SONUNDA UYUZ OLDUM HADİ HAYIRLISI!…
Sabaha kadar kaşınıp durmuştum. Önce tatlı tatlı bir kaşıntıyla başladı her şey. Kol, bacak, sırt derken, el ve ayak parmaklarıma kadar kaşınmayan yerim kalmamıştı. Artık canım yanmaya başlamıştı ve acayip huzursuz ve gergin olmuştum…
Neydi bu baş belası? Bir an önce kurtulmak istiyordum. Sabahı zor etmiştim ve ilk işim bir doktora gitmek olmuştu.
Doktor;
- Son zamanlarda yaşadığınız olağan dışı bir gerginlik, üzüntü durumu var mı? Sizi strese sokacak bir şey. Somatizasyon olabilir!
- Nasıl yani, somatizasyon da nedir?
Anlamını bilmediğim şey daha da tedirgin etmişti beni. Latince isim kullanmasalar olmuyordu sanki. Ne olurdu bunları anlayacağımız dilde açıklasalardı bizlere!
Doktor;
- Psikolojik olarak yaşanan stresin, başa çıkılamayan duyguların, fiziksel bedene yansıyan semptomları.
- Hımmmm…. Hiç sorulur mu? Tabi ki var. Stres benim göbek adım.
Evliliğimin ikinci yılından itibaren, yaklaşık üç yıldır stressiz bir günüm var mıydı acaba?
O kadar da aşıktım ki gözüm Cenk’ten başka hiç kimseyi görmüyordu evlendiğimde. Ama şu an düşünüyorum da Cenk kadar gıcık bir adam olamazdı bu dünyada.
Peki, mutlu olmak için evlendiğim kişi, ne oldu da şimdi mutsuzluğumun baş tacı oluvermişti? Sahi, tüm bu olanlar birdenbire mi oldu? İşin bu noktalara geleceğini belli eden işaretler hiç mi yoktu hayatımızda?
Aslında Cenk ailenin tek çocuğuydu. İyi okullarda eğitim almıştı ve babasının şirketinde çalışıyordu. Tanıştığımızdan beri çok kolay para harcayan ve hiç para tutmayan biriydi. En lüks kıyafetleri giyer, şık restoranlarda takılırdı. Her başı sıkıştığında arkasında babası vardı. Ne olduysa her şey Cenk’in babasının vefatıyla başlamıştı…
Cenk babasının şirketi olduğu için rahat rahat bir yerlere gelmiş, aslında babasının emeklerinin tadını o çıkarmıştı. Şirketin işleyişini de pek bilmezdi. İşlere hâkim olamayınca işler kötüye gitmiş, şirket batmanın eşiğine gelmişti. Cenk ise ne yapacağını bilmiyordu. Üstelik bir de kumar ve alkole başlamıştı. Bir şeyleri kurtarmaya çalışayım derken daha da batıran bir adam haline gelmişti. Bu durum artık beni de rahatsız ediyordu.
Doğada her şey belli kurallar içinde gerçekleşiyordu. Kuralı olmayan bir işleyiş yoktu. Akşam günün kararması, gündüz aydınlanması gibi…İlişkilerinde kuralları vardır onları bildiğimizde işaretleri görebiliyorduk aslında.
İnsan, emek vermediği şeye sahip çıkamıyordu.
Demek ki insan ancak emeği olan şeyde marifetlenebiliyordu. Bir konuda emeği olmadığında, yapılması gerekenleri yapmadığında başarı elde edemez oluyordu. Cenk de hem işler konusunda hem de tüm hayatında hep babasına güvenmişti. Kendi emeği ile ortaya koyduğu bir marifeti olmamıştı. Emek vermeden sahip olduğu şeyler ileride zorlanacağının işaretiydi aslında.
Bu ilişkiler için de böyleydi. İlişkimizde de Cenk çok emek harcamıyordu. Onun isteklerine göre yön verilen bir ilişki olmuştu bizimki ve hep alttan alan taraf olmuştum ben. Bunda benim de hatam vardı belki…
Tüm bu düşünceler kafamda dönüp dururken doktorun, ‘Kaşınan yerlere bakılacak olursa bu şey olabilir…’ demesiyle irkildim.
Uyuz olmuşum!
Halbuki, ben sadece Cenk’ e uyuz oluyordum.
Bu aralar çok yaygın ve bulaşıcıymış meğer. Temizliğe dikkat edilmeliymiş. Tüm giyilen giysiler yüksek derecede yıkanmalıymış. Temasım olan kişilerin de tedavisi gerekliymiş.
Hadi uyuza ilaçlarla çözüm bulduk. Peki ya ilişkimize?
Her ilişki emek istiyordu ve ancak o zaman güçleniyordu ilişkiler.
O zaman ilişkimizi nasıl güçlendirebilirdik?
İlişkileri dengeye getirebilmenin bir yolu, bir ilacı var mıydı?
İnsanın iç dinamiklerini, zayıf yönlerini toparlamanın bir yolu var mıydı?
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
YAHYA HAMURCU
İnsan emek vermediği şeye sahip de çıkamıyor, çok güzeldi... Bir süre sonra da uyuz olmalar başlıyor
YanıtlaSilHazımsızlık emeksiz çiğnemeden yemek yemekten kaynaklanıyor gibi :)
SilBir konuda marifetli olmak istiyorsak emek vermeliyiz, çok güzel bir yazı olmuş 🌷
YanıtlaSilİlişkiye emek vermek ne kadar kıymetli… kaleminize sağlık
YanıtlaSilPrens ve Prenses gibi büyütülen çocuklar, ne isterse yesin, yemesin, istemiyorsa yapmasın diye büyütülen çocuklar; ileride karın ağrısı da olur, uyuz da yapar.
YanıtlaSilHaklı :) İlişkilerdeki uyuz olmalarımızı da çözeriz umarım :)
YanıtlaSil🤲🤲
Silİnsan çevresindeki herkes değişse her şeyin düzeleceğini düşünüyor. Oysaki biz değişmediğimizde dünyanın neresine gitsek de ne kadar farklı insanlarla tanışsak da aynı sorunlar yine bizi buluyor. O yüzden değişim bizde başlıyor sanırım...
YanıtlaSilBakış açımızı değiştirmekle başlayacak değişim…
SilEmek olmadan ilişki olmaz. Ne çocukla ne eşle ne akrabayla ne de arkadaşlarla
YanıtlaSilVerilen her emek göreceğimiz değerin, verilmeyen her emek de göreceğimiz nankörlüğün işareti olabilir mi o zaman?
SilKişi ilişkileri için kendini ve çevresini daha iyi tanımalı diye anlıyorum. Problemi böylece daha net görür 🌸🌿
YanıtlaSilAkıcı ve güzel bağlantılar kurarak ilerleyen bir örgüsü var ama arada ders çıkarma deneyimi bize birakmama sıkıcı olabiliyor
YanıtlaSilEvet her şeye dengeyle başlayıp sonradan dengeyi kaçırdık galiba Dengeye gelmenin bir yolu olmalı, nerelerde dengeyi kaçırdık..?
YanıtlaSilKeşke bilebilse o kaçan yerleri bulup geri dönmenin hazzına varsa insan.
Silİlişkileri guclendirmenin yolu bedelden emekten geçiyor insan bedel odedigine kiymet veriliyor.
YanıtlaSilEmeğinize saglik
İlişki yasalarını bilmediğimizde, neyi nasıl yapacağını bilmeyen insan, aşırı baskı ve stres ile ilişkisini, ilişkilerini yönetemediğinde, ne hisseder?
YanıtlaSilBilgi şart! İlişki yasalarını bilmek gerek!
“Hiç bilenle, bilmeyen bir olur mu?”
😉
Sağlıklı ilişki için; ilişki yasalarını bilmek ve uygulamak önemli!
YanıtlaSilHayat bedel ve karşılığı üzerine kurulu!
Bilmeyince, insan doğal olarak uyuzluk olsun diye böyle davranıyor zannedebiliyor karşısındaki!
Gelecek neslin iyiliği bugün değer bilen, baskıya dayanıklı kişiler yetiştirmekten geçiyor..Burada iş ebeveynlere düşüyor sanırım..
YanıtlaSilEmeğinize sağlık.
Bir ilişkinin kötüye veya iyiye gideceğini bizlere aslında önceden gösteriliyor. insan eğer o ilişkinin gidişatındaki işaretleri yakalayabilirse bunu anlayabilir. Ancak bu işaret okumasını bilmiyorsa veya yapamıyorsa o zaman sadece bu olayın izleri onu kötü etkileyebilir.
YanıtlaSilAslında herseyin bir çözümü vardı hayatta..Her şeyin bir işleyişi vardı.. iliskilerde ustalık eğitimiyle öğrendim hepsini. Ve bir oh çektim :) iyiki varmış:) kaleminize sağlık
YanıtlaSilHayatımızda olan kardeş, anne, evlat gibi kişileri seçemiyoruz ama onun dışındaki kişiler hayatımıza alırken iyi seçim yapmak gerekiyor. Mutlaka iletişim sürecinde verdikleri işaretler olacaktır olumlu yönde de olumsuz yönde de...
YanıtlaSilÇağımızın hastalığı; bireysellik adı altındaki bedelsizlik…
YanıtlaSilNe kadar akıcı bir yazı olmuş, okurken ben bile uyuz oldum 😅
YanıtlaSilOlmaz mııııı elbette var çok şükür ☺️🌺
YanıtlaSilHayattaki dengeyi bozunca vücut dengesini de bozuyoruz farkında olmadan. Sağlıklı ilişkiler kurabilen lerden olabilmek temennisi ile :)
YanıtlaSilUyuz olduğum tipler geldi aklıma :-) Emek vermeyenlere uyuz oluyor olabilir miyiz?
YanıtlaSilUyuz olduklarımı düşündün de ucuca eklesem burdan köye yol olur.
YanıtlaSil🌱🤍tebrikler
YanıtlaSilSoyutta çözemediğimiz ilişki yasaları, somut bedene de bir şekilde yansıyor demek ki! Bilgi şart!
YanıtlaSilGıcık olmadan bir evlilik nasıl yaşanır? Bunun kuralları, ne yaparsam ne oluru bize ifade eden yasaları olmalı ki… insan bir ilişki nasıl dengede yaşanırı bilsin!
SilÖyleyse, “ İlişkide Ustalık Semineri” ne ihtiyacı olan herkes gitmeli🌻
Hayatamızın, ilişkilerimizin orta noktasına dokunmuş bu yazı, emeğinize sağlık…
YanıtlaSilBen sadece Cenk’e uyuz oluyordum :D keyifli bir yazı olmuş
YanıtlaSil