Kayıtlar

Aralık, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SANA İHTİYACIMIZ VAR BATI

Resim
Sanki üzerine bir toprak atılmış gibi Kalkamıyoruz Yapamıyoruz Sen ise yıllarca gerçekten bulman gerekeni daha yeni keşfettin Bir çocuk gibi enerji dolusun Öğrenmek istiyorsun Yıllarca susuz kalmışsın, Kana kana su içmek istiyorsun Bizim bu açlığa ihtiyacımız var batı Yüzünde dövmen üzerinde örtüsü İçin için okurken sen gerçeği Cesaret veriyorsun bize Örnek oluyorsun bize Bir insanın yüreği ne kadar geniş olabilir diye Senin gönlünü biz açamadık batı Ama dünya üzerindeki en güzel topluluk açtı onu   Gerçekliğe sahip olanın gücünü gördün Metanetini gördün Bunu ben yapamıyorsam ve yapan varsa bir Çözümü var dedin Biz çözüm olamadık sana batı O yüzden sana ihtiyacımız var...   & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.  & "Sıra dışı bedelleri olmayanın neden sıra dışı bir hayatı olsun ki..." YAHYA HAMURCU & & ...

BİR RÜYAYA UYANMAK

Resim
Şiddetli bir gürültüyle uyandı. Kulakları sağır edecek bir sesti bu. Derin bir çınlama. Hala devam etmekte. Gözlerini açıyor ama bir şey fark etmiyordu. Kapkaranlık. Zifiri karanlık… O da ne? Bir ses daha… Havai fişek gibi uzaktan. Hayır! Yaklaşıyordu. Yer yerinden oynadı sanki. Ne oluyor deprem gibi ama değil… Farklı farklı yerlerden gelen benzer sesler. Belli belirsiz çığlık sesleri duyulmaya başladı. Odasını tanımaya çalıştı. Doğru ya, odasında olmalıydı, yatağında doğruldu. -Anne! diye bağırdı. Annesinin bağırdığını duydu. -Sakin ol kızım geliyorum, kardeşini de almam gerek. Hayır! Kardeşim daha 7 aylık. Şimdi nasılda korkmuştur. Kapıya yöneldi. Tam kulpa uzandı ki, yer ayağının altından çekildi. İçinden bir parça koptu da kapı kulpunda asılı kaldı sanki. Annesinin çığlığı oldu kulağındaki son ses. Kardeşim, annem, babam, yan binada oturan arkadaşı Ahmet, hava soğuk olduğu için apartmanın girişinde onlara ayrılmış kutuda uyuyan kedicikler… Ne olacaktı şimdi! Yüzünden süzülen yaşla...

AH ŞU TUHAF TİPLER

Resim
Elif üniversiteden dereceyle mezun olmuş ve ülkenin en iyi şirketlerinden birinde işe başlamıştı. Çalıştığı şirkette yaptığı işlerle adından söz ettirebilmişti. Çocukken olan azmini büyüdüğünde de kaybetmemişti. Öyle ya hayatta kimi insanlar azimli iken kimileri de hırslıdır.   Azimli insanlar, istikrarlı bir şekilde ilerlerken hırslı insanlar bir süre sonra aynı performansı sağlayamazlar. Elif’inde bu başarısında azimli olmasının payı çoktu. Hem akademik hem iş hayatında elini neye atsa başarılı olurdu Elif. Ama bir problem vardı. Sosyal hayatında kimseyi anlamıyor ve kimse de onu anlamıyordu. ‘Hayatta ne kadar tuhaf tipler varsa hepsi de beni buluyor’ diye düşünürdü. Her insan bir yerlerde başarılı olabilirken bir başka yerde o başarıyı yakalayamayabiliyor. Bazen bir yerde doğrular yanlışlardan daha fazlayken bazı yerlerde yanlışlar daha fazladır. Elif’e göre kendi özellikleri, her insanda olması gereken özelliklerdi ama herkes çok farklıydı. Bu nedenden dolayı hayatının genelind...

MUTLULUĞUM NEDEN UZUN SÜRMÜYOR

Resim
Koltukta oturmuş açık pencereden dışarıyı seyrederken sonbaharın gelişini doğanın nasıl da benimsediğini fark etti. Ağaçlar sarmaşıklar, yerde biten otlar… Rüzgârın ağaçların arasından geçerken yapraklarla oluşturduğu senfoni, insanın yüzünü okşarcasına değen rüzgâr. Büründükleri renklerle adeta “haberiniz olsun sonbahar geldi.” diyordu.    Bu havalar ona çocukluğunun en güzel anılarını hatırlatırdı. Köyde doğup büyümüştü. Üniversite dönemine doğru İstanbul’a temelli yerleşmişlerdi. Çocukken hep gelmek isterdi İstanbul’a, akrabalarının çoğu İstanbul’daydı. Köyde kışın habercisi olan sonbaharda neredeyse kimsecikler kalmazdı. Yazları şehirlerden insanlar gelir köy dolar taşardı ama sonbaharda herkes yine şehirlere dönerdi. Köy de terkedilmiş bir ev gibi sessiz ve sakin kalırdı Selma’ ya göre. Selma, yazın o canlılığı çok severdi. Sonbahar geldiğinde herkes giderken arkalarından bakarken “Keşke biz de gidebilsek.” derdi içinden. Sonbaharda köyde kış için yapılan hazırlıklar da c...

GÜNEŞ MİYDİ KARANLIĞI AYDINLATAN

Resim
Derin bir nefes aldı... İçindeki boğulma hissini çektiği nefesle rahatlatmaya çalıştı, olmadı. Doğruldu biraz hava alabilmek için sahile doğru yürüdü. Bir banka oturdu. Güneş parlıyordu ama onun hayatı kuyu kadar karanlıktı sanki… Geldiği duruma anlam veremiyordu. Nasıl buraya gelmişti her şey? Nasıl bu kadar sarpa sarmıştı? Dengeyi kuramıyordu artık. Tüm hayatı bu durumdan etkileniyordu. Ne hayallerle gelmişlerdi buraya. Canı acıyordu. Bu kadar şey yapmasına rağmen ne bir çözüm bulabiliyordu ne de bir huzur. Elinden gelen her şeyi yapmaya çalışmıştı evde huzur bozulmasın diye. Durumları olmadığı için o yıl okulu kazanmasına rağmen bir yıl daha hazırlanayım bahanesi ile okula gitmemişti. O süre zarfında da hem çalışır eve destek olurum hem de para biriktiririm diyordu. Öyle de yaptı hemen bir işe girdi, çalışmaya başladı. Gününün büyük çoğunluğu işte geçtiği için planladığı gibi kalan vaktinde pek ders çalışamıyordu. Aynı zamanda evde ço...

MUTLULUK NEYDİ... MUTLULUK EMEKTİ...

Resim
  Ilık bir yaz sabahı güneş, tüm ihtişamıyla denizin üzerinde pırıl pırıl parlıyordu. Deniz de yaz mevsiminin hareketliliğine dans ederek eşlik ediyordu sanki. Eda, etrafa neşe saçan güneşi fark edince daha fazla evde kalmak istemedi ve kendini sahilde buldu. Biraz yürüyüş yaptıktan sonra bir banka oturdu, kitabını açtı. Kitaptaki başlık dikkatini çekmişti… Açlık insanı kibarlaştırır, nezaket katar… Açlık duygusu insana doğuştan verilmiştir… İnsana dair şeyler öğrenmeyi severdi. Bu kitapta insanı anlatıyordu ama niye açlıkla başlamıştı. Bu bir diyet kitabı değil ne alaka diye düşündü… O sırada kafasını kaldırdı, etrafı izlemeye başladı.”   O gün sanki tüm sesler birbirine karışmıştı. Bir tarafta denizde oynayan çocukların kahkahaları, bir tarafta yetişkinlerin sohbet sesleri, diğer tarafta palmiye ağaçlarının rüzgârda çıkardıkları hışırtı sesleri... Bir tarafta elinde üç tane oyuncak arabayla: “oyuncağım yok, sıkılıyorum...

BİR DERDİM YOK ARTIK

Resim
Balkonda çamaşırları asmak için masanın üstüne çıktı. Artık balkon duvarları ile aynı seviyedeydi. Ufacık bir dengesizlikte 5. Kattan aşağıya düşmesi an meselesiydi. Ama o hiç tedirgin değildi. Böyle olması işine gelirmiş gibi masanın ucuna kadar gitti. Çamaşırları tek tek çırpıp asarken ağır çekimdeymiş gibi hareket ediyordu. Sebebi bitmek bilmeyen yoğunluğunun getirdiği yorgunluktu. Uyumakla geçmeyen… Sıcak suyun çözemediği kas katılık… Kendini yalnız hissediyordu... Martı sesleri, caddeden geçen araçlar, korna sesleri, yürüyen insanların sohbetleri… Ve tüm bunların belli belirsiz duyulmasına sebep olan kafasının içinden geçen sesler. Sanki herkes bir olmuş da ona ‘her şey senin suçun’ diyordu. Çalışmasına evi geçindirmesine, ev işlerine de koşturmasına, alışverişten çöpleri atmaya kadar her işi yapmasına rağmen, sen ne yaptın ki? -Çamaşırları makineye atmadın mı? -Gömleğimi ütülemedin mi? -Çorabın teki nerde? -Yemek var mı? -Bu koku ne? Şu tuvaleti adam akıllı temizle? -Maaşın yatma...

ANNEM YÜZÜNDEN (Mİ?)

Resim
Takıntılıydı benim annem ev kirlenecek diye hazır ol da bekletirdi bizi, çocukluğumu yaşayamadım. Hiç oyun oynamadım, temizlik yapmaktan bir kere saçımı okşamadı. Onun yüzünden çok mutsuz ve yalnız büyüdüm… El alemin ne dediğini önemseyen biriydi benim annem. ‘O ne der bu ne der. Niye onu giydin, niye öyle güldün, kimle konuştun. Bize laf getirme…’ Onun yüzünden korka korka büyüdüm… Beni hiç sevmezdi annem. Bir kere bile “seni seviyorum” demedi. Her gün bir anne terliği görürdüm. Onun yüzünden anne sevgisi olmadan büyüdüm ben… İlgilenmezdi de annem. Okulda arkadaşlarımla problem yaşadığımda okula gelip ilgilenmezdi. Arkadaşlarımın annesi gelirdi... Çözemediğim sorunlarım olduğunda “sen çöz” derdi. Ruhumu duymadı... Onun yüzünden sevgiye, ilgiye hasretim… Babama hiç ses çıkaramazdı benim annem… Babam aldığı tüm maaşı babaannem, dedem ve amcalarım için harcar bizle hiç ilgilenmez, ihmal ederdi. Annem buna ses çıkarmadı, cesur değildi. “Yaptığın yanlış” demedi. Onun yüzünden sahip olduğu...