Kayıtlar

Bedel etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

YENİDEN YEŞERTMENİN TAM ZAMANI

Resim
Çocukluğumun en güzel hatıraları, babaannemin dizinin dibinde toplandığımız o sıcacık anılarda saklı. İncir ağacının gölgesinde ona hayranlıkla kulak verirdik. Bazen tatlı tatlı gülümseyerek bir mani söyler, bazen de geçmişten bir hikâye anlatırdı. Ne söylese içimize işler, gözlerimizin içi gülerek dinler, hiç bitmesin isterdik. Babaannemin küçük, sedef işlemeli bir çakısı vardı. O çakı cepten çıktığında bilirdik ki bir meyve soyulup avucumuza bırakılacak ve ardından birkaç nasihat gelecekti. En çok incir zamanlarını severdim. Bahçedeki incir ağacının dallarına uzanır, elleriyle topladığı incirleri hepimize pay ederdi. “İncir meyvesi berekettir,” derdi, “Her lokmasını kıymetini bilerek ye.” Onun bu sözleri, yıllar sonra inciri neden bu kadar sevdiğimi anlamamı sağladı.  “Hayatta yerini bil, sorumluluk al, faydalı ol,” derdi. O zamanlar bunun ne kadar büyük bir öğreti olduğunu anlayamamıştım.  Aynı incir gibi… İncir, tarih boyunca bolluğun, bereketin simgesi olmuştu. Ama ona du...

HER ŞEY TESADÜFLER ZİNCİRİ MİYDİ?

Resim
Ece şansa inanırdı, ona göre hayatında her şey şans eseri olmuştu. Ailesi, okulda ki öğretmenleri, işe başlaması, en yakın arkadaşıyla aynı yerde yaşaması… Hatta evliliğinin de bir şans olduğunu düşünüyordu. Başına iyi bir şey geldi mi "Şans" derdi. Kötü bir şey olunca da "Şanssızlık" diye adlandırırdı.  Ece, işyerinde başarılı olmak istiyordu. Bunun için de kendine bir planlama yapmıştı. Fazla mesaiye kalıyor, eve de iş getiriyordu. Farkında olmadan ailesiyle daha az vakit geçirmeye başlamıştı. Kendisi bu durumu çok sorun etmiyordu. Aksine mutluydu, sonuçta bir yıl sıkı çalışırsa terfi alacaktı. Ama kocası ve çocukları onun kadar mutlu değillerdi. Ece onlarla yeteri kadar zaman ayıramıyor ve ilgilenmiyordu.  Günden güne eşiyle olan tartışmaları artmıştı. Böyle olunca da "Bendeki de şans, denk geldiğim adama bakar mısın" diye söylenirdi. Eşiyle yaşadığı mutsuzluğun terfi aldığında düzeleceğini düşünüyordu.  İş yerinde herkes Ece’yi severdi. Çalışma arkadaş...

RAHATIM BOZULDU ANNE

Resim
Rana Hanım’ın gençlik hayali zengin biriyle evlenip güzel, rahat bir hayat sürmekti. Ragıp Bey ise güzel kızlardan hoşlanırdı. Nihayet üniversite yıllarında birbirleriyle tanıştılar. İkisi de istediklerini birbirlerinde buldular ve evlendiler. Alp adında bir erkek evlat sahibi oldular. Kendilerince öyle güzel büyüttüler ki yabancı bakıcı tuttular, özel okula gönderdiler, üniversiteyi yabancı ülkede okudu. Alp’in bütün arkadaşları onun hayatına imrenirdi. Hani derler ya gak dediğinde yumurta, guk dediğinde süt. Ne isterse önüne gelirdi.  Babası ile annesi sık sık bu servetin tek varisinin kendisi olduğunu vurgularlardı. Alp de çalışmada çok gözü olan bir çocuk değildi. Madem bütün servet onundu neden çalışacaktı ki. Ayakları kanepenin üzerine uzatır, sadece kendi rahatına bakardı.  Babası da ona işi öğretme gereği duymamıştı. Oğlunun bunları öğrenecek çok vakti olacağını düşünüyordu. Ama nereden bilecekti ki bu kadar erken vefat edeceğini. Hayatın karşımıza çıkardıkları her zam...

TIKLA GELSİN - ON PARMAKTA BİR MARİFET

Resim
Necla Hanım bugün her zamankinden daha heyecanlıydı. Yine ayda bir yaptıkları arkadaşları ile buluşma günü gelmişti. Bu seferki durak kendisiydi. İnsanlar misafir ağırlamayı kendilerine zahmet sayarak kafelerde buluşmaya başlamışlardı ancak Necla Hanımlar için bu çok kolay ve keyif verici bir işti. Bir araya gelmekten, hazırlık yapmaktan, arkadaşlarıyla oturmaktan keyif alıyorlar, bunun için yine ev ev dolaşıyorlardı. Necla Hanım arkadaşları için el açması börekler, baklavalar, mantılar daha neler neler hazırlamıştı. Sofrada yok yoktu. Erkenden kalkmış bütün hazırlıklarını tamamlamıştı. Her ay hem arkadaşlarıyla buluşarak tatlı tatlı sohbet ediyorlar hem de kenara birkaç kuruş koyuyorlardı.  Arkadaşlarının yaşları birbirine yakındı. Hemen hemen hepsinin çocukları da birbirine yakın yaşlardaydı. Bu yüzden de iyi anlaşıyorlardı. Kimisinin çocuğu üniversite sınavına hazırlanıyor, kimininki de lise giriş sınavlarına hazırlanıyordu. Sınavlara çok az bir zaman kaldığından, buluştuklarınd...

DOĞRU YOL DOĞRU SEN’E GÖTÜRÜR

Resim
İki kardeşiz biz kardeşim Enver ve ben, annem ve babamın iki değerli evladı. Hangi evlat anne baba için değerli olmaz ki?  Babam, çocukluğumuzdan beri hiçbir şeyimizi eksik bırakmazdı. Özel kurslar, dershaneler, kitap setleri... Doğum günlerimiz atlanmaz, annemin yaptığı nefis pastalar eşliğinde kutlanırdı. Mutlaka hediyelerimiz de alınırdı. Bisiklet, bilgisayar, telefon ya da sevdiğimiz şey neyse.  Çok mu zengindik, değildik ama babam çalışmayı ve almayı seven, çocuklarının üstüne düşen biriydi. Annem de öyle, “Fedakâr” değil miydi zaten annelerin ikinci ismi. Sevgisini hem dile getiren hem gösteren, yemeyip yediren, çocuklarının üstüne titreyen. Tabi her şey aynı kalmıyor ve değişiyordu. Her yeni eskir, her küçük büyüyordu, bizde büyüdük. Kardeşim Enver liseden mezun olmuş özel bir hastanede çalışmaya başlamıştı. Ben ise üniversiteye hazırlanıyordum. Daha sonra istediğim bölümü kazanmış ve  ara vermeden okulu bitirmiştim. Enver ise yıllardır özel hastanelerde çalışmaya ...

BİR KADIN TANIDIM “ANNE” DEDİM

Resim
Bir kadın tanıdım, merhamet ne demek anladım… Bir kadın tanıdım, sevgi nedir onda gördüm… Bir kadın tanıdım, tüm rolleri üstlenmiş, Eş olmuş, arkadaş olmuş, baba olmuş… Bir kadın tanıdım; Tebessümü bakanlara tebessüm ettiren, Gözünde yaş olmasına rağmen yüzü gülen… Hangi kadın bu kadar güzel olabilirdi? Hangi insan açken doyurabilirdi, İlgiye ihtiyacı varken ilgi gösterebilirdi, Güçsüzlüğüne rağmen cesur olabilirdi, Hangi insanın eksikliği, hemen hissedilirdi? Merhameti, Yaratıcıdan bir parça idi sanki… “Anne” dedim sonra Ama hemen bilemedim, ne demekmiş anne… Anlayamadım, anlatamadım… Annelik, daha anne olmadan o bedelleri ödemekmiş meğer… Güzelliğinden vazgeçip kilo almayı göze almakmış… Taşımayı sevmediği halde 9 ay karnında taşımakmış… Mide bulantısı, uykusuz geceler, hareket etmekte zorlanmakmış… Hangi kadın ister ki bu bedelleri ödemeyi? Anne olanlar istiyordu ve sonra bir daha istiyordu... Çünkü anne olmak, kadın olmaya üstün geliyordu... Bedel nedir derseniz, Anne olanlara bakı...

DENİZ YILDIZLARI

Resim
“İnsan, bu hayatta bir şeyi çok iyi yaparsa, karşılığını da mutlaka alır." demişti biri, buna defalarca şahit olmuştu Nurcan. Bir televizyon kanalında yapımcı olarak çalışıyordu. Yeni bir programın hazırlık sürecindeydi. Çalışma temposundan arada kendi kendine konuşurdu. Arkadaşları, onu öyle yakaladıkça “deli bu kız” diyorlardı. O ise, “Anlamıyorsunuz bu deli olmak değil, ben kendime soru sorarak ve cevaplayarak şu gördüğünüz zor olan iş sürecini kendimce kolaylaştırıyorum.’’ diye cevap verirdi.  Televizyon programlarını düşünüyordu Nurcan, gündüz kuşaklarında insanların aşırılıklarıyla dolu hayat hikâyeleri yer alıyordu. "Bıktık insanların bu hallerinden ve şikâyetlerinden’’ diye düşündü. Sahi, insan neden özel hayatını bu kadar gözler önüne sererdi ki! "Toplumdaki ahlaki çöküşü de artırıyor bu programlar" dedi kendi kendine. Anormali normalleştirme çabasıydı sanki. Anlam veremez olmuştu. Ruhu sıkılıyordu. "Neyse, sen işine odaklan" dedi kendine ve sorus...

GÖZ BEBEĞİMİZ

Resim
Daha doğmadan “ne yakışır torunuma” diye hediyeler almaya başlamışlardı. Ne de olsa iki ailenin de ilk torunu ilk göz ağrısı olacaktı. Oldukça heyecanlıydılar, uzun yıllar beklemişler ve nihayet torun sahibi olmuşlardı. Torun gelince nasıl da canlılık gelmişti bedenlerine.  Ayşe’nin anne olma isteği, üzün süren hastane süreçleri sonunda Ali bebek dünyaya gözlerini açmıştı. Tabi onu dört gözle bekleyen diğer aile büyükleri Ali bebekle vakit geçirmek, onun bakımında rol almak için planlar yapıp durdular. Babaannesi uzak olduğundan hafta sonları Ali ile vakit geçirmek istiyordu. Anneannesinin evi yakın olduğu için o da hafta içini seçmişti. Ali bebeğin banyosu, giyimi, uykusu derken üç hanım döne döne, elden ele paşalar gibi bakıyorlardı. Daha gık demeden yanı başında gözlerinin içine bakan bir sürü göz vardı. Ali’nin ilk yaş günü büyük bir kutlamaya dönüşmüştü. Katlı pastasını babaannesi, mekânı organize eden anneannesi, hazırlıklar ve davetlileri ayarlayan annesi olmuştu. Öyle bir t...

VAZGEÇİLMEZ

Resim
Emir, küçük bir ailenin tek erkek evladıydı. Bir ablası bir de annesi vardı. Hayat sanki o küçük yaşlarında omuzlarına büyük büyük yükler yüklemişti. Ama bu hayatta her dezavantajlı durumun bir de avantajı vardır. Emir, farkına varmadan bu yükleri taşıyarak problemlerine çözüm bulma konusunda gelişmiş, hayata karşı daha güçlü biri oluvermişti. Hayat, karşısına hep bir engel çıkarsa da Emir her seferinde yıkılmadan en zorlu problem leri bile aşmayı başarabiliyordu. Anne ve babası, çok erken yaşta evlenmişler ve hayatı gelişi güzel, kendi zevklerine göre yaşamaya çalışmışlardı. "Hayat bir gün, o da bugün." deyip sorumsuzca günlerini gün etmişler, hiçbir amaçları olmadan ömürlerini tüketmişlerdi. Hiçbir zaman da durup düşünüp çevrelerindekilerin yükünü almamışlar, bilakis onlara ekonomik sıkıntıları ile, psikolojik buhranlarıyla dert olmuşlardı. Akılları fikirleri iyi giyinmek, en iyi restoranları keşfetmek ve gıybetin dibine vurmaktı. Aileleri ne kadar uyarsa da onları hiç duym...

ELMA AĞACI

Resim
Hastane yatağından dışarıdaki ağaçları, gökyüzünü seyrederken, gün ne kadar da sakin diye geçirdi içinden. Elma ağacındaki yeşilin tonları ilişti gözüne. Oysa önceden hepsi sanki aynı renk gibiydi. Yavaşça doğruldu yatağından, cama doğru yaklaştı. Uzaklara dalıp gitti.  'Doğadaki her şey sakin, telaşsız görünürken neden bizler hayatı bu kadar koştura koştura yaşıyoruz?' diye düşündü. Yetişmeye çalıştığım bu hayatta kendimi ne kadar da ihmal ettim, diye içinden geçirdi.  Bak dedi Nevin, sen yokken de her şey devam ediyor. Bir 'Ah!' çekti gülümsedi. Çocuklarının ödevlerini eksik kalmasınlar diye onlar için yapardı. Zamanla anneleri yardım etmediğinde ödev yapmaktan şikayet eden, bağıran, kızan birer çocuk olmaya başladılar. Evde tamir edilmesi gereken bir şey mi var, hemen hallederdi Nevin. Ama gördü ki zamanla eşi, ne de olsa Nevin yapar diye çoğu şeyi boş vermeye başlamıştı. Bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. Kızından bir bardak su istese tepkiyle karşılaşıyordu....