Kayıtlar

köy etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

GERİDE NE KALIR?

Resim
Selim, evlilik hazırlıkları yaptığı bir dönemdeydi. Nişanlısı Melda ile tatlı bir telaşın içindeydiler ve bu telaşın bir parçası da balayı planlarıydı. Arkadaşlarının önerileri ve sosyal medyada gördükleri pek çok seçenek arasında seçim yapmaya çalışıyorlardı. Ancak, Melda’nın balayına gitmek yerine Selim’in memleketine gitme teklifi, Selim’i hem şaşırtmış hem de duygulandırmıştı. Melda, nişanlısının köyünden sevgi ve özlemle bahsettiğini defalarca kez duymuştu. Kendisi ziraat mühendisiydi ve aklında bazı planlar vardı. Selim’in köyü, bu planlar için oldukça uygun görünüyordu. Melda’nın bu önerisi, Selim’in köye olan sevgisini ve Melda’nın kendi mesleki hedeflerini bir araya getiriyordu. Aynı zamanda bu teklif, Selim’in anılarını tazelemesi için güzel bir fırsat olacaktı. Selim’in “Çocukluğum çok güzeldi” diye başlayan pek çok hatırası vardı. Okula gitmediği zamanlarını hep köyde geçirmiş, orada birçok anısı olmuştu. Ancak dedesi ve babaannesinin vefatından sonra bir daha köye gitmemiş...

TEK KİŞİLİK HAYAT MI? YOKSA…

Resim
Kendi dünyasında kurduğu düzenli bir hayatı vardı Meltem’in. Yıllarca görev yaptığı o kıyı köyünde tek başına dört yılı geçirmişti. Kendi ekmeğini kendi yapmış, tüm sorumlulukları tek başına üstlenmişti. Mutfak işlerinden anlamazken zamanla çeşit çeşit yemekler hatta mezeler yapmaya başlamıştı. Öyle korktuğu kadar zor gelmemişti mutfak işleri. Geçen dört yıl neler neler katmıştı kendisine. O eski Meltem’den eser yoktu.  Dört yılın sonunda beklediği tayin süreci açıklanmıştı. Büyük şehre çıkmıştı tayini. Meltem önce bocaladı, garip bir korku sardı içini. "Nasıl olurdu ki kalabalık şehirde hayat? Alışabilir miyim acaba?" diye düşüncelere dalmıştı. En son geldiği bu köye de zor alışmıştı ama yapacak bir şey yoktu. Neyse ki insanları anlayışlıydı, köy ortamına alışması uzun sürmemişti.  Kurduğu düzenin bozulmasını istemese de tayini ile taşınma süreci gerçekleşmişti. Taşınalı bir süre olmuştu, köyünü ve oradaki düzenini özlese de büyük şehre de uyumlanmaya çalışıyordu. Ara ara da...

İMK”ANLAR”

Resim
  Adım adım mevsimler değişiyordu… Yaz sıcakları da gelmişti, köydeki sıcaklık daha mı fazlaydı bilinmez ama o gün ortalık yanıyordu. Ağacın olmadığı koca bir ovada su belli saatlerde vardı. O sebeple her şeyi idareli kullanmak gerekiyordu.  Ali için şehir hayatı olmazsa olmazdı. Köyün ihtiyarlarından Zekiye Teyze, sevimli köy şivesiyle “Nesini seviyon guzum o koca binalı yerlerin?” diye sorduğunda belki de Ali gerçekten ilk defa düşünmüştü. Sahi neden seviyordu? Bulaşık derdi yoktu makinesi vardı, çamaşır derdi yoktu makinesi vardı, kurutma derdi yoktu makinesi vardı. Yemek problem değildi evine kadar geliyordu. Her şeyi telefondan bir tıkla yönetebiliyor, o da ayağını uzatıp keyfine bakabiliyordu. Köy ise; rahatını kaçırıyordu. Oysa o da çocukluğunda ne kadar çok severdi kümesten yumurta toplayıp, dalından biber koparmayı. Tuvalete gitmek için kuzeniyle dışarıya çıkmaları bile ne büyük maceraydı köyde, şehirde yalnız geçen akşamların aksine. Ali’ye şehrin ona sunduğu konford...

KÖYDE HER GÜN BAYRAMA UYANMAK

Resim
Sen hiç köy bilir misin? Ama şehirdeki Kadıköy, Sefaköy, Bakırköy gibi değil… Gerçekten hala köy… anlatayım; Orada evler, taş duvarlardan ya da kerpiçten. Öyle göklere doğru uzanan beton katlardan değil. Taş duvarları, yazın serin seni ferahlatıyor. Kışın ısıyı tutuyor içini ısıtıyor, sanki ev seninle konuşuyor. Orda çalan telefon alarmı yerine vakti gelince öten horozu vardır. Sabah seni erkenden uyandıran havası, komşu Alaaddin Abi’nin meraya götürdüğü koyunlarının “meleyişi… a, birde boyunlarındaki çıngırağın çıngısı vardır. Çocukken bayramlarda ne hissederdin? Hatırladın mı? Hani karyolanın yanındaki komidinin üzerinde duran fırfırlı elbise, yeni elbisen… ilk defa bayramın 1. günü giymen için bekliyor yanı başında. O gün, günlerden arife. Gece bitmez, sabah olmaz bir türlü. Zaten evde doğru dürüst uyuyan da olmaz. Bütün ramazan çuvala girmiş gibi ne iş varsa o güne bırakılmış. Sarmalar, cevizli baklava, köy peyniri ile su böreği… Bir de evin temizlik rütüşleri… Bayrama kavuşma, ha...

İYİ Kİ VARSIN NARİN ÖĞRETMEN

Resim
  Narin uzun boylu, sarışın, mavi gözlü manken gibi bir kızdı. Herkesin güzellik anlayışı farklıdır derler ama Narin’i görenler dönüp bir daha bakıyorlardı. Öyle ki lise mezuniyet fotoğrafını fotoğrafçı ona sormadan dükkâna asmıştı. Narin ise güzelliği ile ön planda olmayı tercih etmiyordu. Varlıklı bir ailenin kızıydı. İstanbul'un en gözde semtlerinden birinde yaşıyordu. Böyle olmasına rağmen Narin'i hep farklı yerlerde görürdü arkadaşları. Buna bir anlam veremezlerdi. “Kızım sen ne böyle saçma işlerle uğraşıyorsun? Paran da var gününü gün etsene” derlerdi. Bir gün Ramazan kolisi dağıtırken, diğer gün Ayşe Teyze’sinin kapısını çalarken, sokaktaki salya sümük ağlayan bir çocuğu yerden kaldırırken hallerine şahit olurlardı. Varlıklı olmasına rağmen mütevazi bir yaşamı vardı. Gittiği yere uyumlanır, oraya uygun kıyafet seçimi yapar, ikram edilen bir şey olursa da tadına bakar ve nezaketle teşekkür ederdi. Onun çocukluğundan beri bir hayali öğretmen olmaktı. Hayalini de bırakmadı ...

MUTLULUĞUM NEDEN UZUN SÜRMÜYOR

Resim
Koltukta oturmuş açık pencereden dışarıyı seyrederken sonbaharın gelişini doğanın nasıl da benimsediğini fark etti. Ağaçlar sarmaşıklar, yerde biten otlar… Rüzgârın ağaçların arasından geçerken yapraklarla oluşturduğu senfoni, insanın yüzünü okşarcasına değen rüzgâr. Büründükleri renklerle adeta “haberiniz olsun sonbahar geldi.” diyordu.    Bu havalar ona çocukluğunun en güzel anılarını hatırlatırdı. Köyde doğup büyümüştü. Üniversite dönemine doğru İstanbul’a temelli yerleşmişlerdi. Çocukken hep gelmek isterdi İstanbul’a, akrabalarının çoğu İstanbul’daydı. Köyde kışın habercisi olan sonbaharda neredeyse kimsecikler kalmazdı. Yazları şehirlerden insanlar gelir köy dolar taşardı ama sonbaharda herkes yine şehirlere dönerdi. Köy de terkedilmiş bir ev gibi sessiz ve sakin kalırdı Selma’ ya göre. Selma, yazın o canlılığı çok severdi. Sonbahar geldiğinde herkes giderken arkalarından bakarken “Keşke biz de gidebilsek.” derdi içinden. Sonbaharda köyde kış için yapılan hazırlıklar da c...