Kayıtlar

Denge etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

NE KADAR AYDINLIK?

Resim
Boğazının yanması ile uyandı Berkant. İçten içe acıtan bir yanmaydı bu. Gece geç saatte işi bitmiş, yorulduğu için de dükkanda uyumaya karar vermişti. Gözünü zar zor açarak telefonundan saate baktı. Öğlen olmak üzereydi. Mürekkep kokusu midesini bulandırmıştı. Dışarıya çıkma ihtiyacı hissetti.  Başında bir ağırlık vardı, açık hava iyi gelir diye düşünerek iki sokak ilerideki çocuk parkına gidip oturdu. Biraz gecikse bir şey olmazdı. Çalıştığı dövme dükkanına öğleden sonra gelmeye başlardı zaten müşterilerin çoğu... Yanındaki bankta oturan amcanın sepetinde yeşil köy elmaları vardı. Küçük ve eciş bücüş olmuşlardı. Belli ki ötedeki otogardan gelmişti. Memleket elmalarına benziyordu bu elmalar. Soluklanmak için oturmuş, tahterevallideki çocukları izliyordu amca. Bir elma çıkarıp Berkant'a uzattı. Ne zamandır elma yemediğini düşündü, cevabı bulamadı ve ikramı geri çevirmedi. Şimdi ikisi de bir aşağı bir yukarı hareket eden platforma bakıyor, gıcır gıcır çıkan eski vida somunu sesini ni...

VADİ KONAK NO:18 / Nereden Nereye? - Bölüm 2

Resim
Şebnem gençliğinde kendisine verilmiş olumlu özellikleriyle çevresinde sevilen, saygı gören bir doktordu. Son zamanlarda ne olduysa kendini tanıyamıyor, kontrolsüz tepkilerine bir sebep arayıp duruyordu. Hayatındaki bu değişim hızı, freni patlamış kamyondan farksız değildi.  İnsan kendisine verilen mücevherleri neden kaybeder?  Mücevher mi kıymetini kaybeder, yoksa insan mı? Sinan’la tanıştığında; güler yüzlü, esnek, şakacı olması Şebnem’e çok cazip gelmişti. Çünkü bu özellikler kendisinde yoktu. Sinan’la da bu yüzden tamamlanıyor gibi hissediyordu. Onunla olmak Şebnem’i heyecanlandırıyordu. Her gün farklı bir yönü ile karşılaşıp hayran oluyordu. Gün geçtikçe Sinan’a olan ilgisi de artmıştı. Bu ilginin devamını evlilikleri takip etmişti. Sonrasında çocuklarının olması da ilişkilerini güçlendirecek bir unsur olduğunu düşündü. Yaşadığı bu duyguyu Sinan’la bağdaştırıp onu kaybetmekten ödü kopar hale gelmişti. Bu korku onu daha da düşkün, Sinan’ı da bir o kadar umursamaz yapmıştı....

ZITLIKLAR

Resim
Hayatta her şey nasıl da zıddıyla var. Sıcak ile soğuk gibi, Yaz ile kış gibi, Sevinmek ve üzülmek gibi… Çünkü gerçek, zıddı varsa vardır. Gerçek olup olmadığı nasıl anlaşılır ki hayatta? Zıddına bakınca besbellidir gerçekliği. Yani sıcağın varlığı soğuk olunca anlaşılır. Doğum varsa ölüm de vardır, Zorluğun hakikati kolaylığın varlığıyla ispatlanır. Her şeyin başı ve sonu olduğu gibi… Bu nasıl bir zıtlık ki Gerçeğin de ispatı aynı zamanda. Hem birbirlerinin varlık sebebi, Kadın ve erkek gibi, Gece ve gündüz gibi, Kış ile yaz gibi, Hem de birbirlerinin yokluk nedeni… Gece gelince aydınlığın, Gündüz gelince karanlığın çekilmesi gibi. Ve insan; Sevinciyle hüznüyle, Yokluğuyla ve varlığıyla, Derdi ve dermanıyla, Problem ve çözümüyle Zıttı ile yan yana yaşarken bu hayatta Zıtlıklar, terslik gibi gelir ona. Oysa her zıtlık ispattır hayat oyununda, Gerçeğin varlığına bir delildir insana.   Peki, insan ne yapar? Kızar, küser zıddına. Düzenli olan, esnek olana, Hızlı olan, yavaş olana, Fay...

BANA KADERİMİN BİR OYUNUMU BU? - Bölüm 3

Resim
Aynı sebepler aynı sonuçları meydana getirmişti. Çok sevildiğinde o da çok sevecek ve ilişkileri hiç bozulmayacak zannetmişti Sıla. Çok mu şey bekliyordu hayattan? İnsanlar ne oluyordu da ilişkilerini bu hale getiriyordu? Başkalarının kendileri için neler yapıp yapmadığını düşünmekten, zamanla kendini göremez hale gelebiliyordu bazen insan. Dışarıya bakarken kendine de yabancılaşıyordu. Ve bu döngünün içinde sıkışmış bir halde yalnızlığı kendine hak görmeye başlıyordu. Kişi yaşadığı olaylarda sebeplerini değiştirmeden sonuçlarının da değişmesini bekliyordu ama işler öyle yürümüyordu… Hayatta insana; yaşadıklarına yön verebilme, değiştirebilme gücü verilmişti… Doğru yere bakmakla değişecekti hikayesi, doğru yere konsantre olmakla… Kendine sorduğu soruyu hatırladı Sıla… "Bana kaderimin bir oyunu mu bu?" Ve acı bir tebessümle "Kader diyemezsin. Sen kendin ettin, kendin buldun" diye ekleme yaptı içindeki sese.  Nihayetinde sorusuna doğru bir cevap verebilmişti. Kabulle ...

ANNEM NEDEN BENİ ANLAMIYOR?

Resim
Annesinin kapıyı çalmadan odaya girmesi ile beraber Ezgi irkildi. Gözlerini kapıya çevirdiğinde annesi ile karşı karşıya geldi. - Ezgi, Elif Teyzen Ankara’dan geldi. Hadi onu ziyarete gidelim.  -Annecim bugün gitmemiz şart mı?  - Kızım sana kalsa gitmemize de gerek yok. Sen sakın benimle hiçbir yere gelme olur mu?  Annesi Ezgi’nin açıklamalarını dinlemeden söylenmeye başlamıştı. - Anneciğim tam sınav haftam… Ezgi kuralları ve ilişkilerinde sınırları olan birisiydi. Ama annesi bu sınırları sürekli ihlal etmeye çalışıyordu. Oysaki Ezgi, küçüklüğünden beri bir şeyleri yalnız yapmayı seven bir çocuktu. Kendi odasında sıkılmadan vakit geçirebilirdi. Küçüklüğünde istemeyerek de olsa annesiyle bir yerlere gitmiş olsa da o planlarına şimdi dâhil olmak istemiyordu. İstemediğini de artık açıkça ifade ediyordu. Ama annesi onu sürekli kendi aktivitelerine dahil etmeye çalışıyordu. Akraba ziyaretleri, kalabalık aile toplantıları, Ezgi bunları sevmiyordu. Kendi halinde odasında kitap o...

AH NERMİN HANIM

Resim
Pencerenin önüne oturup çayını eline alır, gökyüzünün yağmurdan sonra değişen rengine dalar saatlerce düşünürdü.  Bazı günler gözlerinden akan yaşlar eşlik ederdi cama vuran yağmur damlalarına.  Puslu bir havaya gözlerini açmıştı Pelin. Böyle havalar bazen hoşuna gider bazen de onu çok sıkardı. Yine öyle garip hissettiği bir gündü.    Yataktan zar zor kalkmıştı, evin içinde biraz dolaştıktan sonra mutfağa giderek ocağa çayı koydu. Dolaptaki kahvaltılıklardan kendisine göre bir sofra hazırlarken bir yandan da çayını demledi. Karnını hızlıca doyurup, en büyük kupalarından birine çayını doldurdu. Bugün yapmaktan en keyif aldığı şeyi yapacaktı, camın önüne oturup yağmuru izlerken çayını içmek…  Salona geçip camın önündeki koltuğa otururken birden gözüne Nermin Hanım takıldı, apartman girişinden hızlı adımlarla binaya doğru yürüyordu. Nermin Hanım; Pelin’in alt kattaki komşusunun çocuğuna bakıyordu.  "Ah Nermin Hanım! Bu yaşında yağmur da olsa soğuk da olsa yine...

AYNI AİLEDE BÜYÜSELER BİLE

Resim
Sevde ile Şeyma, iki kız kardeş… Sevde 4 yaş büyük Şeyma’dan. Aynı anne babayla, aynı evde, aynı oyuncaklarla büyüdüler. Anneleri Nagehan Hanım, büyük kızını büyütürken nasıl davrandıysa küçük kızına da öyle davranıyordu. Kurallara bağlı tam bir düzen insanıydı Nagehan Hanım. Eşi Hüsnü Bey’in de eşinden çok farkı yoktu. Yoğun bir iş hayatı olduğu için çocuklarla çok zaman geçiremiyordu. Yine de “Yorgunum, işten geldim.” demez, kızlarıyla sohbet etmeye çalışır, onlarla zaman zaman oyunlar oynardı. Büyük kızları Sevde, sessiz, sakin, içine kapanık derler ya işte tam da öyle biriydi. Çok konuşmaz, saygıda da kusur etmezdi. Soru soruldu mu mümkünse kafa sallayarak cevap verir, çok zorlarsan birkaç kelime eder, sonra yine susardı. Sitenin bahçesinde oynarken de bir iki arkadaşı vardı, onlar çıkarsa bahçeye inerdi. Biraz salıncakta sallanır, oyun oynayan çocukları izler, akşam olmadan eve dönerdi. Hoplamayı zıplamayı da pek sevmezdi. Şeyma ise ne annesine çekmişti ne de babasına. Ablasıyla z...

BİRLEŞMEK

Resim
  Elif, otobüste giderken başını cama dayamış yolu seyrediyordu. Otobüs hızlandıkça yoldaki şeritler nasılda tek bir çizgi gibi görünmeye başlıyordu. Oysa ki hepsi birbirinden ayrı çizgilerdi. Zaman da böyle hızla akıp gidiyordu… Nasıl geçmişti yıllar diye düşünürken geçmişe, üniversite yıllarına gitmişti birden.  Üniversite kantininde oturuyordu ve kapıdan bir delikanlı içeri girmişti, “sanki bir yerden tanıyor gibiyim” diye düşünmüştü Elif. Vedat da kapıdan girer girmez tam karşıda oturan yeşil gözlü kızı yani Elif'i fark etmişti. Farklı şehirden gelen bu iki insan, seçtikleri okul ile aynı yerde buluşmuşlardı. İkisi de hemen hemen aynı yaşlardaydı ve yeni başlayacak süreçlerine merhaba demişlerdi. Vedat ülkenin kuzeyinden, Elif ise güneyden gelmişti. Vedat biraz daha soğukkanlı ve sakindi. Elif ise yerinde duramayan hareketli bir kızdı. Bakıldığında başka dünyaların insanı gibiydiler.  Peki nasıl oluyor da insan, ilk defa gördüğü birini kendine bu kadar yakın hissedebi...

BİRBİRİNDEN FARKLI İKİ İLİŞKİ

Resim
  Birbirinden farklı 2 ilişki... Dengeli… Huzurlu... Çiftlerin birbirini sevdiği, saygı duyduğu ve güvendiği bir ilişki... Tartışmaların, kavgaların, taleplerin çoğaldığı bir ilişki... Bir taraf sürekli eşini uyarıp düzeltmeye çalışırken diğer taraf nasıl bu kadar isteksiz olabiliyor? Peki, sizin ilişkilerinizde durum ne? Sevgi mi var? Aşk mı?  Güven mi var? Kıskançlık mı? İlişkilerde nasıl ustalaşırız? Tüm bu soruların cevapları için İlişkilerde Ustalık Seminerine bekleriz... & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.  & " Bu hayatta insanlar iyi insanlarla karşılaşırlar… Aslında bu çok önemli değildir… Mesele iyi insanlarla birlikte olabilmek, iyi insanlarla iyi ilişki kurabilmektir..." YAHYA HAMURCU &   KİM KİMDİR İLİŞKİLERDE USTALIK BAŞARI PSİKOLOJİSİ

ZARARI YOK MU?

Resim
Filiz’i çevresi, hareketli, pratik ve tez canlılığı ile tanırdı. Çarşı pazar gezer, yeni çıkan eşya veya ev gereçlerini iyi takip ederdi. Arkadaşları bir şey almadan önce Filiz’e danışırdı. Ne de olsa beğendikleri şey önce onda olurdu. Evde sürekli aynı eşyaları kullanmak Filiz’i sıkıyordu o yüzden sık sık yeni şeyler alırdı. Bir gün yemek takımlarının yerine yeni yemek takımı almıştı, sebebi artık onları kullanmaktan sıkılmış olmasıydı. Evde ise yeni takımlarını koyacak yer bulamayınca söylenmeye başladı. Evine hiçbir şeyin sığmamasından, evin küçük olduğundan yakınıyordu eşine. Çözümün ilk fırsatta daha büyük bir eve geçmeleri olduğunu düşünüyordu.  Eşi, daha büyük bir ev alamayacak durumda olduklarını anlatmaya çalışsa da nafileydi. Filiz, yeni bir evin hayaliyle yanıp tutuşuyordu. Zaten severdi de yeni olan şeyleri. Yeni bir kurstan diğerine, yeni eşyadan diğerine, yeni hobilerden diğerine geçiş hızını kimse takip edemezdi bile.  Kızı Nermin, annesinin şikayetlerini duyunc...