Kayıtlar

BÜYÜTMEK Mİ YETİŞTİRMEK Mİ? - Bölüm 2

Resim
Seval çabasının karşılığını aldığından dolayı mutluydu. Daha bir istekle bu süreci yönetmeye başlamıştı. İlk başta bardağı mutfağa götürmüşlerdi. Şimdi ise yataklarını toplamaları için ne yapabilir bunu düşünüyordu. Aklına bir fikir geldi. Kızları renkli desenli şeyleri çok seviyordu. Onlara yeni nevresim takımı almak için yola koyuldu. Mağazadaki çalışanlara da danışarak kızlarının en çok beğeneceğin iki model nevresimi satın aldı. Güzel bir hediye paketi yaptırdı. Eve geldi paketleri kızların göremeyeceği bir yere bıraktı.  Kızlar eve geldiğinde onlara yüzünde kocaman bir tebessümle hediyelerini verdi. Kızları aldıkları hediyeye sevinmişlerdi. Sonraki gün Seval nevresimleri yıkadı ütüledi güzelce serdi. Kızlarda ilk birkaç gün nevresim hoşlarına gittiği için o hevesle yataklarını topladılar. Sonraki günler işe geç kalmamak için yatağı toplamadan aceleyle evden çıkıp gitmeye başladılar. Normalde Seval yatağın dağınıklığına dayanamaz ve toplamaya başlardı. Ancak bu süreçte sabır ve...

HEP SONRADAN

Resim
Semra güzel bir bahar sabahının ilk ışıkları ile işin yolunu tutmuştu. Bahar güzeldi, sabah güzeldi ama Semra’nın morali pek iyi değildi. Yolda yine düşüncelere dalmış sürekli kafasında bir şeyleri evirip çeviriyordu. Son iki yıldır devam eden ilişkisinde her şey daha güzel olacak diye umut ederken işler yine iyi gitmiyodu. Yine istediği ilgi ve değeri göremiyordu ilişkisinde. “Nerede hata yapıyorum?” diye düşünürken kendini o kadar kaptırmıştı ki neredeyse durağı geçiyordu. İşe vardığında eşyalarını bırakıp masasına yerleşti. Semra’nın bu dalgın hali herkesin dikkatini çekmişti. Ellerini başına dayayıp derin düşüncelere daldı yine. Bu ilişkisinin farklı olacağını düşünüyordu, fakat yanılmıştı.  Semra daha önceki ilişkilerinde de aynı sorunu yaşamıştı. Her şey nasıl aynı döngüde gerçekleşir diye hayret ediyordu. İnsanlar değişiyor ama ilişkisindeki sorunlar aynı yere varıyordu. İlişkilerinin neden çok güzel başladıktan sonra zamanla kavga, gürültü ile devam ettiğini bir türlü anlay...

ZITLIKLAR

Resim
Hayatta her şey nasıl da zıddıyla var. Sıcak ile soğuk gibi, Yaz ile kış gibi, Sevinmek ve üzülmek gibi… Çünkü gerçek, zıddı varsa vardır. Gerçek olup olmadığı nasıl anlaşılır ki hayatta? Zıddına bakınca besbellidir gerçekliği. Yani sıcağın varlığı soğuk olunca anlaşılır. Doğum varsa ölüm de vardır, Zorluğun hakikati kolaylığın varlığıyla ispatlanır. Her şeyin başı ve sonu olduğu gibi… Bu nasıl bir zıtlık ki Gerçeğin de ispatı aynı zamanda. Hem birbirlerinin varlık sebebi, Kadın ve erkek gibi, Gece ve gündüz gibi, Kış ile yaz gibi, Hem de birbirlerinin yokluk nedeni… Gece gelince aydınlığın, Gündüz gelince karanlığın çekilmesi gibi. Ve insan; Sevinciyle hüznüyle, Yokluğuyla ve varlığıyla, Derdi ve dermanıyla, Problem ve çözümüyle Zıttı ile yan yana yaşarken bu hayatta Zıtlıklar, terslik gibi gelir ona. Oysa her zıtlık ispattır hayat oyununda, Gerçeğin varlığına bir delildir insana.   Peki, insan ne yapar? Kızar, küser zıddına. Düzenli olan, esnek olana, Hızlı olan, yavaş olana, Fay...

“HAYIR” DEMEK İSTİYORUM

Resim
Ayşe aceleyle yatağından kalktı, gözlüklerini takıp saate bakmaya çalıştı. O da ne? İşe gitmek için çok geç kalmıştı. Hemen hazırlanıp evden çıktı ve otobüse yetişmek için koşmaya başladı.  Ayşe’nin evi işyerine yaklaşık bir saat uzaklıktaydı. Otobüste giderken ya kitap okur ya müzik dinler ya da zihninde, geçen günlerin kritiğini yapardı. Şimdi yine yoldaydı ve dün olanların kritiğini döndürüyordu zihninde. “Orada hayır demeliydin Ayşe! Neden hemen tamam dedin sanki? Ağzından hiç mi hayır çıkamıyor senin? Bak diyeceğin şey şu ‘Hayır’ ama nerde sende o yürek?”  Ayşe’nin kendinde en sevmediği özelliği hayır diyemeyişiydi. Birisi ondan bir şey istediğinde hayır diyemez, yapmaması gereken şeyleri yaparken bulurdu kendini.  Ekip arkadaşı Zeynep bazen işe gelmiyor ve işlerini halletmesi için de sürekli Ayşe’den yardım istiyordu. İşe gelse dahi bazı işlerden kaçıyor ve Ayşe’nin hayır diyemediğini bildiği için işleri genellikle onun üzerine yıkıyordu. Ayşe bu durumun farkında ol...

MÜKEMMEL OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİN AMA…

Resim
Çamurlu kar botlarına gözleri dalmış bakıyordu. Birden daldığı düşüncelerden çıkmak için etrafına bakındı. Dikkatini başka yere çekmek için bir olay, ufak da olsa bir şey aradı. Denize baktı, sahil kenarı nasıl da boştu. Sahi milyonların yaşadığı içi simsiyah, dışı ışıl ışıl bu koca şehirde böylesine az insan pek görülmüş bir şey değildi. Gözleri dış dünyaya, aklı kendi iç dünyasına dönük öylece bankta oturmaya devam etti Beyza.  Herkesin hayatı bir şekilde ilerliyordu… Üniversite arkadaşlarının çoğu kariyerinde iyi yerlere gelmişti. Çevresindeki çoğu insan hatta küçük kardeşi bile evlenmişti. Birkaç arkadaşı cesaretini toplayıp yurt dışına taşınmıştı. Peki ya Beyza? Olduğu yerde sayıyordu ne bir eksik ne bir fazla! Belki de kapıyı vurup çıkmadan önce annesinin söylediği sözler doğruydu. - Senin hedefin yok Beyza! O yüzden uçurtma gibi sürekli oradan oraya savrulup duruyorsun. Ne istediğini bilmemenin suçunu bizlere yüklemeyi bırak artık!  Ne ağır gelmişti o sözler Beyza’ya, s...

EKSİKLİK KÖTÜ BİR ŞEY Mİ?

Resim
İnsanoğlu hayatındaki eksiklikleri hep kötü bir şey olarak algılar. Doğarken, büyürken, üniversiteye başlarken, evlenirken, bir iş sahibi olacakken… Eğer bir eksiklik olursa o süreçten keyif alamazmış gibi hisseder.  Bir bebek, daha doğmadan adına yapılan partiler, öncesinden alınan ve 3 yaşına kadar giyebileceği tüm kıyafetler, doğarken dev hastane organizasyonları ve niceleri… Bunların her birini tastamam yapmaya çalışır ve ancak bu imkanlarla daha mutlu olacağını zanneder insan.    Evlenirken her şeyini tastamam yapmak ister, hiçbir şeyi eksik bırakmak istemez. “12 kişilik misafir yemek takımı, 12 kişilik günlük yemek takımı, 12 kişilik misafir çatal-kaşık takımı, 12 kişilik günlük çatal kaşık takımı… Acaba bir tane de kahvaltı takımı mı alsak? Bir de kahvaltı çatal-bıçak takımı…” Maddeler alır başını gider. Tüm eksikleri halledersek çok mutlu olacağız diye düşünülür. Çocuk yetiştirirken doğumundan itibaren her yaşında eldeki tüm imkanlar önüne serilmek istenir. “Biz y...

UFAK BİR GÜLÜMSEME

Resim
Zerrin sabah kalktığında eşi Orhan gitmişti bile. Kendi de hazırlanıp yola çıktı. Sanki evde iki yabancı gibiydiler. Bazen birbirlerini görmedikleri bile oluyordu… Bu sabah ilk defa bu durum ona bir garip geldi. “Orhan için varlığımla yokluğum bir gibi sanki” diye düşündü. Aslında bu durum kendi için de geçerliydi.  Sahi neden biz böyle olduk?  İş hayatı, yorucu trafik, hayat pahalılığı… Bunlar mıydı sebep acaba? Arabayla dalgın dalgın kırmızı ışıkta dururken telefonu çaldı, arayan annesiydi. Sesinde bir gariplik hissetmişti. Yarı ağlayarak babasıyla küstüklerini söyledi. Babası ve annesi 45 yıllık evli, sakin, tatlı iki ihtiyar olmuşlardı. Şaşırmıştı Zerrin, küsmek mi! Hem de annemle babam… Gülümsemesini gizleyemedi ama bir yandan da çok merak etmişti. Çok iyi anlaşan huzurlu çift anne ve babası. Hiç küsme lafı duymamıştı ağızlarından. Hemen yanlarına gidip hem hayır dualarını almak ve hem de olduğunu da öğrenmek istedi Zerrin.   İşten izin istedi ve annesine doğru yol a...