BİR DERDİM YOK ARTIK
Balkonda çamaşırları asmak için masanın üstüne çıktı. Artık balkon duvarları ile aynı seviyedeydi. Ufacık bir dengesizlikte 5. Kattan aşağıya düşmesi an meselesiydi. Ama o hiç tedirgin değildi. Böyle olması işine gelirmiş gibi masanın ucuna kadar gitti. Çamaşırları tek tek çırpıp asarken ağır çekimdeymiş gibi hareket ediyordu. Sebebi bitmek bilmeyen yoğunluğunun getirdiği yorgunluktu. Uyumakla geçmeyen… Sıcak suyun çözemediği kas katılık… Kendini yalnız hissediyordu...
Martı sesleri, caddeden geçen araçlar, korna sesleri, yürüyen insanların sohbetleri…
Ve tüm bunların belli belirsiz duyulmasına sebep olan kafasının içinden geçen sesler. Sanki herkes bir olmuş da ona ‘her şey senin suçun’ diyordu. Çalışmasına evi geçindirmesine, ev işlerine de koşturmasına, alışverişten çöpleri atmaya kadar her işi yapmasına rağmen, sen ne yaptın ki?
-Çamaşırları makineye atmadın mı?
-Gömleğimi ütülemedin mi?
-Çorabın teki nerde?
-Yemek var mı?
-Bu koku ne? Şu tuvaleti adam akıllı temizle?
-Maaşın yatmadı mı?
-İzin günün ne zaman? Doğru düzgün bir alışveriş yap, dolabı açtım atıştıracak bir şey yok evde.
-Şu ayakkabılarımı yıkasana ya, giymeye utanıyorum…
-Ya senin bu suratının hali ne, suratsız gibi geziyorsun evin içinde. İyi ki bir şey istedik, yapma böyle surat yapacaksan…
Tek bir şey istemiş…
Tek bir şey…
Tek…
O da tüm bu yaptıklarına karşılık tek bir şey istiyordu. Hakkının verilmesini. Bir teşekkür. Bir güzel söz veya bir öpücük…
Ne yaptı da hak etti bunları…
Tüm ailesi benzer şekilde davranıyordu. Onların bu kadar ihtiyacını görürken, onların yapıp etmesi gerekenleri bile o yaparken ne olmuştu da bu tepkileri hak etmişti. Yapılanları unutamıyordu. Kendisine ekşitilen suratları, edilen sözleri, itilip kakılmayı…
Unutamıyordu ve bunlar yük gibi omuzlarına biniyordu. Her gün bir öncekinin devamı gibi artarak devam ediyordu. O hala her şey için çabalıyor ve hala hiç kimse onun yapıp ettiğini görmüyor, konusu açılınca ne yaptın ki sanki diyordu…
Bu derin düşüncelerin içindeyken bir titreme geldi. Bir süredir eli ipte sabit durmuş olduğunu fark etti. Ayakları yalındı ve buz kesmişlerdi. Ayaklarına baktı. Ayağında yara oluşmuş canını yakıyordu. Bunun için doktora bile gitmemişti. Kendi yöntemleri ile her seferinde pamuk ile kapatarak sargı bezi ile sarıyordu. Ama yarayı pamuk ile kapattıkça yara daha fazla enfeksiyon kapıyordu acısı artıyordu. Demek ki her seferinde yarayı kapatmak ve aynı yöntemi kullanmak doğru çözüm değildi. Mesele o acıya dayanabilip oraya doğru merhemi sürüp doğru bir şekilde sarmaktı, sabretmekti. En azından doğru yöntem ile başta biraz acıya sabredecek ama bir süre sonra bu problemden kurtulacaktı. Ama o anlık acıya dayanamayıp yarasını her pamuk ile kapattığında daha ağrıyordu.
Arkadaşıyla dertleşirken arkadaşının söylediklerini düşündü.
“Bir problemin başında doğru çözümü uygulamakta insan zorlanır ama o an kolayına gelen farklı çözümler problemi büyütür ve çözüm marifetini azaltır. Asıl mesele gerçek yöntemi uygulamak çünkü sonrasında toplamda kolaylık oluyor. İnsana o problemi zorlaştıran yanlış çözümlerle anlık rahatlamalar.”
“Ne kadar doğru” dedi. Şu yaranın haline bak. Bu raddeye gelmesine gerek var mıydı?
Hayatta her sürecin bir dengesi var...
Bu dengedeki miktarın aşırı artması veya aşırı azalması ilişkilerin dengesini bozuyordu. Bu sebebe doğru yerden bakınca nasılda net görünüyordu...
Şu hale bak başlarda ailesi için yapıp ettiği değerli iken miktarı arttırınca hiçbir kıymeti kalmamıştı. Artık geri de alamıyordu. Sanki tüm bunları zaten yapmak zorundaymış gibi.Hayır. Hayır. Böyle olmak zorunda değildi…
Artık farklı bir yol izlemeliydi. Aynı sebepleri oluştukça yara daha da iltihaplanıyordu. Yarası gibiydi nankörleşen insanın tepkisi. Yaraya bir çözüm var ise insana da olmalı. Başı zor olacaktı. Önemli değil, böylesi daha zor. İnsanın kendi kendine yaptığını hiçbir şey yapamaz. Kendi kendine zulmetmişti bunca zaman.
Masadan indi. İçeri geçti, pansumanını açıp bir güzel temizledi açık kısmı, krem sürdü, üstünü değiştirip uzun zamandır ertelediği şeyi yapmaya gitti, muayene olmaya…
Telefonundan arkadaşını aradı. Doktor muayenesinden sonra görüşmeye karar verdiler.
-Sana geçen konuştuğumuz şeylerle ilgili sorularım var.Artık ‘neden sorusunu’ da değiştirmeye karar verdi.
Artık “Nasıl?” diye soracaktı.
Nasıl ayağımdaki yaradan kurtulurum?
Nasıl özgüvenimi tekrar kazanırım?
Nasıl kendime bedel öderim?
Nasıl ilişkilerimi dengeye getiririm?
Şimdiden farklı hissediyordu.
Farklılıklara odaklanıp, fark etmek. At gözlüğü takmışım bir süredir. Probleme bakmışım problemi görmüşüm. Artık çözüm zamanı. Hayat beni destekliyordu sanki, iz ve işaretlere odaklandıkça. Bak bunun sebebi buydu diyordu, defalarca sordun ama sadece sormak yetmez işaretlere bak der gibi, şimdi işaretlere bakınca her şey FULL HD gösterimdeydi. Evden çıkmadan balkona tekrar çıktı. Denize bakıp rüzgârı selamladı, derin bir nefes aldı. Her gün baktığı manzara bile gözüne farklı görünmeye başladı.
Vay be ne manzara ama…
Fark edebilene…
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
YAHYA HAMURCU
İnsan aşırı verince sonuç böyle oluyor.
YanıtlaSilUfuk açıcı bir yazı olmuş, teşekkürler 🍃
Vay be ne manzara :)
YanıtlaSilHayat seni eleyene kadar sen hayatı eleme!
YanıtlaSilKaleminize yüreğinize emeğinize sağlık..
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık 💐
YanıtlaSilİnsan hayatın içinde doğru soru sorduğunda kıvamı yakalıyor. Hayatındaki iz ve işaretleri görebilir hale geliyor. Dengeye geliyor. Ne büyük nimet.
YanıtlaSilEvet soru sormak çok kıymetli. Peki insan nasıl doğru sorabilir? Ya da nasıl soru soramaz?
Silİnsan neden ben, neden birileri bana nankörlük ediyor diye sorduladığında problemden çıkamaz oluyor. Birilerinde buluyor suçu. Oysa çözüme yönelik sorular, nasıl çözerim,ben ne yapabilirim gibi sorular bizi çözüme yaklaştırıyor
SilSadece senin sorunun değil. Genelde hepimizde bu sorunlar var. Önce sorunları soruya dönüştürecek. Ben neden bu hale geldim. Ve nasıl çözümleyeceğim. "Problrm varsa, çözüm var" bak bunu bile bilmek çok büyük bir konfor. Öğrenmenin yolu var nasılsın mı?🌹
YanıtlaSil“Problem varsa çözüm var”ı bilmek gercekten çok büyük konfor ve rahatlatıcı.
Silİnsan aşırılaşmaya çok meyilli ve bu çok güzel anlatılmış... Tebrikler 🤍
YanıtlaSilHer şeyin bir cevabı her problemin bir çözümü var ne kadar güzel... Problemlerimizin olması kötü bir şey değil onlara çözüm bulmak istemeyişimizde sıkıntı olmalı... yazınızdan bunu anlıyorum :) ellerinize sağlık...
YanıtlaSilSürekli yaptığımız davranışları değiştirememek gözümüzdeki katarakt gibi aslında. Gerçeği görmemize engel. Oysa şöyle gereçekleri görecek şekilde baksak o katarakt kalkacak ve herşey full hd kalitesine dönecek inşAllah
YanıtlaSilSonra bir bahanemizde kalmayacak, ben kataraktım diye :)
SilKaleminize Sağlık
YanıtlaSilİlişkide dengeyi bozunca hayatın bütün dengesi bozuluyor...
YanıtlaSilNe manzara ama... İnsanın baktıkça bakası geliyor... Sadece tek bir soru ile... Nasıl?
YanıtlaSilÇok anlamlı bir cümle anlayabilene..
YanıtlaSil“ Bu hayatta her şeyin bir dengesi var.”
Belkide çogu kez atladığımız ama hayatımızda önemli bir yeri olan kelime dengede olmak... Problemlerimizin doğru çözümünü bulabilmek, farkındalık güzel analiz edilmiş kaleminize sağlık
YanıtlaSilHayatın dilini öğrenince hayat çok daha anlamlı olmaya başlıyor. Her şeyi farklı algılamaya başlıyor insan. Ne güzel uyanışlar bunlar.... Elinize sağlık...
YanıtlaSilNasıl sorusu çözüm isteyenlerin, sebebi bedeli ödeyecek olanların sorusudur...
YanıtlaSilİnsanın kendine sorduğu sorular ne kadar da önemli demek ki...
YanıtlaSilİyilik yapalım derken kötü n büyük kötülüğü insan kendine yapıyormuş meğer. Harika bir yazı.
YanıtlaSilVay be ne manzara ama,
YanıtlaSilAma "gerçekten" farkedebilene🌅