışıyordu. Kulağına gelen seste birisi şöyle diyordu:  - Hz. İbrahim’in RABbini aradığı gibi mutluluğu arıyor insanlar. Mutluluk bir sürü arkadaşa sahip olmak mı? Değil. Öyle olsa bir süre sonra telefonuna bakmaya başlamazsın. Yayınladığı sosyal medya postuna ‘beğeni’ almak mı? Değil. Bir süre sonra hiçbir etkisi kalmıyor. Mutluluk uzun süreli olmalı. İsminin başına eklenen etiketler mi? Doktor, avukat vs. O da değil. Öyle olsa mutsuz doktor ya da avukat olmazdı.  Ela o sırada “ben ...