SEBZELİKTEKİ PORTAKALLAR

Yine alarmdan beş dakika önce gözleri açılmıştı. Daha gün aymamıştı ama yola koyulma zamanıydı. Her zamanki rutinlerini tamamlayıp evden çıktı. Şubat soğuğu iyice kendini hissettirir olmuştu. Beyaz yanakları soğuğu yediğinde elma gibi kızarırdı. Zaten Aylin kış mevsimini çok severdi… Severdi sevmesine ama epeyce de üşüyen bir karakterdi. Kış sevgisi onda çocukluktan kalmaydı. O zamanlar mevsimler bu günkü konforunda yaşanmasa da… Çocukluğu sobalı bir evde geçmişti ve kar yağdığında mutfağa gidip bir portakal almak büyük bir hazırlık gerektirirdi. Üst üste kazaklar giyip ayağındaki kat kat çoraplar iyice kontrol edilirdi. Nihayet mutfağa titreye titreye gelinir ve renkli naylon sebzelikten portakallar alınırdı. İşin en zor kısmı sanki burası olabilirdi; Portakalı yıkamak… Kardeşi ondan farkıydı, arada kurallar konusunda kaytarırdı. “Ya, bu sefer yıkamasak hızlıca alıp soba kenarına yerleşip yesek olmaz mı? Hem kabuklarını soyacağız zaten…” Ama ablası Aysun, kuralları es geçme...