Kayıtlar

şikayet etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

YENİDEN YEŞERTMENİN TAM ZAMANI

Resim
Çocukluğumun en güzel hatıraları, babaannemin dizinin dibinde toplandığımız o sıcacık anılarda saklı. İncir ağacının gölgesinde ona hayranlıkla kulak verirdik. Bazen tatlı tatlı gülümseyerek bir mani söyler, bazen de geçmişten bir hikâye anlatırdı. Ne söylese içimize işler, gözlerimizin içi gülerek dinler, hiç bitmesin isterdik. Babaannemin küçük, sedef işlemeli bir çakısı vardı. O çakı cepten çıktığında bilirdik ki bir meyve soyulup avucumuza bırakılacak ve ardından birkaç nasihat gelecekti. En çok incir zamanlarını severdim. Bahçedeki incir ağacının dallarına uzanır, elleriyle topladığı incirleri hepimize pay ederdi. “İncir meyvesi berekettir,” derdi, “Her lokmasını kıymetini bilerek ye.” Onun bu sözleri, yıllar sonra inciri neden bu kadar sevdiğimi anlamamı sağladı.  “Hayatta yerini bil, sorumluluk al, faydalı ol,” derdi. O zamanlar bunun ne kadar büyük bir öğreti olduğunu anlayamamıştım.  Aynı incir gibi… İncir, tarih boyunca bolluğun, bereketin simgesi olmuştu. Ama ona du...

KİMSEYE ETMEM ŞİKAYET

Resim
Sıcak bir yaz günüydü... Neşeli bir şekilde evden çıkıp denize gitmek için arabaya doğru ilerliyordu Yılmaz ailesi. Herkes denize gitmenin heyecanını ve mutluluğunu yaşarken bir tek Kübra’nın yüzü gülmüyor, erken kalktıkları için söylene söylene etrafı seyrediyordu.  Oysaki tüm kış boyunca “Yaz gelse de denize gitsek” diye dertlenen de yine kendisiydi... Annesi içinden “Bu kız çocukluğundan beri değişmedi hep mızmızdı yine mızmız...” diye geçiriyordu. Kübra kardeşlerinden çok daha güzel ve dikkat çeken biriydi fakat doğuştan bir kalp hastalığı vardı. Hastalığından dolayı çocukluğunda üstüne çok titrenmişti. “Yeter ki ağlamasın” diye ne isterse yapılmış yine de mutlu edilememişti. Sıkılgandı, sürekli bir şeyler ister, istediği şey olmadığında çevresindekilere dünyayı dar ederdi. İstekleri gerçekleştiğinde de sonuç pek farklı olmazdı. Bir süre sonra başka şeyler talep eder, bu sefer de onlar olmadığı için şikâyet ederdi...  Hastalığından ötürü kendisine her güzel şeyi hak gören ...

BANA KADERİMİN BİR OYUNU MU BU? - Bölüm 2

Resim
Sıla ve Ömer ilişkilerinin altıncı ayına gelmişlerdi. Günler ne çabuk geçmişti. Kafede karşılaştıkları akşam daha dün gibi hatırlarındaydı… Bu zaman içerisinde Ömer işlerini ilerletmişti. İkinci kafesini açmayı ve kafe stilinde farklılıklar yapmayı planlıyordu. Günleri eskiye nazaran daha yoğun geçiyordu. Mobilyalar, resmi işlemler, tasarımlar, düzenlemeler, eksikler…  Ömer’in gündeminde artık yeni kafe vardı. Yoğunluğu sebebiyle de Sıla ile eskisi kadar ilgilenemez olmuştu. Sıla ise bu durumdan rahatsız olmuştu. Şikayetleri de artmaya başlamıştı.  “Bugün nasılsın? Günün nasıl geçti? Yemeğini yedin mi? Ben yokken neler yaptın?” gibi soruların yerini artık; “Neden eskisi gibi değiliz? Beni artık sevmiyor musun? Gün içinde hiç mi aklına gelmiyorum? Özlemiyor musun? İnsan bir arar, hiç mi merak etmiyorsun beni, hani gelecektin?” gibi sorular almıştı.  Ömer ise; “Seni sevmez olur muyum hayatım. Tabii ki seviyorum sadece biraz zaman ver, ben de çok yoruluyorum. Yeni kafe bizi ...

AH SEVİLESİ İNSAN

Resim
Bazı insanlar vardır karanlığa ışık tutar. O azınlık olan insanlar… En zor anında yanında bitiverir. En ihtiyacın olan şeyle beraber sana doğru yürür, yüzündeki tebessümüyle… Yaşadığın olayda çoğunluk seni karamsarlığa çekerken o sana hiç bakmadığın yerden bakmanı sağlar. “Ya düşündüğün gibi değilse, neden sana zarar vermek istesin ki?” gibi… Çoğunluğun durduğu yerde onun her hayırda önden koştuğunu görürsün. Çoğunluğun ben dediği yerde onun “Sen nasılsın, iyi misin?” demesiyle içini bir sıcaklık kaplar… Çoğunluğun tıkanıp “Bu iş buradan sonra yürümez” deyip vazgeçtiği yerde, onun sahnede çabalayıp çözüm sunduğunu görürsün. Çoğunluğun mutsuz olduğu, şikayet ettiği bu hayatta onun ona verilene; teşekkürlü ve şükürlü olduğunu, hayattan keyif aldığını görürsün. En sıkıştığın, en ihtiyacın olduğu yerde “Sen işine bak, ben buraları hallederim.” cümlesiyle içine su serptiğini, omzundan yük aldığını hissedersin. Evet, evet! Çoğunluğun yük olduğu bu dönemde onun yük aldığını görürsün. Dokunduğ...

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

Resim
2024’ten uzaklaşıp 2025’e gelirken Eski bir sen(e)den yeni bir sen(e)ye giderken… Herkes kendince bir süreçten geçti. Kimi sarp bir yokuştan geçti, Kimi yaşadığı bir kıtlıktan. Kimi faydalı bir alışkanlık edindi, Kimi zararlı olan alışkanlıktan vazgeçti. Birileri bir şeyleri başardı, Birilerinin başarısı yarım kaldı. Kimi evlendi, kimi boşandı. Kimi işe başladı, kimi onlarca işi geride bıraktı. Bazısı kafasındakilere bir türlü başlayamadı, Bazısı nihayetine erdirdi, Bazısı yapılacaklara başlasa da bitiremedi. Kimi dünyaya geldi, kimi ise dünyaya veda etti… Kimi şikayet etti, kimi de şükretti. Bazısı kayıplar verdi, bazısı kaybedenleri izledi, bazısı da kaybederken kazandı. Sonuçta herkes için koca bir sene geçti. Kimi fark etti deneyim çıkardı, Kimi ise yaşadı ve geçti. Ama bazısı kazandı bazısı kaybetti. Kimdi o kaybedenler? Kimdi o kazananlar? İnsan, hayatında neyin ne olduğunu anlayamadığında aynı şeyleri yapar ama farklı sonuçlar bekler. Bir yıl bitip diğer bir yıla başlarken, insa...

DEDEM VE BEN - ZOR BALIK

Resim
Dedeciğim,  Günlerdir yaşadığım bir şey var. Nasıl anlatsam bilemiyorum…  Ama sana anlatmayacağım da kime anlatacağım değil mi? Dede, uzun zamandır okula giderken ayaklarım geri geri gidiyor. Çünkü bazı çocuklar okulda, bana ve birkaç arkadaşıma zorbalık yapıyorlar. Eşyalarımızı izinsiz alıyorlar ve bu benim malım diyerek bir daha da vermiyorlar.  Kendi kendilerine birilerine kızıyorlar, ters yapıyorlar ve yaptıklarından pişmanlık da duymuyorlar. Özellikle de sınıftaki sessiz sakin arkadaşlarımıza daha çok yapıyorlar.  Arkadaşımın suyunu içiyor sonra suyu onun üstüne döküyorlar. Bazılarımızın fiziksel özellikleriyle alay ediyorlar. Kilosuyla, boyuyla, dişleriyle, sivilceleriyle… Ödevlerini yapmayıp sınıfın çalışkanlarına zorla kendi ödevlerini yaptırıyorlar.  Güçsüz olanların daha da çok üstüne gidiyorlar. Bir keresinde kantinden yiyecek bir şeyler alan arkadaşımın önünü kesip elindekileri almışlardı. Hele kalabalık grup oldularsa havalarından yanlarına kimse ya...

İMKANLARIN FORMÜLÜ: İMKANSIZLIK

Resim
Burcu köy okullarında okumuş, okula giderken bir yandan kardeşlerine bakmış, bir yandan da ev işlerini yaparak büyümüştü. Annesi tarlada babasına yardım ediyor, hayvanlarının sütlerini sağıp, sütten yoğurtlarını yapıyordu. Bu kadar meşguliyeti olunca da üç kardeşine bakmak haliyle Burcu’ya düşüyordu. Burcu daha on yaşında evi silip süpürüyor, yemekleri hazırlıyor, bulaşıkları yıkıyor, kardeşlerini uyutuyor, onlar uyuyunca da ödevlerini yapıyordu.  Hayalleri vardı Burcu’nun; o da köy okulunda ki Necla öğretmeni gibi öğretmen olmak istiyordu. Aradan yıllar geçti, o kadar yokluğa ve imkansızlığa rağmen Burcu, okudu ve öğretmen oldu. İlk atamasında hayallerindeki gibi bir köy ilkokuluna atandı Burcu, bir süre sonra bir ilçedeki ortaokulda göreve başladı. Burada tanıştığı Salih ile evlendi. Salih de kendisi gibi imkansızlık içinde okumuş, okurken çalışmıştı. Hatta kardeşlerini de okutmak için bazı dönemler ikinci bir işte çalışması gereken zamanlar olmuştu. O kadar çok ortak yönleri var...

SEN NEYİ MERAK EDERSİN? - Bölüm 3

Resim
Merak ederek ve öğrenerek yol alır ve gelişir insan. Bu gelişme sırasında da meraklarının yönü insanın da yönünü belirler. Bu hayatın her alanında alacaklı olduğu duygusu ise insanın ileride oluşabilecek duyarsızlığının temeli. Aslında unutmak bir nimet, sınavda karşımıza çıkan soruların can sıkıcı kısımlarını zihinden atıp yolumuza devam etmek için verilen bir nimet iken, insan bunu kendine vereni unutabiliyor, sınavda olduğunu unutabiliyor.  Nimete kör olmakla başlayan bu sürecin devamı ise şikâyete, memnuniyetsizlik, bencillik, duyarsızlık ve ümitsizliğe doğru devam ediyor. “İnsan bunu nasıl yapar?” dediğimiz olayın arkasında insanı bozan bu süreç var. Hiç kimsenin bu hayatta olup bitene karşı duyarsızlığı bir günde olmuyor, her şey azdan başlıyor. Az, insanın en çok küçümsediği, görmezden geldiği şey, oysaki tüm bütünlerin başlangıç parçasıdır. Kullandığımız eşyalarımızdan bozulan olursa nasıl ki vazgeçmiyor ve tamir ettiriyorsak insanın da düzelebileceğini ve onun da bir tamir...

BENİM PROBLEMİM NE?

Resim
Sema yıllardır yaşadığı küçük şehrinden çalışmak üzere büyük bir şehre gelmişti. Sonunda hemşire olarak atanmıştı. Bir yıldır bu anı bekliyordu. Yeni iş, yeni arkadaşlar, yeni hayat, farklı bir şehir… İçi kıpır kıpırdı. Mesleğini uygulayacağı için de ayrıca heyecanlıydı. Onca zamandır emek veriyordu karşılığını almak onu mutlu edecekti. Şehre ilk geldiğinde bir pansiyonda kalıyordu fakat burası iş yerine biraz uzaktı ve işe gidip gelmesi oldukça zor oluyordu. Sonra kendisi gibi hastanede çalışan Gizem ile tanıştı… Gizem işe yakın bir yerde tek yaşıyordu ve bir ev arkadaşı arıyordu. Onunla iyi anlaşıyorlardı sonunda ev arkadaşı olmaya karar vermişlerdi.  Zaman geçtikçe evine, işine iyice alışmıştı. Fakat çalıştığı servisteki birkaç iş arkadaşıyla olan problem onu rahatsız ediyordu. Mesela ekipte onunla çalışan biri çok dağınıktı, malzemeleri kullanır ortalıkta bırakan, plansız biriydi. Sema defalarca söylese de arkadaşı daha düzenli olacağına söz vermesine rağmen iki gün geçmeden yi...

BİZİM HANIM NİYE BÖYLE?

Resim
Emekli öğretmen Bedri Amca ve eşi Neriman Teyze Muğla’nın en güzel köylerinden birinde yaşıyorlardı. Bedri amca mesleği gereği uzun yıllar Türkiye’nin birçok şehrinde görev yapmıştı. Tabi kolay değil, her tayin dönemi çoluk, çocuk evi, eşyası taşınıp durmak. Bu konuda en büyük destekçisi de eşi oluyordu.  Artık emekli olduktan sonra Muğla’ya yerleşmiş ve orada yaşamlarını sürdürüyorlardı.  Neriman Teyze insanlarla ilişki kurmayı çok severdi. Gittiği her yerde onu seven ve yalnız bırakmayan arkadaşları olurdu. Burada da yeni komşularından oldukça memnundu. Yakın bir zamanda İstanbul’dan gelecek çocuklarının haberini almışlardı. Neriman Teyze onların en sevdiği yemekleri yapmakla meşguldü. Tabi komşuları da her zamanki gibi yardıma gelmişlerdi.    Bedri Amca ise insanlarla ilişki kurmakta eşi kadar iyi değildi. Hatta bazen eşinin yeni insanlarla tanışması, her gittiği ortamda birilerinin tanıdık çıkması garibine giderdi. Yeni gittikleri şehre alışmak ve uyum lanma da z...