BİR “DAMLA” “MASUM”

Masmavi gözlerine bakıldığında okyanusu anımsamak, Renginden değil sadece, içindeki derinlikten… O öyle bir derinlik ki gözyaşı dahi oradan ayrılmak istemiyor ve kirpiklere sıkıca tutunmuş aşağı düşmemek için direniyor. Tüm umursamaz vicdanlara inat oradan düşerse, gözün şahit olduklarını unutmaktan korkuyor belki de… Öyle bir şahitlik ki o göz nereye bakarsa bir İsmail görür. Teslimiyet i İsmail olanın sınavı bıçak olsa ne ki… Dışarıdan bakan için sadece gözyaşına direnen bir küçük masum yürek… Oysa içeride bambaşka bir gerçek… Keder değil, korku değil, kaygı hiç değil. Biraz hüzün belki ama bembeyaz, RAB’binden çok emin Teslimiyeti İbrahim olanın sınavı ateş olsa ne ki… Ey masum! Sen ağlarken güldü, sen açken doydu, sen üşürken ısındı dünya, Sıra zulmedene gelmeyecek sandı… Bir yanda bir masum elinde şeker… Bir yanda bir zalim dilinde kötülük… Masum öldü dediler de zalim yaşadı mı? RAB’bin bunları gördü, duydu da yanıtsız mı bıraktı? “RAB’bini kaybettiğin...