YİNE, YENİ, YENİDEN…


Uzun bir iş günü sonrası yürüyerek eve dönüyordu Nazlı... Ayakkabısının kar birikintisinde çıkardığı ses iç sesinin aksine huzur vericiydi... Aklından bir türlü yöneticisinin sesi gitmiyordu. "Yinele" modunda tekrarlanıyor, sakinleşemiyordu.




Derin bir nefes alıp başını yukarı doğru kaldırdı. Kar taneleri yavaş çekimde düşüyor, bir süre havada asılı kalıyordu. Bir an kendisini kar küresinin içinde hayal etmişti, kürenin içinde gördüğü kız bu kadar mutluyken o neden mutlu olamıyordu?

Bir önceki iş yerinden istifa ettiği günü anımsadı. Artık her şey farklı olacak diye hayatını tamamen değiştirmeye karar verdiği o gün... Yönetici ve çalışma arkadaşları da dahil kimseye söylemeden bir anda insan kaynaklarına çıkıp istifasını vermişti... Bu iş yerinden, bu şehirden hatta bu ülkeden gidecek her şeye yeniden başlayacaktı. Bir daha asla böyle bir iş yerinde çalışmayacaktı. Nerede çalışırsa 
çalışsın bundan daha iyi olacağına adı gibi emindi. Genel müdürün gözüne girmek için tüm gün çalışanları kötüleyen yöneticisini de yöneticiye yaranmaya çalışan çalışma arkadaşlarını da kendine ait odasının bile olmadığı evini de geride bırakacaktı…

Nazlı Danimarka’ya geleli henüz beş ay olmuştu. Daha gelmeden başlamıştı heyecanı; sonunda istediği şirkete girebilmiş, emeklerinin karşılığını alabilmişti, çok sevdiği kış mevsimi bile burada daha uzun sürüyordu. Bambaşka bir ülkede, kendisini kötü hissettiren herkesten uzaktaydı artık. Küçük sevimli bir ev kiralamıştı. İlk defa tek başına yaşayacak olmanın heyecanıyla dilediğince dizayn etmişti evini. Bu kez her şey çok farklı olacaktı… Fakat işler hayal ettiği gibi gitmemişti. Havaalanında bıraktığını düşündüğü sorunları onu burada da bulmuştu…

Taşındıktan birkaç hafta sonra gece 3’te kapısı çalınmıştı. Yarı uykulu kapıyı açarken neye uğradığını şaşırmıştı. Sifon çektiği için uyanan komşusu polisi aramış meğerse.

Artık evdeki ayak seslerinden, yemek yaparken bıçak sesinden rahatsız olduğu bahanesiyle sürekli kapısı çalınıyordu. Kendi evinde, tek başına yaşıyordu ancak eskisinden farksız yine diken üstündeydi, yine kabul görememişti Nazlı… Tıpkı abisinin evinde kabul görmediği gibi.

Taşınmadan önce abisinin evinde 3 yeğeni ve yengesiyle birlikte yaşıyordu. Çocukların uyuma saati belirli olduğu için akşam istediği gibi çamaşır yıkayamıyordu. Belli bir saatten önce eve girmesi gerekiyor, mutfağa su içmeye giderken bile diken üstünde hissediyordu. Çocukken de senaryo pek farklı değildi. Sekiz kardeşin en küçüğüydü. Ailesi her zaman çok kalabalıktı, hiçbir zaman ona ait bir alanı olmamıştı. Her yer eşya, yeni yıkanmış kıyafet ve yıkanacak kıyafetlerle doluydu. Sürekli ailesi tarafından baskıya maruz kalıyordu. Annesinin ona "Oraya dokunma, ses çıkarma, yüksek sesle konuşma, çok konuşma, konuşma, öyle söyleme, bu şekilde oturma, bu saate kadar oturulmaz, geç gelme, erken yat" deyişlerini hatırladı. Yöneticisinin sözleriyle ne kadar da benziyordu…

 


Şimdi ise yöneticisi en ufak bir sıkıntıda onun yabancı oluşunu ve ana dili olmadığı için verilen görevi anlamadığını öne sürüp bütün sorumluluğu ona yüklüyordu, yaptığı her işe karışıp emirler veriyor ve her yanlış hamlesini gözüne batırıyordu. "Bu şekilde yap, şuraya git, bunu getir, oraya sen bakma…"

İşyeri, yöneticisi, çalışma arkadaşları farklı olmasına rağmen ailesi ve önceki iş yerlerindekilere benzer problemler yaşıyordu. Tüm evren sanki bir olmuş bir daha asla yüzlerini bile görmeyeceğini düşündüğü insanları sadece vücut değiştirmiş şekilde karşısına çıkarmış gibiydi.

Evine doğru yaklaşırken yürürken izlemekten keyif aldığı o sokak anlamını yitirmişti artık, manzarayı fark edemiyordu bile… Baktığı her yerde görebildiği sadece kendisine baskı uygulayan yeni yöneticisinin yüzü, komşularını sürekli ondan şikâyet eden ifadeleri ve tabi bir de geçmişte yaşadıklarının benzerlikleriydi…

Neden dünyanın öbür ucuna kadar gelmesine rağmen bir türlü kurtulamıyordu? Neden her ortamda problemleri benzerlik gösteriyor kendini ifade edemiyordu? Neden mekânı değiştirse bile problemini değiştiremiyordu?

Çünkü insan problemlerinden kaçarak kurtulamazdı...

Problemler hayatın bize gündelik olarak sorduğu sorulardı. Sınava hazırlanan öğrenci soru çözdükçe daha zor soruları çözebilir hale geliyor, sıralamasında yükseliyor daha başarılı bir öğrenci oluyordu. İnsan da hayatındaki problemi çözdükçe marifetleniyordu.

Benzer tipte kişiler, benzer problemler sırf onun hayatı zorlaşsın diye gelmiyordu insana... Hayat o kişinin daha başarılı ve mutlu olması için, bu zorlukları görüp çözebilsin diye o soruları gönderiyordu aslında…

Halının altına süpürülen sorular çözülmediğinde ise sorunlara dönüşüyordu.

Yeniden en baştan tekrar başlasa da yine benzer problemler de onu takip edercesine peşinden geliyordu. Sorunlar ise gözünde büyüdükçe büyüyor ve yük haline gelmeye başlıyordu.

İnsanı sorular değil çözülmemiş sorunlar yığını yoruyordu.

Problemlere doğru tepkiler verdikçe hayat bizi bir üst lige taşıyordu. Peki üst lige insan nasıl çıkıyordu?



 &

Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar. 

&

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri,
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi.
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

YAHYA HAMURCU

&


&

 KİM KİMDİR

İLİŞKİLERDE USTALIK

BAŞARI PSİKOLOJİSİ




Yorumlar

  1. Çok sık yaşanan problemlerden bir tanesi, önceki öyküm bir sonrakini dizayn edecek. Zannediyoruz ki yer mekan değiştirmek bu işi farklılaştıracak. Benimle beraber gelecek onlar... çünkü benim kendimi dönüştürmem gerekiyor... nasıl mı? Problemi kabul et...çöz ve geç...🌹

    YanıtlaSil
  2. Nazlıyı kaçtığı problemler, Danimarkada da takip etmiş… acaba ne yapmalıydı??? Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç alamazdı.

    YanıtlaSil
  3. Demekki bulunduğumuz ortamı değiştirmek yerine problemi çözmek gerekiyor, diğeri insanın kendini oyalaması, yerinde sayması üst lige çıkamaması …. Ne güzel anlatıyor 👏👏👏

    YanıtlaSil
  4. İnsan soruları doğru yanıtladıkça üst lige çıkıyordu. Soruları doğru yanıtlamak için de önce doğru soruyu sorması gerekiyordu. Doğru soruyu nasıl sorar insan?

    YanıtlaSil
  5. Cooook guzel bir yazi, hem cok sahivi her detay, kendimi orada buldum birden hem de kendi hayatimdan seyler buldum hikayede... bu kadar tanidiksa insanin problemleri ve sorunlari da tanidik demektir... hayati daha dikkatle yasayip problemler buyumeden cozebilecek bilgi ve bilince sahip olmayi dilerim..

    YanıtlaSil
  6. Nazlı hepimizin düştüğü yanılgıya düşmüş. :( insan ortam değiştirince arkadaş değiştirince iş değiştirince sorunları hallolur sanıyor….

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunun da sebebi problemin kendisinden kaynaklandığını kabul etmemesi diye düşünüyorum

      Sil
  7. Gerçek problemi tespit etmek en önemli adım. İnşallah görebilen oluruz.

    YanıtlaSil
  8. Yani aslında problemi dışarda aramak yanlış ve sırf bunun için işi, ortamı, insanları değiştirmek işe yaramıyor. Problem nerde o zaman? Dışarıdaki etkenleri problem olarak tanımladığımız her durumda sonuç değişmiyor. Asıl problemi bulmak için biraz içimize bakmamız gerekiyor demek ki? Ben neden böyle hissediyorum?

    YanıtlaSil
  9. Yani kaçmak yerine nasıl çözebilirim diye düşününce zihin çözüm üretmeye başlayacak ve zor ya da kolay bi şekilde çözülecek. Elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  10. Kaçmak ne kadar cazip geliyor insana, bir an önce kurtulma isteği… bu istek nasıl gelişiyor acaba? Neden kaçmak istemek kadar hızlıca çözmek istemiyoruz, ilk olarak çözmek neden aklımıza gelmiyor…

    YanıtlaSil
  11. Yanıtlar
    1. sadece bir süre kaçabileceğini zanneder...

      Sil
  12. Okuyunca canımı sıkıcak problemlerimden kaçtığımı fark ettim :) sonra da çarşaf gibi ayağıma dolanıyor, odadaki katlanmayı bekleyen çamaşırları gibi birikiyor. Sonrası daha da zor tabi

    YanıtlaSil
  13. İnsan bi anlasa başına gelen her şey kendisiyle ilgili.

    YanıtlaSil
  14. Sorulara doğru cevapları vermediğimiz sürece büyüyerek artan sorunlar…
    Güzel yazınız için teşekkür ediyorum 🌷☺️

    YanıtlaSil
  15. İnsan baskıya dayanamadığında kaçmak ister. Kaçıp kurtulacağını zanneder. Ama hayat +1 ile o problemi tekrar gönderir. Daha anlaşılır yapar aslında görmesi için. Sürekli tekrar eden döngüler, çözülmemiş bir problem demem.. Farkındalık oluşturan bir yazı olmuş teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  16. Problemler kaçmamız için değil; çözmemiz için diyebilir miyiz yani?

    YanıtlaSil
  17. Problem, çözemediğimiz müddetçe Fizan'a kadar peşimizde.. Kaçmaktansa çözmek için çabalamak daha kolaylık aslında.

    YanıtlaSil
  18. Çözülmedik her problem daha grift daha yakından gelir...

    YanıtlaSil
  19. Ve problemler gelişmek için vardır...

    YanıtlaSil
  20. Doğru cevap verdik sanarken yanlış yapıyoruz çoğunlukla

    YanıtlaSil
  21. Çünkü insan probleminden kaçarak kurtulamazdı... Ne kadar aydınlatıcı bir cümle... Uzun bir süre bu cümlede kalacağım...

    YanıtlaSil
  22. Üst lige çıkan insanlardan oluruz inşALLAH

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KİM KİMDİR?

PIRIL PIRIL BİR SEN(E)

ÇOK AMA AZ