Kayıtlar

SEN NEYİ MERAK EDERSİN? - Bölüm 3

Resim
Merak ederek ve öğrenerek yol alır ve gelişir insan. Bu gelişme sırasında da meraklarının yönü insanın da yönünü belirler. Bu hayatın her alanında alacaklı olduğu duygusu ise insanın ileride oluşabilecek duyarsızlığının temeli. Aslında unutmak bir nimet, sınavda karşımıza çıkan soruların can sıkıcı kısımlarını zihinden atıp yolumuza devam etmek için verilen bir nimet iken, insan bunu kendine vereni unutabiliyor, sınavda olduğunu unutabiliyor.  Nimete kör olmakla başlayan bu sürecin devamı ise şikâyete, memnuniyetsizlik, bencillik, duyarsızlık ve ümitsizliğe doğru devam ediyor. “İnsan bunu nasıl yapar?” dediğimiz olayın arkasında insanı bozan bu süreç var. Hiç kimsenin bu hayatta olup bitene karşı duyarsızlığı bir günde olmuyor, her şey azdan başlıyor. Az, insanın en çok küçümsediği, görmezden geldiği şey, oysaki tüm bütünlerin başlangıç parçasıdır. Kullandığımız eşyalarımızdan bozulan olursa nasıl ki vazgeçmiyor ve tamir ettiriyorsak insanın da düzelebileceğini ve onun da bir tamir...

BENİM PROBLEMİM NE?

Resim
Sema yıllardır yaşadığı küçük şehrinden çalışmak üzere büyük bir şehre gelmişti. Sonunda hemşire olarak atanmıştı. Bir yıldır bu anı bekliyordu. Yeni iş, yeni arkadaşlar, yeni hayat, farklı bir şehir… İçi kıpır kıpırdı. Mesleğini uygulayacağı için de ayrıca heyecanlıydı. Onca zamandır emek veriyordu karşılığını almak onu mutlu edecekti. Şehre ilk geldiğinde bir pansiyonda kalıyordu fakat burası iş yerine biraz uzaktı ve işe gidip gelmesi oldukça zor oluyordu. Sonra kendisi gibi hastanede çalışan Gizem ile tanıştı… Gizem işe yakın bir yerde tek yaşıyordu ve bir ev arkadaşı arıyordu. Onunla iyi anlaşıyorlardı sonunda ev arkadaşı olmaya karar vermişlerdi.  Zaman geçtikçe evine, işine iyice alışmıştı. Fakat çalıştığı servisteki birkaç iş arkadaşıyla olan problem onu rahatsız ediyordu. Mesela ekipte onunla çalışan biri çok dağınıktı, malzemeleri kullanır ortalıkta bırakan, plansız biriydi. Sema defalarca söylese de arkadaşı daha düzenli olacağına söz vermesine rağmen iki gün geçmeden yi...

EYVAH! KRİZ Mİ DEDİNİZ?

Resim
  “Off off! Kollarım koptu şu poşetlerden. Neyse neyse, hiç oflayıp puflamayayım, sonra sorarlar insana zamanında yaşadığın yokluğu ne çabuk unuttun diye... Eskiden kriz olunca ufacık kutularda çaylar verilirdi, şeker ise misafirlere sunulan lüks bir şeydi… Abur cuburumuz kırık leblebiydi, iğdeydi… O da bulabilirsen…” Nurgül, kendi kendine konuşup dururken bir yandan da terliklerini giyiyordu. “Her şey ateş pahası bu devirde. Okullar açılınca hele masraf ikiye katladı demek. Eskiden kitaplarımızı tertemiz tutmaya çalışırdık ki başkaları da kullanabilsin diye… Şimdi ise her biri bir yerde…” -Kiminle konuşuyorsun anne? diyerek içeri girdi kızı Nazan.  -Kim neyi sorar anne?” dedi gülümseyerek. -Yavrucuğum, bir markete, kırtasiyeye gideyim dedim ama fiyatları görünce şok oldum. Daha geçen hafta gördüğüm ürünlerin fiyatı hemen değişivermiş. Artık 2 haneli paraya alabileceğimiz şeylerin sayısı çok azalmış. Cüzdan dolusu para veriyorsun ama poşetleri dolduramıyorsun bile. Cüzdan dolu...

SEN NEYİ MERAK EDERSİN? - Bölüm 2

Resim
Zehra’nın zihnindeki konu ‘İNSAN’dı, her şekle ve duygu durumuna geçebilen canlı. Çok nazik, anlayışlı, adaletli de olabiliyor; bencil, zalim, adaletsiz de.  “İnsanın öyküsü nasıl başlıyordu?” diye soru sordu kendine ve düşüncelere daldı. İnsan kimdir?  İnsan ırkın ismi, topraktan gelen şekil almış ruhu olan... Aklını kullanan, düşünebilen, aynı zamanda da unutan bir canlı. ‘İnsan neyi unutur?’ diye düşündüğünde yaşadıkları ne olursa olsun unutur dedi. En mutlu olduğu günü unuttuğu gibi en mutsuz olduğu günü de unutabiliyor. İspatı da kendinde buldu. Bir yıl, bir ay, bir gün, bir saat içinde yaşadığı şeylerden hangisini tam olarak hatırlıyordu. Hangisiydi gerçekten en mutlu olduğu gün veya yaşadıklarından hangisi en güzeliydi diye sordu kendine. Sonra bunların geçici olduğunu söylemek kendisinin ve çevresindekilerin dilindeydi diye düşündü. Ne varlık bir kapıda ne yokluk. Her şey gelir geçer. Acı olan da geçer güzel olan da. ‘O zaman insan unutan’ dedi.  Varlığı, yokluğu,...

TEKNOLOJİ İMKAN MI? TUZAK MI?

Resim
Leyla, her yıl okullar kapanınca yaz tatili için memlekete dedesinin yanına giderdi. Küçüklüğünde oradaki köy hayatı çok hoşuna giderken artık liseli olmuştu ve dedesinin evine gittiğinde yaşadığı bazı yoksunluklar canını sıkıyordu. İnternetin olmaması mesela hayatını durduruyordu resmen. Dedesi köyde hala birçok şeyi teknoloji kullanmadan kendi yapıyordu. Tarlada yaptığı işlerin çoğunu makineler yapabiliyordu oysa ki. Bir gün tarlaya doğru giderken dedesine eşlik etmişti. Bir yandan da konuşuyordu Leyla; “Teknoloji nasıl da gelişmiş değil mi dede? İnsanın hayatını zorlaştıran çoğu meseleyi halletmiş sanki... ● Yıkayacağı çamaşıra ve onun hassasiyetine göre deterjanı ayarlayabilen çamaşır makineleri, ● Telefonumuzdan içini görebildiğimiz buzdolapları, ● Hele de cep telefonları… Artık birçok şeyi bu akıllı telefonlarla halledebiliriz. Dedeciğim biliyor musun sağlıkla ilgili bütün bilgilerimizi bile bu telefonlara kaydedebiliyoruz? ● Hangi doktora ne zaman gittiğimizi, ● Ne zaman hangi t...

DENEME VE YANILMA

Resim
Sabahın ilk ışıklarıyla gözünü yeni bir güne açtı. Gece pencereyi açık bıraktığından odaya giren rüzgarla her yerinin tutulduğunu fark etti. Dün yaşadığı yorgunluk hala üzerindeydi ama gece yağan yağmurun oluşturduğu toprak kokusu yorgunluğunu unutturdu sanki.  Odasına sinen bu otla karışık toprak kokusunu gözlerini kapatıp iyice içine çekti. Sonra düşündü, açık unutulan pencerenin nelere yol açtığını. Biraz halsizlik, biraz huzur, biraz şükür, biraz pişmanlık…  Yatağından doğrulup pencereye doğru gitti ve kapadı. “Bugün Pazar, güzel bir kahvaltıyla toparlanırım. İyi ki arkadaşlarımın kahvaltı teklifini reddetmedim. Hem uzun zamandır onlarla dışarıda vakit geçirmiyorduk, iyi de olur.” diye düşündü Özge.  Evden hazırlanıp çıkarken gökyüzüne baktı mis havayı tekrar içine çekti. Bu güzel havanın keyfini yürüyerek çıkarmak istedi. Arkadaşlarıyla sözleştikleri yere geldiğinde onları, kahve eşliğinde sohbete başlamış olarak gördü. Uzun zamandır birbirlerini görmedikleri için ko...

SEN NEYİ MERAK EDERSİN? - Bölüm 1

Resim
Her şey merakla başlar ve insanlar meraklarına göre hayata sorular sorar, öğrenir ve öğrendikçe de yol alır. Zehra, küçüklüğünden beri herkesten farklı merakları olan bir çocuktu. İlkokulda herkes öğretmen, polis, asker, doktor olmak isterken o “veteriner olmak istiyorum” derdi. Bu isteği hayvanlara olan sevgisindendi.  Dünyanın siyasi olayları ise pek ilgisini çekmiyor, ders tarih ise uyuklamaya başlıyordu. Okul hayatı boyunca, tarih derslerinden evde de televizyonda çıkan haber ve tarih belgesellerinden hoşlanmazdı. Bu alanda merak ettiği şeyler yoktu. Eşi ise Zehra’nın tam aksi sosyal bilgiler konusuna epeyce ilgiliydi. Zehra’ya da sürekli;  -Hayatım dünyada ne oluyor bitiyor bilmeden olmaz! Bunlar geçmişimiz olmasının yanında ayrıca genel kültürdür. İnsan geçmişini bilmeli. Ne demişler “Geçmişi bilmeyen geleceği inşa edemez”...  Gibi sözlerle onda bu yönde merak oluşturmaya çalışıyordu. Yine bir gün konu buralara gelmişti. Eşi de Zehra’ya geçmişte yaşanılan ve soykırı...