BİLİRSİN
Bilirsin, bilirsin
Seni ne kadar çok sevdiğimi…
Neden söylemezsin?
Bir kerecik de sen sevdiğini...
'74’ün yazında tanıştılar. ‘76’nın kışında evlendiler.
Erkek Anadolu’nun ücra bir köyünde öğretmendi... Köy öğretmeni.
Öğretmen okulu mezunuydu. Hayatta mutlu ve başarılı olmak için durmadan, yorulmadan çalışmak gerektiğini çok küçük yaşlarda keşfetmişti.
Yetimdi. Yatılı okulda okumuştu. Yaşamak için, insanlarla iletişim ve ilişki kurmanın önemini okul müdüründen yediği dayaklarla, üst sınıf öğrencilerinden gördüğü zorbalıklarla deneyip, yanılarak öğrenmişti. Hayata karşı çok deneyimi olmuştu... Okumayı çok severdi. Çok iyi öğrenmişti deneyim ile tecrübe arasındaki farkı. Olumlu olumsuz bir sürü dersler çıkarmıştı yaşadıklarından.
İmkansızlıklardı insanı marifetli kılan.
Hayattan bunu deneyimlemişti.
Kadın bankacıydı. Rahat büyümüştü. Evin en küçüğüydü. Pek bir sorumluluğu yoktu. Evin yükü, işleri anne ve ablasındaydı. Kışları kışlıkta, yazları yazlıkta... O döneme göre hali vakti yerinde bir aile sayılırdı. Sevmezdi pek okumayı. Arada okudukları Barbara Cartland, aşk romanlarıydı. Hayatı geldiği gibi yaşamayı severdi ama pek çok kez yanılmıştı. Yanlış kararlar alıp, vermişti ama kaderi suçlamaktan öteye geçememişti. Düşünmezdi nedenini aslında. Yaşardı ve biterdi.
Hayattaki konfor alanlarından çıkamamak insanın gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biriymiş aslında.
'74’ün yazında tanıştılar.
Meşhur Menekşe, Florya’da... Tarihi Haylayf plajında... Yanında Kızılay kampı, devamında Belediye kampı... Tabii sene 2023. Ne meşhurluğu kalmış, ne tarihi. Sadece internette yer alan bir kaç yazı, bir kaç resim…
Şu dönemde çoğu kişi bilmez Menekşe, Florya’nın 1980 sonlarına kadar ne kadar popüler olduğunu. İstanbul’un ilk plajıydı burası. İstanbul’un meşhur plajları diye anılan Moda, Tarabya, Suadiye, Süreyya, Caddebostan plajlarından önce vardı bu plaj. Bizans ve Osmanlı’nın mesire, sayfiye yeriydi.
İşte böylesine tarihi bir yerde tanıştılar tam da 1974 yazında…
Adam bu tarihi anlattı.
Kadın dinledi sadece.
Pek de önemsemedi belki de...
Kadın aynısını yaptı senelerce…
Adam ise vazgeçmedi anlatacaklarından…
Çok kez ayrıldılar, barıştılar.
Kadın çok kez istemedi adamı.
Kadın istemedikçe, adam istedi.
Kadın kaçtıkça, adam kovaladı.
Kadın gittikçe sertleşti, adam gittikçe bağımlılaştı.
Kadın avdı, adam avcı.
Adam, kadına şiirler yazdı gaz lambasında.
Bir adam boyu kar varken dışarıda.
Kadın yırttı attı.
'76 kışında evlendiler.
Çocukları oldu. İki güzel kız çocuğu…
Adam hala anlatıyor deneyimlerini. Kadın ise hala ilgisiz anlattıklarına...
Çocuklar ise hayatı babalarının deneyimlerini transfer ederek öğreniyorlar. Hayatı, Anadolu’yu, Anadolu insanının yaşadığı zorlukları, kolaylıkları, nasıl mutlu ve başarılı olunur? Yaşadıklarından nasıl ders çıkarılabilir’i... Hatta tarihi, meşhur Haylayf plajını, Güneş plajını... Hatta ve hatta Barbara Cartland aşk romanlarını...
Anneleri de hala söyleniyor. “Ne gerek var bu kadar anlatmaya bırak istedikleri gibi yaşasınlar hayatı.” Adam hala bilmiyor. Kadın neden evlendi kendisiyle… Çok sevmedi kadın onu. Çünkü bir kere bile dememişti sevdiğini ama adam, hissediyordu kadının kendisini sevdiğini yoksa giderdi kadın. Gitmişti de defalarca. Bazen yürekten bazen hayatından…
Ve şu mısralar döküldü dilinden;
Bilirsin, bilirsin
Seni ne kadar çok sevdiğimi…
Neden söylemezsin?
Bir kerecik de sen sevdiğini…
Hepimiz gerçeği biliriz.
Sevdiğimizi de biliriz, sevmediğimizi de…
Hayatı gelişine göre yaşamayı da…
Eğer öyle yaşarsak başımıza gelecekleri de...
Susmayı da, konuşmayı da…
Söylemeyiz, susarız.
Bazen üzülmesin der susarız,
Bazen kızmasın der susarız,
Bazen çok severiz susarız,
Bazen sevilmediğimizi biliriz yine de susarız.
Susmamız, kaybetmekten korktuğumuzdan değildir oysa...
Biliriz karşımızdakinin huyunu, suyunu.
Öğrenmişizdir iletişim, ilişki kurmayı bazen deneyip yanılarak,
Bazen de deneyimleri transfer ederek…
Biliriz mutlu ve başarılı olma yolundaki zorlukları…
Kolaylıkla, yatılan yerden mutlu ve başarılı olunamayacağını,
Hedeflere varılamayacağını...
Biliriz neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu…
İşte…
Bilirsin de söyleyemezsin.
Hayatın ne kadar kısa olduğunu.
Mutluluk ve başarının içinde kendinde saklı olduğunu...
Bilirsin de söyleyemezsin kaderinin kendi elinde olduğunu...
Bilirsin de söyleyemezsin içinde saklarsın.
Ve bir gün ölüm gelir...
İçindeki keşkeler ile alır götürür seni bilinmezliklere...
Bilirsin de söyleyemezsin ölüm belirsizlik mi?
Bilirsin gerçeği de kabul etmek de söylemek de zor gelir değil mi?
İnsan bilir gerçeği…
Bilir doğruyu, yanlışı…
İyiyi, kötüyü…
Bilir ama isteklerine söz geçiremediğinde görmezden gelir gerçekleri…
Bilirsin, bilirsin
Seni ne kadar çok sevdiğimi…
Neden söylemezsin?
Bir kerecik de sen sevdiğini...
Nihayet ölüm gelip çattığında,
Ayrılık kaçınılmaz olduğunda,
Bilinmeyene yolculuk başladığında,
"Herkes gün gelecek bu acıyı tadacak."
"Herkesin bir ölümlük saltanatı olacak bu musalla taşında" diye anlatıldığında,
Hiç aklına gelmeyecek mi bilip de söyleyip, yapmadıkların?
Reddettiğin gerçekler…
Bir kerecik bile söylemediğin gerçekler...
&
Her insan ister...
Öylesine değil de...
Gerçekten başarılı olmayı,
Gerçekten mutlu olmayı,
Gerçekten iyi ilişkiler kurmayı,
Peki, kaç insan gerçekten yolunu öğrenmek için bilinç verdi?
Peki ya sen?
Kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilHayatta bazı şeyleri biliriz ama susarız, bunun sebebi ise mutluluğun kendimizde olduğunu bildiğimizdendir. Çok güzel mesajları var.
Teşekkürler ☺️
Olgunluk 🩵
YanıtlaSilHem duygulandırdı hem düşündürdü... Ağzınıza sağlık
YanıtlaSilZıt kutuplar birbirini çeker zıt olsalarda Anlaşabilir oldukları sürece birbirine olan sevgileri bitmez
YanıtlaSilÇok güzel anlatım. Kaleminize sağlık
YanıtlaSilemeğinize sağlık. insan neden sevse de söyleyemez sevdiğini? gerçekleri görse de itiraf edemez kendine? engel olan nedir?
YanıtlaSilYeşilçam sahnesi canlandı gözümde yazınızla, dönemde o dönemmiş :) olayları değerlendirip olumlu veya olumsuz sonuç çıkartmak oldukça etkili bir yöntem. Deneyimsel Öğretinin aktardığı bu faydalı bilgilerinden ötürü teşekkürler.
YanıtlaSilNe kadar güzel vurgulu bir yazı olmuş m okurken insan kendini o yıllarda ve o askı gözünün önüne getirmeden edemiyor🌸
YanıtlaSilNe güzel şiirsel bir yazı olmuş 😊 Bilmek yetmiyor demek ki, doğruyu uygulayabilmek dileğiyle🌸
YanıtlaSilAh biliriz biliriz de😅 Marifet uygulayabilmekteydi. Hep çabalayanlardan oluruz umarım...
YanıtlaSilİnsan bilir gerçeği…
YanıtlaSilBilir doğruyu, yanlışı…
İyiyi, kötüyü…
Bilir ama isteklerine söz geçiremediğinde görmezden gelir gerçekleri…insan bilir ama kabul yoksa isteklerinin peşinden gittikçe görmezden geliyor. Yok sayıyor malesef. Ne güzel bir yazı 💕
Çok etkileyici bir anlatım kaleminize sağlık
YanıtlaSilama gerçekleri bilsek de okurken için burkuldu
benim de içim burkuldu biraz:( adamcağıza üzüldüm. anlatacak birşeylerimiz olduğunda dinleyecek insanlar olması ne kadar kıymetli...
SilEmeğinize sağlık 💐
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 💐
YanıtlaSilBilmek ve eyleme geçirmek. Her şeyin bilgisine ulaşıp yine de gerçeği ayırt edememek çok yorucu. Biliriz ama bazen uygulayamayız. Nedeni ne ki? " Evet biliyorum doğru olan bu ama neden hayla yanlış olanı seçiyorum?" bunu hepimiz hayatın içinde zaman zaman söylemez miyiz gizlice kendimize. Biliriz biliriz neyin ne olduğunu :))
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 💐
YanıtlaSilİnsan canı yanacak da olsa gerçeği bilmek ister. Aslında içten içe de bilir gerçeği. Elinize sağlık🌸
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık 🌸
YanıtlaSilÇok zamanımız varmış gibi, geniş geniş hareket etmelerimiz yok mu? Bilip de yapmadıklarımız yok mu? Mücadeleyi başlatıp, mücadeleye devam ediyor olmamız kıymetli aslında. Bin kerede olmasa mücadeleyi elden bırakmamak dileği ile. Teşekkür ederiz.
YanıtlaSilSade yaşamak, sade olmak, kolay yönetilmek, kolaylaştıran olmak hayatta
YanıtlaSilHala zaman varken doğru tepkileri verebilmek dileğiyle.
YanıtlaSil