BEŞ GÜNDE BAMBAŞKA BİR ÇOCUK
Böyle bir başlık hangi annenin dikkatini çekmez ki?
Serap kitapçıda yorgun düşmüş bedeni ile dolaşırken gördüğü bu kitapla birden canlanmıştı. Hızlıca kasaya koştu ve okumak için eve gitmeyi bile beklemeden yolda göz gezdirmeye başladı. Birden kendi kendine “Serap hem yürüyüp hem okuyamazsın. Şimdi düşüp bir yerini kıracaksın al başına iş…” Serap mantığıyla hareket eder, her konuda tedbir alarak hareket ederdi. Evinde de düzen hakimdi hatta bu durum bir tık abartılıydı onun evinde. Çevresinden bu konuda eleştiriler alsa da bir türlü esneyemiyordu.
Evleneli çok zaman olmadan anne olmuştu Serap. Bebeği de erkenden dünyaya gelmiş, büyük bir hayati tehlike atlatmışlardı. Bir anda tüm dikkatlerini minik bebeklerine vermişlerdi. O kadar minikti ki ne gözleri belliydi ne de ağladığı… eşi ile sabahlara kadar nöbet tuttukları biricik oğulları Can ilgi ve sevgi içinde ne çabuk büyümüştü.
Can ailenin ilk torunuydu ve annesi ile birlikte hayata tutundukları bir doğum öyküleri olmuştu. İlk olmanın yanı sıra dünyaya geliş öyküsü ile geniş aileye bağış gibiydi her ikisi de. Serap eşi ile aile binasında yaşıyordu. Aile büyükleri Can’ın büyümesine bol bol müdahaleleri yakından şahitlik etmişlerdi.
Serap ve eşi ne kadar hareketli ise biricik Can’da onlar gibi hareketli idi. Kaşla göz arasında her türlü haylazlığı büyük bir gürültüyle yapabiliyordu, kuzeni gibi sessiz de olmuyordu. E tabi etrafında hayran bakışlarla onu izleyen dede, babaanne biricik torunlarına laf söyletmiyordu. “Çocuktur yapar. Aman kırılırsa kırılsın, yenisini alırız yeter ki çocuğun kalbi kırılmasın.” diye diye büyümüştü Can ve okul çağı da gelmişti.
Büyük bir heyecanla hazırlıklar, bol bol alışverişler yapıldı. Sonunda nihayet artık ders zili çalmıştı. Aslında daha ilk günlerde gelecek günler için işaretler ufak ufak geliyordu ama ne yazık ki Serap onları göremedi. Ta ki son yarı döneme gelindiğinde öğretmenin okula daveti ve söyledikleri ile büyük bir üzüntü oluşmuştu Serap’ta.
Akşam olduğunda yüzü düşmüş, dalgın bir şekilde karışıldı eşini. Eşi yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu fark ederek “Bir şey olmuş belli yüzünde güller açıyor” dedi. “Evet, oldu” dedi Serap ve devam etti, “Öğretmen çağırdı bugün malum konu Can, okulda uyumsuzmuş, öğretmeni dinlemiyor verilen görevleri yapmıyormuş, arkadaşlarının emek verdiği resimleri boyayıp karalayıp gülüyormuş. Arkadaşlarından ağlayanlar olmuş… Sonuçta hepsi daha çocuk ama çok utandım çok… Belliydi böyle olacağı ben ne zaman bir şey desem herkes benim karşımda Can’a karşı koruyucu kalkan oldu. Sanki onu benden fazla sevecekler…”
Can anaokulunda da benzer davranışlar sergilemişti fakat o zaman daha küçük diye çok da üzerinde durmamışlardı.
Eşi de sorunların üstüne gitmeyi sevmezdi. Konuşmadıkça arkaya attıkça halloldu zannederdi, yine öyle yaptı. “Yine çok büyütüyorsun çocuk bunlar biz de yaptık zamanında büyüdükçe geçer” deyip geçiştirdi.
İşte kitap da tam böyle zamanda çıkmıştı karşısına, bir nefeste okudu okumasına ama ne yapacağı yazmıyordu. Zaten kendisinin de fark ettiği onlarca tahlil vardı evet ama “Neden? Nasıl?” sorularına cevap yoktu, ne olduğu yazılmış ama neden olmuş, nasıl toparlanacak o eksikti…
O kadar heyecan ve hevesle aldığı kitaptan da ne yapacağı ile ilgili bir yöntem bulamamıştı ve derin düşüncelere dalmıştı. Oğlunun uyumsuz olmasının sebeplerini biliyordu, biliyordu bilmesine ama ne çare ki nasıl çözeceğini bilemiyordu. Herkesin onu sevdiğini elbette biliyordu ama bu aşırı sevgi, ilgi Can’a iyi gelmiyordu.
Can durumdan şikâyetçi değildi tabi her istediği yapılıyor, her yaramazlığına göz yumuluyordu. Ama nasıl benim çocuğum benim için önemliyse, diğer ailelerinde çocukları onlar için o kadar önemliydi. Onların kendi çocuğu yüzünden üzülmesine içi hiç el vermiyordu. Can büyümüştü büyümesine ama onu iyi yetiştiremediğini düşündü. Büyütmekle yetiştirmek farklı şeylerdi…Nasıl yapacak nereden başlayacaktı?
Hiçbirinin bir günde olmadığının farkındaydı, bu bir süreçti ve birden de düzelmeyecekti ama kolları sıvayıp ne yapması gerektiğini öğrenme zamanı gelmişti artık…
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
YAHYA HAMURCU
Yanıldığımız noktalardan en acısı zamana bırakmak…
YanıtlaSilProblemi görmezden geldiğinde, sen görmeden o kadar büyüyor ki, bir bakıyorsun o problemle uğraşmaktan hayatında başka bir şeyi görecek halin kalmamış 🤷♀️🤦♀️
YanıtlaSilHep kısa yoldan çözüm bulma peşindeyiz
YanıtlaSil10 yılda bozduğumuz çocuğu 5 günde toparlamak istiyoruz
Ama her şeyin de bir bedeli var
Ancak onu göze aldığımızda o çözümü de hak etmeye başlıyoruz
İnsan nasıl bozulduğunu anlayamadığında nasıl toparlayacağını da bilemiyor. Aslında her şey Iddında gizli... Ne olunca bozuldu? O zaman ne olmazsa toparlar? Bunun sadece biraz cesaret, zaman ve sabır gerekli sanırım...
YanıtlaSilDoğru
YanıtlaSilSorunların çözümü için harekete geçebilmek elini taşın altına koymak ne kadar önemli, herkes başkasından medet umarken
YanıtlaSilYaptığımız yanlışlarla, zamanla büyüttüğümüz problemlerimizin hiçbirşey yapmadan düzelmesini beklemek…
YanıtlaSilNe büyük yanılgı...
SilAman çocuk kırılmasın diye yapılan herşey, çocuğun başkalarını kırmasına sebep. Yetişememiş, çözüm üretememiş, hazıra konmak isteyen çocuk... Ne acı.
YanıtlaSilEvlat diye büyütüyoruz başkasının başına bela oluyor😔
SilÇözebilmek için öncü bir problem olduğunu kabul etmek gerekir. Çevremizde çok gördüğümüz öykülerden bu da. Ne anneler mutlu ne de çocuklar... Kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsanoğlu problemi görür ama çözümünün hemen yanında olduğunu neden fark edemez?
YanıtlaSilCan ilkokula başlamış 7 yaşında. 7 yıldır bu çocuğa yanlış stratejilerle yaklaşılmış. ve sonuçta şımarık kıymet bilmeyen karşıdakine değer vermeyen, dünyanın merkezinde kendisini bilmiş, bütün yaptığı hatalar göz ardı edilmiş bir çocuk yetişmiş. 7 yılda yapılan hatalar 5 günde düzelir mi? İnsan nasıl ilizyonda 5 günde zayıflama 5 günde İngilizce 5 günde çocuk düzelecek... Sıfırdan -7'ye doğru 7 yıl boyunca gidilmiş. Şimdi eksi 7'de sıfıra gelmek için 7 yıl lazım Bir de +7'ye gelmek için 7 yıl lazım... öyle ya gittiğimden daha çok dönülecek yolum var. .. çocuk yetiştirmenin gerçek stratejilerinin verildiği deneyimsel tasarım öğretisi seminerlerine Çok teşekkür ederim... İyi ki varsın deneyimsel öğreti...
YanıtlaSilÇok güzel açıklamışsınız
Silİnsan hep kolaya kaçmaya meyilli
Kolay olan da çözüm olmuyor çoğu zaman
Aksine iyice işleri karıştırıyor
Sınırları koyamamak…
YanıtlaSilEn çok yaşanan problemlerden. Ama çözümsüz problem yaratılmamıştır 😊
YanıtlaSilÇok şükür 😊
SilGercek çözüm zaman ister bedel ister. Gerçek o gerçekliğe kavuşacaktır o zaman..
YanıtlaSilÇocuk büyütmek değil önemli olan onu yetiştirebilmek... Ve ne güzel anlatılmış sınır koyabilmek ve gerektiğinde hayır diyebilmek... Kaleminize sağlık
YanıtlaSilElinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Gerçekten ihtiyacı olanı karşımızdakine verdiğimizde ilişkilerimiz daha anlamlı oluyor.
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık 🌸 çocuk yetiştirmekle büyütmeyi bazen karıştırabiliyoruz.
YanıtlaSilİnsan sonuç için acele ediyor
YanıtlaSilDiyette de, çocuğunu yetiştirirken de, işe başladığında da… oysa başarı da mutluluk da sabredenlere bir hediye
İnsan bir anda oluşmayan sorunları bir anda çözmek istiyor ama her şey yavaş yavaş, zamanla ve küçük hareketlerle dönüşüyor gerçekten…
YanıtlaSilEskinin "ben yapamadım" duygusu şimdi "aman sen yap çocuğum"a dönüştü. Peki bu ne kadar iyi geliyor çocuklarımıza?
YanıtlaSilAslında mesele nasıl sorusunu sorabilmek…
YanıtlaSil