HAYALLERİMDEKİ DÜĞÜN


Elif, iri siyah gözleri, elma gibi yanaklarıyla güzel mi güzel bir çocuktu. Çok iştahlı olmadığından annesi ona "Elifciğim yemek yemezsen büyüyemezsin, büyüyemezsen de gelin olamazsın" derdi. Elif’i ikna etmenin en iyi yoluydu bu... Çünkü Elif'in hayallerini süsleyen en güzel şeydi gelin olmak. Evdeki beyaz örtüleri ve tülleri birbirine bağlayıp gelinlik yapar "Benim gelinliğimin kuyruğu çoook uzaklara kadar gidecek" derdi. 



Eline ne geçerse hepsini gelinlik parçaları yapar, onunla gezer dolaşırdı. Misafirliğe gittikleri yerlerde bile bir şey bulamazsa sofra bezinden gelinlik yapardı. İlkokulda okuma bayramında giydiği kıyafet de tabi ki gelinlikti. Ortaokul mezuniyet töreninde ise gelinliğe benzeyen bir kıyafet seçmişti. Derken Elif büyüdü ve serpildi…

Üniversitede aynı sınıfta okuyan arkadaşı Berk’le birbirlerini sevmişlerdi ve evlenmeyi istiyorlardı. Elif'in gelinlik ve düğün ile ilgili hayalleri devam ederken Berk için düğün gereksiz anlamsız bir sürü angaryaydı. Berk’in hayali yurtdışında küçük bir nikah ve sonrasında uzunca bir tatil yapmaktı. Hayalleri birbirinden farklı bu iki insanın evlilik kararlarını kısa zamanda duymayan kimse kalmamıştı. Yakın arkadaşlar, aileler, kuzenler, komşular, sosyal medyadaki tüm takipçiler… Uçan kuşa bile haber ulaşmıştı.

O esnada samimi oldukları arkadaşları Tarık onları epey şaşırtmıştı. Parmağında alyansı gördüklerinde:

- Tarık yoksa sen de mi, dediler o şaşkınlıkla. 

Tarık başarılı bir gençti. Herkes tarafından sevilen, fikirlerine değer verilen bir kişiydi. Bu şekilde sessiz sedasız nişanlanmış olması Elif ve Berk’e ilginç gelmişti. 

- Bu ne gizem böyle, insan mutluluğunu arkadaşlarıyla sevdikleriyle paylaşmaz mı hiç? Biz sormasak davetiyeden öğrenecektik herhalde bu güzel haberi, dediler şakayla karışık. 

Bu durum üzerine, Tarık’a düğününü nasıl yapacağını sordular. Tarık tebessüm edip:

 - Günü gelince hep birlikte göreceğiz arkadaşlar, deyip geçiştirdi. 

Elif’i bu cevap kesmemişti tabi ki, sorularına devam etti:

- Gelinin gelinliği nasıl? Çok güzel olmasın, kıskanırım yoksa. Hem kim bu kız bakalım? Ne zaman tanıştıracaksın bizi? Okuldan değildir herhalde, olsa bilirdik değil mi Berk, diye lafa girdi. Tarık ise sadece tebessüm ediyordu. 

Günler geçmiş, Elif’in hayalleri gerçek olmuştu. Sonunda o büyük gün gelmiş, Elif ile Berk’in dillere destan düğünü nihayet gerçekleşmişti. Çocukluğundan bu yana hayalini süsleyen kuyruklu gelinliğini giymişti artık. Gelinliğin içerisinde kuğu gibi görünüyordu. Berk olan biten bu tantanadan çok keyif almasa da tüm fotoğraflarda kocaman gülüyordu.

  


Elif’in hayalindeki düğünü aslında pek de hayal ettiği gibi olmamıştı. Her şey o mükemmellik ile ancak çok güzel olur sanıyordu Elif. Maalesef düğün organizatörünün yönlendirmesiyle hareket etmekten en samimi arkadaşlarıyla bile iki çift laf edemeden geçirmişlerdi düğünlerini. Tam sevdikleri kişileri görüp onlara sarılmak isterken organizatör kollarından tutup hadi şimdi pistte dans zamanı diyerek onları planlanan yöne doğru yönlendiriyordu. Organizatör sürekli bir talimat verir durumdaydı: “Evet şimdi masaları dolaşıyoruz, orada çok durduk şu masaya yönleneceğiz şimdi, diğer masa olmaz. Evet şimdi sanatçımız gelmiş sahneye geçecek gelin ve damat sizleri yerinize alalım.” Düğün değil sanki bir film setiydi. Verilen görevleri yerine getirmekten kimseyle samimi bir dakika geçirememişlerdi. Yemekler, müzik ve organizasyon için o kadar masraf yapmışlardı fakat davet edilenlerin birçoğundan memnuniyetsiz yorumları da kulaklarına geliyordu. Bu kadar şaşaa için yaptıkları masraf ve borcun şimdiden onlar üzerinde baskısı olmuştu. 

Berk bu duruma tepkiliydi biraz:

- Ne yapsak boş, birini mutlu etsen diğeri beğenmiyor. İşte bu yüzden bu yorucu işlerle uğraşmak istememiştim, dedi.

Elif “Hiç böyle hayal etmemiştim” diye düşündü.

Bir süre sonra Tarık da evlenmişti. Yakınlarının olduğu samimi bir törenle yapmıştı düğününü. Gelenlere gelin damat hoş geldin diyor, sohbet ediyor, ikramlıklardan yeniliyor, tebrikler kabul ediliyordu. İnsanlara bakınca herkes keyif alıyor gibi gözüküyordu. Gelinle damadın da keyfi yerindeydi. Bu düğünde hiçbir şey aşırı değildi, aksine ortam çok samimiydi. Misafirler “Her şey çok güzeldi, sizlere mutluluklar dileriz” diyerek düğünden ayrılıyorlardı. 

 


Düğüne Elif’le Berk de katılmıştı. Henüz evleneli bir yıl bile olmamıştı ama Berk’le yaşadıkları büyük tartışmalar sonucu neredeyse evliliklerini sonlandırma aşamasına gelmişlerdi. Gözleri buğulu bir şekilde arkadaşlarını tebrik etti. Eski Elif'ten eser kalmamıştı. Bir an düşüncelere daldı. Nerede hata yapmıştı? Halbuki ne de güzel planları vardı. Ne olmuştu da bu hale gelmişlerdi? 

Elif’in hayallerindeki dillere destan o düğün gerçekten de milletin diline düşmüştü ama hiç de beklediği gibi olmamıştı. Hayallerini ve planlarını herkese önden fazlasıyla anlattığı için insanların beklentisini oldukça yükseltmişti. Daha sonra ise ne yapsa etrafındakileri mutlu edemez olmuştu. Oysaki kendi yaptığının yarısını bile yapmadan mutlu insanların olduğu bu düğün, Elif’in bazı şeyleri anlamasını sağlamıştı. Tarık’a “Bu ne gizem” diye söylendiği şey aslında yaşanacak güzel anların üzerinin örtülmesiydi. Böylece her şey sürpriz olarak kalmış ve insanları çok küçük şeylerle bile şaşırtabilmişlerdi. 

Elif eve dönüş yolunda Berk’e “Tamam itiraf ediyorum, bizim düğündeki lazer gösterisi gerçekten gereksizdi. En büyük yanlışımız da bunu önceden herkese anlatmaktı.” derken Berk de şaşkın gözlerle Elif'e bakıp “Sadece lazer gösterisi mi?” dedi.

Tarık’ın düğünü onlar için bazı şeyleri daha iyi anlamalarını sağlamıştı. İkisi de yaptıkları şeyin fazla olduğunu ve bunun bugünkü mutluluklarını etkilediğini kabul etti. Ve mutlu olmak için çıktıkları bu yolda daha sade ve birbirilerini anlayarak hayatlarını sürdürmeye karar verdiler. 


 &

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar. 

&

"Sıradan bedellerle neden sıradışı bir hayatın olsun ki"

YAHYA HAMURCU

&


&

 KİM KİMDİR

İLİŞKİLERDE USTALIK

BAŞARI PSİKOLOJİSİ



Yorumlar

  1. İnsan hep paylaşmak istiyor. Bir bilse gizlenenin kıymetini..

    YanıtlaSil
  2. Hayaller ve gerçekler.
    Ne kıymetli bir şeyin gerçeğini bilmek..

    YanıtlaSil
  3. Ne kadar çok anlam yükleyip sonra da pişman oluyoruz bir çok şeye..
    Önden konuşup işleyişi bozuyor veya çevreden etkilenip vazgeçiyoruz yapacaklarımızdan..
    Oysa bir tohum bile sessizce vakit geçirir toprak altında belli bir zamanı vardır yeşermesinin..
    Bir bebek bekler zamanını gizlidir..
    Keşke iyi süreçlerin tamamlanmasında sessiz olmanın önemini bilseydi insanlar, kötü süreçleri yönetenler kadar..

    YanıtlaSil
  4. “Bu ne gizem” diye söylendiği şey aslında yaşanacak güzel anların üzerinin örtülmesiydi... Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  5. Zararın neresinden dönersen kardır. Anlamış, düzeltmek için adım atmış olması güzel.

    YanıtlaSil
  6. “Üstünü örtmek” ne güzel bir bilinç seviyesi Günümüz insanı tribüne oynamak derdinde hep, aşırılıklar sebebi, mutsuzluk boşanmalar sonucu. 👏👏👏

    YanıtlaSil
  7. Üstünü örtenlerden olabiliriz inşallah :)) Kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  8. Örtülü olan merak edilir. 🌸

    YanıtlaSil
  9. Ya anlamadan yola devam etselerdi.....

    YanıtlaSil
  10. Çok doğru 🤍

    YanıtlaSil
  11. İnsan başkalarına bakmaktan asıl gerçeğini unutabiliyor.

    YanıtlaSil
  12. Ailelerin çocuklarını yetiştirirken onlara kazandıracakları belki de en önemli şeylerden biri bu hayat dair hiçbir şeyi gözlerinde büyütmemeleri olabilir...
    Tabii ki gelecek ile ilgili hayaller kuracaklar, heveslenecekler, plan yapacaklar ama her süreçte orta karar takılmanın insanın toplamdaki mutluluğu için en iyi yol olduğunu görerek büyüseler ilerde de daha dengeli bireyler olurlar..

    YanıtlaSil
  13. İnsan mutluluğu ararken mutsuzluk sebeplerini oluşturup bunu bi türlü fark edemeyebiliyor. Elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlu olmak için çırpınıp mutsuz olacak her şeyi yapmak... Nasıl ama :)

      Sil
  14. Mutluluk zannettiğimiz yerde olmayabilir...

    YanıtlaSil
  15. Birkaç saat sürecek bir şeyin hayatın en önemli günüymüş gibi lanse edilmesi çok manasız hakkaten 😅

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de gelinlerin en mutlu günü diyorlar ama ben o gün mutlu olanı pek görmedim :)

      Sil
  16. İnsan evlenirken dünyanın en önemli işini yapıyor gibi hissediyor. Bunun böyle olmadığı çok geçmeden anlaşılıyor tabiki de.

    YanıtlaSil
  17. insan her şeyi mutlu olma amacıyla yaparken yapıp ettikleri yasaya ters olunca nasılda toplamda mutsuz oluyor..

    YanıtlaSil
  18. Ne kadar iyi niyetlerle çıkılmıştı yola oysa ki... Aslında insan kendi bile bilmiyordu niyetinin arkasında yatan acı getirileri...

    YanıtlaSil
  19. Hayaller hayatlar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

ÇOK AMA AZ