Kayıtlar

eksiklik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

EKSİKLİK KÖTÜ BİR ŞEY Mİ?

Resim
İnsanoğlu hayatındaki eksiklikleri hep kötü bir şey olarak algılar. Doğarken, büyürken, üniversiteye başlarken, evlenirken, bir iş sahibi olacakken… Eğer bir eksiklik olursa o süreçten keyif alamazmış gibi hisseder.  Bir bebek, daha doğmadan adına yapılan partiler, öncesinden alınan ve 3 yaşına kadar giyebileceği tüm kıyafetler, doğarken dev hastane organizasyonları ve niceleri… Bunların her birini tastamam yapmaya çalışır ve ancak bu imkanlarla daha mutlu olacağını zanneder insan.    Evlenirken her şeyini tastamam yapmak ister, hiçbir şeyi eksik bırakmak istemez. “12 kişilik misafir yemek takımı, 12 kişilik günlük yemek takımı, 12 kişilik misafir çatal-kaşık takımı, 12 kişilik günlük çatal kaşık takımı… Acaba bir tane de kahvaltı takımı mı alsak? Bir de kahvaltı çatal-bıçak takımı…” Maddeler alır başını gider. Tüm eksikleri halledersek çok mutlu olacağız diye düşünülür. Çocuk yetiştirirken doğumundan itibaren her yaşında eldeki tüm imkanlar önüne serilmek istenir. “Biz y...

MUTLULUĞUN SIRRI EKSİKLİK Mİ?

Resim
Yoğun geçen bir haftayı daha geride bırakmıştı Ayşe. Yeni bir proje almıştı çalıştığı iş yeri. Bu proje yüzünden sabahlara kadar çalıştığı günler de olmuştu ve nihayet bitmişti. O hafta sonunu kendine ayırıp ne zamandır ertelediği işlerini yapacaktı. İlk olarak gardırobundan başladı. Düzen seven biriydi aslında ama o yoğunlukta dolabı da zihni gibi dağınık kalmıştı. Dolabı toplandıkça zihni de toparlanıyordu sanki… Evdeki işlerini bitirdikten sonra dolabının üst rafında sakladığı ahşap kutuyu aldı. Yatağının üzerine oturdu ve kapağını açtı. İçerisinde çocukluğundan kalan hatıraları vardı. İlk çizdiği resim, ilk oturdukları ev, ilk bisikletinin resmi, okul gösterisinde çekilen fotoğrafları… Ne kadar kıymetliydi Ayşe için. Üzerinden yıllar geçse de hala saklıyordu. O günleri özlediğinde kutuyu açıp bakarak hasret gideriyordu. O zamanlar sahip oldukları şeylerin sınırlı olduğunu ve buna rağmen ne kadar mutlu olduklarını tekrar görüyordu o kutunun içerisinde. Küçük bir kasabada, maddi imkâ...

BİR SİMİT EKSİKTİ

Resim
Fırının önünde durdu. Taze ekmek kokusunu içine çekti. Cam vitrininde çeşit çeşit ekmek ve poğaçalar duruyordu. Ne zaman buradan geçse 5 yaşında bir çocuğa dönüşüyordu. Paraları zar zor ekmek almaya yetiyordu o zamanlar. Fırının önünde hep sıra olurdu. Vitrine baka baka sırada ilerler sonra da iki ekmek derdi. Hep iki ekmek… Poğaça simit diyenlere dünyanın en zengin insanları gözüyle bakardı. Bazen eve gelir kendi kendine ayna önünde konuşurdu. "İki simit lütfen, gevrek olsun. Dört poğaça rica ediyorum; iki zeytinli, iki kaşarlı." Nasıl da neşelenirdi o anlarda.    Şimdi 35 yaşındaydı. İçinde yaşayan o 5 yaşındaki çocuğun duygularını unutamıyordu bir türlü. Ona göre iki ekmek dünyanın en hüzünlü kelimeleriydi. Bu günlere kavuşmasının sebebiydi belki de o günler. Şu anda sahip olduklarını kıymetlendiren şey belki de o günlerde yaşadıklarıydı... "O hüzünlü çocuk olmasaydı şimdi olduğum yerde olur muydum acaba?" diye düşündü kendi kendine.    Senelerce azimle çalıştı. ...