BİR SİMİT EKSİKTİ

Fırının önünde durdu. Taze ekmek kokusunu içine çekti. Cam vitrininde çeşit çeşit ekmek ve poğaçalar duruyordu. Ne zaman buradan geçse 5 yaşında bir çocuğa dönüşüyordu. Paraları zar zor ekmek almaya yetiyordu o zamanlar. Fırının önünde hep sıra olurdu. Vitrine baka baka sırada ilerler sonra da iki ekmek derdi. Hep iki ekmek… Poğaça simit diyenlere dünyanın en zengin insanları gözüyle bakardı. Bazen eve gelir kendi kendine ayna önünde konuşurdu. "İki simit lütfen, gevrek olsun. Dört poğaça rica ediyorum; iki zeytinli, iki kaşarlı." Nasıl da neşelenirdi o anlarda. Şimdi 35 yaşındaydı. İçinde yaşayan o 5 yaşındaki çocuğun duygularını unutamıyordu bir türlü. Ona göre iki ekmek dünyanın en hüzünlü kelimeleriydi. Bu günlere kavuşmasının sebebiydi belki de o günler. Şu anda sahip olduklarını kıymetlendiren şey belki de o günlerde yaşadıklarıydı... "O hüzünlü çocuk olmasaydı şimdi olduğum yerde olur muydum acaba?" diye düşündü kendi kendine. Senelerce azimle çalıştı. ...