Kayıtlar

anne etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

HER VAZGEÇİŞ BİR HAKEDİŞ

Resim
Volkan, köyde mutlu bir çocukluk geçirmişti. Zamanla büyümüş ailesinin umudu olmuştu. Köyde hasta ve yaşlı teyzelerin gözdesiydi. Herkes ona "Tam doktor olacak çocuk derdi." Annesi onu çocukluğundan beri doktor oğlum diye severdi. Köy yerinde evlat okutmak hiç kolay değildi. Okul ile evlerinin arası baya da vardı. Uzun ve zorlu zamanlar geçse de sonunda olmuş ve tıp fakültesini kazanmıştı.  Üniversite için gittiği büyük şehirde daha önce görmediği birçok şeyle karşılaşmıştı. Eğlenceli ortamlar, rahat yaşantısı olup gezen tozan gençlik bir yerde etkilemişti onu da. Kafası karışıyordu tabi ama biraz eğlenmek onun da hakkıydı diye düşündü. "Nasıl olsa okula kapağı attım, eninde sonunda biter ne olacak ki canım." diyordu içinden geçen ses. Yıllar nasıl geçti anlamadı Volkan. Üçüncü sınıfta bir fark etti ki önceki yıllardan kaldığı birçok dersi vardı. Ama o an "Toparlarım daha önümde zamanım var, kafaya takmaya gerek yok." diye teselli etti kendini. Arkadaşlarl...

GİT VALİZİ

Resim
Berk ve Yaren gözleri ışıl ışıl, hayat dolu çocuklardı. Ailelerinin onlardan beklentisi çoktu. Babası yetim büyümüş, sıkıntılar çekmişti. Çocukları için yapamayacağı şey yoktu. Bu sebeple de kendisinin yapamadığı her şeyi çocuklarında görmek istiyordu. Bunun için elinden geleni yapmaya çalıştı ama pek de başarılı olamadı.  Berk’in ablası ile aralarında dört yaş vardı. Ablası, tuttuğunu koparan bir kızdı. Babası “Nasıl olsa Yaren kendi işini halledebiliyor.” diyerek Berk'in arkasında dolanırdı. Harçlık verirken Berk’i kayırırdı. Ablası ile ikisine yirmişer lira verirken Berk‘in diğer cebine on lira daha koyardı. Yaren öğle arasında yemekhaneye gider, Berk ise yemeğini arkadaşlarıyla okul kantininde yerdi.  Tabii ki zamanla çocuklar büyüdükçe harçlıklar da yirmi lira olarak kalmadı. Ortaokul bittikten sonra Berk özel liseye yerleşmişti. Çok fazla çalışmadan, kendi başarısı ile değil de babasının imkanlarıyla olmuştu bu yerleşme. Yaren ne kadar sorumluluk sahibi ise Berk de o kad...

BÜYÜTMEK Mİ YETİŞTİRMEK Mİ? - Bölüm 2

Resim
Seval çabasının karşılığını aldığından dolayı mutluydu. Daha bir istekle bu süreci yönetmeye başlamıştı. İlk başta bardağı mutfağa götürmüşlerdi. Şimdi ise yataklarını toplamaları için ne yapabilir bunu düşünüyordu. Aklına bir fikir geldi. Kızları renkli desenli şeyleri çok seviyordu. Onlara yeni nevresim takımı almak için yola koyuldu. Mağazadaki çalışanlara da danışarak kızlarının en çok beğeneceğin iki model nevresimi satın aldı. Güzel bir hediye paketi yaptırdı. Eve geldi paketleri kızların göremeyeceği bir yere bıraktı.  Kızlar eve geldiğinde onlara yüzünde kocaman bir tebessümle hediyelerini verdi. Kızları aldıkları hediyeye sevinmişlerdi. Sonraki gün Seval nevresimleri yıkadı ütüledi güzelce serdi. Kızlarda ilk birkaç gün nevresim hoşlarına gittiği için o hevesle yataklarını topladılar. Sonraki günler işe geç kalmamak için yatağı toplamadan aceleyle evden çıkıp gitmeye başladılar. Normalde Seval yatağın dağınıklığına dayanamaz ve toplamaya başlardı. Ancak bu süreçte sabır ve...

SEÇMEK Mİ HESAPLAMAK MI?

Resim
Elif, işten çıkınca hava kararmamıştı henüz. Koştur koştur markete uğradı. Çarpan kalbinin sesi neredeyse dışarıdan bile duyuluyordu. Bir yorgunluk hissetti bacaklarında. Markette önündeki sırayı görünce aldıklarını bırakmayı düşündü bir anda. İnternetten sipariş veririm bu sıra beklenir mi diye düşünürken bir taraftan da hesap yapıyordu. İnternetten alırsa daha pahalıya gelecekti. “Parayı kolay mı kazanıyorsun kızım Elif!” diye söyleniyordu kendine ama beklemek de istemiyordu. Bütün gün işte yorulmuştu. Beklemek yerine alışveriş yapmaya karar verdi. Kendiyle konuşurken gözü bir anne ile çocuğuna takıldı. - Anne, param buna yeter mi? - Hesaplayabilirsin Nehirciğim. - Anne param yetmezse sen vermez misin? - Veremem kızım bir anlaşma yaptık ya seninle. - Tamam anneciğim. Sadece Elif değil markette durumu fark edenler de anne ve kızı izliyordu. Elif'e çok da yabancı gelmiyordu bu gördükleri. Kendi çocukluğu gelmişti aklına. Babası ile alışverişe gittiklerinde babası seçenek sunardı ve...

BÜYÜTMEK Mİ YETİŞTİRMEK Mİ? - Bölüm 1

Resim
Seval, yirmili yaşlarda kıvır kıvır saçları olan zayıf, uzun boylu bir kızdı. Kendine bakar giyimine kuşamına önem verirdi. İş yerinde tanıştığı Ahmet ile birkaç ay önce evlenmişti. Çok güzel bir düğün yapmışlardı. Seval, sevdiği adamla evlendiği için çok mutluydu. Kurdukları yuvanın daha mutlu hale gelmesi için çocuklarının olması gerektiğine inanıyordu. Çünkü en büyük hayallerinden biri de buydu… Ve bu hayalini gerçekleştirmek için rutin aylık doktor kontrollerine gidiyordu.  Aynı zamanda yemesine içmesine dikkat ediyor sağlıklı besinler tüketmeye çalışıyordu. İşten arta kalan zamanlarında da spor yapıyordu. Yaklaşık 6 ay sonra hamile olduğunu öğrendi. Bu mutlu haberi eşine vermek için bir organizasyon yaptı. İleride izleriz hatıra kalır diye eşinin tepkisini bile videoya almıştı. Ahmet de bu habere çok sevinmişti. Doktor kontrolünde ikiz bebek müjdesi almışlardı. Önce şaşırmış, sonra daha da çok sevinmişlerdi. Bebekler için alışveriş yapmaya başlamışlardı. Her şeyden çifter çift...

TIKLA GELSİN - ON PARMAKTA BİR MARİFET

Resim
Necla Hanım bugün her zamankinden daha heyecanlıydı. Yine ayda bir yaptıkları arkadaşları ile buluşma günü gelmişti. Bu seferki durak kendisiydi. İnsanlar misafir ağırlamayı kendilerine zahmet sayarak kafelerde buluşmaya başlamışlardı ancak Necla Hanımlar için bu çok kolay ve keyif verici bir işti. Bir araya gelmekten, hazırlık yapmaktan, arkadaşlarıyla oturmaktan keyif alıyorlar, bunun için yine ev ev dolaşıyorlardı. Necla Hanım arkadaşları için el açması börekler, baklavalar, mantılar daha neler neler hazırlamıştı. Sofrada yok yoktu. Erkenden kalkmış bütün hazırlıklarını tamamlamıştı. Her ay hem arkadaşlarıyla buluşarak tatlı tatlı sohbet ediyorlar hem de kenara birkaç kuruş koyuyorlardı.  Arkadaşlarının yaşları birbirine yakındı. Hemen hemen hepsinin çocukları da birbirine yakın yaşlardaydı. Bu yüzden de iyi anlaşıyorlardı. Kimisinin çocuğu üniversite sınavına hazırlanıyor, kimininki de lise giriş sınavlarına hazırlanıyordu. Sınavlara çok az bir zaman kaldığından, buluştuklarınd...

İNSAN NASIL SINIR KOYAR?

Resim
Torunu Doğa uyurken Nalan Hanım’da geçmişe dalıp gitmişti. Birkaç yıla ne kadar da çok şey sığmıştı. Bu masum yüz doğalı bir yıl geçmişti bile. Eşinin kaybından sonra sanki her şey hızlanmıştı. Biricik kızı Duygu’nun evlenmesi ve yeni bir aileye girmenin yolculuğu ile ne kadar hareketlenmişti hayatı. Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki keşke eşi de yanında olsaydı da kızının bu mutluluğunu görseydi. Saçlarını taramadan uyumayan o küçük kızı büyümüş müydü şimdi? Kabul edemediği şey anneannelik değil kızının büyümesiydi. Nalan Hanım her ne kadar karışmadığını iddia etse de Duygu’nun hayatındaki bir çok şeyde rol aldığının farkında bile değildi. Kontrol etme isteğine bir türlü engel olamıyordu. Sanki kızı bir şeyleri unutacak veya yanlış yapacakmış gibi geliyor, o yüzden hiç elini üzerinden çekmiyordu.  Gece yatacağı saati kızına göre ayarlıyor, hayatındaki planları kızının aile yaşantısına göre yapıyordu. Bu sırada Duygu anlamadığı bir kargaşa içindeydi; “Evlilik böyle bir şey sanır...

DOĞRU YOL DOĞRU SEN’E GÖTÜRÜR

Resim
İki kardeşiz biz kardeşim Enver ve ben, annem ve babamın iki değerli evladı. Hangi evlat anne baba için değerli olmaz ki?  Babam, çocukluğumuzdan beri hiçbir şeyimizi eksik bırakmazdı. Özel kurslar, dershaneler, kitap setleri... Doğum günlerimiz atlanmaz, annemin yaptığı nefis pastalar eşliğinde kutlanırdı. Mutlaka hediyelerimiz de alınırdı. Bisiklet, bilgisayar, telefon ya da sevdiğimiz şey neyse.  Çok mu zengindik, değildik ama babam çalışmayı ve almayı seven, çocuklarının üstüne düşen biriydi. Annem de öyle, “Fedakâr” değil miydi zaten annelerin ikinci ismi. Sevgisini hem dile getiren hem gösteren, yemeyip yediren, çocuklarının üstüne titreyen. Tabi her şey aynı kalmıyor ve değişiyordu. Her yeni eskir, her küçük büyüyordu, bizde büyüdük. Kardeşim Enver liseden mezun olmuş özel bir hastanede çalışmaya başlamıştı. Ben ise üniversiteye hazırlanıyordum. Daha sonra istediğim bölümü kazanmış ve  ara vermeden okulu bitirmiştim. Enver ise yıllardır özel hastanelerde çalışmaya ...

BİR KADIN TANIDIM “ANNE” DEDİM

Resim
Bir kadın tanıdım, merhamet ne demek anladım… Bir kadın tanıdım, sevgi nedir onda gördüm… Bir kadın tanıdım, tüm rolleri üstlenmiş, Eş olmuş, arkadaş olmuş, baba olmuş… Bir kadın tanıdım; Tebessümü bakanlara tebessüm ettiren, Gözünde yaş olmasına rağmen yüzü gülen… Hangi kadın bu kadar güzel olabilirdi? Hangi insan açken doyurabilirdi, İlgiye ihtiyacı varken ilgi gösterebilirdi, Güçsüzlüğüne rağmen cesur olabilirdi, Hangi insanın eksikliği, hemen hissedilirdi? Merhameti, Yaratıcıdan bir parça idi sanki… “Anne” dedim sonra Ama hemen bilemedim, ne demekmiş anne… Anlayamadım, anlatamadım… Annelik, daha anne olmadan o bedelleri ödemekmiş meğer… Güzelliğinden vazgeçip kilo almayı göze almakmış… Taşımayı sevmediği halde 9 ay karnında taşımakmış… Mide bulantısı, uykusuz geceler, hareket etmekte zorlanmakmış… Hangi kadın ister ki bu bedelleri ödemeyi? Anne olanlar istiyordu ve sonra bir daha istiyordu... Çünkü anne olmak, kadın olmaya üstün geliyordu... Bedel nedir derseniz, Anne olanlara bakı...

BEŞ GÜNDE BAMBAŞKA BİR ÇOCUK

Resim
Böyle bir başlık hangi annenin dikkatini çekmez ki? Serap kitapçıda yorgun düşmüş bedeni ile dolaşırken gördüğü bu kitapla birden canlanmıştı. Hızlıca kasaya koştu ve okumak için eve gitmeyi bile beklemeden yolda göz gezdirmeye başladı. Birden kendi kendine “Serap hem yürüyüp hem okuyamazsın. Şimdi düşüp bir yerini kıracaksın al başına iş…” Serap mantığıyla hareket eder, her konuda tedbir alarak hareket ederdi. Evinde de düzen hakimdi hatta bu durum bir tık abartılıydı onun evinde. Çevresinden bu konuda eleştiriler alsa da bir türlü esneyemiyordu.  Evleneli çok zaman olmadan anne olmuştu Serap. Bebeği de erkenden dünyaya gelmiş, büyük bir hayati tehlike atlatmışlardı. Bir anda tüm dikkatlerini minik bebeklerine vermişlerdi. O kadar minikti ki ne gözleri belliydi ne de ağladığı… eşi ile sabahlara kadar nöbet tuttukları biricik oğulları Can ilgi ve sevgi içinde ne çabuk büyümüştü. Can ailenin ilk torunuydu ve annesi ile birlikte hayata tutundukları bir doğum öyküleri olmuştu. İlk olm...