MUTLUYUM MUTLUSUN
Ne büyük hayallerle evlenmişti Nurten...
Evlenince çok mutlu olacak, kocası bir dediğini iki etmeyecekti. Evlenmeden önce yapamadığı ne varsa yapacaktı. Monoton, sıkıcı hayatı geride kalacaktı. Hem Ahmet, babası gibi onu kısıtlamayacaktı da. Hiç unutamadığı bir anısı geldi aklına, annesi ile evdeki modası geçmiş koltukları atıp yenilerini almak istemişlerdi de babası nasıl esip gürlemişti “Ne gerek var, koltuk işte oturun oturduğunuz yerde. İcat çıkarmayın başıma” daha neler neler söylenip durmuştu gün boyu. Babası, gerekmedikçe para harcamaz evdekilerinde harcamasına müsaade etmezdi. Nurten ise arada değişiklik iyidir modundaydı, seviyordu değişiklikleri. Daha evlenmeden evini, sevdiği mobilya ve aksesuarlarla dekore ediyordu zihninde. Ne hayaller ne hayaller. Balayını, yaz olursa Dubai’de kışa denk gelirse İsviçre'de istiyordu. Hafta sonları arkadaşlarıyla brunchlar, iki günlük tatlı kaçamak tatiller. Mutfağında kahve bölgesi, balkonunda manzaraya karşı muhabbet köşesi. Cebinde kocasını ek kartı bütün mağazaları benim havası. Yani hayatını artık özgürce yaşayabilecekti.
Güne sabah sporu ile başlarım diye içinden geçiyordu. Formunu da korumuş olurdu. Evine yakın spor salonları bakmayı da yapacakları arasına aldı. Spor sonrası arkadaşlarla bir kahve molası… Düşündükçe heyecanlanıyor, hayalini kurduğu her şeyi bir an önce yapmak istiyordu.
Nurten artık evlenmiş, rüştünü ispatlamış, skor tahtasına 10 puan daha yazdırmıştı. Kocasının iyi bir işi olduğu için 10 puan da oradan kapmıştı. Eee bir de çocuğu olursa esas puanları oradan toplayacaktı.
Kocasıyla da birbirlerini sevmişlerdi ama zaman geçtikçe Nurten hayal ettiği o mutluluğu bir türlü bulamıyordu sanki. Ahmet yoğun iş temposu içinde karısını mutlu edebilmek için istediği ne varsa karşılamaya çalışıyordu ama Nurten’in mutluluk hali çok kısa sürüyordu. Planladığı spora gidememişti. Arkadaşları ile brunch planları Ahmet’in hafta sonu iş seyahatleri sebebi ile ertelenip duruyordu. Sabah kahvaltısı, akşam yemeği hazırlığı, evin bakımı düzeni derken Nurten evliliği pembe hayallerle çerçevelediği tablodan daha farklı yaşıyordu sanki. Kendi kendine “Kızım Nurten hayaller Paris gerçekler Kadıköy” diyordu.
Çok mu anlam yüklemiş ve beklentiye girmişti acaba? Annesi ve babası ile olan önceki aile tablosunu hatırına getirdi. Babasının arada çıkardığı huysuzluklarına rağmen annesi ne de güzel idare ediyordu. Bir gerginlikte olsa şikâyet yerine tebessüm ve espri ile geçiştiriyordu. İlişkileri bir şekilde mutlu sona dönüveriyordu. Annesinden duyduğu sözler geldi aklına “az imkân çok huzur evladım”
Nurten ona sunulan imkanları hiç düşünmeden kullanıyordu. Buna rağmen daha iyi hissetmesi gerekmez miydi? Tam tersine şikâyeti memnuniyetini de geçiyordu. Bu durumda ona yeterince iyi davranan eşinin de mutsuz olmasına sebep oluyordu.
Mutlu olmak için evlenmişti Nurten ama insan dışarıdan gelecekleri bekleyerek nasıl mutlu olabilirdi ki?
Peki gerçekten mutlu olmak için mi evlenirdi insan? Yoksa hayat denen bu yolculukta yaşayacağı sıkıntıları, mutlulukları, heyecanları, korkuları beraber yaşayabilmek için mi?
Nurten düşünmeye başladı. Mutluluk resmindeki eksik parçayı bulmaya kararlıydı. Mutluluğu başkalarına veya sahip olduğu ve olmak istediği şeylere üzerine bağlandığını fark etti.
Peki gerçekten böyle miydi? Etrafındaki insanları daha da dikkatli incelemeye başladı. Buldukları hiç de beklediği gibi değildi. Gerçekten mutlu olan insanlara baktı, onların sahip olduklarına ve olmadıklarına. “Bu mutlu insanlardan çok daha fazla şeye sahipken ben nasıl mutsuz olabildim?” diye düşündü. Anladı ki mutluluk sahip olduklarımızla alakalı değildi. Öyle ya kendisinden çok daha fazla imkana sahip olanlar da mutsuz olabiliyordu. Bunları irdelemek Nurten’e iyi gelmişti. Daha fazla düşünüyor, düşündükçe fark ettiklerine şaşırıyor ve daha derin düşünmeye başlıyordu. “Peki insan gerçekten neden evlenir?” diye düşündü yeniden.
Bu konu üzerine düşünmek Nurten’e iyi gelmişti. İlişkide alacaklarından çok verebileceklerine odaklandı. Bu konuda annesinin kapı komşusu olan Nihal Teyze ve Mehmet Amca’dan çok etkilenmişti. Nihal Teyze ve Mehmet Amca 35 yıllık evliliklerinde, bugün geldikleri yerde çok mutlu gözüküyorlardı. Nasıl olduklarını incelemeye başladı.
“Güzel kızım Mehmet Amca’nın çayı açık olsun, fazlası çarpıntı yapıyor.” Demişti Nihal teyze oturmaya geldiklerinde. Mehmet Amca da daha eşi bir şey söylemeden alıp şalını dizlerine örttü eşinin. “Biraz serinledi hava, hemen üşüyüverir Nihal Teyzen” derken birbirlerine bakıp gülüştüler. Bu manzarayı görmek bile insanın içini ısıtıyor, mutlu ediyordu. Nurten “İşte bu, mutluluk bu, bu kadar.” Birbirlerini ne de güzel tamamlıyorlardı. “Ben Ahmet’in ne kadar ihtiyacını giderebiliyorum?” diye düşündü. Kendi isteklerine o kadar odaklanmıştı ki bunu fark etmemişti.
İnsan biriyle hayatını birleştiriyorsa karşılıklı ihtiyaçlarına göre de birleşmeleri gerekiyordu.
“Zaten üzülecektim, beraber üzülelim, seninle güzel üzülünür. Gülüyordum, seninle daha güzel gülünür.” İşte gerçek olan buydu. Böyle olursa bu gemi yürür, fırtınalara direnirdi. Varacağı limana sağ salim varırdı.
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi…
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Limana güvenle ulaşacak kişilere rast gelmek ne büyük nimet.
YanıtlaSilSevgi neydi... Sevgi emekti... Çok almak ile değil, az ile mutlu oluyordu insan...
YanıtlaSilNe güzel bir stil
SilKaleminize sağlık
YanıtlaSilYol arkadaşı dediğin…
YanıtlaSilHayaller güzel ama onu daha da guzel hale getiren ihtiyaç uzerine olması sanırım :)
YanıtlaSilİnsan birisinin ihtiyacını giderimce bir işe yaradığını hissediyor
Silİnsan kendi kendine mutlu olamadığında başka birisini nasıl mutlu edebilir ki
SilSeninle kahkaha atılarak üzülür..🤍
YanıtlaSilNurten ne güzel irdelemiş 🤍 merak etmiş ve fark edebilmiş 🌱 kaleminize sağlık 🤍
YanıtlaSilAz imkan çok huzur yavrum... Üzerinde düşünülesi bir cümle, pek çok ilişkinin problemlerinin kilit noktası belki de... Kaleminize sağlık
YanıtlaSilÇok güzeldi, ALLAH razı olsun :)
YanıtlaSilNe güzel bir yazı olmuş... Mutluluk konforu imkanı arttırmakla gelmiyor insanın hayatına. İnsan ancak irdeleyip bir şeylerin gerçeğine nasıl ulaşacağını anlarsa hayatı konfor oluyor
YanıtlaSilVar bi hayalimiz 🙂
YanıtlaSilinsanın gerçek mutluluğu bulabilmesi ne güzel
YanıtlaSilBeklentilerle nasıl da hayatımızın gidişatını istemediğimiz yönde şekillendiriyoruz. Düşünmek ve soru sormanın kıymetini bir kez daha anlatan yazı...
YanıtlaSilEvvel refik badel tarik :)) Önce yoldaş sonra yol :)) He bir de birinin sözü vardı ya neydi o ? Yol yoldaşlarla güzel miydi neydi? Mutluluğun formülü belki de yolunu ve yoldaşını iyi seçmekten geçiyordur. :)))
YanıtlaSilMutluluğumuzun başkalarının mutluluğundan geçmesi... Nasılda görünmez iplerle bağlıyız halbuki💕
YanıtlaSil🤗
YanıtlaSilHayaller ve hayatlar :)) İnsanın hayali gerçeğe uyumsuz olunca nasıl da arar oluyordu mutluluğu? İlişkilerde bunu nasıl sağlarız peki?
YanıtlaSil''Az imkan çok huzur'' nasılda özetliyor tüm hikayeyi. Emeğinize sağlık
YanıtlaSiltek başına mutlu olmayı beceremeyen başkasıyla mutlu olmayı beceremez demişti hocam.
YanıtlaSilinsan önce kendi mutlu olur sonra o mutluluğa eşini de dahil eder. biz bunun tam tersini yapıyoruz sanırım.
Seninle kilo verirken de gülünür, beraber ne güzel spor yapılır. Yol arkadaşlığı bu işte
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş, emeğinize sağlık.. 💖
YanıtlaSil