MİSALDİ CEKET GÖMLEK GİYENLERE
Arabasıyla köprüden geçerken; boğazın güzelliğine her seferinde hayran kalmasına şaşırarak, boğaz havası alabilmek için camı bir miktar indirdi. Bir yandan radyonun düğmesine bastı. “Hadi bakalım sıradaki şarkı bana gelsin” dedi radyo spikeri edasıyla. Müziğin girişinden hemen tanıdı. Bir dolu çocukluk anısını hatırlatan “Ahmet beyin ceketi” şarkısıydı. İçinde bulunduğu durumla bu kadar ilişkili bir şarkıya denk gelmenin verdiği mutluluk ile gülümsedi.
“Tanrı bütün kullara rızkını dağıtırken
Kimi sırtüstü yatar kimi boşta gezerken
Kul Ahmet erken kalkar haydi ya nasip derdi”
Direksiyonda parmaklarıyla ritim tutarak şarkıya eşlik ederken, bir yandan aklına; bu işe başlarken Ahmet Bey gibi erken kalkıp dükkanının kapısını kuşlarla birlikte açtığı, dükkânı süpürdüğü, rafların tozunu aldığı, belki saatler sonra gelebilecek olan müşteriler için hazırlık yapmaya başladığı anlar geldi. Arkadaşları ve yandaki esnaflar ona:
-Bu kadar erken açmana gerek yok,
-Müşteriler gelmeye yakın açsan da olur,
-Boşuna enerjin gidiyor,
-Elektrik harcamış oluyorsun,
-Uykunu daha iyi alsan daha verimli olursun gibi mantıklı görünen tavsiyeler verirdi.
Ama şarkıdaki Ahmet Bey ile isimleri de aynı olan Ahmet, bu ticarete girmeden yıllarca çırak olarak çalıştığı ustasından öğrendiği en önemli deneyim transferini asla unutmamıştı.
Ustası ona: “Bak Ahmet, rızkı veren Allah’tır. Rızık müşteri ile gelir ama o müşteriyi senin kapına getiren senin bedeline göre getirir” demişti.
İlk başta bedel derken ne demek istediğini çok iyi anlamamış, ustasına sormuştu. Hayattaki yaptıkların veya sakındıklarındır, bunun için gösterdiğin emeklerdir. Uykundan sakınıp dükkânı açmak, sabahın soğuğunda yaptığın temizlik rızkın için ödediğin bedellerdir.
Ustası sabah erkenden “Ya nasip” der kepenkleri kaldırırdı. Artık insanların ustasının dönemindeki gibi erkenden dükkânı açmak gibi dertleri kalmamıştı. Eski esnaflar hala bu düzeni korumaya çalışsa da artık yeni bir düzen oluşuyordu.
“Kimseler anlamazdı ya nasip ne demekti
O mahallede herkes gömlek giyerdi
Bizim kul Ahmet bir gün bir ceket diktirdi diktirir ya
Mahalleye dert oldu kul Ahmet'in ceketi
Herkes gömlek giyerken Ahmet ceket giyerdi
Konu komşuya dert oldu kul Ahmet'in ceketi”
Diğer esnaflar dükkânı açıp işlerini yaparken Ahmet çoktan bütün hazırlığını tamamlamış, müşterilerini beklerken yorgunluk kahvesini yudumlamıştı. Kahvesini içerken bir zamanlar ustasıyla çalışırken ki halleri geldi aklına. Ustasının ona çok şey öğrettiğini fark etti. Ama öğrenene kadar da az azar yememişti, az bardak kırmamıştı müşterilere çay getirirken. O zamanlar dudağını ısırarak korkuyla ortalığı temizleyen Ahmet’i şimdi gülümseyerek anımsıyordu. Dönüp bakınca bugün ona yol gösteren bilgi birikiminin o çıraklık döneminde ödediği bedeller olduğunu anladı.
Gittiği Deneyimsel Tasarım Öğretisi seminerinde altını karalayarak not aldığı cümle olduğu gibi gözünün önüne geldi;
“Ustanın kalitesini çıraklıktaki bedelleri belirler.”
Okul dönemlerinde yaşıtları parklarda, kafelerde takılır, ona: sende bizimle gelsene her gün okuldan önce gidip ustana yardım ediyorsun, hafta sonu çalışıyorsun bari okul çıkışı gel bizimle takıl derlerdi. Ahmet’in her gün dışarıda eğlenecek vakti yoktu ailesine karşı sorumlulukları vardı. Babasını kaybettikten sonra annesine ve kardeşlerine onun bakması gerekmişti. Sorumluluğu büyüktü bu yaşta. Bakınca o zamanlara, zaman zaman onu üzen bu durum meğer onu bugün bu kadar güçlü olması için olması gerekenlermiş. Zamanla ustasının gözüne girmiş, işlere iyice hakimiyeti artmıştı. Artık müşteriler ona adıyla sesleniyor, koca koca adamlar onunla ciddi meseleleri konuşabiliyordu. Zaman ilerledikçe hem ailesine bakıp hem para biriktirebilecek kadar kazanmaya başlamıştı. Bir yandan okuyor bir yandan çalışmaya devam ediyordu.
“Mahalleli kahvede muhabbet peşindeyken
Leylekler lak lak edip peynir gemisi yüklerken
Kul Ahmet erken yatar sabaha ya kısmet derdi
Kimseler anlamazdı ya kısmet ne demekti
Herkes gömlek giye dursun
Bizim kul Ahmet ceketini bir de astarla kaplatıverdi kaplatır ya
Konu komşuya dert oldu kul Ahmet'in ceketi
……….”
Yıllar geçmiş Ahmet üniversiteden başarılı olarak mezun olmuştu. Arkadaşları onu tebrik ediyor ama bir yandan da anlam veremediklerini söylüyorlardı. Hem okuyup hem çalışmıştı. Onlar sınav haftası kütüphanede sabahlarken Ahmet işte olurdu. Nasıl bu kadar yüksek puan alabilirdi? Ahmet hafifçe gülümserdi sadece. Sabah erkenden dükkânı açıp işleri bitirince tezgâh arkasına geçer bir yandan camları silerken bir yandan ders notlarını okurdu. Ustası birkaç kere görmemezlikten gelse de içi el vermemiş: yukarıda boş oda var, bir masa ve bir sandalye koy iş olmadığında çık çalış ama seslendiğimde hemen gel, demişti. Dersleri de tam konsantre olarak dinler iyice çalıştıktan sonra anlamadığı bir konu olursa hocaya ders arasında sorardı. Hocaları onun bu gayretini hep takdir eder, o sorduğunda düşünerek geldiği için anlatmaktan ayrıca keyif alırlardı.
Bir gün okuldan sonra her zamanki gibi dükkâna giderken ustasını göremedi. Dükkânda kapalıydı, endişelendi. Esnaflardan ustasının fenalaşıp hastaneye kaldırıldığını öğrendi. Hastaneye nasıl gittiğini bilemedi. Birçok duygu aynı anda bedenine nüfus etti. Babasından sonra ustası ona baba gibi olmuştu. Birçok şeyi ondan öğrenmişti. Bir keresinde babasının eksikliği ağır basmış arkaya geçip gözyaşlarına hâkim olamadan ağladığında; ustası gelip ona sarılmış, başını okşamış, nasıl olduğunu anlamadan onu sakinleştiren cümleler kurmuştu. Ustasının da kimi kimsesi yoktu. Zamanla Ahmet onun evladı gibi olmuştu. Çırak Ahmet olarak girdiği dükkânda ustası için “Evladım Ahmet, oğlum Ahmet bakar mısın?” müşteriler için de “Ahmet Bey” olmuştu.
Ustasını kaybetme düşüncesi ile sarsıldı. Ustasının yanına vardığında onu bugün ki Ahmet yapan nasihatlerini tek tek her cümlesiyle hatırlıyordu. Cenazesinde Ahmet bir öz evlat gibi bütün gereklilikleri yerine getirdi. Herkes ona başsağlığı diledi.
“Bir gün bir yoksul öldü üzüldü mahalleli
Ama bir kefen parası bulamadı mahalleli
Kul Ahmet dedi yalan dünya çıkardı ceketini
Örttü garibin üstüne kaldırdı cenazeyi”
Bir süre sonra ustasının vasiyeti okundu; kalan parasını yaşarken düzenli olarak destek olduğu yetimler vakfına, dükkânı da Ahmet’e verdiğini öğrendi. Ahmet o üzüntüsüne rağmen bir nebzede olsa ustası ile anı yüklü bu yerde devam edeceğine sevindi. Ama burada ustasının ona yaptığı gibi bir zamanlar kendisi küçük ama omzundaki yükü büyük olan çocukları yetiştirebileceği bir işletmeye çevirmek için kollarını sıvamıştı. Yıllardır üç beş demeden bir köşede biriktirdiği parasıyla dükkânı biraz daha genişletip bazı bölümler daha ekledi. Çok zaman geçmeden Ahmet’in bakınca kendinden bir parça gördüğü o çocuklar “abi iş için geldim” diyerek dükkâna giriyordu. Zamanla daha da büyümüş, başka şubeler açarak daha fazla çocuğa hem ekmek kapısı hem de onları hayata hazırlayan okul olmuştu. Ahmet bir zamanlar bu köprüden geçerken kurduğu bu hayallerin gerçekleşmiş olmasına şükrederek şarkıya eşlik etmeye devam etti.
“Sonunda herkes anladı ya nasip ya kısmeti
Bizim kul Ahmet birdenbire oluverdi Ahmet Bey
Ceket ise Ahmet beyin ceketi
İbreti alem oldu Ahmet beyin ceketi
Sonunda herkes anladı ya nasip ya kısmeti
İbreti alem oldu Ahmet beyin ceketi
Meğerse tüm keramet ceketteymiş be Ahmet
Barış’a sorar isen sen bu yolda devam et”
Gözünden süzülen yaş bu sefer mutlulukla akıyordu. Boğazın havasından derin bir nefes daha çekti…
Her insan ister...
Öylesine değil de...
Gerçekten başarılı olmayı,
Gerçekten mutlu olmayı,
Gerçekten iyi ilişkiler kurmayı,
Peki, kaç insan gerçekten yolunu öğrenmek için bilinç verdi?
Peki ya sen?
&
İnsan doğru olanı yaptığında güzel sonuçlar alıyor, ve severek yaptığında. Aklıma ne ekersen onu biçersin sözü geldi :)
YanıtlaSilKeyifli bir yazı, teşekkürler...
Güçlü insanlar boşuna güçlü değiller :) şikayet edenlerse çalışmayanlar… emeğinize sağlık
YanıtlaSilVerilen BEDEL e hakkıyla BEDEL vermek Seni İleriye götürür.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş :)
YanıtlaSilVerilenlerden olmak niyetiyle kapminize saglik🌺
YanıtlaSilHikaye çok güzel. Geçmiş dönemlerde yaşanmışlıklardan ders çıkarıp, gerçekten hayata geçirmek için bilinç verenlerden olalım inşALLAH. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilEvet çok doğru yazmışsınız:) geçmişten deneyim almak hayatımızda büyük konfor sağlıyor aslında.
SilNasip ve kısmeti anlatırken bize Barış Manço'yu da hatırlattınız. Teşekkürler 🤍
YanıtlaSilÖzellikle herkesin emeksiz karşılık beklediği şu zaman da anlaması gereken önemli nir konuya değinilmiş. Allah razı olsun. Nasip ve kısmet olmadan hayat işerlemiyor. İnsan ise bu döngüyü anlayamıyor çünkü arada oyunlar var...
YanıtlaSilDemek ki, ne konuda olursa olsun iyi usta olmak için çok iyi çırak olmak gerekiyor :) yazınızı çok beğendim emeğinize sağlık.
YanıtlaSilPeki, kaç insan gerçekten yolunu öğrenmek için bilinç verdi? Peki ya sen?
YanıtlaSilKaleminize sağlık
Allah bedellerimizi arttırsın inşallah
YanıtlaSilHayat bedel ve karşılığı üzerine kuruludur... Bunu bilmeyince insanın gözü 'Ahmet Beyin ceketimde' kalıverir..
YanıtlaSilYaşanmış canlı canlı hikayelerden ne hayat dersleri çıkıyor... "İnsanlığımızı kaybetmeden de kazanabiliriz" dedirten güzel bir yazı okudum. Ellerinize ve yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilBedelin insanın hayatının ta kendisi olduğunu anlatan güzel bir yazı olmuş. Teşekkürler
YanıtlaSilDoğru insanı usta seçmek ve doğru bedeller ödemek, hayat illaki karşılığını veriyor, çok güzel anlatılmış, kaleminize sağlık...
YanıtlaSilGüzel bir azim ve bedel öyküsü telekkürler
YanıtlaSilHerkese dert olmuştu kul Ahmet'in ceketi. Günümüzde de böyle değil mi? Normal olması gerekenler nasılda anormalmiş gibi gözüküyor... Kaliteli çıraklığı anlamak adına güzel bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık🌺
YanıtlaSilBu yazıyı okurken kendi yaşadıklarımı düşündüm... Önemli olan doğru bedelleri ödemek... Doğru bedelleri ödeyince doğru insanlarla sağlam bir bağ kuruluyor.
YanıtlaSil👏👏👏👏
YanıtlaSilHayatta karşılaştığımız olaylarda doğru tepkiler verebilenlerden olmak ümidiyle.
YanıtlaSilHer yönden çok öğretici bir yazı olmuş, emeğinize sağlık.. Bir işe başlarken nasıl başlamalı, nasıl devam etmeli, neler katmalı o yolda? Her birine cevap olmuş…
YanıtlaSil