DOĞRU YOL DOĞRU SEN’E GÖTÜRÜR


İki kardeşiz biz kardeşim Enver ve ben, annem ve babamın iki değerli evladı. Hangi evlat anne baba için değerli olmaz ki? 

Babam, çocukluğumuzdan beri hiçbir şeyimizi eksik bırakmazdı. Özel kurslar, dershaneler, kitap setleri... Doğum günlerimiz atlanmaz, annemin yaptığı nefis pastalar eşliğinde kutlanırdı. Mutlaka hediyelerimiz de alınırdı. Bisiklet, bilgisayar, telefon ya da sevdiğimiz şey neyse. 

Çok mu zengindik, değildik ama babam çalışmayı ve almayı seven, çocuklarının üstüne düşen biriydi. Annem de öyle, “Fedakâr” değil miydi zaten annelerin ikinci ismi. Sevgisini hem dile getiren hem gösteren, yemeyip yediren, çocuklarının üstüne titreyen.


deneyimsel tasarım öğretisi

Tabi her şey aynı kalmıyor ve değişiyordu. Her yeni eskir, her küçük büyüyordu, bizde büyüdük. Kardeşim Enver liseden mezun olmuş özel bir hastanede çalışmaya başlamıştı. Ben ise üniversiteye hazırlanıyordum. Daha sonra istediğim bölümü kazanmış ve  ara vermeden okulu bitirmiştim. Enver ise yıllardır özel hastanelerde çalışmaya devam etmişti. Sınav zamanları ders çalışmak için işten ayrılır, ama kazanamazdı. Çünkü babamın zorlamasıyla sınavlara girerdi. Sürekli iş ve şehir değiştirirdi. Girdiği işlerde şikâyet eder “Çok yoruluyorum.” der, çıkardı. 

Ben ise çalışmaya başlamıştım. Ailemin ihtiyaçlarını gidermeye, onların bana verdiği her emeğin karşılığını vermeye çalışıyordum. Hasta olduklarında, üzgün olduklarında yanlarına koşardım. Enver İstanbul’da olduğu için 6 ayda bir gelirdi. Annem, “rahatsız olmasın, onun işi ağır” diye, çok aramazdı, onun aramasını beklerdi. O da haftada bir belki arardı. 

Yanlarına giderken, hoşlandıkları ufak tefek hediyeler götürürdüm, bu hoşlarına giderdi. Enver’in gelirken hediye almak pek aklına gelmezdi. Çalıştığı halde parasını yetiremez bir de üstüne babamdan isterdi. Babam kıyamaz saat kaç olursa olsun, bulup gönderirdi. Zaman ilerledikçe bazı şeyler çocukluktaki gibi olmuyordu.

Annem, babam ve ben Enver’in üstüne düştükçe gözümüzde daha da değerleniyordu. Enver ise olumsuz yönde değişmeye başlıyordu. Biz veren taraf oldukça ona düşkün oluyor, tavizler vermeye başlıyorduk. 

Enver, konuşurken birden sesini yükseltir, karşısındaki üzülür mü kırılır mı düşünmezdi. Güzel bir arabası vardı ama yine de memnun değildi. Annem ve babam bu duruma çok üzülür ama ona bir şey diyemezlerdi.

Bir taraf zalimleşmenin işaretlerini verirken, diğer tarafın payına ise üzülerek onu izlemek düşüyordu. 


deneyimsel tasarım öğretisi


Zamanı gelince askere gitti. Annem ve babam verdikleri tavizlerden dolayı ona karşı otorite olamadıklarının farkındaydılar. Kendi güçleri yetmese de askerde bir zorluk görmesini istiyorlardı. Derken kısa dönem askerlik yaptı geldi. Sıra evliliğe gelmişti, bu arada hiç birikimi yoktu üstelik sağa sola borcu da vardı. Buna rağmen evlenmek de istiyordu. Tabi her anne baba gibi bizimkilerde evlatlarının mürüvvetlerini görmek istiyorlardı. Evlilikte keramet vardır, “Düğününü yaparız, eşyanı alırız evini tutarız, biz bugünler için varız.” diyorlardı. Ya da demek zorunda kalıyorlardı. Düğün yapmak için ellerinde ne varsa harcadılar. 

Hep birlikte kardeşimin yapması gereken her şeyi yapmıştık. Salon ayarlandı, eşyalar alındı, takılar yapıldı, kartlar basıldı… Bir hafta var düğüne. Herkes düğünle ilgilenirken Enver’in aklında düşlerindeki arabayı almak vardı. Babamın düğün için kullanacağı birikimin bir kısmını aldı, geri kalanını da başkasından borç almasını istedi ve kabul edildi. Artık Enver’in arkasına “Mutluyuz?” yazabileceği bir gelin arabası da vardı. 

Tabi hikaye böyle devam etmedi. Kardeşimin hazıra konma evresi ailemizden ayrıldığında sona ermişti. Artık eşi ile kurduğu yeni çekirdek ailesi vardı. Onu saran, kollayan her isteğini yerine getiren anne, baba yoktu yanında. Aksine ondan bekleyen biri vardı artık hayatında. Kira, faturalar, mutfak giderleri kardeşim için planın bir parçası değildi belki ama gerçeklerle karşılaşma vakti gelmişti. Bu bedelleri ödemek hazırdan beslenen biri için ağır gelmişti. Nihayetinde ilk altı ayda kendi emeği olmadan kurduğu evliliğin çatırdama sesleri de duyulmaya başlamıştı. Zorlandıkça soluğu baba evinde almak istedi ama işler istediği gibi olmadı. Artık ona kol kanat gerecek, isteklerini karşılayacak güçleri kalmamıştı bizimkilerin.

Enver’e güzel sözler eşliğinde net mesajı vermişlerdi. “Oğlum artık senin ailen eşin, ona dön ve hayatını düzene sok. Bizden buraya kadardı artık bir şey bekleme, vermeyeceğiz.” Buna ben bile inanmamıştım!  Geçen sürede annem ve babam Enver konusunda yaptıkları hatayı anlamış ve sonrası için tedbir almayı başarmışlardı. Enver zorlanacaktı, belki hayatında olan birçok şeyi kaybedecekti. Zamanında öğrenemediği şeyleri hayat deneyimleri ile ona öğretecekti.

Başkasının yapması gerekenleri onun yerine yapmak, sorumluluklarını almak hem ona hem kendimize zarar verir. İnsanoğlu kolayı seçebilir, acıdan kaçmak, yolunu kısaltmak isteyebilir. Mutlu olacağını zannederken mutsuzluğa hazırlar kendisini. Kendi, kendine haksızlık yapıp, karşı tarafa zulüm eder.  Oysa insanın kendi yaptıkları onu güçlendirir. Daha mutlu olmasını sağlar. 


deneyimsel tasarım öğretisi


İki insan vardır ki; biri bedel ödeyen, diğeri bedel alan...

İki rol vardır ki; biri zalim olmak, diğeri merhametli...

İki yol vardır; birinde yük alırsın, diğerinde yük olursun...

Ve sonunda iki kendi ile karşılaşır insan; biri yanlış, diğeri doğru…

Peki sen, hangi kendin ile karşılaşmak istersin?



&

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.

 &

"Sıradan bedellerle neden sıra dışı bir hayatın olsun ki…"

YAHYA HAMURCU

&


&


Yorumlar

  1. Emeğinize sağlık.🌺
    Seçimler her an yapılıyor. Peki hangi yönde ?

    YanıtlaSil
  2. İnsan iyilik yaptığını zannederken de kötülük yapıyor hiç farkında olmadan. Bunu gerçekten çok yapıyoruz? Çocuğumuzu, çalışanımızı, öğrencimizi yetiştirirken onun adına bir şeyler yapmayı ya da hata olmasın diye uğraşmayı marifet görebiliyoruz. Oysa ki onun da marifetlenmesi için zorlanması, belki hata yapması ve kendi bedelini ödeyebilmesi gerekiyordu...

    YanıtlaSil
  3. Bedel ödeyen, Yük alan olmak dileğiyle…

    YanıtlaSil
  4. Kalemimize, yüreğinize sağlık…

    İyilik adı altında, merhamet adı altında ne çok zarar verdik birbirimize..

    Oysa insanın mağfiretinin olduğu bir alanda onun bu özelliğini köreltmek ne büyük bir acı aslında..

    Şu yazıyı okuduktan sonra her şeyine evet dediğimiz insanlara dönüp bir bakmak nasıl olur?

    YanıtlaSil
  5. Anne babalar olarak bedelsiz bıraktığımız çocuklarımız için ağır bedeller ödedik. Cahilliğin bedeli çok ağır. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Bilen ve bedelli çocuklar yetiştirenlerden olalım kıvamında. Yazı çok önemli bir konuya parmak basmış 👍🏻👍🏻👍🏻🌹🌹🌹

    YanıtlaSil
  6. İnsan bedel ödeyen olmayı da bedel alan olmayı da kendi seçiyor doğru tercihler yapabilmek duasıyla🌿 kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  7. Ellerinize sağlık 🌸
    İnsanı bedel ödemeye teşvik eden bir yazı olmuş ☺️

    YanıtlaSil
  8. Enverler’den öyle çok ki bugün… Nereye baksak görebilir olduk malesef. Ama çözümü de var ne güzel. Deneyim transferi için teşekkürler

    YanıtlaSil
  9. Kaleminize sağlık herkesin hayatında benzerleri olan bir öykü👏

    YanıtlaSil
  10. Aynı anne babanın çocuğu olaylara verdiği tepkilerle farklı olabiliyor
    Anne babalar hata yapabiliyor ama yine de o çocuklar büyüdüğünde doğru kararlarını verip daha iyi bireyler olmayı seçebiliyor.
    Enver in ablasını da takdir edelim buradan
    Ve ona benzer kader öyküsü olan yüzlerce kişiyi :)

    YanıtlaSil
  11. İnsan bazen öyle şeyler okur ki, Sanki aynada kendi kendini görüyor, Her şeyi görmek gerçekten çok üzücüdür… Bu hale nasıl geldim Diye sorar insan.. İşte bunlar hep yavaş yavaş oluşan şeyler küçük göz hareketlerle ve gizli laflarla başlayıp, boşanmalara ayrılmalara varan şeylerdir…

    YanıtlaSil
  12. İyi ki gercekler var iyi ki gerçekleri aktaranlar, yol gösterenler var.. Anne baba olmak çok kıymetli, ama gerçeği bile anne baba olmak paha biçilemez..

    YanıtlaSil
  13. Doğru kendimizi bulmak duasıyla.

    YanıtlaSil
  14. O kadar gerçek bir yazı olmuş ki, elinize sağlık 🪴

    YanıtlaSil
  15. Bu hikaye bir o kadar gözümüzün önünde bir o kadarda göremediğimiz bir tarafta...

    YanıtlaSil
  16. Farklı isimler benzer problemler... çözümü kolaylaştıran bir yandan da zorlaştıran etkenler. Hiç değişmeyen öyküler sanki İnsanın neye nasıl tepki vermesi gerektiğini anlaşılabilir aktarmışsınız ellerinize sağlık.

    YanıtlaSil
  17. Bedel ruhun şifası... 🌻

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her yol bedele çıkıyor. Neye ne kadar ödemekse dengeyle ilgili

      Sil
  18. İnsan bedel ödedikçe gelişen, canlanan ve değer veren bir canlı. Bir insan ancak bedel ödediğinde mutlu olur. Ve bir ailede herkes sorumluluğuna göre bedel öderse AİLE olur. Sürekli birilerinin açığını kapatmak adına onu güçsüzleştirmek en büyük zulüm.

    İyilik yapıyoruz derken aslında o insana kötülük yapıyoruz. Ve bunun sonucunu çok acı ödüyoruz …

    YanıtlaSil
  19. Hafif insan olmak varken neden başkalarına yük olmayı seçer insan...? Veya bu zaten belki de seçimlerinin sonucu mudur..? Maalesef hayata düz mantıkla baktığı an yanılıyor insan. Oysa bu hayatın da kendi içinde bir uyumu var vr bu uyumla hareket etmek de işte o ufak bedellere başlıyor... Diğer kardeşlerin hiç düşünmediği yerde o anne babaya minik hediyeler almak gibi... ✨ Kaleminize sağlık 💜

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

ÇOK AMA AZ