SEÇTİKLERİMİZLE SEÇENEKSİZ KALMAK MÜMKÜN MÜ?
Mine sabah kalkmış apar topar hazırlanıp çıkmıştı yola. Trafikte giderken elinde telefon kimi arasam diye kara kara düşünüyordu. Borç istemek için kimi arasam? Yine ay sonu ve bitmek bilmeyen borçlarla baş başaydı…
Üniversite hayatı boyunca babasının verdiği harçlığı bir türlü yetiştiremiyordu. İş hayatında da farklı değildi Mine. Maaşı ona bir türlü yetmiyordu. Biraz daha rahat ederim düşüncesiyle kredi kartı almıştı ama işler iyice sarpa sarmıştı. Son taksiti ödeyip kurtulacağım derken yeni bir borç taksiti ile kredi kartının limitini sonuna kadar dolduruyordu. Üstelik bir sürü de ekstra borç birikmişti. Her ay sonu Mine için stres demekti… Arkadaşı, annesi, ablası, babası derken herkesi arayıp destek istiyordu. Hatta bir defasında annesi sitem ettiği için ona darılmıştı. Hele ablası için “parası var ne var sanki yardımcı olsa” diye içinden söylenip duruyordu.
Ablası ise Mine’ye, çok tüketim yaptığını, harcamaları kısması gerektiğini söylüyordu. Mine her seferinde “aldıklarımın hepsi ihtiyacım” diyerek hem kendini hem de ablasını ikna etmeye çalışıyordu.
Aslına bakıldığında günümüzde herkes aynı problemin içindeydi. Alışveriş merkezleri, kafeler, restoranlar dolu ve insanlar sürekli harcama yapıp bir yandan da hayat pahalılığından şikâyet ediyorlardı.
Yeni moda olan ayakkabının numarası gelsin diye aylarca bekleyenler… Son çıkan telefon modeline yetişmeye çalışanlar… Sanki herkes aynı ayakkabıyı giymeli, aynı şeyi kullanmalı, aynı şeyi yemeliydi… Sürekli önümüze sunulan algılar ile bunların gerçekten bir ihtiyaç olduğunu düşünen bir topluluk meydana gelmişti…
Mine’nin her ay yaşadığı bu sorun, aslında günümüzde birçok insanın yaşadığı problemdi. Bu sonu olmayan kısır bir döngüydü sanki… Sebebi ise başkalarında veya sosyal medya da gördüğümüz şeylerin bizim de ihtiyacımız olduğuna inanmamız ile başlıyordu. Her şey o kadar ulaşılabilir insan neden elde etmesin ki? Kredi kartına taksitler, Kampanyalı indirimler, evlere teslim hizmetler, oturduğun yerden seçenekler… İnsanın tükettikçe tüketesi geliyordu. Tüketimini kendi karşılayamadıkça da başkalarından beklentisi oluşuyordu.
İnsanın kendine sürekli hatırlatması gereken soru şuydu belki de “gerçekten bu aldıklarım benim ihtiyacım mı yoksa sadece istiyor muyum?” İnsanın bir şeyleri fark etmesi için bazen soru sorması gerekir... İstediğimize sahip çıkalım derken fark etmeden ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hale sokuyoruz kendimizi.
Peki gerçekte ihtiyaç neydi? İnsan istekleri ve ihtiyacını karıştırdığı zaman ne hale geliyordu?
Yeme, içme, giyinme, barınma evet insanın ihtiyacı fakat bunların marka olması, bunun için de insanın kendini seçeneksiz bırakması doğru muydu? “Onu almazsam olmaz”, “Bu kampanyayı da kaçırırsam bir daha bulamam”, “Nasıl olsa indirimde bulmuşken almalıyım”, “Kaçmaz fırsat bu, hemen almalıyım”...
Seçenekler ve seçme hakkı bizim elimizdeyken nasıl kendimizi bu kadar seçeneksiz bırakır olmuştuk?
İnsan seçeneksiz kaldığı yerde seçim yapabilir miydi? Ya da mutlu olabilir miydi?
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
MÜMKÜNNNNNN nerden bildiğimi sormayın
YanıtlaSilTükettikçe Tüketmeyi değil Ürettikçe Üretmeyi seçenlerden olalım inşALLAH :)
YanıtlaSilAminnnn:)
Silİnsanın o alışverişi yaparken kendine sorması gereken soru buna gerçekten ihtiyacım var mı ?
YanıtlaSilÖncesinde ihtiyaçları planlamak da faydalı olur evet :)
Silİnsanı mutlu eden tüketimleri mi? Bu sandığımızın aksine, hiç bir zaman gerçek olmadı.
YanıtlaSilİnsan seçeneksiz kaldığı yerde secim yapabilir miydi?
YanıtlaSilAldıkça, isteklerimizi doyurmaya çalıştıkça doyumsuzlaşıyoruz.
YanıtlaSilYazının devamı varmış gibi okumak istedim öyle bir ihtiyaç var bizde
YanıtlaSilSeçim bizim elimizde. İstek mi ihtiyaç mı? Bir liste yaparak işe başlayabiliriz belki de
YanıtlaSilİhtiyaç mi? istek mi? Her alış verişte ilk soracağımız soru kendimize.
YanıtlaSilİnsan yaklaşma yasası ile kendini seçeneksiz bırakıyor aslında. Mesele o alana yaklaşmamaktı, zihnimizi tüketimle yormamaktı... o kısma girdikten sonra iradeyi zorlama mücadelesini insan çoğu zaman kaybediyor malesef...
YanıtlaSilKendimize önce istek mi ihtiyaç mı diye soracağız ama egomuz ihtiyaç ihtiyaç diye bağıracak. İşte o sese çok dikkat etmeli😊
YanıtlaSilÖncesinde bu kadar tüketim yapacak imkanımız yoktu ama şimdi bu kadar imkanın içinde tüketime boğulduk… O zaman buna sınır koymanın bir yolu olmalı.. Bu da istek ve ihtiyaçlarımızı ayırt etmeye başlamakla olabilir…
YanıtlaSilGüncel yaşantıyı aktaran ve ihtiyaç gideren bir yazı olmuş :) teşekkürler...
YanıtlaSilÇünkü tükettikçe doymuyoruz. Mesela doyum becerisini geliştirmek… Peki bunu nasıl yaparız?
YanıtlaSilDoğru
YanıtlaSilHer maddi kuşaktan insan da aynı durum. Kimi arana değiştirir, kimi mutfak, züccaciye. Hele yıl sonunda otomobil alma veya değiştirme trendini (!) hiç anlamış değilim.
YanıtlaSilİnsan hedefsiz kalınca çoğu zaman empoze ile yaşamaya mahkum oluyor.
YanıtlaSilİstek mi ihtiyaç mı? Hayatımızın en kilit soruları. İnsan isteklerini doyurmaya çalıştıkça mutlu olamıyor malesef.
YanıtlaSilHarika! Zamanımızın büyük bir sorunu ve insanların çoğu bu durumda malesef... bağımlılık dediğimizde sadece zehirli maddeler geliyor aklımıza oysa ne kadar geniş bir alan ve ne kadar kolay düşülebilecek bir tuzak... Gerçekten seçenek gücüne sahip olabilmek, hayır ya da sonra diyebilmek ne büyük özgürlük...
YanıtlaSil