İYİLİK ADINA
Yaz mevsiminin en güzel anı, sabah serinliğinin ardından gülümseyen güneş olsa gerek. Işıl ışıl güneşin yaydığı ısıyla birleşen poyraz esintisinin yüzüne vurduğundaki o güzel his…
Bu huzurlu serinlik belki biraz olsun sevdirebilir yazı o kavurucu sıcağına rağmen.
Yine böyle bir sabah pencereyi açıp temiz havayı içine çekti Mehtap. Pencereden insanların telaşla koşturmalarını, bir yerlere yetişme çabalarına izledi. Sabahları ve akşamları oluşan o kısa boşlukta kendiyle baş başa kalıp uzun uzun düşüncelere dalmayı seviyordu. Etrafındakiler yarı şaka yarı gerçek ifade ile "Dalma boğulacaksın" derdi ama o bazen bunu bile duymazdı. Derin düşüncelere dalıp hayata ve insana dair çıkarımlar yapmak, bağlantılar kurmak çocukluğundan beri en sevdiği şeydi.
Bugünün konusu da "Koşuşturan insanların telaşları, gülmeyen yüzleri, birbirine karşı sabırsız bazen de öfkeli bakışları" olmuştu. Oysa her birimiz bir diğerine muhtacız.
Biraz kulak kabarttı dışarıdan gelen seslere…
"İyi ki bir akşam Burcu’da kalmak istedim. Babam da hemen kızdı. Sanki kendisi hiç genç olmamıştı. 18 yaşında özgür bir bireyim ben artık. Neden anlamıyorlar" diye arkadaşına yakınan bir genç kızın sesi geldi kulağına…
Biraz ileride, caddenin köşesinde servis aracını bekleyen bir adam;
"İyi ki adama 'Sabahları zor oluyorsa ben köşeye kadar gelirim' dedim. Adam beni neredeyse mahallemden almaz olacak… İyilik de yaramıyor kimseye"
Söylenerek ayağını hızlı hızlı sallayan bu adamın birazdan bineceği servis aracını kullanan o şoföre ihtiyacı vardı, şoförün de ona.
Hemen biraz ötesinde ise telefonda konuştuğu kişiye yöneticisinden dert yanan bir hanımın konuşmaları yukarıya doğru dalgalanmıştı;
"Tüm gün sanki asistanı değil hizmetçisiyim gibi davranıyor, özel işlerini de bana yaptırıyor. Kimseye iyilik yapmayacaksın" derken konuşma hararetine de uyumlu olarak hızlı hızlı adımlarla geçip gitmişti. O da az sonra işyerinin kapısından içeri girdiğinde o yöneticiyle ilişki kuracaktı aslında. Belli ki bu işe ihtiyacı vardı, yöneticisinin de ona.
Onlarca örnek, onlarca telaşlı insan…
Peki, hepsine teker teker sorsak; hayattan beklentilerini, insanlarla ilgili öngörülerini ve kendilerini nerede gördüklerini? Nasıl bir cevap alırız acaba? Daha önce sorulan sorulara ve verilen cevaplara bakarsak; herkes iyiliğinin kurbanı olmuştu. Kimse kötülük yapmak istemiyordu. Herkes daha çok sevilmek, daha çok prim almak, daha başarılı olmak, fark edilen, belki de parmakla gösterilen olmak adına çaba gösteriyordu. Peki niyetler bu kadar iyiyken sonuçlar neden hayal kırıklığı oluyordu?
Mehtap, içinde yaşadığı bu düşünce sohbetinde birden aklına, Sevim Abla’nın komşuları Ayşegül’e söylediği atasözü geldi "İyilikten maraz doğar"
"Güzel bir niyet, güzel bir başlangıç neden olumsuz bir sonuç doğursun ki" dedi kendi kendine… Burada bir terslik var…
Mehtap işin içinden çıkmak için daha da derine daldı "Genele yayılmış bir kavram var ve herkes buna kendince anlam yüklemişse biz, bir konu üzerinden tek bir bütüne nasıl çıkabiliriz" sorusunu düşünmeye başladı.
Kimi insan iyiliği "Karşıdaki insanın her istediğini yapıp, onun sürekli artarak devam eden isteklerine cevap vermek" olarak tanımlar. Kimi insan ise "Zor durumunda karşımdaki kişiye yardımcı olmak" olarak tanımlar. Kişiden kişiye de değişir bu durum. Tıpkı kimine göre "Özgürlüğün; asilik, başarının da; sonuca ulaşmak" zannedilmesi gibi.
"İyilikten maraz doğar" sözünü de belki, iyiliğe "Karşıdaki insanın her dediğini yapmak" anlamını veren kişi söylemiştir. Acaba hangi kelime ile karıştırıyordu iyilik kelimesini…
İyiliğin içinde yardım var, taviz var, hoşgörü var, kabul görme beğeni arzusu var.
"Belki de hepimiz aynı kelimeye farklı anlam yüklediğimiz için bu kadar tartışmacı olduk. Aynı dili konuşup farklı şeyler anlamamızın sebebi belki de kavramlardaki karmaşadır" diye düşündü.
Tabii ki çok taviz verdiğimiz insanlarla ilgili sorunlar kaçınılmazdı. O zaman iyilik neydi? Bir insanın her istediğini yapmak ya da yolda kaldığında ihtiyacını gidermek iyilik demek değildi. Bunlar başka bir kavramın altını dolduran anlamlardı. O yüzden de herkes iyilik adına çıktığı bu yolda olumsuz sonuçlara ulaşıyor olabilirdi. Kavramların önemine dikkat kesildi birden. Birbirimizden ayrışma nedenimiz kavramların birkaç anlamı içinde bulundurması olabilir miydi? Bunun sonucunda da insanlar ayrışıyor, birleşemiyordu. Herkesin davranışına göre bir bencesi oluşuyordu.
İnsan zihni gerçeği ve net olanı arıyordu. Bu yüzden de kavramları ayırmaya ihtiyaç vardı. Ancak kavramlar ayrışırsa insanlar birleşebilir ve o zaman belki de iyilik adına gerçek adımlar atılabilirdi.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
Gerçekten ihtiyaç gördüğünde hayat Kaliten artıyor, artmıyorsa insanın dönüp aynaya bakması lazım... Aynaya bakmaya cesareti olanlar ancak dönüşmesiyle ilgili süreç başlatır
YanıtlaSilİyilik adı altında verilen tavizler .
YanıtlaSilah o tavizler... hep başımıza bela...
Silİyilik neydi? İyilik yapıyorum derken taviz mi veriyoruz acaba?
YanıtlaSilKelimeler ayrıştıkça insanlar birleşiyor 🌼
YanıtlaSilİyiliğin detayda düşünmemize sebeb oldunuz:) teşekkürler
YanıtlaSilİyiliği ne kadar güzel anlatmışsınuz… kaleminize sağlık
YanıtlaSilİyiliği tavize dönüştürmemek de mesele ...
YanıtlaSiltaviz öykülerimizi bir görsek neler olacak kim bilir hayatımızda...
SilNe olumsuz davranışlara olumlu kelimeler yüklendi..
YanıtlaSilNe olumlu davranışlara olumsuz kelimeler yüklendi..
Ve karıştı kafası insanoğlunun..
Olumlu yaptığını zannederken karşılaştı olumsuz sonuçlarla..
Bunlardan bir tanesi iyilikti..
Ne güzel ettiniz de düşündürdünüz.
Ellerinize sağlık 🌿
Şimdi o karışıklığın içinden nasıl çıkacağım sorusunun altında ezilmek yerine tek bir minik hareket yeter aslında insana...
Sil"Oysa her birimiz diğerlerine muhtacız..."
YanıtlaSilİyilik adına..
Ne kadar güzel ve düşündürücü bir yazı olmuş kaleminize sağlık.
Gerçekte iyiliğin ne olduğunu bilip gerçek iyilik vermek dileğiyle.
YanıtlaSilTanımlamalar değişince tepkilerimiz değişir gibi ...
YanıtlaSilKelimelerin gerçek taraflarını bilsek neler değişirdi belki de…
YanıtlaSilHerkesin kendini hakli gordugu bir dunyada belki de cogu yaniliyor yoksa bu iste bir terslik var ya da zitlik... aslinda her iste zitliklar var ve bu kotu birsey degil bilakis, muthis bir uyum getiriyor...
YanıtlaSilBelki de hakli sanirken bazi konularda cahillik ediyoruzdur ve bir sekilde haksizlik ediyoruzdur...kavramlari netlestirmek ne kadar onemli, ayni dili konusmak...
Iyilik ne, maraz ne, hak ne haksizlik ne.. netlestirsek ne guzel olurdu degil mi?:)
Güzel bir niyet, güzel bir başlangıç neden olumsuz bir sonuç doğursun ki?
YanıtlaSilNe kadar da güzel bir soru
var.
YanıtlaSil“Belki de hepimiz aynı kelimeye farklı anlam yüklediğimiz için bu kadar tartışmacı olduk.” Oysa gerçek kişiden kişiye değişir miydi?
Degismemesi lazim:)
Silİyiliğin tanımı yeniden yükleniyor..:)
YanıtlaSilBizler aynı kelimelerden aynı şeyi anlayamayınca cümlelerimiz; bence, bana göre, bu benim fikrim, benim doğrum… diye başlayan cümle kalıplarımız oluyor. Oysa gerçek tekti ve bir ölçüsü vardı. Her şeyin bir ölçüsü olduğu gibi..🌿
Farkındalık oluşturan güzel yazınız için teşekkür ederim
YanıtlaSilÇok keyifle okudum 🥰🌸
İyilik yapmaktan korkmamak cesurca iyiliklerde bulunmak.. Ne güzel bir yazı olmuş 😇
YanıtlaSilEllerinize sağlık ;)
YanıtlaSilNe kadar da kıymetli zihindeki kavram karmaşasını ayrıştırıp zihinlerdeki fululuğu netleştiriyor olmak...
YanıtlaSilçok hoş... insanlar aynı şeyi konuşup farklı kelimeler kullanınca ayrışmalar başlıyor...
YanıtlaSil