KÖYDE HER GÜN BAYRAMA UYANMAK


Deneyimsel Öğreti


Sen hiç köy bilir misin?

Ama şehirdeki Kadıköy, Sefaköy, Bakırköy gibi değil…

Gerçekten hala köy… anlatayım;

Orada evler, taş duvarlardan ya da kerpiçten. Öyle göklere doğru uzanan beton katlardan değil.

Taş duvarları, yazın serin seni ferahlatıyor. Kışın ısıyı tutuyor içini ısıtıyor, sanki ev seninle konuşuyor.

Orda çalan telefon alarmı yerine vakti gelince öten horozu vardır.

Sabah seni erkenden uyandıran havası, komşu Alaaddin Abi’nin meraya götürdüğü koyunlarının “meleyişi… a, birde boyunlarındaki çıngırağın çıngısı vardır.

Çocukken bayramlarda ne hissederdin?

Hatırladın mı?

Hani karyolanın yanındaki komidinin üzerinde duran fırfırlı elbise, yeni elbisen… ilk defa bayramın 1. günü giymen için bekliyor yanı başında. O gün, günlerden arife. Gece bitmez, sabah olmaz bir türlü. Zaten evde doğru dürüst uyuyan da olmaz. Bütün ramazan çuvala girmiş gibi ne iş varsa o güne bırakılmış. Sarmalar, cevizli baklava, köy peyniri ile su böreği… Bir de evin temizlik rütüşleri…

Bayrama kavuşma, hasret giderme, işte bu tatlı heyecan…

Köyde, her sabah bu tatlı heyecanı hissettiriyor insana. Sanki her gün bayrama uyanıyorsun.

Araçların motor, korna sesi de pek olmaz. Şehir trafiğinden farklıdır buradaki trafik. Yollarda koyun, keçi sürülerinin oluşturduğu bir trafik akışı olur. O da günün belli saatlerinde meraya giderken, meradan gelirken.


Deneyimsel Öğreti


Şehirde insan yapımı şeylerle çok karşılaşırsın. Trafikte; araba, metrobüs, metro, otobüs, minibüs… onların gittiği oto yollar, asfalt ya da paket taşlarla döşeli kaldırımlar. O kaldırımlara kapısını açan dükkanlar görürsün. Berber Ahmet, Can Market, Sevgi Butik, Takı Sanatı, Ucuzluk Pazarı, Simit Sarayı, Dönerci Remzi Baba, Kahvaltı Diyarı…. Yol boyuna daha birçoğu denk gelir. Her şey, o bölgede yaşayan halkın ayağının altına serilmiş adeta. Yani evinden çıkıyorsun ve iki adım ötende ne istiyorsan ulaşabiliyorsun. Çok fazla imkân var.

“Ne güzel çarşı, pazar çok yakın.” diye düşünüyor, insan değil mi?

Bir de tam tersi, büyük teyzemin çocukluk yıllarından yaşadıkları köy hayatı ve anlattıklarını anımsadım. O ne zaman anlatsa ben de oraları yaşarım adeta.

“Yavrucuğum bizim zamanımızda nerde böyle bolluk. Bir kere öyle evlerimize yakın çarşı pazar yoktu. Bir Bakkal Baki Abi’miz vardı. Onda, bizde olmayan şeyler olurdu. Mesela tahin helvası, cam bardak, melamin tabak… Annem bize bir kap içinde 5-10 yumurta verirdi onunla bakkal Baki’den helva alırdık. Para işlemezdi köyde. Daha büyük ihtiyaçlarımızı babam 3-4 ayda bir kasabaya iner oradan temin ederdi. 7 kardeştik, annem bizim kıyafetlerimizi babamın kasabadan getirdiği top kumaşlardan ölçer, biçer, keser ve dikerdi. Yılda belki bir kez ayakkabı alınırdı. Olan ayakkabı artık giyilmeyecek hale gelmişse alınırdı.”

“Peki zor olmuyor muydu teyzeciğim?” Anlatılanları yaşamamış biri bu hikâyeyi dinleyince, aklına imkânsızlık içinde bir yaşammış gibi geliyor.

Teyzem;

“Biz çok mutluyduk evladım, aile olarak kalabalıktık ama her birimizin bir görevi vardı. Gündüz işlerimizi tamamlar akşam sofrada buluşurduk. Sonra gaz lambası ışığında babamın bize okuduğu ve anlattıklarını dinlerdik. Duyduklarımızı anlamaya çalışırken de yataklarımıza geçer, ertesi sabaha uyanmayı merak ederek uyurduk. Çünkü biz az imkanlar için ama çok kıymet bilerek yaşıyorduk.”

Şimdi ise büyük teyzem; Zamanında büyüklerinin göç ederek geldiği büyük şehirde yaşıyor.

Daha çok iş imkânı umuduyla göç etmişler.

Erkekler tarım ve hayvancılıkla uğraşarak ailelerini geçindiremeyeceklerini düşünerek göç etmişler.

İmkana göç etmişler.

Onların geride bıraktığı köydeki evleri de sahipsiz ve yıkık şekliyle orda yaşayan hayvanların barınağı olmuş.

Teyzem, büyük şehirde, bir ilçenin, bir semtinin, bir mahallesinde bulunan yüksek bir binasının, 5. katında, yüz m2 alana sahip dairesinde yaşıyor. Her imkânın ona da sunulduğu bu şehirde, odasındaki sarı koltuğunda geçmişteki imkanları kısıtlı ama mutlu yaşantılarını hatırında tutarak ve özleyerek yaşıyor.

Sana o eskilerden kalma şimdiki köyümü anlatmaya devam edeyim mi?


Yolları taşlarla, evlerinin etrafı bahçelerle çevrili. Bahçelerde her türden meyvelerle süslenmiş ağaçlar, yemişler. Onlardan beslenen güzel sesli kuşlar.

Deneyimsel Öğreti

Geçimini hayvancılık ve onlardan elde ettiği ürünleri ihtiyacı olanlara ilçe pazarında satarak sağlayan köy halkı. 80 yaşında olup hala çivi gibi koyun peşinde koşan Ekrem Amca da var. 25 yaşında koyundan cevize, bahçeden köyde tamir edilen evlerin inşaatına kadar bir çok işte çalışan genç nesil de var. Yaşlısı mutlu, genci de mutlu, üstelik bir arada mutlular.

"Köyde yaşam eskidenmiş, şimdi insanlar şehirlerde yaşıyor" cümlesi bu anlattıklarımdan sonra garip oldu değil mi?

Zaman aynı zaman, güneş yine aynı güneş, gece yine aynı gece…

İnsan yine aynı insan doğuyor ve büyüyor.

Peki değişen ne?

Hepimizin amacı daha mutlu ve başarılı olmak ise, imkanalar içinde ama mutsuz durumumuzu imkanların kısıtlı olduğu ama mutlu olunan hale nasıl çevirebiliriz?

Eskilerin yerleri olarak bilinen köylerimize nasıl sahip çıkabiliriz veya nasıl daha iyi tanıyabiliriz?

Sadece kahvaltı yapmak için hafta sonu kaçamağı olarak değil de bir köy seçerek orayı gerçekten ziyaret etmek, oradaki sokakları gezmek, havasını içimize çekmek, oranın ahalisi ile bir sohbet etmek acaba bir başlangıç olabilir mi?




 &

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.

 &

"Meyveyi sonunda aldıysan ağaçtan, Dallara tutunurken...
Zorlansan ne fark eder, Zorlanmasan ne? Elin kanasa ve düşsen ağaçtan..
Şifanı veren yerde bekliyorsa, Ve seni yerden kaldıracak olan...
Canın acısa ne fark eder...
Acımasa ne?"

YAHYA HAMURCU

 &






Yorumlar

  1. Köy gibisi var mı? Şırdan mayasını unuttuk, o eski tadları. Herşeyin gerçeği geride kaldı :(

    YanıtlaSil
  2. “Ben köyümü özlediiim” diye mırıldanmaya başladım yazıyı okurken :))

    Ellerinize sağlık ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu an aynı türküyü açıp köye varana kadar bunu türküyü dinlemek istiyorum bende..☺️

      Sil
  3. Okurken hayranlıkla okuduğum, herseyin doğal olduğu havasının mis gibi olduğu köy hayatı. Benim için gezmelik ancak yaşamak olarak benim için uzak olan köy hayatı.

    YanıtlaSil
  4. İmkanları arttirarak mutlu olunmayacagini anlatan ne güzel bir yazı. Emeginize sağlık..

    YanıtlaSil
  5. Köy hayatında huzur var çünkü her şey doğal . Mizacını kaybetmiş hiç bir şey tatmin etmiyor, huzur vermiyor…

    YanıtlaSil
  6. Hangisi gerçek yaşam köy mü şehir mi? Yumurtayla köyün bakkalına giden çocukluğum oldu bu arada benim de, insan gerçekten özlem duyuyor, kaleminize saglık

    YanıtlaSil
  7. Bir memur çocuğu olduğum için şehir şehir dolaşarak geçti çocukluğum ama yaz tatillerini hep köyümde doya doya geçirdim inek peşinde de koştum,gaz lambasının ışığında masallar da dinledim çok şükür 🙏 şimdi düşünüyorum da ne mutlu bir çocukluk geçirmişim.Ağzınıza sağlık çok güzel bir yazı olmuş.

    YanıtlaSil
  8. İmkan Arttıkça mutlu olacağımızı sandık

    YanıtlaSil
  9. Kolaya alıştığımız için köy zor geliyor konfor alanımızı bırakamıyoruz.. güzel yazın için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  10. Gerçek üretimin ve bereketin olduğu bir köy hayatı. Ne kadar güzel. Şimdilerde artık köylerde şehirleşme hevesinde.

    YanıtlaSil
  11. Köy hayatı deyince, her işi birlikte yapmak, birlikte gülmek, eğlenmek..birlikte ağlamak..doğallık geliyor aklıma..
    Ayağını hergün toprağa basabilme imkanının olması çok güzel..:)

    YanıtlaSil
  12. Köyüme gittim yazıyı okurken.... O horozun sesiyle uyandığımızda gergin uyanmazdık ama alarma uyanmak öyle mi?

    YanıtlaSil
  13. Konfor zannettiğimiz çoğu şey bize doğal yaşamı aratır oldu, hayatımızdan çaldı...

    YanıtlaSil
  14. Doğal yaşamı istemek ama ona uyumlu olamamak... Üzücü gerçekten bu konuda biraz cahil kaldık sanki...

    YanıtlaSil
  15. Ah mis kokan köyüm çoğu şey azdı ama çoktu

    YanıtlaSil
  16. Ne güzel tasvir edilmiş. Gözümde canlandı, burnumda tüttü.

    YanıtlaSil
  17. İnsan nasıl da gerçeği istiyor. Okudukça canım köyde vakit geçirmek istedi😊

    YanıtlaSil
  18. Kaleminize sağlık, ne güzel yerlere götürdünüz bizi... :)

    YanıtlaSil
  19. Çokkk uzaklara gittim bu yazıyo okurken.. Ne kadar ucuza sattık servetimizi.. Ne çok kandık imkanlara, ne çok aldandık… içi boş şeyleri süsleyerek ne güzel gösterdiler bize.. oysa rahatlık tuzağı diye bir şey vardı elimizden mağrifetimizi çalan…🥺

    YanıtlaSil
  20. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  21. Yumuşacık sıcacık bir yazı olmuş, elinize sağlık 🌺

    YanıtlaSil
  22. Köyden bahsetmek bile insanın ciğerlerini temizliyor sanki.. Günümüz çocuklarının çoğu bizler gibi yaz tatilinin bir kısmını köyde geçirmiyor, bayramlarda köye gitmiyor, hangi meyve hangi dalda yetişir, koyunlar nasıl tuz yalar, samanlıktan nasıl yumurta alınır bilmiyor... Şehir hayatının elbet bazı avantajları var ama o sıkışmışlık hissini, doğadan kopmuşluk halini düzeltmek gerekiyor ve insanlar giderek artan şekilde bunun farkına varıyor...
    Hatırlattığınız için teşekkürler!

    YanıtlaSil
  23. ""Sadece kahvaltı yapmak için hafta sonu kaçamağı olarak değil de bir köy seçerek orayı gerçekten ziyaret etmek, oradaki sokakları gezmek, havasını içimize çekmek, oranın ahalisi ile bir sohbet etmek acaba bir başlangıç olabilir mi?"'
    çok güzel bir öneri🤍🌱

    YanıtlaSil
  24. Köy dedin mi insanın aklına doğallık, organiklik, birliktelik, üretim geliyor. Kümesten taze yumurta, ineğinden süt çeşmen, sebze meyven dalında, çöp öğütücün israf önleyicin, çevre temizlikçin, geri dönüşümün en çok olduğu yer. Ne güzel yer… 👏👏👏👏

    YanıtlaSil
  25. İmkanlarla mutlu olacağımızı zannettik ama imkanlara boğuldukça imkansızlıklar içindeki mutluluğumuzu özledik…

    YanıtlaSil
  26. Yazıdan sonra insanın imkanlarını azaltası geliyor… :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

BİRLEŞEN