Kayıtlar

değişim etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

VADİ KONAK NO:18 / Kıymet Alınmaz, Verilir - Bölüm 3

Resim
  Şebnem olanlardan sonra, yanlışlıkla perdeye takılıp düşüvermiş bir orkide dalı gibi sessizce içine çekilmişti. Onca şeyden sonra neye üzüleceğini şaşırmış, bir yandan da olabildiğince hızlı toparlanmaya çalışmaktaydı. Huzura benzeyen, adını tam da koyamadığı tatlı bir his misafir olmuştu ona bugünlerde. Tıpkı yaz akşamları ılık ılık esen rüzgar tadında bir histi bu.  Bazı sabahlar dev güneş gözlükleri arkasına saklanıp site sakinleri uyurken dışarıda biraz turluyordu.  Hem yürümek hem de yalnız kalmak ve harekette olmak iyi geliyordu. Her attığı adımda bir huzur yükleniyordu sanki. Sinan da verdiği aşırı tepkiden pişman olmaya başlamıştı. Ortağı Fuat kenara çekti bir gün:  “Kanka çok abartmadın mı artık? Şebnem Abla üstüne titriyor. Bu devirde kadınlar çok bencil. Şebnem Abla ise sen ne dersen yapmaya hazır. Kıymetini bil bak pişman olursun!  Tamam, o da abartmış ama kırk yılda bir böyle bir hata yapmış, özgüveni düşmüş demek ki. Hem kadınlar severler böyle i...

VADİ KONAK NO:18 - Bölüm 1

Resim
Zırrrr… zırrrrrr… zırrrrrr… Uzun uğraşlar sonucu telefonuna uzanmış ve alarmı kapatabilmişti. “Keşke bende '5 dakika daha anne!' diyebilseydim.” diye söylenerek yarım yamalak açtığı gözleriyle yatağından kalktı. Akşamki misafirleri de geç gidince etrafı toparlamadan hemen yatağa atmıştı kendini. Banyoya giden koridordaki döküntülere basmamaya çalışarak ilerliyordu. “320 metrekare eve üç kişi neden sığamıyoruz acaba? Hem de daha 6 yıl borcunu ödeyeceğimiz eve…” diye de homurdanıyordu bir yandan Şebnem. O arada ayağına plastik bir satranç taşı denk geldi; “Efeee! Bu filin ne işi var burada. Arayacaksın sonra! Hadi uyan artık. Servis gelecek, geç kalma yine.”  Yüzünü yıkamak için banyoya geçtiğinde ise kocasının ampulü hala değiştirmediğini fark etti. Akşamki çöp poşetinin yerde bıraktığı iz de belli belirsiz seçiliyordu dış kapının yanında. Gençliğinde çok tertipli düzenliydi. Dağınıklık ona çok yabancı bir kavramdı. Her işini de zamanında yapar, yetişirdi işlerine. Ta ki evlenip...

DEĞİŞİM Mİ DÖNÜŞÜM MÜ?

Resim
İnsanların telaşlı telaşlı koşturduğu, arabaların vızır vızır geçtiği cadde ne kadar da kalabalıktı. Tıpkı şehrin diğer caddelerinde olduğu gibi. Yetişkinlerin yüzünde hep bir yerlere yetişme telaşı vardı. İnsan bazen "Çocuk olmak ne güzel, keşke hiç büyümeseydim!" diye düşünür. Çocukken oynadığı oyunlar gelir aklına ve yüzünde oluşan acı bir tebessümle iç geçirir. "Ahh! Nerede o eski günler?" İnsanın iç geçirmesine sebep olan şey neydi? Büyümesi mi yoksa bu değişim mi? İnsan büyürken değişiyor muydu yoksa dönüşüyor mu? Bunların arasındaki fark neydi? "Haydi çocuklar, akşam oldu neredesiniz?" diye bağıran annelerimizin sesi olmasa kararan havayı bile fark etmezdik. "Ahmet hadi saklambaç oynayalım çabuk gel." diye okuldan gelir gelmez birbirimizi organize eder toplanırdık. Kim ebe olacak diye hemen saymaya başlardık. "Portakalı soydum, başucuma koydum…" "Bir, iki, üç…  Önüm arkam sağım  solum  sobe." O günleri hatırladıkça ne k...

GERİDE NE KALIR?

Resim
Selim, evlilik hazırlıkları yaptığı bir dönemdeydi. Nişanlısı Melda ile tatlı bir telaşın içindeydiler ve bu telaşın bir parçası da balayı planlarıydı. Arkadaşlarının önerileri ve sosyal medyada gördükleri pek çok seçenek arasında seçim yapmaya çalışıyorlardı. Ancak, Melda’nın balayına gitmek yerine Selim’in memleketine gitme teklifi, Selim’i hem şaşırtmış hem de duygulandırmıştı. Melda, nişanlısının köyünden sevgi ve özlemle bahsettiğini defalarca kez duymuştu. Kendisi ziraat mühendisiydi ve aklında bazı planlar vardı. Selim’in köyü, bu planlar için oldukça uygun görünüyordu. Melda’nın bu önerisi, Selim’in köye olan sevgisini ve Melda’nın kendi mesleki hedeflerini bir araya getiriyordu. Aynı zamanda bu teklif, Selim’in anılarını tazelemesi için güzel bir fırsat olacaktı. Selim’in “Çocukluğum çok güzeldi” diye başlayan pek çok hatırası vardı. Okula gitmediği zamanlarını hep köyde geçirmiş, orada birçok anısı olmuştu. Ancak dedesi ve babaannesinin vefatından sonra bir daha köye gitmemiş...

HEDEFİN İÇİN NELERDEN VAZGEÇİYORSUN?

Resim
Yılın ilk karı yağıyordu bulunduğu şehirde… İçi kıpır kıpırdı, kar böyle yağmaya devam ederse kısa zamanda her yer bembeyaz olacaktı. Saat epeyce ilerlemişti. Yatağında uykuya dalmak üzereydi. Yatıp ertesi gün odasının penceresinden bakmak için sabırsızlanıyordu. Sabah kalktığında gözlerine inanamadı, her yeri dizine kadar kar kaplamıştı. Okula giderken zorlanacağını düşünmedi bile, keyifli bir gün olacak diye gülümsedi kendi kendine. Okula giderken çam ağaçlarının üzerinde biriktirdiği karı, temizlik yaparken bir kucak dolusu yorgan taşıyan teyzesine benzetti; kurumuş çınarları gördü. Geldiğinden bu yana ne kadar değişmişlerdi. Oysa sonbaharda geldiği bu şehirde hepsi sararmış yapraklarla kaplıydı. “O zamanki görüntü de harikaydı” dedi yürümeye devam ederken. Sahi neden değişim göstermişlerdi? Kendisine soru sormuş, düşünmeye başlamıştı bile… “Ağaçlar neden yapraklarını kışın döker ki?” “Kışın hayatta kalmaları için bu gerekli miydi ki?” “Ya dökmeseydiler, o zaman ne olurdu acaba?” Ak...

DİŞLİ ÇARKLAR NASIL DÖNER?

Resim
Bir yandan kahvesini yudumlarken bir yandan da yağmurun ıslattığı camdan dışarıyı seyrediyordu Berna. Geçen zamanın da bu yağmur damlaları gibi akıp gittiğine inanamıyordu. Düşüncelere daldı, geçmişe gitti “nereden nereye” dedi kendi kendine. Daha dün ailesinin küçük yaramaz kızıydı. Henüz üniversite bitmeden evlenmiş, ne olduğunu anlamadan iki çocuklu yalnız bir anne oluvermişti.  Sahi nasıl olmuştu bütün bunlar?  Çok da değil beş yıl içinde olup bitmişti her şey. Nasıl da geçivermişti zaman Berna yakalayamadan. Her şeye hâkim olmaya çalışırken nasıl da hiçbir şeye yetişememişti.  Aslında öğrenmişti hayatta hiçbir şeyin onun kontrolünde olmadığını.  Üniversitedeyken yaşadığı sağlık sorunları bunun sadece bir örneğiydi. Tüm planlarına rağmen giremediği vizeler, sınıf tekrarı yapmasına sebep olmuştu. Eşi Hakan ile de okulda ortak aldıkları derslerde tanışmış, yakın zamanda da evlenme kararı almışlardı.  Berna her şeyi detay düşünen, kendine göre planlayan ve ona ...

NEYDİK NE OLDUK?

Resim
İnsanların telaşlı telaşlı koşturduğu, arabaların vızır vızır geçtiği cadde ne kadar da kalabalıktı. Tıpkı şehrin diğer caddelerinde olduğu gibi. Yetişkinlerin yüzünde hep bir yerlere yetişme telaşı vardı. İnsan bazen ‘Çocuk olmak ne güzel, keşke hiç büyümeseydim!’ diyor. Çocukken oynadığı oyunlar geliyor aklına ve yüzünde oluşan buruk bir tebessümle iç geçiriyor. ‘Ahh! nerede o eski günler?’ İnsanın iç geçirmesine sebep olan şey neydi? Büyümesi mi yoksa bu değişim mi? İnsan büyürken değişiyor muydu? Okuldan gelir gelmez oyuna koşardık… Kim ebe olacak diye hemen saymaya başlardık. “Portakalı soydum, başucuma koydum…” “Bir, iki, üç…  Önüm arkam sağım solum sobe. “ O günleri hatırladıkça ne kadar masum ne kadar güzel yaşamışız. Büyümek için sabırsızlandığımız o zamanlarda, yaşadığımız çocukluk günlerimizi arayacağımız aklımıza gelmezdi. Sokaktan içeri girmeyen bizlerden, evlerden sokağa inmeyen çocuklara nasıl geldik?  Neydi bu değişimin sebebi?  Çocuklar sokak oyunlarını b...