Kayıtlar

yardım etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ALLAH SORARSA

Resim
Bir gün ALLAH sorarsa, Gazze’de toprağa düşen çocukların gözyaşını niye silmediniz?  Ne diyeceğiz? Onlar, taşların arasında oyuncak ararken, Biz ekran başında, kanı donmuş haberlerde umut aradık. Onlar açken, biz tok yattık. Onlar susarken, biz sustuk.  Bir gün ALLAH sorarsa, “Bir tek zulme karşı bile sesini yükseltemeyen bir yürekle mi geldin bana?” Ne diyeceğiz? İçtiğimiz kahveden vazgeçemedik mi diyeceğiz? Boykotun anlamını bile sorgulamadık mı diyeceğiz? Sadece Gazze’de değil… Afrika’da susuz kalan çocuklar, Arakan’da yakılan köyler, Doğu Türkistan’da bastırılan dualar, Yanı başımızda bir tebessüm bekleyen yaşlı bir komşu… Oysa sofradan kalan çorbayı çöpe dökerken yaşlı komşun aç uyudu... Hepsi birer imtihandı. Ve biz çoğu kez imtihanı görmeden geçtik.  Çok zaman geçti…  Gazze’de bir umut doğdu, Ateşkes ilan edildi,  Büyük bir yıkımdan sağ kurtulanlar Yarı yıkık olan evlerine girerken dualar etti…  Ya şimdi?  ALLAH sorarsa,  Yıkımdayken ne yap...

“HAYIR” DEMEK İSTİYORUM

Resim
Ayşe aceleyle yatağından kalktı, gözlüklerini takıp saate bakmaya çalıştı. O da ne? İşe gitmek için çok geç kalmıştı. Hemen hazırlanıp evden çıktı ve otobüse yetişmek için koşmaya başladı.  Ayşe’nin evi işyerine yaklaşık bir saat uzaklıktaydı. Otobüste giderken ya kitap okur ya müzik dinler ya da zihninde, geçen günlerin kritiğini yapardı. Şimdi yine yoldaydı ve dün olanların kritiğini döndürüyordu zihninde. “Orada hayır demeliydin Ayşe! Neden hemen tamam dedin sanki? Ağzından hiç mi hayır çıkamıyor senin? Bak diyeceğin şey şu ‘Hayır’ ama nerde sende o yürek?”  Ayşe’nin kendinde en sevmediği özelliği hayır diyemeyişiydi. Birisi ondan bir şey istediğinde hayır diyemez, yapmaması gereken şeyleri yaparken bulurdu kendini.  Ekip arkadaşı Zeynep bazen işe gelmiyor ve işlerini halletmesi için de sürekli Ayşe’den yardım istiyordu. İşe gelse dahi bazı işlerden kaçıyor ve Ayşe’nin hayır diyemediğini bildiği için işleri genellikle onun üzerine yıkıyordu. Ayşe bu durumun farkında ol...

BİZİM HANIM NİYE BÖYLE?

Resim
Emekli öğretmen Bedri Amca ve eşi Neriman Teyze Muğla’nın en güzel köylerinden birinde yaşıyorlardı. Bedri amca mesleği gereği uzun yıllar Türkiye’nin birçok şehrinde görev yapmıştı. Tabi kolay değil, her tayin dönemi çoluk, çocuk evi, eşyası taşınıp durmak. Bu konuda en büyük destekçisi de eşi oluyordu.  Artık emekli olduktan sonra Muğla’ya yerleşmiş ve orada yaşamlarını sürdürüyorlardı.  Neriman Teyze insanlarla ilişki kurmayı çok severdi. Gittiği her yerde onu seven ve yalnız bırakmayan arkadaşları olurdu. Burada da yeni komşularından oldukça memnundu. Yakın bir zamanda İstanbul’dan gelecek çocuklarının haberini almışlardı. Neriman Teyze onların en sevdiği yemekleri yapmakla meşguldü. Tabi komşuları da her zamanki gibi yardıma gelmişlerdi.    Bedri Amca ise insanlarla ilişki kurmakta eşi kadar iyi değildi. Hatta bazen eşinin yeni insanlarla tanışması, her gittiği ortamda birilerinin tanıdık çıkması garibine giderdi. Yeni gittikleri şehre alışmak ve uyum lanma da z...

YET-TİM

Resim
    Yuvarlacık gözleri ile etrafı anlamaya çalışıyordu. Gözlerinin kendisi yuvarlaktı ama o şaşkınlıkla daha da yuvarlaklaşmıştı. Dudaklarında bir “O” harfi. Bakan anlardı, Şaşkınlık nedir? Bakan anlardı, Şaşkınlığın çaresizlikle alakasını, Ne yapacağını bilememe hissini. Ortada kalakalmıştı. Yoksa kimse yolun ortasında öyle beklemezdi. Ancak bilmeyen beklerdi. Yolda kalınmamasını bilen Samet, yolda bırakmak istemedi onu. Kucakladı o miniği. Hani minikler hafiftir de bu kadar mı hafifti? O an tüy gibi gelmişti ona. Çok istediğinden midir nedir, onu oradan kurtarma çabasından mıdır nedir bilinmez ama her şey kolay olmuştu.   “Korkma küçüğüm, her şey güzel olacak.” dedi. Sanki bir şeyi anlayabilecekmiş gibi… Veya kendisi anlatılabilecekmiş gibi…   Anlamak için de anlatmak için de bilinç olması gerekirdi değil mi? Hem yaşı gereği hem de yaşadıkları gereği şu anda bilinç yoktu. O minik eller, o mis koku ne de tatlıydı… Her yer toz duman altı...