Kayıtlar

İÇERİKLER

VAZGEÇME

Resim
SEN bizden vazgeçmezken biz nasıl geçeriz SEN’den.. Sen bizden hiç vazgeçmedin RABB’imiz... Nerden mi biliyoruz? Bizi kovduğun kapının eşiğine gelmemize izin vermenden… Yetmeyip ardından bize kopya çekmemiz için gönderdiğin kitaptan... Bize, dargınken bile sınavımızı kazanmamız için kapının arkasından göz kırpmandan... Tıpkı bir babanın çocuğuna kızması ama kıyıp da atamaması gibi, vazgeçmemesi gibi... Bundandır ümidimiz... Bundandır kapıdan ayrılmayışımız... Bundandır kapıyı tekrar tekrar yoklamamız... Bundandır kaygıyla umut arasındaki duygularımız... Bundandır endişe içindeki gözyaşlarımızın içine sakladığımız küçük tebessümlerimiz… Bundandır o kapının eşiğinde dolanıp durmalarımız... Vazgeçmeyişimiz bizim merhamete layık oluşumuzdan değil senin merhametine olan eminliğimizdendir... Biz hürmete layık olduğumuz için değil sen kapına gelen misafire çok hürmetkâr olduğun için bu dualarımız, tövbelerimiz... Bu cabbarlığımız, cesurluğumuzdan değil senin bize verdiğin cesarettendir... Sın...

KIVAM KAÇMASIN

Resim
Nazlı yeni uyanmıştı. Yatağında bugün hangi eteğini veya elbisesini giyse onu düşünüyordu. Rüzgârın uğultusu, yağmurun pencereye çarpma sesleri duyuluyordu. Yağmurla birlikte gelen serinlikte yatağında biraz keyif yapmak istedi. Tabi kısa sürdü, annesi mutfaktan seslendi. "Nazlıııı!" Mutfaktan da mis gibi patates kızartması kokusu gelmişti. Elini yüzünü yıkayıp mutfağa geçti. Mutfakta ormana bakan bir balkon vardı. Şöyle bir ağaçlara baktı.  Ağaçlardaki yaprakların çoğu dökülmüştü ama kalanların turuncumsu, kırmızımsı, sarımsı renkleri hala şov yapıyordu. “Bu yapraklar her sene ne zaman ağacı terk edeceğini nereden biliyor? Ağaçlar ise yaprakları ne zaman uğurlayacağını nasıl biliyor?” diye düşündü. Ağaç rüzgârın estiği yöne değil de diğer yöne doğru esnese ne olurdu? Acaba yapraklar ağaçlarda kalır mıydı veya ağaçtan çatırdama sesleri mi gelirdi? Yapraklar dökülmediğinde kışın üstüne yağan karla birlikte dallardaki ağırlık daha fazla olacaktı. Sanki kış mevsimiyle veya sonba...

KİM BU ANLAŞAMADIKLARIM

Resim
"Hızına yetişemiyorum, çok hızlı hareket ediyor!" "Susma bilmiyor!" "Off o kadar yavaş hareket ediyor ki... Hep onun yüzünden bir yerlere geç kalıyoruz!" "Herkese mavi boncuk dağıtıyor, dağınık olduğu gibi verdiği sözü de unutuyor!" "Herkese mesafeli davranıyor. Ne desen hayır diyor!" "Sırf beni uyuz etmek için yapıyor!" Bu cümleler size de bir yerden tanıdık geldi mi? Problem, insanların bizden farklı olması mı? Veya herkesin bizim gibi olmasını beklememiz mi? Problemin farklılıklar olduğunu düşünürüz. Oysa farklılıkları yönetenler bir arada daha iyi yaşarlar. Farklılıkları yeniden tanımlamaya hazır mısın? Bu sefer gerçeğin yöntemiyle...   & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.  & "İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. Aynadaki kişi… Tek başına ...

YARDIM NİNE

Resim
Muhsin ile İhsan, aynı mahallede ve okulda iki candan dostlardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez, birbirleri olmadan bir işe girmezlerdi. Aynı zamanda ikisi de yardım abidesiydiler.  Okulda, evde, mahallede herkesin eli ayağı olmuşlardı. Nerede ne yapılacak, nasıl bir yardım, nasıl bir çalışma, neye ihtiyaç var, onlar orada... Mahalleli, esnaf herkes onları çok severdi, ihtiyaç görmeyi iyi bilirlerdi.  Okulda rehberlik dersinde öğretmenleri, ihtiyaçlı insanlara nasıl destek oluruz konulu bir proje başlatmıştı. Önce en yakın çevreden başlayarak ihtiyaçları olan insanları düşünmelerini, araştırmalarını istedi. İyiliklerin insanoğlunu nerelere taşıdığından bahsetti. Her güne ufak bir iyilik, ufak bir yardım planlamalarını da söyledi. Hemen altına bir de not düşüverdi; “Sakın ha yaptığınız iyilikleri ve yardımları küçümsemeyin.”   Tabii ki İhsan ve Muhsin kolları sıvayıp hemen işe koyulmuşlardı. Daha sınıftan çıkmadan ne yapacakları hakkında ufak bir organizasyon düşünmüşlerd...

İNSAN KENDİNDEN YANA

Resim
Nermin Hanım o gün yine kendi kendine bir yandan söyleniyor bir yandan dua ediyordu. Her anne gibi o da oğlunun mürüvvetini görmek istiyordu. İyi bir kızla evlensin, mutlu bir yuvası olsun derdindeydi. Birazcık da oğlunu bu yönde sıkıştırıyordu tabi; - Artık yaşın geldi de geçiyor oğlum ne zaman evleneceksin? Bak işin gücün de var.  - Of anne sen de taktın evliliğe, sana yük oluyorsam söyle başka eve çıkarım.  - O ne demek oğlum benim de yaşım geçiyor bak… torunlarımı görmeyeyim mi ben de? Tabi Nermin Hanım bu arada boş durur mu? Komşulara, bütün altın günlerine “oğluma hayırlı bir kısmet, helal süt emmiş bir kız arıyorum” diye haber salıyordu! Hele akrabalar, her biri ayrı çalışıyordu Ali'yi evlendirmek için. Aslında kuzenleri birkaç kez onu birileri ile tanıştırmıştı fakat Ali bir iki kez görüşüp sonra beğenmiyordu. Ali’nin hayalindeki kızı bulamıyorlardı. Sahi insan evlilikten aslında ne bekliyordu? Ya da bu bekleyiş sırasında insanın kafasında hep kendi beklentileri mi olu...

İMKANLARIN FORMÜLÜ: İMKANSIZLIK 2

Resim
Salih’i işe uğurlayan Burcu, Mustafa’nın yere attığı oyuncakları topluyordu. Ara tatili boş geçsin istemiyordu. Uzun zamandır ziyaret edemediği kim varsa hepsini görmek istiyordu. Buzdolabının kapağına astığı listeye baktı. Evet ilk olarak ziyarete Necla öğretmeninden başlamalıydı.  Necla Öğretmen Burcu’nun köy okulundaki öğretmeniydi. Burcu çocukken Necla Öğretmen’e bakıp öğretmen olma hayalleri kurardı. Azimle çalışmış, o da sonunda öğretmen olmuştu. Sonunda başarmıştı ama kafasındaki soru son zamanlarda Burcu’ya kendini başarısız hissettiriyordu. Her imkana sahip çocuklar neden okumuyorlardı? ‘’Belki de Necla Öğretmenimin bu konuda bir fikri olabilir’’ diyerek numaraları tuşladı. Öğleden sonra buluşmak için sözleştiler. Necla Öğretmen’i ile buluştuklarında Burcu heyecanla eski öğretmenine olup bitenleri anlattı. Necla öğretmen ilgiyle dinledi Burcu’yu.  -Sen öğrenciyken sana destek olan kimse var mıydı? -Yoktu. -O zamanlar okula nasıl gidiyordun? Ödevlerini kim yapıyordu? -...

HER ŞEY MÜKEMMEL (Mİ) OLMALI?

Resim
  Ebrar bir yandan söyleniyor bir yandan da telaşlı bir şekilde hazırlıklarını tamamlamaya çalışıyordu.  Kayınvalidesi “Akşam size geleceğim torunu çok özledim” demişti.  “Şimdi pat diye gelinir mi canım” diye söyleniyordu içinden. Ebrar titiz biriydi… İşlerini önceden, hatta günlerce önceden ve defalarca kontrol ederek yapardı. Yaptığı işlerde aksilik olması demek onun için mahvolmak demekti. Bu yüzden her işinde olduğu gibi ev işlerinde de mükemmel olmalıydı.  Hele bir de söz konusu kayınvalidesi ise… “ALLAH korusun, kadının ağzına laf vermek istemem” diye mırıldanarak işe koyuldu.    Ebrar temizlik ve ev işleri ile ilgili bazen “kendimi çok mu yoruyorum sanki, çok yıpranıyorum ben de insanım” diye düşünüyordu ama hemen ardından “yok canım ben de herkes gibi gevşek davranıp boş mu vereyim?” diye iç dünyasında bir çatışma yaşıyordu.  Etrafındaki insanları düşündü. Herkesin işi nasıl bitiyor da benimki bir türlü bitmiyor diye hayıflandı. “Onlar benim k...