MUTLULUK NEYDİ... MUTLULUK EMEKTİ...
Ilık bir yaz sabahı güneş, tüm ihtişamıyla denizin üzerinde pırıl pırıl parlıyordu. Deniz de yaz mevsiminin hareketliliğine dans ederek eşlik ediyordu sanki.
Eda, etrafa neşe saçan güneşi fark edince daha fazla evde kalmak istemedi ve kendini sahilde buldu. Biraz yürüyüş yaptıktan sonra bir banka oturdu, kitabını açtı. Kitaptaki başlık dikkatini çekmişti…
Açlık insanı kibarlaştırır, nezaket katar…
Açlık duygusu insana doğuştan verilmiştir…
İnsana dair şeyler öğrenmeyi severdi. Bu kitapta insanı anlatıyordu ama niye açlıkla başlamıştı. Bu bir diyet kitabı değil ne alaka diye düşündü… O sırada kafasını kaldırdı, etrafı izlemeye başladı.”
O gün sanki tüm sesler birbirine karışmıştı. Bir tarafta denizde oynayan çocukların kahkahaları, bir tarafta yetişkinlerin sohbet sesleri, diğer tarafta palmiye ağaçlarının rüzgârda çıkardıkları hışırtı sesleri...
Bir tarafta elinde üç tane oyuncak arabayla: “oyuncağım yok, sıkılıyorum!” diye bağırıp annesine tekme atan bir erkek çocuğunun çığlıkları.
Diğer tarafta başka bir kız çocuğu. Bütün abur cuburları kucağına doldurmuş, hepsini aynı anda yemeye çalışıyor, çikolatanın ambalajıyla suratı asık bir şekilde cebelleşiyor, bisküviden almaya çalışıyor, o sırada meyve suyunu düşürüyor…
Tam zıt yönde ise denizin kenarında plastik boş yoğurt kabıyla kale yapmaya çalışan iki kardeşin, veya arkadaşın bilmiyorum, neşeli gülüşmeleri. Tek bir yoğurt kapları olduğu için sıralarını beklerken ki o heyecanları…
Birden bilinci açıldı. Biraz önce okuduğu iki üç cümle birden ne kadar anlamlı olmuştu.
“Açlık insana doğuştan verilmiştir. İnsan bu açlık sayesinde hareket eder. Suya duyduğu açlık onu bardağa götürür, acıktığında mutfağa gider. Ve insanın çok çeşitli açlıkları vardır. Açlık sadece yemek, içmek değildir. İnsanın para, eşya, başarı, sevgi, saygı, güven, beğeni gibi saymakla tükenmeyecek kadar çok açlığı vardır.
Peki insan bu açlıklarını nasıl doyurmalıdır?
Emek sarf ederek, bedel ödeyerek… Dışardan doyurulan, içine emek karıştırılmadan doyurulmuş açlıklar insanı kabalaştırır."
Çocukluğunu düşündü ve pişman oldu. Annesinin babasının ona hiç bedel ödetmeden doyurduğu açlıkları için ne kadar da kaba olduğunu hatırladı.
- Of bu ne biçim ayakkabı!
- Bu yemeğe niye et koymadın!
- Doğum günümde bu hediyeyi mi aldınız gerçekten?
Annesi de her seferinde naif bir şekilde anlatırdı yaptığının yanlış olduğunu ama hiç anlayamazdı. Çünkü kendi bedeli yoktu, emeksizce doymuştu, tok ve kabaydı…
Sonra köyde yaşayan kuzenini düşündü. Tavuklara bakar, ineği otlatırdı. Onun için üzülürdü o zamanlar. Şimdi anladı çok gereksiz bir üzüntü duyduğunu…
Hayatta çalışıp çabalayan insanları düşündü, iletişimleri ne kadar nazikti. İnsanlara karşı çok anlayışılardı. Teşekkürlülerdi. En ufak bir şeyi bile değerli görürlerdi.
- Bana da çay doldurdun çok teşekkür ederim!
- Doğum günümü unutmadığın için, aradığın için çok mutlu oldum.
Şimdi anlamıştı; çocuklara her istediklerini verdiğimizde onları mutlu etmiyorduk o zaman. Mutlu olmadıkları gibi kaba, memnuniyetsiz çocuklar yetiştirdik. Tıpkı benim çocukluğum gibi…
İnsan da öyle zannetmez mi kendi için. “İmkanlara sahip olursam mutlu olurum” diye düşünür. Sahip olmak ister. Eşyaya, makam mevkide, güzel bir eşe, mala mülke…Uğraşmadan sahip olmak ister…
Ne yanlış bir yöntem…
Açlıklarımız için bedel ödememiz dileğiyle…
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
Her düşmüşün asıl sorusudur...
Peki nasıl değişirim, nasıl toparlanırım sorusu...
Bugün; yapabileceğin kadar küçük iyi işleri küçümseyip ertelemeyerek...
Bugün; yapamayacağın büyük işlerin hayalinde oyalanmayarak...
YAHYA HAMURCU
&
Çok güzel bir yazı. Okurken insan imkanların içinde çocuklarını yetiştirirken bile ne hatalar yapıyor. Asıl mesele hep biraz aç bırakmak sanırım. Biz buralara bu imkanlarla gelmedik onlar neden böyle oldu diye soruyoruz.
YanıtlaSilBiz bir şeylere sahip olursak mutlu olacağımızı zannediyoruz. Ama sahip olduğumuzda da o sevinç geçiyor. Kalıcı mutluluk emek vermekmiş. Teşekkürler 🍃
YanıtlaSilNeye karşı açlık oluşturduğumuz önemli. İhtiyaca göre mi?isteğe göre mi? Eksik olan bir şeyin kıymetini bilip ona göre açlık oluşturabiliyor muyuz ? 🌹
YanıtlaSilÇok doğru biz bizde olmayan her şeyi eksiğimiz zannediyoruz. Kıyasımızda onda olanın bende olmaması... ihtiyacım mı diye düşünmek aklımıza gelmiyor sanki :(
SilMutluluğun adı var gününüzde kendi nerde bilinmez. Tuzler hep asik ve istekleri hep sınırsız her şeye ulaşınca insan mutlu olacağını zan eder oysa sadece zan ediyor 🌺
YanıtlaSilİnsan bedel ödediğinde güzelleşir ve güzelleştirir. Her şeyin başı bedel, bedel, bedelll. :)
YanıtlaSilAçlık varsa hareket var... Hareket varsa istek var... İstek varsa problem var.. Ve problemi çözerken insan marifetlenir... O zaman açlık varsa marifet var 💜
YanıtlaSilYa bedelsiz sahipsiz olsaydık herşeye, ya bedel diye bir yasa olmasaydı... iyi ki varsın bedel..:)
YanıtlaSilNe güzel bir ölçü vermiş yazı. Kibar insanlar yetiştirmek istiyorsan onlara vermek yerine kendilerinin alabileceği şekilde yetiştirmek... Ve yine kaba insanların neden kaba olduklarını anlamış olduk. Fazla tokluk!
YanıtlaSilAçlık ne kadar sihirli bir kelime, doğru açlıklar, doğru bedellerle doyurulması sonucundaki kazanımlar nasıl da güzel anlatılmış, çocuklarımıza her imkanı onlara bedel ödemeden verdiğimizdeki sonuçlar... Belki de bu çocuk niye böyle herşeyi var hiç bir şeyden eksik kalmıyor deyip bulamadığımız çözüm tam da budur.... Kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsan bir şeye açlık duyunca o hemen olsun istiyor. Ama işin içinde benim emeğim ve bedelim yoksa o benim hayatıma gelse de bana temas etmiyor.
YanıtlaSilEvimin, arabamın yada çocuğumun hayrını göremiyorum.
Karanlıkta ateş yakmışım bu seferde gözüm kör oluyor yine göremiyorum gibi düşünün.
Bu nedenle o emeğin, bedelin benden çıkması gerekiyor.
Hayatıma kattığım her kolaylaştırıcı ve hazır pişip ağzıma düşen armutlar aslında hayatımı zorlaştırıyor.
Mutluluğum, o meseleden aldığım keyif öncesindeki çabamda gizliymiş meğer.
Farkındalık oluşturan bir yazıydı.
Kaleminize sağlık... ♡
Kaleminize sağlık 🤍
YanıtlaSilBedelsiz sahip olunan şeylerin aslında ne kadar zarar verdiğini çok güzel anlatmışsınız… kaleminize sağlık
YanıtlaSilİnsan emek harcamadan bir şeylere sahip olduğunda daha mutlu olacağım zannediyor. Bedavadan gelen şeylere nasıl da seviniyor. Bilmiyoruz ki emeksiz gelen şeyler mutluluğumuzdan çalıyor.
YanıtlaSil
YanıtlaSilAçlığı olan insan hareket eder, açlığının peşinden koşar.
Kaleminize sağlık İmkanlarla mutlu olamayan çocuklarımız:)
YanıtlaSilOkurken irdeleten bir yazı olmuş, hangisini yaptım acaba diye düşünüyor insan hemen:)
YanıtlaSilKaleminize sağlık.
Mutluluğun ne yanlış anlamışız…
YanıtlaSilMutluluğu ne yanlış yerde aramışız….
Aclığımızı doğru yere koymalıyız🌸💫
YanıtlaSilMutluluğun sırrı tam doymamak, kendinden beklemek…emekleriniz için teşekkürler
YanıtlaSilAç olmayan hiçbir canlı hareket etmez. Etrafımızdaki insanları yetiştirirken mutlaka açlık olmalı... Tok insan başka şeylere bedel ödeyip, bozuluyor. Fark edelim ve fark ettirelim inşALLAH. Farkındalık oluşturan yazılarınız için teşekkür ederiz.
YanıtlaSilAçlığın değerini kıymetini çok güzel anlatmışsınız 👏🏻
YanıtlaSilİnsanoğlu sebebi ben ödemeyeyim ama sonuçlar benim olsun isteyen insanoğlu...
YanıtlaSilNe zaman bedeline razı geldi düğünler çözülüverdi...
Açıklılarımızı doğru yere koyabilenlerden olabilmek dileğiyle.
YanıtlaSil