GİT VALİZİ


Berk ve Yaren gözleri ışıl ışıl, hayat dolu çocuklardı. Ailelerinin onlardan beklentisi çoktu. Babası yetim büyümüş, sıkıntılar çekmişti. Çocukları için yapamayacağı şey yoktu. Bu sebeple de kendisinin yapamadığı her şeyi çocuklarında görmek istiyordu. Bunun için elinden geleni yapmaya çalıştı ama pek de başarılı olamadı. 



Berk’in ablası ile aralarında dört yaş vardı. Ablası, tuttuğunu koparan bir kızdı. Babası “Nasıl olsa Yaren kendi işini halledebiliyor.” diyerek Berk'in arkasında dolanırdı. Harçlık verirken Berk’i kayırırdı. Ablası ile ikisine yirmişer lira verirken Berk‘in diğer cebine on lira daha koyardı. Yaren öğle arasında yemekhaneye gider, Berk ise yemeğini arkadaşlarıyla okul kantininde yerdi. 

Tabii ki zamanla çocuklar büyüdükçe harçlıklar da yirmi lira olarak kalmadı.

Ortaokul bittikten sonra Berk özel liseye yerleşmişti. Çok fazla çalışmadan, kendi başarısı ile değil de babasının imkanlarıyla olmuştu bu yerleşme. Yaren ne kadar sorumluluk sahibi ise Berk de o kadar sorumsuz bir çocuk olmuştu.

Berk sorumluluklarını yerine getirmekten ziyade, gezip dolaşmaktan, gününü eğlenceli etkinlikler yaparak geçirmekten keyif alıyordu. Onun gibi olmayan ablasına bazen çok acıyarak bakarak;

“Abla hayat böyle olmamalı, dünyaya bir kere geldik. Tadını çıkarmamız lazım.”  derdi.

Berk’in istekleri bitmiyordu, artık markasız bir şey de giymez olmuştu. Böyle olunca ailesinin de Berk ile ilgili şikayetleri oluşmaya başlamıştı.

Çünkü Berk'in isteklerine yetişemiyorlardı. Üniversite sınavına hazırlanması gerekiyordu ama Berk masanın başında 10 dakikadan fazla oturamıyordu. Bir mola veriyor, arkadaşların yanından geri dönmüyordu. Ara ki Berk’i bulasın. Ortaokul yıllarındaki gibi yapabileceğini zannediyordu. 

“Bu okula yerleştim, üniversiteye de yerleşebilirim” diye düşünüyordu. Ama işler düşündüğü gibi olmadı. Arkadaşları üniversite sınavını kazanıp farklı şehirlere gittiler. Berk ise geride kaldı. “Çalışırım bir yıl geriden de olsa onlara yetişirim.” diyordu ama bir yıl geçtiğinde istediği sonucu alamamıştı.  



Annesinin aldığı bir valiz takımı vardı. Berk’in dolabın yanına yerleştirmişti. Bir gün komşusu Narin Hanım; 

“Hayırdır bu ne valizi?” diye sorduğunda, annesi;

“Bunlar Berk’in git valizi. Belki valizlere bakar da üniversiteye arkadaşlarının yanına gitme hevesi doğar. Çalışma masasının tam karşısına yerleştirdim ki, çalışmadan gitmesinin mümkün olmadığını görsün.” diyerek gülüştüler. 

Git valizi, dolabın üzerinde bir yıl bekledi. Arkadaşları üst sınıfa geçmişti fakat Berk yine paralı özel üniversiteye kayıt olmak istiyordu…

Anne baba oturup Berk’le ilgili yaşadıklarını değerlendirmeye başladılar. “Biz nerede hata yaptık? Bu kadar zeki çocuk nasıl oldu da arkadaşlarından geride kaldı? Yaren havacılığı bitirdi. Büyük bir havalimanında işe yerleşti. Fakat Berk’i itekleyerek bile gönderemedik.”

Çocuklarından birisi söylemeden işini, dersini yapıyor, sorumluluklarının farkındayken; diğeri söylediğinde bile yapamıyordu. Peki aralarındaki fark neydi? Nerede hata yapmışlardı da böyle bir sonuç ortaya çıkmıştı? Aslında farkında olmadan; fazla imkan verdikleri çocuklarını rahatlığa iterken, imkanlarını eksik bıraktıkları çocuklarının başarısını desteklemişlerdi. 

Demek ki yetişmenin sırrı önüne imkanların serilmesi değilmiş. 



Çocuklarının doğuştan getirdikleri özellikleri birbirinden farklıydı. Yaren fayda odaklı olup mantığını ön planda tutarken, Berk ise her şeyde keyif arıyor duygularını ön planda tutardı. Yaren bir eşya alırken, kıyafet alırken, hatta makyaj malzemelerinde bile en doğal olanları tercih ederdi. Onun için fayda olmazsa olmazdı. 

Berk ise sadece keyif veriyor mu ona bakardı. Onun için öncelik fayda değil keyifti. Yemeği keyif almak için yer, kıyafetleri keyif almak için alır, gece uykusunu bile keyif almak için uyur. 

Berk her şeyde keyif ararken, ders çalışmak ona keyif vermemişti. Yaren için öncelik yaptığı şeylerde aldığı fayda olmuştu. Ders çalışmaz ve sınıfta kalırsa o bunun acısına dayanamazdı.  Aynı ailede farklı özellikleri olan iki evlat…

Bu farklılıkları fark edebildiğinde problemin de nereden kaynaklandığını anlayabiliyordu insan.  Bu hikayenin taa ilkokulda diğer cebe 10 lira fazla koymayla başladığını geç de olsa anlamışlardı. Zaten rahatına, keyfine düşkün olan çocuklarını buna daha da alıştırmışlardı ilk günden beri. Peki ders çalışmaktan da keyif alır hale nasıl getirebilirlerdi. O zamanlar bunu hiç düşünmemişlerdi. Biraz geç kalmışlardı ama hiçbir şey içinde geç değildi. İki farklı çocuk, iki farklı karakter. Evet farklı davranmak gerekiyordu ama kime nasıl davranmak gerekiyordu? Şimdi anne baba bunun için kollarını sıvamışlardı. Çünkü Berk’in başarısız olmasını istemiyorlardı. Hayat daha uzundu ve yaşayacağı bir hayatı vardı. O da evlenecek çoluk çocuk sahibi olacaktı. Ve çocuklarını sadece büyütmek değil yetiştirmek istiyorlardı. 

Ders çalışmaktan keyif almayan çocuklarına ders çalışmayı keyifli hale nasıl getireceklerdi? …   


 &

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar. 

&

"Bu senin yaşamın…
Bu senin yaşamın ama, beni de ilgilendiriyor!
Evet, senin yaşamın beni de ilgilendiriyor.
Çünkü; aynı zamanda, aynı seyirci karşısında, aynı sahneyi paylaşıyoruz."

YAHYA HAMURCU

&


&

 KİM KİMDİR

İLİŞKİLERDE USTALIK

BAŞARI PSİKOLOJİSİ


Yorumlar

  1. Mesele insanların imkanlarının olması değildi. O imkanlarının çocuklarını bozmasıydı. Aynı evde yetiştirilmiş ve çok güzel bir örnek..

    Kaleminize sağlık..🌺🫶🏻

    YanıtlaSil
  2. Hayatı keyiften ibaret gören yavrularımız var. Bu onların meyli ama önemli olan aynı zamanda faydayı hayatlarına katmayı öğretmektir

    YanıtlaSil
  3. Çocuğun huyu ne, neye ihtiyacı var, iyi gözlemleyip ona göre davranmak...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalibrasyon ne kadar önemli değil mi? Her çocuğa aynı şekilde davranamıyorum... Bu benim için de zor çünkü ben de onlardan farklıyım aslında... Tek hamle çoklu vuruş...

      Sil
  4. İmkan artırmak ile yetiştirmek arasındaki fark ne kadar hassas..
    kaleminize sağlık akıcı bir yazı olmuş🌿

    YanıtlaSil
  5. Farkı fark edip o farka göre hamle belirleyenler başarılı oldular... Herkes için aynı stratejiden vazgeçmeyenler ise hayal kırıklığı ile devam

    YanıtlaSil
  6. Dünyaya 1 kere geldik, tadını çıkartmamız lazım diyenin değil de hayatı üreterek geçirenlerin aslında gerçekten tadını çıkartması...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O insanların yanılgısı da üretenin sıkıcı bir hayatı olduğunu düşünmeleri

      Sil
    2. Çok güzel işlenmiş günümüzün en önemli meselelerinden biri

      Sil
  7. Yetistirmek ne kadar önemli, günümüzün acil ihtiyaci💓

    YanıtlaSil
  8. İmkan artırararak kim mutlu olmuş ki?

    YanıtlaSil
  9. Ya sen dengeye gelll.
    Ya da hayat seni getirsinnn
    Seçim senin🙃

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. üfffff... Çok güzel nokta olmuş

      Sil
  10. Bu dönemin genel problemi anlık haz. Yani bı daha mı gelcez dünyaya modu normali olmuş genclerin. Can sıkıntısı semtlerinden geçsin istemezler ama sürekli de canlari sıkılır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aksi nasıl mümkün olur? Yani anı yaşama diyoruz ama onun zıddında ne gibi bir şey vaad edebiliriz gençlere?

      Sil
  11. Yetiştirmek ve büyütmenin arasındaki ince ve hassas dengenin önemi . Tabi birde geçen zaman ve ahlar ki ahlar

    YanıtlaSil
  12. İmkanlar insanı körelten şeydir.

    YanıtlaSil
  13. Fazla imkan ayak bağı oluyor insana..

    YanıtlaSil
  14. Çocukların karakterine göre farklı davranmak güzel bir bakış açısı ama bu şekilde değil
    Çocukları yetiştirmek için olmalı bu farklılıklar

    YanıtlaSil
  15. Ne garip değil mi? İmkansızlık ve eksiklik aslında senin başarına da hizmet eden şeyler doğru tepkiler verdiğinde...

    YanıtlaSil
  16. Ne kadar az imkan o kadar mutlu olur insan:)

    YanıtlaSil
  17. Biraz aç kalmak hareketi ve diriliği de beraberinde getiriyor.

    YanıtlaSil
  18. Hangi hikayenin başına dönsek, anlıyoruz ki dengeyi biz bozmuşuz :( farkındalık oluşturan yazınız için teşekkür ederim ☺️

    YanıtlaSil
  19. Evet evet çocuğa nasıl ders çalışmanın modunu verebiliriz?

    YanıtlaSil
  20. İmkanla yükseltmez, becereklerle:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. “Ben yaşamadığım çocuğum yaşasın” diyerek evlatlarımızı nasıl bir girdaba sürüklüyoruz…

      Sil
  21. İmkanı insanın avantajı sanıyoruz ama değil... Ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  22. Günümüzde en ihtiyaç olan konulara ne güzel değinilmiş. Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  23. O kadar cok ebeveynin ve gencin yarasi ki bu konu... atomu parcalamaktan daha kompleks gibi gorunuyor artik cocuk yetistirmek, bircok cift pes etmis bile ama hayatta bir sorunu tanimladiysak cozume yaklasmisizdir ve iyi ki insan iliskilerinin cocuga bakan yanini da anlatan deneyimsel ogreti var...
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  24. Cebine 10 lira koymakla başlayan hikaye. Basit gördüğümüz şeyler zamanla nerelere gelebiliyor elinize sağlık 🌼

    YanıtlaSil
  25. Güzel strateji gerçekten..

    YanıtlaSil
  26. Kişi keyifli, her işi keyifli..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

ÇOK AMA AZ