Kayıtlar

Çözüm etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ÇARE-SİZSİNİZ

Resim
İnsanlar hayatlarında problem yaşarlar. Sevdikleriyle ilgili, kendileriyle ilgili… Mesela bir anne baba çocukları için her konuda her şeyi yaptığını söyler. Onları rahat ettirmek adına, onları mutlu etmek için emek verirler.  Ama sonuç istedikleri gibi olmaz bazen. Rahat ettirmeye çalışılan çocuk iyice rahatsız olmaya başlar. Sadece bir tanecik istediği şeyi almadıklarında hemen anne babasına mızmızlanır, öfkelenir, mutsuz birine dönüşür.   Ya da bir kadın, eşi için türlü türlü fedakarlıklar yapar, en çok onu sever, onu düşünür, hayatını adeta ona adar ama sorun devam eder. Ve aldığı cevap “Yapmasaydın, bana ne yaptın ki?” olur.  İnsanın kendini çaresiz hissettiği, ne yapacağını bilemediği anlardan biridir bu anlar. Kendince her yolu denedi ama sonuç değişmez. Ve böylelikle insan kendini tükenmiş, yorgun ve çaresiz hisseder.  Yüzünü güldürmeye çalıştığı insanlar kendi gözyaşlarına sebep olur… İnsanın birileri için çabalaması, onlara destek olması, başkalarının derdin...

KOLSUZ BEBEK AYŞE

Resim
Meslek Lisesi son sınıfı öğrencisiydi Merve. Liseyi bitirmeye adım adım ilerliyordu. Okullarında bitirme projeleri gündem olmaya başlamıştı bile. Öğretmenleri bu yıl dünyada yaşanan problemler üzerine bir tasarım projesi hazırlamalarını istemişti öğrencilerden. Sadece tasarlamakla da bitmeyecekti süreç, tasarımın hikayesini yazmalarını ve bir poster olarak da sunulmasını istemişlerdi.  Merve projeden çok etkilenmişti. Ne yapacaktı, hangi problemi ele alacaktı, bunu oyuncağa nasıl dönüştürecekti, bir türlü tam netleşemiyordu. Zihninde türlü türlü problemleri düşünürken eve varmıştı bile.  İçeriye girdiğinde babası her zamanki gibi televizyonun başında, annesi ise mutfakta yemek hazırlıkları ile meşguldü. O sırada küçük kardeşi Nisa’nın elindeki kolsuz bebeğe gözü takıldı ve yanına yaklaşıp: “Canım benim, ne oynuyorsun bebeğinin ismi ne?  Nisa: “Doktorculuk oynuyorum, ismi de Ayşe Bebek, kolsuz bebek Ayşe.”  Merve: “Ne olmuş peki koluna?”  Nisa: “Ben çıkardım kolu...

YİNE, YENİ, YENİDEN…

Resim
Uzun bir iş günü sonrası yürüyerek eve dönüyordu Nazlı... Ayakkabısının kar birikintisinde çıkardığı ses iç sesinin aksine huzur vericiydi... Aklından bir türlü yöneticisinin sesi gitmiyordu. "Yinele" modunda tekrarlanıyor, sakinleşemiyordu. Derin bir nefes alıp başını yukarı doğru kaldırdı. Kar taneleri yavaş çekimde düşüyor, bir süre havada asılı kalıyordu. Bir an kendisini kar küresinin içinde hayal etmişti, kürenin içinde gördüğü kız bu kadar mutluyken o neden mutlu olamıyordu? Bir önceki iş yerinden istifa ettiği günü anımsadı. Artık her şey farklı olacak diye hayatını tamamen değiştirmeye karar verdiği o gün... Yönetici ve çalışma arkadaşları da dahil kimseye söylemeden bir anda insan kaynaklarına çıkıp istifasını vermişti... Bu iş yerinden, bu şehirden hatta bu ülkeden gidecek her şeye yeniden başlayacaktı. Bir daha asla böyle bir iş yerinde çalışmayacaktı. Nerede çalışırsa  çalışsın bundan daha iyi olacağına adı gibi emindi. Genel müdürün gözüne girmek için tüm gün ça...

NE DENEDİYSEM OLMADI

Resim
Selda, yine aynı şeyleri yaşıyordu. Göz kapakları şişmiş, yüzünde kızarıklıklar oluşmuştu. Sebebini anlayamıyor, sonucuna takılıp kalıyordu.  “Olmadı. Bu da işe yaramadı, ne yapıyorsam bir türlü düzelmiyor. Yüzümdeki kızarıklık ve yaralardan kurtulamadım.” Selda, bir süredir yüzünde meydana gelen kızarıklık ve şişlikten şikayetçiydi. Ne olduğunu ve neden oluştuğunu bilmiyordu. Doktora gidip öğrenmek yerine duyduğu yöntemleri denemeyi tercih ediyordu. Bazısı “Yediğinden, içtiğindendir.” diyor. Bazıları da “Strestendir Selda’cığım.” diyordu. Ablası; “Neriman’ın da yüzü seninki gibiydi, eczaneden bir krem almış kullanıyordu. İyi gelmiş ona, adını soralım istersen.” dedi. Ablasının tavsiyesine hemen atladı tabi… “Ay ablacım iste tabi, alalım hemen. Bir de onu deneyeyim, belki iyi gelir.” Selda kalabalık bir ailede yetişmiş, akrabalarına, kardeşlerine, yeğenlerine düşkün biriydi. Eşi ve çocukları neyse, onun için onlar da öyleydi. Her hafta mutlaka bir veya iki gününü akrabalarına ...

AH SEVİLESİ İNSAN

Resim
Bazı insanlar vardır karanlığa ışık tutar. O azınlık olan insanlar… En zor anında yanında bitiverir. En ihtiyacın olan şeyle beraber sana doğru yürür, yüzündeki tebessümüyle… Yaşadığın olayda çoğunluk seni karamsarlığa çekerken o sana hiç bakmadığın yerden bakmanı sağlar. “Ya düşündüğün gibi değilse, neden sana zarar vermek istesin ki?” gibi… Çoğunluğun durduğu yerde onun her hayırda önden koştuğunu görürsün. Çoğunluğun ben dediği yerde onun “Sen nasılsın, iyi misin?” demesiyle içini bir sıcaklık kaplar… Çoğunluğun tıkanıp “Bu iş buradan sonra yürümez” deyip vazgeçtiği yerde, onun sahnede çabalayıp çözüm sunduğunu görürsün. Çoğunluğun mutsuz olduğu, şikayet ettiği bu hayatta onun ona verilene; teşekkürlü ve şükürlü olduğunu, hayattan keyif aldığını görürsün. En sıkıştığın, en ihtiyacın olduğu yerde “Sen işine bak, ben buraları hallederim.” cümlesiyle içine su serptiğini, omzundan yük aldığını hissedersin. Evet, evet! Çoğunluğun yük olduğu bu dönemde onun yük aldığını görürsün. Dokunduğ...

DEDEM VE BEN - ZOR BALIK

Resim
Dedeciğim,  Günlerdir yaşadığım bir şey var. Nasıl anlatsam bilemiyorum…  Ama sana anlatmayacağım da kime anlatacağım değil mi? Dede, uzun zamandır okula giderken ayaklarım geri geri gidiyor. Çünkü bazı çocuklar okulda, bana ve birkaç arkadaşıma zorbalık yapıyorlar. Eşyalarımızı izinsiz alıyorlar ve bu benim malım diyerek bir daha da vermiyorlar.  Kendi kendilerine birilerine kızıyorlar, ters yapıyorlar ve yaptıklarından pişmanlık da duymuyorlar. Özellikle de sınıftaki sessiz sakin arkadaşlarımıza daha çok yapıyorlar.  Arkadaşımın suyunu içiyor sonra suyu onun üstüne döküyorlar. Bazılarımızın fiziksel özellikleriyle alay ediyorlar. Kilosuyla, boyuyla, dişleriyle, sivilceleriyle… Ödevlerini yapmayıp sınıfın çalışkanlarına zorla kendi ödevlerini yaptırıyorlar.  Güçsüz olanların daha da çok üstüne gidiyorlar. Bir keresinde kantinden yiyecek bir şeyler alan arkadaşımın önünü kesip elindekileri almışlardı. Hele kalabalık grup oldularsa havalarından yanlarına kimse ya...

ANNEM NEDEN BENİ ANLAMIYOR?

Resim
Annesinin kapıyı çalmadan odaya girmesi ile beraber Ezgi irkildi. Gözlerini kapıya çevirdiğinde annesi ile karşı karşıya geldi. - Ezgi, Elif Teyzen Ankara’dan geldi. Hadi onu ziyarete gidelim.  -Annecim bugün gitmemiz şart mı?  - Kızım sana kalsa gitmemize de gerek yok. Sen sakın benimle hiçbir yere gelme olur mu?  Annesi Ezgi’nin açıklamalarını dinlemeden söylenmeye başlamıştı. - Anneciğim tam sınav haftam… Ezgi kuralları ve ilişkilerinde sınırları olan birisiydi. Ama annesi bu sınırları sürekli ihlal etmeye çalışıyordu. Oysaki Ezgi, küçüklüğünden beri bir şeyleri yalnız yapmayı seven bir çocuktu. Kendi odasında sıkılmadan vakit geçirebilirdi. Küçüklüğünde istemeyerek de olsa annesiyle bir yerlere gitmiş olsa da o planlarına şimdi dâhil olmak istemiyordu. İstemediğini de artık açıkça ifade ediyordu. Ama annesi onu sürekli kendi aktivitelerine dahil etmeye çalışıyordu. Akraba ziyaretleri, kalabalık aile toplantıları, Ezgi bunları sevmiyordu. Kendi halinde odasında kitap o...

RAHATIM BOZULDU ANNE

Resim
Rana Hanım’ın gençlik hayali zengin biriyle evlenip güzel, rahat bir hayat sürmekti. Ragıp Bey ise güzel kızlardan hoşlanırdı. Nihayet üniversite yıllarında birbirleriyle tanıştılar. İkisi de istediklerini birbirlerinde buldular ve evlendiler. Alp adında bir erkek evlat sahibi oldular. Kendilerince öyle güzel büyüttüler ki yabancı bakıcı tuttular, özel okula gönderdiler, üniversiteyi yabancı ülkede okudu. Alp’in bütün arkadaşları onun hayatına imrenirdi. Hani derler ya gak dediğinde yumurta, guk dediğinde süt. Ne isterse önüne gelirdi.  Babası ile annesi sık sık bu servetin tek varisinin kendisi olduğunu vurgularlardı. Alp de çalışmada çok gözü olan bir çocuk değildi. Madem bütün servet onundu neden çalışacaktı ki. Ayakları kanepenin üzerine uzatır, sadece kendi rahatına bakardı.  Babası da ona işi öğretme gereği duymamıştı. Oğlunun bunları öğrenecek çok vakti olacağını düşünüyordu. Ama nereden bilecekti ki bu kadar erken vefat edeceğini. Hayatın karşımıza çıkardıkları her zam...

AH NERMİN HANIM

Resim
Pencerenin önüne oturup çayını eline alır, gökyüzünün yağmurdan sonra değişen rengine dalar saatlerce düşünürdü.  Bazı günler gözlerinden akan yaşlar eşlik ederdi cama vuran yağmur damlalarına.  Puslu bir havaya gözlerini açmıştı Pelin. Böyle havalar bazen hoşuna gider bazen de onu çok sıkardı. Yine öyle garip hissettiği bir gündü.    Yataktan zar zor kalkmıştı, evin içinde biraz dolaştıktan sonra mutfağa giderek ocağa çayı koydu. Dolaptaki kahvaltılıklardan kendisine göre bir sofra hazırlarken bir yandan da çayını demledi. Karnını hızlıca doyurup, en büyük kupalarından birine çayını doldurdu. Bugün yapmaktan en keyif aldığı şeyi yapacaktı, camın önüne oturup yağmuru izlerken çayını içmek…  Salona geçip camın önündeki koltuğa otururken birden gözüne Nermin Hanım takıldı, apartman girişinden hızlı adımlarla binaya doğru yürüyordu. Nermin Hanım; Pelin’in alt kattaki komşusunun çocuğuna bakıyordu.  "Ah Nermin Hanım! Bu yaşında yağmur da olsa soğuk da olsa yine...

DENEYİMSEL TASARIM ÖĞRETİSİ

Resim
İnsan merak eder, Mutluluğu, Mutlu insanları, İnsanların nasıl mutlu olduklarını. İnsan merak eder, Başarıyı, Başarılı insanları,  İnsanların nasıl başarılı olduklarını, Ve başarıyı nasıl devam ettirdiklerini. Merak etse de insan, mutluluğu ve başarıyı, Ulaşılmaz zanneder, bazen keser ümidini. Mutluluk bana haram der, Bilmez ki helali haram ettiğini. Kendisidir kendisine engel, Kendisidir ayağına çelme takan. Mutluluk da başarı da sonuçtur aslında Yapıp ettikleri de sebeptir bunlara. Yaparsam ne olur yapmazsam ne olur? bilmeden, Yaşar hayatı ve geçip gider… Deneyimleri transfer etmeden. Keşke ateşe değdiğinde yakacağını bilmek gibi, Hayatın da kuralları olsa. İlişki kurmadan önce mesela, Bir işe başlamadan, evlenmeden, anne baba olmadan, Bir adım atmadan henüz, Uyarsa insanı, sonuçlar hakkında. İnsan ister, Anlık değil de gerçekten mutlu olmayı… Kısa süreli olmayıp, uzun vadede başarılı olmayı… Problemlerini çözebilen olmayı... Peki nedir tüm bunların gerçeği?  Çifter, çifter ...