Kayıtlar

zulüm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KOLSUZ BEBEK AYŞE

Resim
Meslek Lisesi son sınıfı öğrencisiydi Merve. Liseyi bitirmeye adım adım ilerliyordu. Okullarında bitirme projeleri gündem olmaya başlamıştı bile. Öğretmenleri bu yıl dünyada yaşanan problemler üzerine bir tasarım projesi hazırlamalarını istemişti öğrencilerden. Sadece tasarlamakla da bitmeyecekti süreç, tasarımın hikayesini yazmalarını ve bir poster olarak da sunulmasını istemişlerdi.  Merve projeden çok etkilenmişti. Ne yapacaktı, hangi problemi ele alacaktı, bunu oyuncağa nasıl dönüştürecekti, bir türlü tam netleşemiyordu. Zihninde türlü türlü problemleri düşünürken eve varmıştı bile.  İçeriye girdiğinde babası her zamanki gibi televizyonun başında, annesi ise mutfakta yemek hazırlıkları ile meşguldü. O sırada küçük kardeşi Nisa’nın elindeki kolsuz bebeğe gözü takıldı ve yanına yaklaşıp: “Canım benim, ne oynuyorsun bebeğinin ismi ne?  Nisa: “Doktorculuk oynuyorum, ismi de Ayşe Bebek, kolsuz bebek Ayşe.”  Merve: “Ne olmuş peki koluna?”  Nisa: “Ben çıkardım kolu...

DEDEM VE BEN - İNSANLIĞIN MEMLEKETİ OLUR MU?

Resim
Dedeciğim, seni görmeyeli uzun zaman oldu çok özledim gülüşünü, bana “Aslan torunum” deyişini, sırtımı sıvazlayıp desteğini hissettirişini… Öncelikle sana teşekkür ederim. Yeri geldi bana moral verdin yeri geldi bana ders verdin. İyi ki varsın… Okulumu sormuşsun dedeciğim, evet tatil bitti ve okullar açıldı. Okullarda tüm öğrencilere ilk ders bir video izletildi. Bizler de tüylerimiz diken diken izledik o videoyu.  Sonra tarih öğretmenimiz; “Gençler, şu kapıdan biri gelse ve savaş var kimler gelir dese kim gitmek ister?” diye sorunca tüm sınıf ayağa kalktı.  Biz çok üzüldük, hala da üzülüyoruz. Bir seneyi aşkın bir süre oldu dede. Kardeşlerimizi izledik, annelerimizi izledik, babalarımızı izledik, dedelerimizi, ninelerimizi izledik… Oturduk ekranın karşısına ve izledik durduk. Onlar orada sabretti biz burada sabrettik. Yumruklarımızı sıktık, dişlerimizi sıktık. Yaralandık ve o yara kapanmadan yenisi açıldı, durmadan da kanadı. Dede, bıraksalar var ya… Bir de başka sınıflardan ...

İNSAN HAKLARI ARANIYOR?

Resim
  Bu film gerçek hayattan esinlenilmemiştir... Gerçeğin kendisidir. Yaşanılan bir öyküden dünyanın tüm seyircilerine... İnsan hakları aranıyor.. Aranılan dünyaya şuanda ulaşılamıyor... Birisi bir gün dedi ki : "Şahitsen delil koyman gerekmez miydi? çünkü gerçek ispatını ister" Tüm varlığıyla duymayan dünyaya hakkı haykıranlar biliyor ki Hiçbir mücadele kolay kazanılmaz... Tekrardan ayağa kalkanlar kazanır... Bu film gören bir göz... Duyan bir kulak ve hisseden kalpler için çekilmiştir...   & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.  & "Bu senin yaşamın… Bu senin yaşamın ama, beni de ilgilendiriyor! Evet, senin yaşamın beni de ilgilendiriyor. Çünkü; aynı zamanda, aynı seyirci karşısında, aynı sahneyi paylaşıyoruz." YAHYA HAMURCU & &   KİM KİMDİR İLİŞKİLERDE USTALIK BAŞARI PSİKOLOJİSİ

ZAMANE ÇOCUKLARI İŞTE

Resim
Zeynep 7 yaşında, çok soru soran, cevaplardan kolay tatmin olmayan, konuşmayı seven bir çocuktu. Annesi, Zeynep’in bitmek bilmeyen, zaman-mekân fark etmeyen soruları için bir çözüm bulmuştu. Zeynep merak ettiği sorular için akşamı bekliyor, akşamları yemekten sonra anne babasıyla birlikte Zeynep’in gün boyu merak edip biriktirdiği sorular üzerine konuşuyorlar, sohbet ediyorlardı.  Yine sıradan bir gündü, Zeynep ailesiyle birlikte o gün dedesini ziyarete gitmişti. Zeyneplerin evinde televizyon izlenmezdi, dedesi ise akşam haberlerini hiç kaçırmazdı. Annesi akşam yemeğinin bulaşıklarını yıkarken Zeynep, dedesi ile haberlere dalmıştı. Bu demek oluyordu ki Zeynep’in akşam için oldukça sorusu olacaktı.  - Anne kavga etmek kötü bir şey değil mi? O zaman savaşmak da kötü bir şey olmalı.  - Bazen insanlar kendilerini savunmak için savaşmak zorunda kalabilir Zeynep çiğim. - Peki ya çocuklar ve kediler de tehlikeli midir anne? - Hayır canım, neden tehlikeli olduğunu düşündün ki? - ...

DÜŞÜNEBİLİRSEN DÜŞÜN

Resim
Bir savaş düşünün; Havadan üzerinize gelişigüzel bombalar yağdırılan Ev, ocak, hastane, cami demeden acımazsızca vurulan İnsan hayvan ayırmadan, hiçbir şey görmezcesine ezilip geçilen Bir damla suya, bir avuç ekmeğe muhtaç edilen Etrafta koca bir enkaz yığını bırakan, koskoca bir savaş… Bir zalim düşünün; Enkaza dönmüş şehre gelen yardım tırını ve umutlarını vuran İnsanları esir alıp canını acıtan, ama acı nedir anlayamayan Yardım olarak kefen gönderip, ölmeyen insanları da öldüren Bombaların üstüne isimler yazıp, eğlencesi en acınası olan “Onlar insan değil hayvan.” deyip kendi kendini alçaltan bir zalim… Bir adam düşünün; Dağılmış enkazın içinde, elinde çekiçle çocuklarını arayan Tuttuğu poşette yiyecek değil, sevdiklerinin cansız bedenlerini taşıyan Çadırdan akan suyla abdest alıp, imkansızlığın içinde imkanı gösteren Kefene sarılı ama kalbinde canlı olan eşine ”sevgilim” deyip ağlayan Sırtında un çuvalı, gözünde  yaş, yorgun ve aç olan bir adam var… Bir kadın düşünün; Açlığın, ...

ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN?

Resim
Çocukken süper kahramanların hikayelerini dinledik, izledik, hayaller kurduk. Adaletin yanında olan, kötülere karşı mücadele eden ve iyileri kurtaran kahramanlar… Nasıl da özenirdik onlara! Dağın tepesindeki şatonun içine hapsedilen bir çocuğu oradan kaçıran peri kızı ya da zalim kralı tarafından eziyet gören köylüleri kurtaran cesur, korkusuz adam… Biz de küçük arkadaşlarımızla yarışırdık adeta; bir kedinin caddeden geçmesine yardım etmek ya da yaşlı komşunun elinden pazar torbasını kapmak için… Kendi boyumuza göre kahramanlıklar işte… Sonra büyüdük, duyduğumuz kahramanlıkların sayısı azalmaya başladı, daha az şaşırtıcıydı bunlar. Herkes geçimine, sınavına, arabasının bakımına, çocuğunun kursuna yoğunlaşmıştı veya iyi bir tatil için para biriktirmeye… Kurtarılacak, yardım edilecek insanlar hep vardı, hatta onları haberlerde daha çok görür olmuştuk. TV kanalları arttı, gazeteler, dergiler arttı, sonra internet gelip hepsini kapsadı. Haberler arttıkça arttı, uzak ülkelerden, dağların, ç...