HAYATIN UCUNDAN SEN DE TUT
Gökhan, kapının önünde sessizce arabasıyla oynuyordu. İlginçtir ki ayakkabılar dikkatini çekerdi. Ne zaman misafir gelse ayakkabılarına bakıp hangi ayakkabı hangi misafirin tahmin etmeye çalışırdı.
-Nuran Teyze, siyah terlikler senin değil mi?
Gülüşmeler olurdu.
-Senin bu oğlun bir alem Pınarcığım, ayakkabıdan karakter analizi yapacak yakında bak görürsünüz.
Yalnız o gün işi biraz zorlaşmış gibiydi. Kapının önünde o kadar çok ayakkabı vardı ki, babasının ölüm haberini alan koşmuş gelmişti taziye evine. Gelen gideni takip edemiyordu. İnsanlar çoğaldığı gibi evlerinin önündeki arabaları da çoğalmıştı.
Arabalarla arası iyiydi Gökhan’ın. Logosuna bakarak araba markalarını söyleyebiliyordu. Babası bu özelliğini arkadaşlarına söyler, onlar da sokaktaki arabaları sorarlardı. Bilince hayranlıkla ona bakar gülerlerdi. Epeyce “Maşallah” alırdı, bazı amcaları çıkarıp harçlık verdiği de olurdu.
-Kaç tane maşallahım oldu babacığım, diye sormuştu bir keresinde eve dönerken.
-Maşallahlarını sen unutsan da hayat sayacak. Sonra sana seveceğin bir hediye verecek, demişti babası.
Babasının işten gelmesini beklerken annesine;
-Babam gelse artık, bana sorular sorsa da bende hediyeleri kapacağım annem, derdi.
Gökhan, babasıyla vakit geçirmeyi çok severdi. Hafta sonları özellikle babası nereye giderse yanında Gökhan’ı da götürürdü. Birlikte gezerler, araba yıkarlar, çarşı alışverişlerini yaparlardı. Arada çalıştığı yere de götürürdü. Babası motor ustasıydı, arabaların doktoru oydu Gökhan’ın gözünde. Babasını çalışırken izlemeyi severdi, yanında durur, merak ettiklerini sorardı. “Baba bu ne? Arabanın neresi, bu vidayı niye çıkardın? Baba ben de takayım mı? “Baba tornavida vereyim mi? Babası da “ver oğlum” derdi.
Kalabalığın olduğu gün gelen giden arabaların içlerini de incelerken merak etmişti babasını. Nerede kalmıştı?
Aradan günler geçmişti babası hala gelmemişti, özlemişti hem de çok… Etrafına bakındığında herkes üzgün, suratları asıktı. Annesinin bile yüzü gülmüyordu. O da annesine bakıp üzgün hissediyordu kendini. Önceden oyunlar oynadığı annesi oyun oynamıyor, gülmüyor, hatta onu ara ara ağlarken görüyordu.
Komşuları Pınar’ı yalnız bırakmıyorlardı. Selma, “Hala Gökhan’a gerçeği söyleyemedin değil mi? Anlıyorum, hiç kolay değil. Bütün çocukları da tembihledik ama biri ağzından kaçıracak diye de endişeleniyorum. Senden duyması çok daha iyi olmaz mı?” dedi.
Bazen hayatın sevdiklerimiz için çok ağır olduğunu düşünür onların yükünü de kendi üzerimize almaya çalışırız.
Oysa atmosfer de yer kabuğunun üstündedir. Ancak tüm varlıklara uyguladığı basınç farklıdır. Bir dağın zirvesindeki hava basıncı ile toprağın altındaki karıncanın hissettiği hava basıncı aynı değildir. Her varlık kendi yapısına ve hacmine göre göğüsler baskıları. Doğadaki hiçbir şey de buna engel olmaz.
Hiçbir karınca diğer karıncaya “Sen taşıma bırak, ben senin yerine bu yükü taşıyım.” demez. Onu yetiştirir yarınlara. Yavrusunun da hayattan pay alması gerektiğini bilircesine…
Hayatın içinde hüzün de var sevinç de. Eğlence, mutluluk da var hayal kırıklığı, özlem de. Yaşam da var ölüm de. İşleri büyütmek de var iflas etmek de.
Selma konuşurken Pınar’ın aklından bu düşünceler geçiyordu. Acısı çok tazeydi. Tüm sevdikleri ona destek olmak için gelmişlerdi. Kendini bırakmak ve günlerce odadan çıkmamak istiyordu ama Gökhan vardı. Güçlü durmaya çalışıyordu bir yandan. Bir yandan da ona durumu nasıl söyleyeceğini bilemiyordu, günlerdir ertelemişti.
Kendi çocukluğu geldi aklına. Babası varlıklı bir adamdı. 9 yaşına kadar bahçeli büyük bir evde oturuyorlardı. Sonra ailesi birden apartman dairesinde yaşamaya karar vermişti. Okulu, arkadaşları değişmişti. Uzun süre söylememişlerdi babasının iflas ettiğini. Sarı saçlı, ağlayan bebek diye tutturduğunda, babasının nasıl yutkunduğunu hatırladı. Çok sonra öğrenmişti olanları.
Söyleseler ne değişecekti? Herkes kendi yaşına göre, rolüne göre, ucundan köşesinden yaşayacaktı fakirliği de zenginliği de. Üstünü örterek, saklayarak hangi problem problem olmaktan çıkmıştı ki?
“Çocuklara hayatı altın tepside sunmak ne kadar doğru?” diye düşündü. Hayat öyle bir yer değil… Görevimiz çocukları hayata hazırlamak, seviyelerine göre onları yavaş yavaş güçlendirmek. Onların yükünü alarak onları güçsüz ve savunmasız olarak hayata bırakmak değil diye düşündü.
Gökhan elbette sorular soracaktı. Elbette anlamakta zorlanacaktı. Ancak anlayabileceği bir şekilde, gerçekleri bilmeye hakkı vardı. Anne oğul, hayatın ucundan birlikte tutacaklardı.
- Oğlum, diye seslendi Pınar. Anneciğim biraz konuşalım mı?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
Gerçekler acı bir okadar iyi geliyor insana
YanıtlaSiliyi olan insanı geliştirir aynı zamanda
SilEllerinize sağlık, hikayenin içine girdim.
YanıtlaSilİnsanın en büyük imkansızlığı imkanın olması gibi…
YanıtlaSilAile de varlık da yokluk da sorumluluklara göre paylaşılınca gerçek aile oluyor.
YanıtlaSilinsan da çok iyi yetişiyor değil mi?
SilBazen baskılar artar ve gerçekten üzülürsün.. Ama işte gelişmek istiyorsan o üzüntüye razı gelmen gerekir..
YanıtlaSilÇok şükür ki sonsuza kadar sürmez..
Gelişince acı yerini sağlamlığa bırakır..
Bir de şey var geri dönüp baktığında iyi ki dediğin sahneler :)
SilHayatta gerçekten çok zorlandığımız anlar oluyor... Bu anların da aslında bizim hayrımıza, bizi geliştiren, bizi destekleyen zamanlar olduğunu anlasak tepkilerimiz çok başka olurdu belki de...
YanıtlaSilHepimiz payımıza düştüğü kadar üzülürüz veya seviniriz bu hayatta. Kimse kimsenin rolünü çalmamalı ki payımıza düşen olgunluğu da dönüşümü de alabilelim
YanıtlaSilKaleminize sağlık
YanıtlaSilBu tarz durumlarda aile içinde güvensizlik de oluşabiliyor
YanıtlaSilÇocuklar ilerleyen zamanlarda sürekli birşey oldu ama bana söylemiyolar tedirginliği yaşayabiliyor
Gerçeği yaşa ve zamana bağlamadan bilmek, bildirmek...
YanıtlaSil😢 gökhanın tepkisi ne olacak acaba?
YanıtlaSilHayran kalarak okudum, daha iyi anlatılmazdı başka hayatların baş rolü olmak ve altın tepside hayat sunmak.. Kaleminize sağlık 👏
YanıtlaSilGözlerim doldu ama duygulandim ama aklima, zihnime de cok hitap etti bu yazi... ne guzel anlatmissiniz herkesin hayattan almasi gereken paylar oldugu, çok can yaksada onlari sahibinden uzun sure alikoyamayacagimizi, emeginize saglik..
YanıtlaSilAile demek sadece imkanlara ortak olmak demek değil oysa. Birlikte üzülmek, düşünmek, korumak..az da olsa o üzüntüden anneye , çocuğa bir pay olması aileyi aile yapıyor, birleşen yapıyor..
YanıtlaSilOykunun yaşanmişlığı bizi nasil icine aldi, kaleminize sağlik
YanıtlaSilÖykunun yaşanmışliği bizi nasıl icine aliyor. Ellerinize saglik
YanıtlaSilBu nokta yumuşak karnımız sanırım. Çocuklara imkan sunulduğunda hedeflerine ulaşabileceklerini düşünebiliyoruz. Halbuki açlıklarını köreltebiliyoruz farkında olmadan ...
YanıtlaSilHem hüzünlü hem ümitvâri hem de dersler çıkardığımız bir yazı olmuş. Elinize sağlık 🌷
YanıtlaSilHer yaşın kendine has zorlukları var. Mesele bu zorlukların geçici olduğunu bilmek ve ona göre tepki vermek .
YanıtlaSilKaleminize sağlık..
YanıtlaSilKarıncaların birbirinin yerine yük taşımadığını okuyunca ne kadar yanlış tanımladık hayatı dedim.. ne çok şey anlattınız bize..
Bir insan nasıl yetiştirilir ve bir insan nasıl güçsüz bırakılır diye…
Belki de hayat gökhanı güçlendirmek istiyordu.. bu saatten sonra belki evin ekmeği, faturaları Gökhan’a bakacaktı ama ilerleyen süreçler için hayat gökhanı çok daha güzel sahnelere hazırlıyordu belki de..
Hayat bazen bizi yetiştirmek için bir anda yüzme bilmediğimiz halde suyun içine bırakır ve bizler hayat bizi boğuyor zannederiz.. oysaki bir o suya odaklansak aslında suyun boyumuzu aşmadığını belki görebileceğiz..🌷
Kaleminize sağlık 🤍
YanıtlaSilteması çok bir yazı olmuş, emeğinize sağlık...
YanıtlaSilO kadar içten olmuş ki… Bazen hayatı kendimize ne denli zorlaştırıyoruz. Her yükü taşımaya çalışıp aslında yük olmayan şeyleri de yük edinerek… Elinize sağlık
YanıtlaSilKaleminize yüreginize sağlık
YanıtlaSilHayat bazı insanları daha küçücük yaşta iken acı gerçeklerle sınıyor..:( Kimbilir belki de erkenden güçlensinler diyedir..
YanıtlaSilEmeğinize sağlık♡
Hayatın tüm varlıklara uyguladığı basınç farklıdır.
YanıtlaSilOffff ne acayip bir cümle… Nasıl güzel bir kıvamla ve nasıl da adaletli…
Sonsuz adaletli basınç farklılığı varken hayatta her şeyi eşitlemeye çalışan bizler ne kadar adaletten söz edebiliriz ki?
Hem hüzünlü hemde ümit verici bir yazı olmuş kaleminize sağlık ☺
YanıtlaSil