İMK”ANLAR”
Adım adım mevsimler değişiyordu… Yaz sıcakları da gelmişti, köydeki sıcaklık daha mı fazlaydı bilinmez ama o gün ortalık yanıyordu. Ağacın olmadığı koca bir ovada su belli saatlerde vardı. O sebeple her şeyi idareli kullanmak gerekiyordu.
Ali için şehir hayatı olmazsa olmazdı. Köyün ihtiyarlarından Zekiye Teyze, sevimli köy şivesiyle “Nesini seviyon guzum o koca binalı yerlerin?” diye sorduğunda belki de Ali gerçekten ilk defa düşünmüştü. Sahi neden seviyordu?
Bulaşık derdi yoktu makinesi vardı, çamaşır derdi yoktu makinesi vardı, kurutma derdi yoktu makinesi vardı. Yemek problem değildi evine kadar geliyordu. Her şeyi telefondan bir tıkla yönetebiliyor, o da ayağını uzatıp keyfine bakabiliyordu. Köy ise; rahatını kaçırıyordu. Oysa o da çocukluğunda ne kadar çok severdi kümesten yumurta toplayıp, dalından biber koparmayı. Tuvalete gitmek için kuzeniyle dışarıya çıkmaları bile ne büyük maceraydı köyde, şehirde yalnız geçen akşamların aksine.
Ali’ye şehrin ona sunduğu konfordan sonra köyde ki yaşantı işkence gibi geliyordu. O, bu düşüncelerle boğuşurken Zekiye Teyze seslendi “Aliiii sizin o koca şehirlerin fişini çekseler vallahi yiyecek ekmeğe hasret kalırsınız. Hadi guzum şu benim testiyi eve kadar taşıyıver evladım.”
Ali testiyi taşırken hala düşünceleriyle boğuşuyordu. Sadece bir gün elektrikler kesilse on ikinci kattaki evine nasıl çıkacaktı? Ya bu kesinti sürekli olsaydı? Ali köydeki tatili biraz daha uzatma kararı aldı. “Rahatlığın gözünü seveyim” diyen Ali artık rahat etmek istemiyordu. Evet şehir hayatı konforluydu konforlu olmasına ama tüm hayata dair becerilerini kaybetmiş gibi hissediyordu. Gerçekten de şehrin fişini çekseler her işin duracağını o da biliyordu.
Aslında bu durumu şehirde yaşayan herkes bilmiyor muydu? O halde bu gerçeği bilmek yetmiyordu. Peki ne yapmak gerekiyordu? Şehirde o kadar imkana rağmen insanlar neden kendini hala yorgun hissediyordu? Neden on saatlik uykular yetmiyordu? Çünkü hayat insanın ne bildiğine değil de ne tepki verdiğine bakıyordu.
Ali’nin derin düşünceleri arkadaşından gelen bir telefon ile bölündü. “Ali ne oldu? Gelmeyi düşünmüyor musun? Köy hayatına biraz fazla kaptırdın kendini herhalde” deyip kendilerince gülüşüyorlardı.
Ali ise artık hareket etmek istiyordu. Şehir hayatındaki imkanları düşündü ve hepsinin de şu ana kadar hep hareketini engellemiş olduğunu fark etti. Halbuki en başta kendini daha mutlu hissetmek için şehir hayatını seçmişti ama her gün eve gidene kadar tonlarca şikayet dinliyordu. Üstelik eve gittiğinde tüm gün dinlediği şikayetler içinde kendine kızıyordu. Ali bu şekilde daha fazla yaşamak istemediğini Zekiye Teyze’nin yanına geldiğinde anladı. Bir kere köy hayatından lezzet aldı. O kadar çok iş yapıp duruyordu ki buna rağmen sabah erkenden kalkıyordu. Ali artık şehir hayatındaki imkanın yerine köy hayatının hareketini tercih etmeyi planlıyordu.
Çünkü anladı ki mesele imkanlar değil, hareketti.
Anladı ki insanı yoran hareket değil, imkanlardı.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
YAHYA HAMURCU
İşleyen demir pas tutmaz derler ya tıpkı onun gibi insan da aslında hareket ettikçe genç ve dinç kalıyor. Toprağa yakın olmak insana iyi geliyor...
YanıtlaSilBiz hep imkanların avantajlı olduğunu düşünüp yanlış kıyaslamalarla büyüyor ve büyütüyoruz. Halbuki her insan avantaji ve dezavantajı ile ayrı bir dünya ama malesef o kadar çok sonuç odaklı yaşıyoruz ki elimizdeki kıymetleri Göremeyebiliyoruz.
YanıtlaSilHayatta insana tat veren emekleri...
YanıtlaSilİmkan nasılda insanın hareketini engelliyor. Bu bilgi için tşkrler…
YanıtlaSilNe güzel, bilinç açıcı bir öykü..
YanıtlaSilEvvvett ya insan şu yazıyı okuduktan sonra düşünüveriyor bir anda ya elektrikler kesilse bizler ne yapabileceğiz??
Çamaşır, bulaşık, ütü, temizlik, sosyal medya hepsi bir anda üst üste yığılacaktı.. ve bu kadar imkan aslında konfor gibi görünürken ne kadar da marifetsizlendiriyordu insanı.. ve ne kadar yoruyordu aslında insanı; saatlerce uykular, yapılan tatiller, bir tıkla kapıya gelen yemekler… Gerçekten asıl konfor ne? Asıl imkan ne?
Hakikaten bir gün elektrikler gitse ne yaparız? Soba yok ısınacak, asansör yok çıkacak, akıllı olan tüm aletler bitik.. Aşağı kapıyı açmak mümkün değil.. Ali doğru yolda 👏
YanıtlaSilİnsan konfora cok hızlı alışıyor🤍
YanıtlaSilİmkanlarla mutlu olacağımızı sanarken aslında bizi mutlu eden şeyin o imkansızlıklar olması... Emeğinize sağlık, çok anlamlı olmuş.. :)
YanıtlaSilİmkanlar insanlara aslında tokluk veriyor. Tokluk da marifetlerimizi alıyor
YanıtlaSilSabah erken uyanıp bahçede elini yüzünü yıkamak ve sonrasında karnını bahçedeki meyvelerden doyurmak 🥰🥰🥰
YanıtlaSilMis gibi toprak kokulu bir yazı…
Aşırı derecede özlem içerir…
Hakkaten de insanı yoran hareket değil imkanlar... çok doğru. Oysa insan ne büyük ilüzyona düşmüş, tam tersine inanarak hem kendi hayatını hem de çocuklarınınkini yokuşa sürüyor.
YanıtlaSil40 katlı bir gokdelende elektriksiz insan ne yapar?
YanıtlaSilHadi gel köyümüze geri dönelim şarkısını söyletti yazı☺️
YanıtlaSilZamanı bereketlendiren hareket gerçekten… Nerede olursan ol…
YanıtlaSilHerkes bir gün, yeterli doygunluğa ulaştığı o gün köyüne dönecek 😍
YanıtlaSilİmkanları mecburiyetten çıkarabilmek, marifetlerimizi geliştirmek dileğiyle :)
YanıtlaSilGeçen haftalarda araç bir hafta sanayide kaldı. Çarşıdan işe yürüyerek çıkmıştım. Çok enerjiktim :) Hakkaten insanın imkânı imkânsızlığı... Elinize sağlık :)
YanıtlaSil« Harekette bereket vardır!” demiş büyüklerimiz . Bu yazı, bana bu cümleyi hatırlattı.
YanıtlaSilHer imkan, insanı rahatlık tuzağına düşürüyor ve insan o rahatının kölesi olup, o oluşturduğu kendi hapishanesine kapanıyor, becerisi azalıyor. İnsan gerçekten de kendi nefsine zulmediyor, kendini beceriksiz olacağı bir sürece sokuyor.Evrendeki herşey bir hareket halindeyken ( Dünya kendi etrafında dönmekle kalmıyor; aynı anda Güneş’in etrafında dönüyor); insanoğluna durmak yakışmaz😉💕
Teknoloji bir noktada dursun istedim. Burdan ilerisi sorun olacak bize. Yemeği 30 dk da getirmesine gerçekten ihtiyacımız var mı? kaleminize sağlık
YanıtlaSilŞehir konforuyla beraber ne çok sınırlıyor insanı.. çok akıcı bir yazı olmuş kaleminize sağlık 🌿
YanıtlaSilKaleminize sağlık
YanıtlaSilKonfor ve imkanlar insanı hareketten uzaklaştırıyor...dolayısıyla hastalıklara yaklaştırıyor :(
YanıtlaSilBilinç açıcı bir yazı olmuş...emeğinize sağlık teşekkürler.
İmkanlarımız arttıkça daha az şey elimizden gelir oldu.
YanıtlaSilElektrikler giderse mi.?
YanıtlaSilHayatındaki her şeyi elektrikle halledenler için çok korkunç bir soru..
O yüzden insanın herhangi bir şeyden bağımsız marifetlerin olması çok kıymetli 🌼
İnsan gerçeğe göre yaşadığında her şey dengede oluyor. Duyguları, sağlığı hareketleri…
YanıtlaSilHer şey bir birinin tetikleyicisi. Sahteye meyledince de hep bir yorgunluk, hastalık, tüketim vs..
İmkanlarımız olsun dedikçe marifet ve hareketimizi kaybediyoruz...
YanıtlaSil