ANNE OLMAK
Ada’yı evliliğinin sekizinci yılında ancak kucağına alabilmişti Selin. O kadar çok bekledi ki bu anı duygularını tarif edemiyordu. Yıllarca başkalarının çocuğuna annelik yapmıştı. Nasıl anne olunur iyi biliyordu. Geçmişi gözünün önünden geçerken artık kucağında kendi yavrusu vardı. Hayali gerçek olmuştu.
Zaman hızlıca akıp geçmişti, Selin’in geç bulduğu yavrusuna karşı emeği, bedeli de tüm hızıyla devam ediyordu. İlgi her bir tarafına dağılmıştı kızının, okul çantasındaki beslenmesinden evdeki çorabına kadar. Artık kızı Ada’da kocaman olmuştu. Ama annesi yine onun etrafında pervaneydi. Ada da bu durumdan memnundu. Öyle ya kim memnunun olmazdı ki rahatı yerindeydi. Yatağını toplamaz, kıyafetlerinin temizliği, ütüsünü düşünmez, masa hazır olduğunda hemen yemeğe oturur.
Bazen yemeğin hazır olmadığı günlerde olurdu. Ev hali çarşısı, pazarı, temizliği derken gecikmeler illaki arada olur insan hayatında. Ancak Ada eve geldiğinde “Of anne ya! Ne yiyeceğim ben şimdi!” demesi ona düşkün anne için panik olma sebebi diyebiliriz.
Ada ev işlerinde de hiç yardım etmezdi. Yemeği yedikten sonra telefonu eline alır odasına geçerdi. Artık üniversiteye gidecekti. Annesi nasıl ayrılacağını, kızını nasıl başka bir şehre yollayacağını düşünüp üzülürdü. Hatta onun için şehir değiştirmeyi bile düşündü. Planlar yaptı kendince.
“Sen üniversiteyi kazanınca şöyle üç odalı bir ev tutarız, babanla ben de geliriz. Hem rahat ederiz hem de beraber oluruz. Senin de ödevlerin olur, sana çalışma odası yaparız bir odayı da. Her şey çok güzel olacak Adacığım, güzel kızım benim.”
Ada duydukları karşısında sessiz kalıyordu. Selin, kızına her yaklaştığında o daha da uzaklaşıyor ve sık sık annesine sesini yükseltiyordu. Sorulara kısa cevaplar veriyor bazen dinlemek dahi istemiyordu. Selin bu durumdan rahatsız olsa da nedenini anlayamıyordu. Hatta çok üzüldüğü zamanlar sessizce ağlıyordu bazen. Nasıl olurdu ki bu? Bu zamana kadar onun için her şeyi yapmıştı. Bebekler gibi bakmış, bir dediğini iki etmemişti. Hep mutlu olsun, üzülmesin, eksiklik hissetmesin diye elinden geleni ardına koymamıştı. Annesinin babasının Selin’e veremedikleri imkanları şimdi o tüm şartlarını zorlayarak kızına sunuyordu. Bunun neresi yanlıştı ki?
Peki nasıl oluyordu da böyle bir karşılık görüyordu?
İnsanoğlu bazen yanılır ve yanıldığını fark edemez. İyilik adı altında yapılan yanlış davranışlar…
Selin’in merhamet duygusu evladı için tavizlere dönmüştü adeta.
İnsanlara her istediğini verdiğimiz de onların yerine getirmesi gereken görev ve sorumlulukları biz yaptığımızda iyilikte bulunduğumuzu düşünürüz. Ama hayatın birtakım kuralları, insana çizilmiş sınırları var. Ve insan o sınırı aştığında olumsuz geri bildirim alır hayattan.
Bu bazen eşinden…
Bazen çocuğundan...
Bazen komşusundan…
Selin bazen çıkmazlarda buluyordu kendini, nasıl bir yol izlemeliydi?
Kendi marifetliydi de Ada kendine iyi gelecek marifetleri nasıl oluşturacaktı?
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
YAHYA HAMURCU
Sevdiklerimize her istediğini vererek iyilik yaptığımızı düşünürüz, oysa onları çözümsüz, becerisiz bırakıyoruz.
YanıtlaSilBazen,
YanıtlaSilsevdiklerimize düşkünlüğümüzün dozunu ayarlayamayınca...bir de bakıyoruz iyilik zannederken taviz vermişiz..
Sınırları unutmamak adına güzel bir hatırlatma yazısı..Elinize sağlık.♡
Çocuğunu yetiştiren anne onu çok sever ama bazen zalim ve acımasız gibi görünür…
YanıtlaSilHiç bir şey göründüğü gibi değil
Hayattaki rollerimizin hakkını verdiğimiz de dönüşüm başlar ✨
YanıtlaSilKaleminize, yüreğinize sağlık…🌹
YanıtlaSilSadece Ada’nın annesi değil, çoğumuzun düştüğü bir yanılgı..
Ne kadar imkan o kadar iyi sanıyoruz oysaki her imkan insanı mağrifetsizleştirir ve nankörleştirir. Sonra da insanlar ne kadar nankör deriz. Yani iyilik adı altında aslında sevdiklerimize bazen en büyük zararı biz veririz aslında..
Oysa hayat bize o çocuğu bize yetiştirebilelim diye veriyor. Onu bozalım, hayatın içinde zayıf bırakalım, güçsüzleştirelim diye değil..
Ya ihtiyacımız olan şey bizi harekete geçirecek olan şey birazcık eksiklikse aslında?
Hiçbir şeyini eksik etmedik, niye bize böyle davranıyor derler. Peki çözüm nasıl olacak, merakla bekleyelim… 🌼
YanıtlaSilİnsan ilişkilerinde denge o kadar kıymetli bir şey ki; tutturamayınca ne ilişkilerden ne hayattan keyif alamaz hale geliniyor.
YanıtlaSilAnne, Ada nın her yapabileceğini yaptıkça, O’na iyilik mi kötülük mü ediyor? Marifetlendiriyor mu yoksa Ada’nın yapabilme, başarabilme potansiyelini elinden alıyor?
YanıtlaSilKarşımızdakinin marifetsizliğinden bize de pay var… sürekli arka toparlamak istemiyorsak… O zaman çocuğumuzun arkasını toplamasını öğretsek nasıl olur?
""İnsanoğlu bazen yanılır ve yanıldığını fark edemez.""
YanıtlaSilÜstelik insanoğlu çok "emin" yanılır :)))
Karşı tarafa iyilik olsun diye yaptıklarımızı tekrar gözden geçirmemiz gereken düşündürücü bir yazı olmuş, kaleminize sağlık
YanıtlaSilBazen iyilik sandığımız şeyler o kişiyi marifetsizleştirirken kötü bulduğumuz şeyler ise kişiyi geliştiren bir şey olabilir.
YanıtlaSilİnsan yetiştirmenin bir parçası da sanki , evladın, çalışanın, kardeşin, öğrencin de olsa isteklerini iyi yönetip sorumluluklarını onlara göstermekten geçiyor. Tabi tatlı, samimi, tebessüm ile :)
YanıtlaSilYetiştirmek emek, sabır, bazen kötü olmayı göze almak. Ah annelerimiz:)
YanıtlaSilBazen de saçı süpürge etmemeli :)
YanıtlaSilDeğil mi? İnsan ne acı ki saçını süpürge ederse kıymetinin bilineceği yanılgısına düşüyor... Oysa ki hayat zıtlıklarla dolu... İlişkiler de öyle...
SilNankörlüğü neden görürüz? Neden her şeye evet demek zorunda hissederiz?
YanıtlaSilPeki doğru olan nedir bir insanın yetişmesinde?
Hiç bir şey yapmamak insanı marifetsizleştirir.
YanıtlaSilHayattaki en büyük kul hakkı çocuğumuzu marifetsiz bırakmak. Hayata karşı güçsüz kalınca başkaları için yem haline geliyor ne yazık ki.
YanıtlaSil