İMKANLARIN FORMÜLÜ: İMKANSIZLIK
Burcu köy okullarında okumuş, okula giderken bir yandan kardeşlerine bakmış, bir yandan da ev işlerini yaparak büyümüştü. Annesi tarlada babasına yardım ediyor, hayvanlarının sütlerini sağıp, sütten yoğurtlarını yapıyordu. Bu kadar meşguliyeti olunca da üç kardeşine bakmak haliyle Burcu’ya düşüyordu. Burcu daha on yaşında evi silip süpürüyor, yemekleri hazırlıyor, bulaşıkları yıkıyor, kardeşlerini uyutuyor, onlar uyuyunca da ödevlerini yapıyordu.
Hayalleri vardı Burcu’nun; o da köy okulunda ki Necla öğretmeni gibi öğretmen olmak istiyordu. Aradan yıllar geçti, o kadar yokluğa ve imkansızlığa rağmen Burcu, okudu ve öğretmen oldu.
İlk atamasında hayallerindeki gibi bir köy ilkokuluna atandı Burcu, bir süre sonra bir ilçedeki ortaokulda göreve başladı. Burada tanıştığı Salih ile evlendi. Salih de kendisi gibi imkansızlık içinde okumuş, okurken çalışmıştı. Hatta kardeşlerini de okutmak için bazı dönemler ikinci bir işte çalışması gereken zamanlar olmuştu. O kadar çok ortak yönleri vardı ki… İkisi de ufak şeylerden mutlu olabiliyorlardı, başkalarından beklentileri düşüktü, erken saatte güne başlamak onlara huzur veriyordu.
Salih tüm esnaflardan önce dükkanını açar, Burcu tüm öğretmenlerden önce okulda olurdu. Bu sırada bir de oğulları olmuştu… İsmini Mustafa koydular. Yıllar hızla akıp gidiyordu. Geçen yıllar neleri değiştirmişti? Burcu son zamanlarda sık sık bunu düşünür olmuştu.
Hem Mustafa’ya hem de okulda dersine girdiği öğrencilerine bakıyordu. Gözlemliyor ama okumaya karşı bu kadar hevessiz olmalarına bir türlü anlam veremiyordu. Hiçbir şeyden mutlu olmayan, üstüne üstlük her şeyden memnuniyetsiz ve sürekli şikayet eden çocuklar. Her türlü oyuncakları, kalemleri, simli defterleri, çizgi film kahramanlı kıyafetleri, ışıklı ayakkabıları ile çantasını bile taşımak istemeyen çocuklar. Okula zorla giden, evde hiçbir şeye el sürmeyen, çalışmaktan kaçınan çocuklar. Burcu anlamak ve çözüm üretmek istiyordu. Çocuklar yaşama karşı neden bu kadar iştahsızlardı?
Kendi çocukluğunu düşündü; topraktan kap, ağaç yapraklarını minik minik koparıp oyundan yemek yaparlardı. Akşam oldu mu sokak lambasının altında buluşur tüm çocuklar masal anlatır, şarkı söylerlerdi. Ev işlerinde sorumluluk alırdı. İmkanları yoktu, onların imkanı imkansızlıklarıydı. Topraktan tencere yaparken oyuncak tenceresi olsa çok mutlu olacağını düşünürdü. Veliler de aynısını düşünüyor olacak ki hepsi çocuğuna elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. “Biz oynayamadık onlar oynasınlar, bize alınmadı onlara alalım. Biz rahat edemedik onlar etsinler” derken çok rahat ama bir türlü doymayan çocuklar ile karşı karşıya kalmışlardı. Burcu bu düşüncelerini eşi Salih’le paylaşmak istiyordu.
“Salih, biz imkansızlıklar içinde mücadele ede ede bu yerlere geldik. Şimdi çocuklarımıza her türlü imkanı sunmaya çalışıyoruz. Çalışıyoruz da bu kadar imkana rağmen neden okumuyorlar, neden bu kadar mutsuzlar?”
“Belki de bizi mutlu yapan imkansızlıklarımızdı Burcu” dedi Salih.
İnsan yaşamın içinde öyle oluyordu ki, yeniliklere, değişimlere hemen uyumlanabiliyordu. Normal olmayan bazı şeyler normalleşiyordu. Salih ve Burcu’nun kendileri ile ilgili hatırladıkları mutlu çocukluk anılarının sebeplerini şimdi ne olmuştu da kendi çocukları üzerinde uygulayamadılar.
Sohbetleri Mustafa’nın oyuncağını birden yere atıp bağırarak ağlamasıyla yarıda kaldı. Ama Burcu bu soruna bir çözüm bulmaya kararlıydı…
Sahi imkansızlıklar insanın en önemli imkanı olabilir miydi?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi…
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Bugün bir arkadaşım bunu söyledi. “Biz özel okulda değil devlet okulunda okuduk. İmkansızlık çözüm üretmeyi gerektirir. İmkansa becerinin katilidir”
YanıtlaSilNe güzel fark etmiş. Çözüm hep zıttında. Çözümü imkana sahip olmak sandığımız için yanılıyoruz.
SilBizim bahanemiz neydi? Şartlar mükemmel olsaydı üniversite sınavında daha iyi yapardım mı? Ya da şöyle olsaydı böyle olsaydı... İmkanlarımız daha fazla olsaydı daha iyi olacağını düşündüğümüz her şeyi düşündürdü bana bu yazı. Oyuncağımız olmadığı için oynamayı biliyorduk... İnsan imkanların eline ayağına dolanabileceğinden habersiz ne acı...
YanıtlaSilİnsan imkansızlıklar içinde yetişir, olgunlaşır. İmkanlar insanı kurutur, yerinde saydırır.
YanıtlaSilKaleminize sağlık..
YanıtlaSilSürekli olarak doyurduğumuz ve acıkmasına müsade etmediğimiz çocuk neden mutfağa girme merakı olsun ki??
tokluğunu bu kadar yaşadığı şeyin kıymetini nasıl bilebilsin ki?
Oysa bezden yaptığımız bebeklerimizi kıymetli yapan şey bizim ona çok kolay ulaşamıyor oluşumuz değil miydi? 😊
Günümüzün sorunu imkanla mutlu olacağını sanmak, hayattaki en büyük yanılgı. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilİmkansızlık hem imkan hem de keyif bazen fark edemesek de
YanıtlaSilEllerinize sağlık çok güzel ve akıcı bir yazı olmuş. Yanlış yerde verilen imkanlar insanların hayatını imkansız hale getirebiliyor… 💐
YanıtlaSilİnsan çok doyduğunda nasıl da hareketsiz kalıyor 🤷🏻♀️
YanıtlaSilGençlerimizin, neslimizin çıkmazı bu durum.. kaleminize sağlık 🌿
YanıtlaSilAnlatmaya doyamadığımız en güzel anılarımız zorluk yaşadığımız o zorluğun içinde eğlendiğimiz zamanlar. Böyle olmasına rağmen daha çok imkanla mutlu olacağımızı zannediyoruz. Elinize sağlık çok keyifli ve düşündürücü bir yazı olmuş 🌷
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık çok faydalı güzel yazılar paylaşıyorsunuz. Bilinç açıcı güzel paylaşımlarınız var. Allah razı olsun
YanıtlaSil👏🏼🌸💚
YanıtlaSilHer imkan insana iyi gelmeyebilir gibi…
YanıtlaSilBazen imkansız kalmak, çırpınmak insana iyi geliyor..
Telefonu olmayan çocuğum kardeşiyle konuşması gibi…
İki kardeşin tek bisikleti olduğu için birbiriyle iyi geçinmesi gibi..
İnsana ihtiyacından fazla verilen her imkan insanı mağrifetsizleştirip kabalaştırıyor..
Benim de bu konuda şahitliğim var. Çocuklar erken yaşta orta yol bulmayı, empati yapmayı öğreniyor bir bisikleti kullanabilmek için
SilBasit görünen bu kadar bir şey insanı yetiştirebiliyor
Evet çok küçük görünüyor dimi. İnsan denemeden önce burdan oraya varır mı diyor.. 😊
Sil👏👏🌺
YanıtlaSil""Geçmişinize bir bakın... en keyif aldığınız zamanların en az imkanlara sahip olduğunuz zamanlar olduğunu göreceksiniz"" demişti bir hocamız. İnanamamıştım. Sonra geçmişimi çocukluğumu bir taradım. Gerçekten en keyif aldığım zamanlar o imkansızlıklar içerisinde ürettiğimiz oyunlarmış...🤍
YanıtlaSilBir ara işten ayrılmıştım. İşten ayrıldığımda daha çok vaktim olacak ders çalışacağım diye düşünüyordum. Ama hiçbir şeye vakit yetiştirememeye başladım. Sonra tekrar işe girdim. Bu sefer hem okulu hem işi bir arada yürütmeyi becerebildim. Yani zamanım yok dediğinde ve ilave zaman yaratmaya calistigimda aslında imkan arttırmış oldum. Ama hiçbir işime yaramadı 😂
YanıtlaSilOlmayınca olmuyor :)
Silİmkanlara sahip olmanın yoludur belki imkansızlıklar
YanıtlaSilİmkanlara şükretmek imkansızlıklara sahip olmaktandır kim bilir
Pek çok imkan önüne sürülen çocuk, marifetsizce büyümüş oluyor.
YanıtlaSilBu donemin cocuklarinin en buyuk problemi "yasama kadar istahsizlık" tam olarak bu...
YanıtlaSilTeşhis tamam,tedavi belli ama uygulamaya cesaret edemeyen aileler🫤
Kaleminize sağlık... Farkındalık oluşturması ümidiyle...
YanıtlaSilMalesef imkanın imkansızlaştırması ve marifetsizleştirmesi.. Kaleminize sağlık..
YanıtlaSil"İmkansızlıklar en büyük imkan" ne kadar da büyük stratejiler barındıran bir cümle..o zaman anlıyor insan marifet nasıl dizayn olur, olgunluk nasıl olur, derin su nasıl olunur..
YanıtlaSilİmkansız olmak insanın imkan elde etmesi için motivasyonunu diri tutmasını sağlar. Ne mutlu elde ettiği her imkanı daha hayırlı bir imkan için dönüştürebilenlere..
YanıtlaSilNe yazık ki çocuğun hayatındaki o doyumsuzluk derslerine karşı bile bir iştahsızlık oluşturabiliyor… Eli kolu kalkası gelmiyor, çünkü o çocuktan hareket alınıyor…
YanıtlaSilŞimdiki çocukların imkanlarını düşünüyorum da
YanıtlaSilTablette oynayabilmek için yalvaran izin aldıktan 5 dk sonra sıkılıp bilgisayar için izin koparmaya çalışan çocuklar görüyorum
YanıtlaSilMalesef... Ama butun arkadaslarinin tableti, telefonu var seklinde otomatik bir itiraz geliyor buna karsi...eskilerin hoṣ bir tabiri vardi, "herkes camdan atlasa sen de mi atlayacaksin?!"
SilArtik playstation bile nispeten masum kaldi gibi...
Cocukken ogleden sonralari can sikintisindan, kupon biriktirip aldigimiz ansiklopedileri rastgele acip karakalemle bethoven, mozart, shubert cizdigimi hatirliyorum baka baka:))
Can sikintisi olmadan yeteneklerini bile kesfedemez, kendine ait bir dusunce uretemez insan..
👍
YanıtlaSilTam da bu konulari dusunurken bu yazi tekrar cikti karsima.. Gunumuzun en buyuk problemlerinden biri doyumsuz ve amacsiz, hedefsiz cocuklar, gencler.. Enflasyondan, issizlikten hatta iklim kaymalarindan daha buyuk bir sorun.. cok sukur ki dogru yontemler ve bilincli ebeveynler ile cozulebilecek bir konu.. iyi ki gundeme getirdiniz, elinize saglik.. yazinin 2. Bolumu yayinlanmis, simdi ona bakayim:)
YanıtlaSil