Kayıtlar

başarılı etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

BU HAYATIN YÜKÜNÜ HEP BEN Mİ TAŞIYACAĞIM?

Resim
Filiz, hayatının ilk yıllarında beri sorumluluğunu bilen bir çocuktu. Hatta kendiyle yetinmeyi ailesinin problemlerini de üstlenen tek kişiydi. Ağabeyi ve ablası olmasına rağmen nedense kimin derdi olsa Filiz’i bulurdu. Her zaman kapsayıcı, yönlendirici ve yükü omuzlayan Filiz olurdu. Bu nedenle Filiz, okul hayatında da başarıyı yakalamıştı. Bir zaman sonra atanmış öğretmen olmuştu. Ailesini maddi ve manevi desteklemeye devam ediyordu. Sanki ailesini tüm yükü onun üstündeydi. Filiz bunları yapması gerektiğini düşünüyordu. Çünkü bir yerde sorumluluk almak onun kolu bacağı gibiydi. Ona göre olması gereken de buydu zaten.  Genç ve güzel Filiz, okul ortamında tanıştığı Ali ile tanışıp evlendi. Aileler bu evliliğe çok hoş bakmasa da iki gönül bir olmuştu. Evliliğin ilk zamanları her şey yolunda gidiyordu. Bir süre sonra Ali’nin hayata karşı rahatlığı evine de yansımıştı. Şimdi kurduğu yeni ailenin sorumlulukları yine Filiz’in üzerine kalmıştı. Filiz maalesef bu sefer de Ali’ye ne dese y...

BİZİM OFİSİN HALLERİ - GÜÇLÜ KADINLAR

Resim
Uzun uğraşlar sonunda konsantrasyonumu toplayıp, işime odaklanmıştım. İki gün önceki toplantıda çıkarılan analiz sonunda anlamlı gözükmeye başlamıştı ve ne yapmam gerektiği ile ilgili artık bir fikrim vardı. Bir yandan önümdeki deftere not alıyor, bir yandan da haşin bakışlarla bilgisayardaki dosyaya göz gezdiriyordum. Dışarıdan bakan biri bilgisayarı parçalamama ramak kaldığını düşünebilirdi ama bu sadece benim bir işe odaklandığımdaki bakışımdı. İş arkadaşım Esra yanıma gelip “Birben, hadi gel bir kahve içelim.” dediğinde işimin en heyecanlı kısmındaydım. Bir iş ne kadar heyecanlı olabilir demeyin. Müşterinin talebini ve bu talebe aslında neden gerek duyduklarını sonunda anlamıştım. Ve toplantıda konuştuklarımızdan çok daha işimize gelecek, müşteriyi de memnun edecek alternatif bir çözüm bulduğumu hissediyordum. Bunu hemen kağıda döküp gözümden kaçan bir detay olup olmadığını kontrol edecektim. Ürün yöneticisine konuyu açmadan önce her ihtimali değerlendirmiş olmalıydım. Ama işte! Ta...

GERÇEK BAŞARI

Resim
 Sınav sonuçları açıklanmıştı. Üzgün ve aynı zamanda umutsuzdu Ezgi. Bir türlü istediği şekilde çalışmamıştı. Sonucun böyle olacağı da belliydi aslında. “Keşke” deyip duruyordu. “Keşke zamanında başlasaydım.” “Keşke daha çok çalışsaydım.” “Nerede hata yapıyorum?” diye tekrarladı içinden. Oysaki cevabını bildiği bir soruydu bu…   Küçüklüğünden beri hep aynı problemle mücadele ediyordu Ezgi. Okulda ödevlerini de son ana sıkıştırır sürekli erteler, sonra da nasıl yapacağım diye ağlardı. Annesi defalarca ertelememesi gerektiğini söylese de aynı döngü tekrar eder dururdu. Lise giriş sınavlarında da başarısız olmuştu. Liseye istemediği okula gitmiş sevdiği arkadaşları ile ayrılmıştı. Nereden başlaması gerektiğini, ne yapması gerektiğini bilemiyordu. Bu yüzden de tamamen bırakıyordu her şeyi ve bu onda çok ciddi bir huzursuzluk meydana getirmişti. Yapması gereken şeyleri biliyordu ama nasıl yapması gerektiğine dair hiçbir fikri yoktu.  Bu sene tekrar sınava girmeye karar verdi. ...

BEN ÇİRKİN MİYİM?

Resim
Sabah güneşin doğuşuyla uyandı ve elini yüzünü yıkadı. Havluyla yüzünü kurularken bir an durdu ve aynada kendine bakıp kaldı. Geçen gün iş arkadaşının ona söylediği cümle geldi aklına, “Sen kendini çok mu güzel sanıyorsun?” Sonra çocukluk arkadaşının dediğini hatırladı, “En azından ben senden güzelim!” demişti diğer arkadaşının yanında…   Aslı, dış görünüşünü beğenmeyen, insanların kendisiyle ilgili düşüncelerini çok önemseyen biriydi. Çevresindekilerin de ona aynı pencereden baktığını düşünüyordu. Bu durum kafayı takıp bir türlü mutlu olmuyordu.  “Küçüklüğümde dahi saçımın kıvırcık olması ile, ten rengimle, boyumla ilgili olumsuz şeyler söylenirdi.” dedi bir gün arkadaşına. Bu yüzden kalabalık bir ortamda dahi bulunmak istemezdi.    Aslı en sonunda içindekileri, arkadaşı Emel’e döküverdi. Bir güzellik uzmanıyla görüşmek istediğini, gerekirse estetik ameliyat olacağını söyledi. Emel de onu akıl danıştığı, bilgisine güvendiği Leyla ablasına yönlendirdi. Aslı, arkadaşı...

İNSAN

Resim
Adı insan... Unutan ve yanılan, Yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla yücelen, Yaptıklarıyla ve yapmadıklarıyla aşağı inen, Seçimleriyle iyiye ve kötüye varan, Toparlanınca en güzel görüntüden daha güzel, Bozulunca en çirkin görüntüden daha çirkin, Tüm yaratılanlara halife olan… Adı insan... İstekleri ve istemediklerinde aceleci ve telaşlı, Gücü eline aldığında zorbalaşan, İhtiyacı kalmadığında, ihtiyacını giderene nankörleşen, Zıttına davrandığında sınavını geçebilen… Aslında insan; Hayatında hep gerçeği arayan, Yürüdüğü yoldaki yolculuğunda bir amacı olan, Vardığında değil, varmaya çalışırkenki tepkileriyle asıl kazanan, Bulunduğu yerde ihtiyaç giderip, Yaratılana bağımlı olmayan, İşte o zaman mutlu ve başarılı olurdu bir insan... İnsan; Mutlu olmak isterken ve her şey bu kadar net iken,  Neydi insanı yolundan döndüren?    & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygu...

VADİ KONAK NO:18 / Nereden Nereye? - Bölüm 2

Resim
Şebnem gençliğinde kendisine verilmiş olumlu özellikleriyle çevresinde sevilen, saygı gören bir doktordu. Son zamanlarda ne olduysa kendini tanıyamıyor, kontrolsüz tepkilerine bir sebep arayıp duruyordu. Hayatındaki bu değişim hızı, freni patlamış kamyondan farksız değildi.  İnsan kendisine verilen mücevherleri neden kaybeder?  Mücevher mi kıymetini kaybeder, yoksa insan mı? Sinan’la tanıştığında; güler yüzlü, esnek, şakacı olması Şebnem’e çok cazip gelmişti. Çünkü bu özellikler kendisinde yoktu. Sinan’la da bu yüzden tamamlanıyor gibi hissediyordu. Onunla olmak Şebnem’i heyecanlandırıyordu. Her gün farklı bir yönü ile karşılaşıp hayran oluyordu. Gün geçtikçe Sinan’a olan ilgisi de artmıştı. Bu ilginin devamını evlilikleri takip etmişti. Sonrasında çocuklarının olması da ilişkilerini güçlendirecek bir unsur olduğunu düşündü. Yaşadığı bu duyguyu Sinan’la bağdaştırıp onu kaybetmekten ödü kopar hale gelmişti. Bu korku onu daha da düşkün, Sinan’ı da bir o kadar umursamaz yapmıştı....

DENEYİMSEL ÖĞRETİ

Resim
  İnsanın hikayesi yaratıldığı andan itibaren hiç değişmedi. Zaman içerisinde bazı şeyler yenilenip değişse de hayat yolculuğumuz hep aynı şekilde devam etti… Benzer istekler, problemler, sorunlar, şikayetler… Aslında bütün mücadele mutluluk ve başarı içindi... Kiminin uzun ömrü olur kiminin kısa ama bir şekilde mutlu ve başarılı olmak için yapar insan ne yaparsa… Peki neden çoğunluk kendini mutsuz ve başarısız hisseder o halde? Etrafındaki insanlarla, işiyle, gücüyle, sağlığıyla sorunlar yaşadığında insan kendine karşı dürüst ise ilk şu soruyu sorar “Bir yerlerde hata yapıyorum ama nerede?” Elbette hatasız insan olmaz ama hatalar sürekli tekrarlanıyorsa işte o konuda işe yarayan yöntemleri bilmiyoruz demektir. Günlük hayatın akışında, bir meslek başında ya da okullarda birçok doğru strateji öğrenebiliyor insan.  Mesela alet kullanmak, ölçüm yapmak, su, hava, ısı gibi tabiattaki verileri kullanmak ve bu alanlardaki yöntemler... Oysa hayatımızın en önemli kısmını oluşturan iliş...

YANLIŞ İLİKLENEN DÜĞME

Resim
Hayat…  İnsana verilen ve insanın da aslında en sevdiği… Kimi zaman yanlış iliklenen düğme gibi…   O sahne öyle bir sahne ki…  Her şey yolundayken ne kadar da yaşanılası, kelebekler misali,  “Yaşamak ne güzel şey” dediği… Hep böyle gitsin ister insan, hiç bozulmasın,  “Aman ağzımızın tadı kaçmasın”  “Dümenimiz kırılmasın…”  Halbuki ne kıymetli rol ve sahne verildi insana…  Peki insan o kıymetli sahnenin değerini nasıl anlar?   Hiç kazanılmamış bir mücadelenin tadını nerden bilebilir?  Elbette bilemez, bilmesi için sorular gönderilir.  Sorular sorun olmaya başlayınca yanlış iliklenir düğmeler…  Her soru problemdir aslında ve her problem de gizlenen bir şifadır. Ama düğmeler yanlış iliklenince görebilmek mümkün mü? Ya duyabilmek? Ya sezebilmek?  Her problem şifası ile gelir…  Tıpkı kıştan sonra yazın gelmesi gibi…  Tıpkı karanlık bir tünelden aydınlığa çıkmak gibi…  Ve hatta hastalıktan sonra tekrar ...

KİMİM BEN?

Resim
Kahverengi iri gözlü kız sessizce aşağı indi. Etrafa baktı, misafirler içeri girmişti. Gelenlerin ayakkabılarına şöyle bir göz attı. Dolgu topuklu, spor, ince topuklu ayakkabılar. Çeşit çeşit... Çok severdi ayakkabıları. En çok dikkatini çeken topuklu ayakkabılar olurdu. Bazen de merak edip denerdi onları oracıkta. O topuklu ayakkabının içinde büyümüş hissederdi kendini. Büyümek, değişmek demekti onun için. Ayakkabılar gibi insanlar da dikkatini çekerdi Funda’nın. Çünkü insanlar da ayakkabılar gibi farklı farklıydı. Annesi, babası, arkadaşları... En çok da kendisi farklıydı, ona göre. O, ne annesi gibi pratik, hareketli, renkli, şık giyimli ne de babası gibi konuşkan, sohbetli biriydi. Çok konuşmaz, konuştuğu zaman da kısa cümleleri tercih ederdi. Konuşmaya çok da gerek yok diye düşünürdü. Evdekiler “içine kapanık bizim kız” derdi. İçine kapanık cümlesi olumsuzluk hissettirirdi ona. Bir sorun varmış gibi. Onun hassas noktası kokulardı. Çoğu insanın fark etmediği kokuları hemen hissede...

BEN VE SEN... ŞİMDİ BİZ KİMİZ?

Resim
  Yaradılışın güzel varlıklarından biridir insan… Ne güzel yetilerle donatılmış ve yaratılmıştır. Hem güzel hem farklıdır… Üstelik onu diğer canlılardan ayıran seçim yapma yetisine de sahiptir. Kimi zaman neyi seçeceğini iyi bilir kimi zamansa kafası karışır. Ama sonunda bir seçim yapar. Peki burada en çok neye ihtiyacı vardır? Bir amaca … Öyleyse amacı nedir? Neyi neden yaptığı bu kadar önemli midir gerçekten? Mutlu ve başarılı olmak için çabalamaz mı yaşamı boyunca… Olabilir mi peki? Neden olmasın... Bunu daha önce yapmış birçok kişi tanıyorum… Onlar gibi sen de… Öğrenmek deyince merak mı ediyorsun? İşte tam da doğru yerdesin ... Kendini, aileni, çevrendekileri hatta insanı daha iyi tanımaya ne dersin? Kimin kim olduğunu öğrenmek ister misin? Neden sürekli benzer insanlarla takılıyorum, diğerleriyle anlaşamıyorum? Seçim lerimi yaparken neye göre düşünüyorum da hep aynı sonuçlarla karşılaşıyorum? Daha evlenmeden onun nasıl biri olduğunu nası...