GÖZ BEBEĞİMİZ


Daha doğmadan “ne yakışır torunuma” diye hediyeler almaya başlamışlardı. Ne de olsa iki ailenin de ilk torunu ilk göz ağrısı olacaktı. Oldukça heyecanlıydılar, uzun yıllar beklemişler ve nihayet torun sahibi olmuşlardı. Torun gelince nasıl da canlılık gelmişti bedenlerine. 


Deneyimsel Öğreti ve Bilinç

Ayşe’nin anne olma isteği, üzün süren hastane süreçleri sonunda Ali bebek dünyaya gözlerini açmıştı.

Tabi onu dört gözle bekleyen diğer aile büyükleri Ali bebekle vakit geçirmek, onun bakımında rol almak için planlar yapıp durdular. Babaannesi uzak olduğundan hafta sonları Ali ile vakit geçirmek istiyordu. Anneannesinin evi yakın olduğu için o da hafta içini seçmişti.

Ali bebeğin banyosu, giyimi, uykusu derken üç hanım döne döne, elden ele paşalar gibi bakıyorlardı. Daha gık demeden yanı başında gözlerinin içine bakan bir sürü göz vardı.

Ali’nin ilk yaş günü büyük bir kutlamaya dönüşmüştü. Katlı pastasını babaannesi, mekânı organize eden anneannesi, hazırlıklar ve davetlileri ayarlayan annesi olmuştu. Öyle bir telaş ve koşturmaca vardı ki işin içine dedeler, teyzeler, amcalar da dahil olmuştu. Herhalde bunca hazırlığın kendi için yapıldığını anlamayan biri varsa o da Ali bebekti.

O kucaktan kucağa, sevgi bombardımanına tutulmuşken, “artık rahat bırakın beni” tavırlarına çoktan girmişti bile. 

Zaman ne kadar da hızlı geçiyordu. Yaş günleri birbirini kovalamış, Ali ailesinin ve diğer aile büyüklerinin göz bebeği, bir dediği iki edilmiyordu. Sayısız oyuncağı vardı ama onların yüzüne bile bakılmıyordu. Her bir yenisi diğerini eskitir olmuştu.

Ne zaman gezmeye veya tatile gidilse Ali’nin ağlamaklı sesi, yapılan hiçbir şeyden memnun olmadığını belli ediyordu. Artık Ali’nin gözüne sevgi ile değil ağladığında ikaz ile bakılıyordu. 

Ayşe annesine dert yanarken buldu kendini “Ne yapsak yaranamıyoruz küçük beye, o kadar imkân ve ilgiye bu yapılır mı anne?” 

Dünkü tatlı koşturmacaların yerini yorgun bakışlar ve şikâyetler almaya başlamıştı.

Zaman Ali’nin her istediğini yapmakla ve bir o kadar da 'yapma, etme, hadi ders çalış'larla geçiyordu. 

Ortaokul dönemi ile Ali’nin yaramazlıkları daha da su yüzüne çıkmaya başlamıştı sanki. Ders çalışma isteği yerine bilgisayar oyunları onu daha çok sarıyordu. Bu sefer derste ya uyukluyor ya da konuşarak dikkat dağıtıyordu. Okuldan gelen şikayetler Ayşe’yi çileden çıkartıyordu. 

Ne yapacağını, nasıl davranması gerektiğini artık kestiremiyordu Ayşe. Konuşmalar, tembihlemeler, arada bir ödüllendirmeler işe yaramaz olmuştu. Sanki bunlar arttıkça, daha az dinler hale geliyordu. Hatta bir keresinde isyan bile etmişti. “Anne okulda yaramazlık yapma, az konuş, insanları rahatsız etme diyorsun. Eve geliyorum yine yaramazlık yapma diyorsun.Sıkılıyorum ben ne yapayım ama?”


Deneyimsel Öğreti ve Bilinç

Düşününce birden ne cevap vereceğini de şaşırdı. Ona düşkün olduğu için her ne kadar yaptığı yaramazlıklara kızsa da o biricik oğluydu. 

Ama yine de bir yerlerde düzeltilmesi gereken bir şeyler vardı sanki ama o neydi ve nasıl bulacaktı Ayşe? 

Çocuk nasıl yetiştirilirdi?

Ali’yi şikâyet edilmeyen diğer çocuklarla kıyasladığında arada oldukça fark olduğunu gözlemledi. “Sıkıldım, bugün ne yapıyoruz, nereye gidiyoruz?” Ali’den sıklıkla duyduğu sözler bunlardı. 

“Bizim imkânımız olmadı, onun olsun.” 

Asıl problem galiba buradan başlamıştı. Mesele imkânın olması değildi sanırım. Hayat bunu çocukla öğretirken doğrusunu kolay yoldan nasıl öğrenebilirdi insan? İnsanın yetişmesi için yapılması gereken neydi? Bu soruların cevaplarını bulabilmek için yaşamak zorunda mıydık?


&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.

&

“Bu senin yaşamın…
Bu senin yaşamın ama, beni de ilgilendiriyor!”
Evet, senin yaşamın beni de ilgilendiriyor.
Çünkü; aynı zamanda, aynı seyirci karşısında, aynı sahneyi paylaşıyoruz.

YAHYA HAMURCU
&

&



Yorumlar

  1. Günümüzün en büyük sorunlarından biri sanırım; çocuk nasıl yetiştirilir? İnsan doğru olanın, kendi yapamadığımız her şeyi çocuğumuzun yapabiliyor olması zannediyor... Oysa ki biz yapamadığımız için çocuğumuzdan daha iyi yetiştik. Malesef yetiştirirken sınıfta kaldık....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne garip. Halbuki çoğu zaman kendimizi iyi biliyoruz. Herşeye rağmen iyi yetiştik diyoruz. Aslında herşeye rağmen değil, onlar sayesinde

      Sil
  2. İyi niyetle insan bazen yanlış yapıyor 😔

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanoğlunun niyeti iyi ama davranışı hatalı. Ve davranışa değil niyete göre karşılık bekleyince işler karışıyor. Ve insan merde hata yaptım diye şaşırıyor…

      Sil
  3. Ah benim paşa oglum

    YanıtlaSil
  4. Evlat yetiştirmek büyütmekten daha zor olduğundan göz bebeği hassasiyeti gerektiren bir konu :) günümüzde evlat sahibi olanlar ve olacaklar için dikkat çekici bir yazı olmuş teşekkürler.

    YanıtlaSil
  5. Çocuk nasıl yetiştirilirdi?
    Ne kadar da önemli bir konu aslında. İnsanların birçoğunun kanayan yarası. Elbette cevabı var, cevaba ulaşabilenlerden olmak dileğiyle🌿

    YanıtlaSil
  6. Çocuk büyütmek ve yetiştirmek arasındaki farkı ufacık bir sorumluluk vermekten başladığını biliyor olmak gerek.. Emeğinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kıymetli bir yere değinilmiş "büyütmek" ve "yetiştirmek" ... Kaleminize sağlık🌱

      Sil
  7. Elinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  8. Gözümüzden sakındığımız o tatlı bebek bize ilallah ettirecek bir hale nasıl dönüyor
    Bizim yanlış davranışlarımızla

    YanıtlaSil
  9. Küçükken tatlı oluyor bir şekilde katlanıyorsun da sonrasında gelen pişmanlıkla geri dönüşü zor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten ne oluyosa o çocukken tatlı hallerine yanmamızdan olmuyor mu 😄

      Sil
  10. Değerli bir hocamızdan öğrenmiştim; evlat yetiştirilir, büyütülmez! bu kulağa küpe değerli öğütlerden biri.

    YanıtlaSil
  11. Belki de önce canının sıkılmasına izin vermeliyiz :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Can sıkıntısı iyidir
      Sıkı can kolay çıkmaz derler 😜

      Sil
  12. Problemin başlangıç kısmını bulmak aslında bir çok şeye çözüm oluyor....

    YanıtlaSil
  13. Meğer eskilerin söyledikleri doğruymuş :))

    YanıtlaSil
  14. Çok güzel ve açıklayıcı bir yazı olmuş elinize sağlık


    YanıtlaSil
  15. Ben onca olanaksızlıkla bu kadar yapabildiysem çocuğum daha fazla olanak ile daha fazlasını yapabilir diye yanılıyoruz.
    Açlığın insanı marifetlendirdiğini,
    Bedel ödedikçe sürekli hazzımızın arttığını,
    Miktarı artan herşeyin temasının azaldığını kaçırıyoruz…

    YanıtlaSil
  16. Tavizi merhamet zannetmemiz

    YanıtlaSil
  17. İnsanın imkanı, imkansızlığıymış meğer

    YanıtlaSil
  18. Bazen çocuğumuza iyilik yapalım derken onu çıkılması zor yollara sokuyor olabilir miyiz?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

ÇOK AMA AZ