KİMSEYE ETMEM ŞİKAYET


Sıcak bir yaz günüydü... Neşeli bir şekilde evden çıkıp denize gitmek için arabaya doğru ilerliyordu Yılmaz ailesi. Herkes denize gitmenin heyecanını ve mutluluğunu yaşarken bir tek Kübra’nın yüzü gülmüyor, erken kalktıkları için söylene söylene etrafı seyrediyordu. 




Oysaki tüm kış boyunca “Yaz gelse de denize gitsek” diye dertlenen de yine kendisiydi... Annesi içinden “Bu kız çocukluğundan beri değişmedi hep mızmızdı yine mızmız...” diye geçiriyordu.

Kübra kardeşlerinden çok daha güzel ve dikkat çeken biriydi fakat doğuştan bir kalp hastalığı vardı. Hastalığından dolayı çocukluğunda üstüne çok titrenmişti. “Yeter ki ağlamasın” diye ne isterse yapılmış yine de mutlu edilememişti. Sıkılgandı, sürekli bir şeyler ister, istediği şey olmadığında çevresindekilere dünyayı dar ederdi. İstekleri gerçekleştiğinde de sonuç pek farklı olmazdı. Bir süre sonra başka şeyler talep eder, bu sefer de onlar olmadığı için şikâyet ederdi... 

Hastalığından ötürü kendisine her güzel şeyi hak gören ve ayrıcalıklı davranılması gerekildiğine inanan biri olarak büyümüştü Kübra. 

“Ne kadar şanssızım bu nasıl bir hayat, bıktım artık her şeyden” diye söylenirken radyoda dinletilerin olduğu bir kanala denk gelmişti. “Mutlu Karga ile Mutsuz Bülbül’ün hikayesi” anlatılıyordu. 

Karga ormanın en mutlu hayvanlarından biri olduğu için herkesin onunla arkadaşlık yapmak istediği; Bülbül’ün ise sürekli şikâyet ettiği için etrafındaki hayvanların nasıl da ondan uzaklaştığından bahsediliyordu.

Bir gün yalnız başına öten bülbül uzaktan karganın etrafındaki kalabalığa bakıp “Benim sesim bu kadar güzelken onca hayvan bu kargada ne buluyor anlamıyorum. Kimseyle arkadaşlık kurulmaz burada.” diye geçirdi içinden. Tam o esnada karga onun yanına gelip selam vermişti. 



K- Selam Bülbül kardeş

B- Selam

K- Seni görünce yanına gelip selam vermek istedim, nasılsın, her şey yolunda mı?

B- İyiyim, yolunda tabi, niye yolunda olmasın ki?

K- Epeydir seni izliyorum genelde yalnız takılıyorsun, yanımıza uğramıyorsun hiç…

B- Kimse benimle konuşmuyor ki, neden yanınıza geleyim? Sanki gelsem aranıza alacaksınız.

K- Peki sen bizimle sohbet etmeyi, iletişim kurmayı denedin mi hiç? Neye dayanarak böyle düşündün bülbül kardeş?

B- Çünkü herkesin arkadaşı var zaten, ben konuşsam ne değişecek?

K- Çok şey değişir.

B- Sesim güzel olmasına rağmen konuşmaya başlayınca herkes benden uzaklaşıyor.

K- Neden peki hiç düşündün mü? Konuşurken nelerden bahsediyorsun? 

B- Genelde onlar ormandaki güzelliklerden ve ne kadar mutlu olduklarından bahsederken bir süre sonra bu kadar iyimserlik beni sıkıyor ve ormandaki sorunlarla ilgili konuşmaya başlıyorum, fazla iyimserler ve bununla ilgili şikayetlerimi açıkça söylüyorum. Onlarda gidiyorlar işte.

K- Hmm şimdi anlaşıldı… Hepimizin imkanı olduğu durumlar olduğu gibi imkanlarımızın az olduğu durumlar da vardır. Fakat bu kişilerin ve durumların olumlu yanları görmeyip çevremizdekilerin sürekli eksik yanlarına odaklanıp şikayet edersek bir süre sonra bizden uzaklaşmaya başlarlar. Şikâyet iticidir çünkü ve canlılar onlarla güzel iletişim kuran, tatlı dille konuşan kişilerle arkadaşlık ederler. Benim sesim çirkin ama ormanda herkes benimle konuşmak ister çünkü güzeli fark edip aktarıyorum. Doğadaki şu muhteşem yaradılışa, nizama baksana, güzel olanı algıla ki aktarımın da güzel olsun. Sesinin güzel olması yetmez bir de güzel ifade lazım bizlere… Hem de sesin bu kadar iyiyken neden güzel şeyler söylemek yerine durumdan şikayet edip tek başına geçiriyorsun ömrünü?




Bülbül düşünmüş ve kargaya hak vermişti. Güzel sesini neden kimsenin dinlemek istemediğini şimdi anlamıştı… Çevresindekilere artık başka bir bakışla ilk adımını atacaktı…

Kübra ise bu sırada hikâyeyi şaşkınlık içinde dinliyordu. Meğer ömrü boyunca Bülbül gibi yaşamıştı... Bülbül nasıl ki sesinin güzelliğinden dolayı diğer hayvanların kendisine ayrıcalık tanıyacağını düşündüyse, Kübra’da sırf hastalığı var diye hiç mücadele etmeden etrafında birileri toplanır sanmıştı... Birisi kendisinde bulunan avantaj diğeri ise kendisinde bulunan dezavantajından ötürü nasıl da beklentiye girmiş, her şeyden şikâyet eder olmuşlardı… İşte şikâyetin kendisini ne kadar itici yaptığını o zaman anlamıştı... 

O anda karar vermişti, ömrünü bir bülbül gibi sahip olduğu ya da olamadığı imkanlardan ötürü ayrıcalık göreceğini düşünerek geçirmeyecekti... İmkanlarının ya da imkansızlıklarının esiri olmayacaktı. 

Zihninden bunları geçirirken ailesine dönüp “Size sahip olduğum için ne kadar mutlu olmam gerektiğini fark ettim, iyi ki benim ailemsiniz” deyip yola artık tebessümle bakmaya devam etmişti...  



 &

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar. 

&

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi…
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

YAHYA HAMURCU

&

 KİM KİMDİR  

İLİŞKİLERDE USTALIK

BAŞARI PSİKOLOJİSİ


Yorumlar

  1. Kaleminize sağlık..✨

    Ne güzel bir deneyim transferi..

    Doğa hep insanla konuşur, anlayabildiğimizde..:)

    Aklıma annemin anlattığı öykü geldi; kendi köylerinde bir tane eşek varmış ve hep kullandığı bir yol vardı eşeğin. O yol bozulunca yürünmez hale gelince; eşek hep o yoldan gidiyor olmasına rağmen yolunu değiştirmiş ve o yolu sonra kullanmamamış..

    Yani zamanında ona fayda veren şey zarar vermeye başladığında vazgeçebilmeyi bilmiş..😌

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan anlamak için baktığında her şey bir ders anlatıyor

      Sil
    2. Ne doğru bir strateji, fayda veren artık zarar veriyorsa kabullenip vezgeçmeyi bilmek gerek... <3

      Sil
    3. İşte hikayenin sonunda kim eşek anlamış olduk.. 😂🙈

      Sil
  2. Anlıyoruz ki; üstadın dediği gibi aynaya bak, aynada gördüğün köleyi azat et.. Ve en iyilerden ol. Güzelleşmek ve güzelleştirmek için sınav sahasına gelmedik mi?

    YanıtlaSil
  3. Hep şikayet ettikçe gözüne de onlar görünür oluyor.

    YanıtlaSil
  4. Kübra bu hayattaki avantajları ve dezavantajları öğrenmiş. Eğer algılarınız açıksa bir bülbül Bir hayvan sizin öğretmeniniz olabiliyor. İnşallah Bizim çocuklar da öğrenir.

    YanıtlaSil
  5. ''Şikayet çirkinleştirir' diye slogan yapıp asmak lazım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biçim ne kadar iyi olursa olsun içerik kötü olduktan sonra bir işe yaramıyor... Ses bülbül gibi de olsa şikayet itici kalıyor...

      Sil
  6. Şikayet etmiyor, faydalı birşey söylüyor olsak da güzel söylemediğimizde karşıda rahatsızlık uyandırabiliyor
    Dikkat etmek lazım
    Önemli bir konu

    YanıtlaSil
  7. Güzel algılayan güzel aktarır. Peki nasıl güzel gorecegiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O zaman algıladıklarımızı yöneten olacağız 👍

      Sil
  8. Hakikaten insan ne kadar da rutine döküyor bu halini... Şikayetlerinde haklı görüyor kendini ve bir süre sonra insanların çoğu zaten yanlışta diye düşünüyor... İyi de sen ne yapabilirsin bunun için? Şimdi şikayetlenince işler çözüldü mü? Hayır... Üstelik bir de insanları ittin kendinden...
    Bunu fark ettrimek için çok güzel bir yazı olmuş gerçekten. Elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  9. Ufacık bir teşekkür bile ne kadar çöm şeyi değiştiriyor…

    Ve insan en çok gördüğü kişilere teşekkür etmeyi unutuyor…

    YanıtlaSil
  10. Elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. İnsanı mutsuz eden en önemli konulardan bir tanesi şikayet. Şikayet problemin çözülmesine engel. İnsan ya şikayet ederek sürekli farklı farklı problemlerle mutsuzluk içinde debelenir, yada payına düşene razı olarak elindeki ile mutlu olur. Çocukluğuma götürdü beni karga bülbül hikayesi:)

    YanıtlaSil
  11. Hayattın verdiği dezavantaj aslında avantaj... Hayat dezavantajı çocuklarımızı geliştirsin diye verirken bazen bunu imkanlar ile dezavantaja çevirebiliyoruz.

    YanıtlaSil
  12. İçim ümit doldu okurken..
    Günümüzde insanlar çokça şikayet eder oldu... sesi de güzel olmayan bülbüller:) birlikte sızlandığı, etraftan birlikte şikayet ettiği kişilerle toplanıyorlar çünkü herkes hak verilmek, tasdik edilmek istiyor. Sosyal medyada da öyle: "dimi kanka, aynen ya", "batsın bu dünya", "bunlar var ya bunlar", "bizi hiç düşünen yok", "onlar bu dilden anlar", "içim şişti", "her şeyin çivisi çıktı", "yaşanmaz bu dünyada"...
    Ancak bu topluluktan ayrılır ayrılmaz içlerini sıkıntı basıyor.

    Demek ki huzurlu iletişim ve ilişki için bana olayların gördüğüm kadar karanlık olmadığını, sabretmenin daha iyi olacağını tavsiye eden, güzele işaret eden insanlara ihtiyacım var...en nihayetinde insan kendini iyi hissettiren kişilerle gerçek derdini ya da sevincini paylaşmak ister..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle. Bir de o insanlardan olmaya İNŞALLAH :)

      Sil
  13. İnsanın baktığı şeyde kendini görebilmesi çok kıymetli, biz de şikayet ettiğimiz konuları görüp toparlayabiliriz inşALLAH

    YanıtlaSil
  14. Bazen gerçekleri anlamamıza bir kuşun hal hareketi sebep olur. Çok basit ama etkileyicidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görmek isteyene neler neler anlatıyor

      Sil
  15. Sahip olduklarımız veya olmadıklarımız mesele kendimizi geliştirmekte güzel bir deneyim transferi oldu.

    YanıtlaSil
  16. Herşey olumlu bakma ile başlıyor sanırım. Olumsuzluk ve acı algısı yoğun olanlar olumlu tarafı görmekte zorlanıyor gibi. O zaman bu kişiler ne yapsın? Tek gözünü kapatarak bakmak gibi... biraz o olumsuz gözü kapatsın belki zamanla bu algı değişir :)

    YanıtlaSil
  17. Bakarsak doğaya, hayatımızda kullanacağımız nice yöntemleri bize gösteriyor.

    YanıtlaSil
  18. İletişimi sadece güzel konuşmak sanıyoruz ama değilmiş içerik de önemliymiş

    YanıtlaSil
  19. İnsan sahip olduklarının kıymetini anlayabilse hayat nasıl da yaşanabilir bir yere dönüşüyor...

    YanıtlaSil
  20. Bir hayvandan deneyim transferi nasil alinir

    YanıtlaSil
  21. Hayat kurallarına göre yaşayına güzel.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

ÇOK AMA AZ