Kayıtlar

iletişim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KÖYDEKİ İŞLER

Resim
Her cuma olduğu gibi bu sabah da heyecanla doğruldu yatağından. Hemen odanın pencerelerini açarak mis gibi kokan köy havasını içeriye aldı. İnsanın içini ısıtan sıcacık güneş ışığıda eşlik etti o mis gibi kokuya. - Bugün çok işimiz var çoook, diyerek kardeşini de uyandırdı Ayşe.  Hem haftanın son günü hem de en sevdiği gündü bugün Ayşe’nin. Hafta içi şehir merkezinde kalan babaları o gün eve gelecekti. Köy ile merkez arası uzak olduğu için hafta içi merkezde kalıp, cuma günü işi bitince köye gelirdi. Yaz tatillerinde günleri bu şekilde geçerdi bu küçük ailenin. - Babam gelmeden bütün işleri bitirelim. Banyo yapıp, saçlarımıza da babamın geçen gelirken getirdiği kırmızı kurdeleli tokaları takıp babamı bekleyelim. Güzel olmaz mı, dedi kardeşine. Evlerinin bahçe duvarları taştan yapılmıştı. Çok yüksek değildi fakat bahçe sınırı belli olsun diye çevrilmiş bir duvardı. Mavi renge boyanmış, tahtadan bir bahçe kapısı da vardı. Bazen açılırken ağlarcasına gıcırdayan sesler çıkarsa da -nede...

BANA KADERİMİN BİR OYUNU MU BU? - Bölüm 1

Resim
Her şeyin başladığı o gün…  Hafif soğuk ve yağmurlu bir hava hakimdi güne. Böyle havaları hiç kaçırmazdı ve yine öyle yapmıştı Sıla. Hemen hazırlanıp, kulaklığını takıp atıvermişti kendini dışarıya. Ne zaman hüzünlense böyle yapardı çünkü... Kafasındaki düşüncelerden yürüyerek kaçmaya çalışırdı.   Dünyanın tüm yükü zihninin içindeymiş gibi hissediyordu. “Yürürsem biraz olsun hafiflerim belki” diye düşündü. Öyle olur ya, insan bazen kendinden, acılarından, sıkıntılarından kaçmak için hızlandırırdı adımlarını. Bir an olsun durdurabilmek isterdi o anı.   Damlalar yere hızla düşerken, içinden türlü türlü düşünceler geçiyordu Sıla’nın… Gökyüzüne bakarken “Keşke zihnimdekileri de böyle akıtabilseydim.” diyordu kendine. Aklından geçen milyonlarca düşüncenin içinde takılı kaldığı, zihninin ona tekrarlayarak sorduğu tek bir soru vardı “Beni neden sevmediler?”  Ne yaşarsa yaşasın, dönüp dolaşıp “Yok mu beni çok sevecek biri ya bu dünyada? Fazla bir şey istemiyorum. Biri o...

MEĞER YOKLUK VARLIĞIMMIŞ!

Resim
“Kereem…” “Kereeeeem!”   “Kerem oğlum burada değil misin? Uyur gezer mi oldun? Neden beni duymuyorsun?  Elindekileri yere atma dememiş miydim sana!?”  Gün içinde en az 7-8 kere aynı sahne yaşanıyordu Yasemin ve oğlu Kerem için. Evde, okul yolunda, çarşıda ya da misafirlikte… Yer, zaman ve çevredeki insanların kim olduğu fark etmiyordu onlar için. Durum artık çığırından çıkmaya başlamıştı. Neden sürekli aynı olayı yaşıyorlardı ki? Klasik bir Pazar sabahında kahvaltı yaptıktan sonra annesi;  “-Bir uzman görüşü mü alsan Yasemin? ben sana iyi bir doktordan randevu alayım. Ne dersin?” dedi.  Çocuğunun “hasta” olma ihtimali korkutmuştu Yasemin’i; ki öyleyse bile bu daha önce hiç duymadığı bir hastalıktı.  Çocuğunun basit iletişim kurma becerilerini biri çekip almış gibiydi. “4 yaşında daha sosyal, daha pozitif ve iletişime açıktı bu çocuk, neden tersine döndü her şey” diye dertleniyordu. Yaşama sevinci gitti, depresyona girdi de diyemiyordu Kerem için çünkü çocuk...

İLETİŞİM NEDİR?

Resim
  " Çocuğumuzu yemek yemeye  ikna etmeye çalışıyoruz.  Erken uyuması için ikna etmeye çalışıyoruz.  Saçını toplamak için ikna etmeye çalışıyoruz.  İş hayatında müşterileri ikna etmeye çalışıyoruz.  Sevdiğimiz kızı evliliğe ikna etmeye çalışıyoruz.  Hayatında bu kadar büyük bir yer kaplayan ikna etme sürecini öğrenmek ister misin?" & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.  & " Bu senin yaşamın… Bu senin yaşamın ama, beni de ilgilendiriyor! Evet, senin yaşamın beni de ilgilendiriyor. Çünkü; aynı zamanda, aynı seyirci karşısında, aynı sahneyi paylaşıyoruz." YAHYA HAMURCU & &   KİM KİMDİR İLİŞKİLERDE USTALIK BAŞARI PSİKOLOJİSİ

TEKNOLOJİ İMKAN MI? TUZAK MI?

Resim
Leyla, her yıl okullar kapanınca yaz tatili için memlekete dedesinin yanına giderdi. Küçüklüğünde oradaki köy hayatı çok hoşuna giderken artık liseli olmuştu ve dedesinin evine gittiğinde yaşadığı bazı yoksunluklar canını sıkıyordu. İnternetin olmaması mesela hayatını durduruyordu resmen. Dedesi köyde hala birçok şeyi teknoloji kullanmadan kendi yapıyordu. Tarlada yaptığı işlerin çoğunu makineler yapabiliyordu oysa ki. Bir gün tarlaya doğru giderken dedesine eşlik etmişti. Bir yandan da konuşuyordu Leyla; “Teknoloji nasıl da gelişmiş değil mi dede? İnsanın hayatını zorlaştıran çoğu meseleyi halletmiş sanki... ● Yıkayacağı çamaşıra ve onun hassasiyetine göre deterjanı ayarlayabilen çamaşır makineleri, ● Telefonumuzdan içini görebildiğimiz buzdolapları, ● Hele de cep telefonları… Artık birçok şeyi bu akıllı telefonlarla halledebiliriz. Dedeciğim biliyor musun sağlıkla ilgili bütün bilgilerimizi bile bu telefonlara kaydedebiliyoruz? ● Hangi doktora ne zaman gittiğimizi, ● Ne zaman hangi t...

SINIRLAR

Resim
Selma elindeki elmaya uzun uzun baktı. “Eğer kabuğu olmasaydı çürürdü” dedi. Peki sınır bir tek meyvelerde mi vardı? Her ülkenin bir sınırı vardır.  Evimizin duvarları olduğu gibi...   Vücudumuzun da bir sınırı vardır.  Ne kadar su içmem gerekir veya ne kadar yemek yemem gerekir? Bunlar için vücudumun beni uyaran bir alarm sistemi de vardır.  Hayvanlar aleminde bile belli bir sınırlar vardır. Kendi cinsinden olmayan diğer hayvanları o sınırlara yaklaştırmazlar. Ve o sınırlara işaretler, kokular bırakırlar. Kendinden olanları tanıyabilmek adına.  Tıpkı bir kuşun yuvasını bin bir emekle yaptıktan sonra içine yerleşip çevresine de başka canlıları yaklaştırmaması gibi. Doğada tohum belli bir sınıra kadar aşağıya köklerini salarken, yukarıda da belli bir seviyeye kadar uzayabilmesi gibi.  İnsan zihninin de sınırı vardır. Nasıl ki pazarda, sebze ve meyveyi seçerek alıp çürükleri evimize sokmuyorsak, zihnimize de faydasını göreceğimiz bilgileri almaya dikkat ...

İLETİŞİM ÇAĞINDA İLETİŞİMSİZLİK

  İletişim, mesaj alışverişi… Ama yakınındakilerle… İnsan uzağındakileri yakını yaptıkça… Uzağındakilere bilinç verdikçe… Yakınındakiler de uzağı olur… Oysa bu hayatta ancak sınırları olanın imtiyaz hakkı vardır… İlişkilerin yasalarını merak edenler için…   & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.    & " Bu hayatta insanlar iyi insanlarla karşılaşırlar… Aslında bu çok önemli değildir… Mesele iyi insanlarla birlikte olabilmek, iyi insanlarla iyi ilişki kurabilmektir... " YAHYA HAMURCU   &   KİM KİMDİR    İLİŞKİLERDE USTALIK BAŞARI PSİKOLOJİSİ

KENDİMİ TANIYOR MUYUM

"Beraber bu öyküyü paylaştığımız insanları ne kadar tanıyoruz?  Ya da bu öykünün başrol kahramanı, kendimizi, ne kadar tanıyoruz? Her insan aynı şeyden mutlu olmaz ... Her insan aynı şeye üzülmez... Her insan aynı olaya aynı tepkiyi vermez... Bazı insanlar vardır, düzensizlikten mutsuz olur...  O yüzden eşyaları dağılmasın diye tedbir alır... Bazı insanlarda dağınıklıktan mutlu olur... O, kendine has dağınıklığının içinde düzen kurar... Bazı insanlar vardır, bireysel sporlarda iyi... Bazı insanlarda takım sporlarında iyi... Peki, bu farklılığın sebebi ne?  Peki, bu farklılıkta nasıl uyumlanırız? Peki, bu farklılığın sebebini bilmezsek öyküyü paylaştığımız insanları tanıyabilir miyiz?  İnsan tanımadığı bir insanla kaliteli bir ilişki kurabilir mi? Tüm bu soruların cevabı KİM KİMDİR?     & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve an...

BUGÜN NE PAYLAŞSAM?

Resim
“Güneşli ve ılık 1 Mart sabahından herkese günaydın. Ay bu da bugünün hikayesi için güzel olur. Yeni hayatımıza alışalım yani değil mi? Her gün “ne pişireceğim” den sonra bugün “ne paylaşsam” derdimiz başladı. Vallahi hiç bitmiyor derdimiz. Etkileşim arttırmak lazımmış, bunun içinde sık paylaşım gerekiyormuş…” Nurten güne neşeli başlamıştı, bu onun en belirgin özelliğiydi. Güler yüzlü dost canlısı, bir şeyler yapacaksa da yanında ille de birileri olsun isterdi. Şimdilerde dünya insanlarının girdiği “altın iletişim çağına” o da ayak uydurmak istiyordu. Sosyal ortamların sevgi pıtırcığı Nurten, şimdilerde sosyal medya sahnesinde beğeni kovalıyordu. Öyle ya iletişim çağı ne de olsa… Peki, gönderilerimizi beğenmeyip, hikayelerimize bakıp geçen o parmakların sahibini ne kadar tanıyoruz? Arkadaşlık kavramının içine sığabiliyor muydu oradaki sayılar? Hangi ihtiyacımızı karşılıyor beğeni sayısı? Yoksa bizim sosyalliğimiz sadece medyadan mı ibaret?  Elinde telefon, beğeni sayısını izlemekte...

YALNIZ KALMADAN YALNIZ KALMA

Resim
Eski fotoğraflara bakıp yine Tülin ve Eda’yla geçirdiği zamanlara düşünmeye başlamıştı Başak. ‘’Cumartesileri ne keyifli olurdu. Sabah kalkar kahvaltı hazırlar çeşit çeşit tarifler yapar afiyetle yerdik. Üzerine kahvelerimizi içip espriler yapıp gözümüzden yaş gelene kadar gülerdik. Sonra kendimizi dışarı atar, bisikletlerimizi alıp sahilde bisiklete binerdik, hava soğuksa yürürdük. Ama böyle yorgunluktan ilerleyemez hale gelinceye kadar. Hakkını verirdik. Hava sıcaksa çimlere oturup kitabımızı okurduk, soğuksa sıcacık bir kafeye. Yorgun bir şekilde eve gelince de bir güzel film açar, mısır patlatır çatır çutur ağzımızdan gelen seslerle filmi anlamaya çalışırdık. Pazarları daha çok evde takılır, öğlene kadar uyur, evi temizler, yemek yapar, hayaller kurardık… Hafta içi tabi iş başı… İşteyken bile hemen eve dönmek isterdim. Başka kimseye de ihtiyaç duymazdım. Ne gerek vardı ki? Dünyanın en iyi arkadaşlığı bizimki değil miydi? Şimdi yaptığıma bak. Tek başıma fotoğraflara bakıyorum....