''REEL'' Mİ ''GERÇEK'' Mİ
Her gün yeni bir ‘'reel'’ düşüyor önümüze. Afilli kutlamalar, şaşaalı malikâneler, o aman aman film sahneleri… Yok yok… Kast ettiğim aslında bunlar değildi. Hoş, bunlar da pek ‘reel’ sayılmaz ama… Dünyanın canının attığı yerden gelenler var… Toz dumanlı sokaklar… Yıkık binalar… En iyi ihtimalle yaralı insanlar… Annesini kaybetmiş yavrular, yavrusunu kaybetmiş anneler… Eskiden çok, şimdi neredeyse yok patili canlar… Bir iki saniye görüp geçtiğimiz her sahne, onların geçemediği bir ömür. Biz izlerken geçti ama… O canım çocuk ağlamaya… O cennetlik insanlar enkazda bir umut sevdiğini aramaya… O yiğitler canlarının parçasını omuzlarında taşımaya… O annenin ciğeri, yavrusunun kan kokusuyla yanmaya… Kundak yerine kefenlediği bitanesiyle vedalaşamamaya… O babanın yüreği acımaya… Son kez canının parçasına bakarken, buz kesmeye… O anasının kuzusu elindeki yarayı, abisine göstermeye… O, küçük dev adam, kardeşini kilomet...