Kayıtlar

aile etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

GERÇEK BAYRAM NEYDİ?

Resim
Meryem ve Hülya ilkokul ikinci sınıfa giden iki arkadaştı. Birbirlerini çok severlerdi. Sınıfta beraber otururlar, birlikte vakit geçirmekten keyif alırlardı. Ev hayatları ise birbirlerinden çok farklıydı.  Meryem kalabalık bir ailede bahçeli bir evde yaşıyordu. Sıcak bir mahalle ortamları vardı. Hülya ise çekirdek ailesi ile apartmanda yaşıyordu. Oturdukları çevrede akrabaları da yoktu. O yıl bayram tatiline çok az kalmıştı. Çocuklar kendi aralarında bayramda nerede olacaklarının konuşuyorlardı. Meryem gözlerinin içi parlayarak, “köydeki bayramlar çok keyifli geçiyor, köye gideriz” dedi.  Hülya ise, “Sıradan bayram işte, evde oluruz herhalde” diyordu. Sıradandı çünkü onlar için bayramda farklı bir şey yapılmazdı.   Meryem’in bayramı çok neşeli geçiyordu. Kuzenleri teyzeleri dayıları herkes köyde oluyordu. Arife gününden gidip hep beraber anneannesinin evini temizliyorlardı. Çok kalabalık oldukları için işleri de çabuk bitiyordu. Bir taraftan sarmalar sarılıyor bir t...

VADİ KONAK NO:18 - Bölüm 1

Resim
Zırrrr… zırrrrrr… zırrrrrr… Uzun uğraşlar sonucu telefonuna uzanmış ve alarmı kapatabilmişti. “Keşke bende '5 dakika daha anne!' diyebilseydim.” diye söylenerek yarım yamalak açtığı gözleriyle yatağından kalktı. Akşamki misafirleri de geç gidince etrafı toparlamadan hemen yatağa atmıştı kendini. Banyoya giden koridordaki döküntülere basmamaya çalışarak ilerliyordu. “320 metrekare eve üç kişi neden sığamıyoruz acaba? Hem de daha 6 yıl borcunu ödeyeceğimiz eve…” diye de homurdanıyordu bir yandan Şebnem. O arada ayağına plastik bir satranç taşı denk geldi; “Efeee! Bu filin ne işi var burada. Arayacaksın sonra! Hadi uyan artık. Servis gelecek, geç kalma yine.”  Yüzünü yıkamak için banyoya geçtiğinde ise kocasının ampulü hala değiştirmediğini fark etti. Akşamki çöp poşetinin yerde bıraktığı iz de belli belirsiz seçiliyordu dış kapının yanında. Gençliğinde çok tertipli düzenliydi. Dağınıklık ona çok yabancı bir kavramdı. Her işini de zamanında yapar, yetişirdi işlerine. Ta ki evlenip...

KALABALIKTA TEK BAŞINA

Resim
Onca kalabalığın içinde, Ortada kalmış gibi hissettiğinde, Etrafın insanlarla dolup taştığında, Kendini tek başına hisseder mi insan? Ne kalabalık bir ailede olmak, Ne iş yerinde grupça çalışmak, Ne evli barklı çocuklu olmak, İnsanı tek başına hissettirir mi bazen? Sosyal çevrenin geniş olması,  Sosyal medyada takipçilerin dolması O kalabalık yığınları ya da hep birlikte gidilen tatillerde Tek başına gibi hisseder mi insan?  Meğerse onlar bir kaçış ya da arayışmış. Çünkü dış dünya kalabalık olsa da Eğer iç dünyasında kimsesiz hissederse insan Kaçtığı her kalabalık içinde tek başınaymış… Her çokluğun işe yarar olmadığı, Her insanın da kimsesizliği gidermediği gibi, İster anne ister kardeş olsun ister bir eş, En sevdiklerinin yanında bile, İnsan kendini tek başına hisseder miydi?    İnsan anlaşılmak ister. Biri ya da birileri tarafından. Hoşlandıklarıyla hoşlanmadıklarıyla Söylediklerinin altında söylemedikleriyle, Sadece konuşarak değil Konuşmadan tek bir bakışla ya d...

NE OLACAK Kİ?

Resim
Aysun “Bugün de bitti ” diye geçirdi içinden. O sırada metrodan inmiş dışarı çıkmak üzere yürüyordu. Yürürken zihnini kurcalayan o soruyu düşünüyordu. Bir yandan da yolda gördüğü her şeyde çiçekçide, otobüste, tabelada sorunun cevabına yardımcı olacak işaretler arıyordu.  Bir eli sürekli cebindeki telefonunu yokluyordu. Bu duygu onu hem rahatsız ediyor hem de mutluluk veriyordu. Ya da ona öyle geliyordu. Genç kızın elindeki telefon titredi ve daha ekrana bakana kadar aklından milyon tane düşünce geçti ve ekrandaki yazıyı görünce gözleri dolmaya başladı. Oysa daha bir ay önce böyle değildi. Aysun, hayatı için elinden geldiğince çabalayan, koyduğu hedefler için pes etmeden çalışan bir kızdı. Neşeli bir arkadaş ve okul ortamı vardı. Ancak hayatını kısa sürede değiştirecek bir şey yaşamıştı. Bir gün sosyal medyadan arkadaş edindi kendine. Hesap isimleri takma isim olduğu için kiminle konuştuğunu bir süre öğrenemedi. Aradan zaman geçmişti artık neredeyse günün her anını yeni tanıştığı k...

AŞKIM BAKSANA BANA

Resim
Masmavi gözleriyle yandan yandan bakıyordu, ayakta telefonda konuşan eşine. Baktığını da fark ettirmek istemiyordu bir yandan. Arkadaşının “Elifciğim!” demesiyle irkildi. Hissettiği duygulardan bir an çıktı ve “Efendim” dedi. Elif üniversitede okurken Serkan ile tanışmış ve okul bitmeden  evlenmişti. Üstelik ne zorluklarla evlenmişlerdi. Ailesi evlenmelerini istememişti. Elif’in okulu devam ediyordu, bunun mezuniyeti, iş bulması, çalışması daha önünde çözüm bekleyen bu kadar problem varken bu evlenme isteği de nereden çıkmıştı.  Serkan’ın da düzgün bir işi yoktu. Maddi olarak geçinmeleri zordu. Ama her şeye rağmen evlenmişlerdi. Üç tane de kızları olmuştu. Yaşı küçük olmasına rağmen aldığı sorumluluklar fazlaydı Elif’in. Ev, iş, çocuklar… kızlarıyla beraber büyümüştü. Öyle böyle derken 10 yıl geçti.  Eşini çok seviyordu, her konuda yanında olurdu ama her konuda... Onun umutsuz olduğu yerlerde Elif ona moral verir onunla ilgilenirdi. Arkadaşları bu ilginin kıvamını kaçırdı...

İNSAN NASIL SINIR KOYAR?

Resim
Torunu Doğa uyurken Nalan Hanım’da geçmişe dalıp gitmişti. Birkaç yıla ne kadar da çok şey sığmıştı. Bu masum yüz doğalı bir yıl geçmişti bile. Eşinin kaybından sonra sanki her şey hızlanmıştı. Biricik kızı Duygu’nun evlenmesi ve yeni bir aileye girmenin yolculuğu ile ne kadar hareketlenmişti hayatı. Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki keşke eşi de yanında olsaydı da kızının bu mutluluğunu görseydi. Saçlarını taramadan uyumayan o küçük kızı büyümüş müydü şimdi? Kabul edemediği şey anneannelik değil kızının büyümesiydi. Nalan Hanım her ne kadar karışmadığını iddia etse de Duygu’nun hayatındaki bir çok şeyde rol aldığının farkında bile değildi. Kontrol etme isteğine bir türlü engel olamıyordu. Sanki kızı bir şeyleri unutacak veya yanlış yapacakmış gibi geliyor, o yüzden hiç elini üzerinden çekmiyordu.  Gece yatacağı saati kızına göre ayarlıyor, hayatındaki planları kızının aile yaşantısına göre yapıyordu. Bu sırada Duygu anlamadığı bir kargaşa içindeydi; “Evlilik böyle bir şey sanır...

İŞİNİ İYİ YAPMAK

Resim
Güzel bir bahar sabahıydı. Her yer yeşile bürünmüş, ağaçlar çiçek açmaya başlamıştı. Sevda camları açtı kuşların cıvıltısı kulağında hoş bir melodi bıraktı. Mis gibi havayı içine çekti. “Ooh çok güzel” diyerek güne gördükleri için şükür ve teşekkür ile başladı.  Sevda’nın, eşi Ali Rıza ve iki çocuğu ile mutlu bir yaşamı vardı.  Her sabah erkenden kalkar kendi ve ailesinin ihtiyaçları ölçüsünde yapması gerekenleri yapardı. Sistem kurmayı severdi Sevda, ev deyip geçilmezdi! Ailede herkes kendi payına düşen neyse bilir ona göre hareket ederdi. Çocuklar masayı hazırlarken o ekmekleri kızartırdı, ya da o yumurtayı pişirirken baba çayı doldururdu. Sabahları “Hadi kalk geç kaldın, onu giyme, bu neden ütüsüz, hala sofra hazır değil mi?” gibi cümleler havada uçuşmazdı.  Dedik ya sistemi kurmuş bir eş ve anneydi Sevda.  Sevda kendini bildi bileli çocukları çok severdi. Gençliğinde yaşadığı mahallede çocukların biricik Sevda ablasıydı. Onlarla zaman geçirmek, bir ihtiyaçlarını ...

GEÇİM DERDİ

Resim
Evleneli yedi sene olmuştu. O günü daha dün gibi hatırlıyordu Leyla. Nasıl da güzel olmuştu her şey. Üç yıl beklemişti o günü. Kemal ile üniversitede tanışmışlar, okul bitince de hemen evlenmişlerdi.  Kurdukları çekirdek aileye kısa zamanda kızları Nazlı da katılmıştı. Şimdi ise Leyla 6 yaşına basan kızları Nazlı ile Eskişehir’de, Kemal’de işi sebebiyle Adana'da yaşıyordu. Yaşantıları Kemal'in işi nedeniyle ikiye bölünmüştü. Kemal, Leyla’ya “İyi bir iş anlaşması yaparsam istifa edip yanınıza geleceğim” diyordu. Bu arada Kemal ikinci bir üniversiteyi bitirmişti. Amacı iş alanında kendini geliştirip kariyer yapmaktı. Aynı zamanda ailesi ile birlikte kalabilmek için Eskişehir’de iş kovalıyor ama bir türlü istifaya değecek bir iş de bulamıyordu. Kemal yavaş yavaş durumu kabullenmeye başlamıştı.  Adana'da evli ama bekar gibi yaşıyordu. Acaba kendi işimizi mi kursak diye arada aklına gelmiyor değildi. Bir sürü yatırım fikrini enine boyuna düşünecek vakti de vardı. Zihninde eşinin...