Kayıtlar

BİZİM HANIM NİYE BÖYLE?

Resim
Emekli öğretmen Bedri Amca ve eşi Neriman Teyze Muğla’nın en güzel köylerinden birinde yaşıyorlardı. Bedri amca mesleği gereği uzun yıllar Türkiye’nin birçok şehrinde görev yapmıştı. Tabi kolay değil, her tayin dönemi çoluk, çocuk evi, eşyası taşınıp durmak. Bu konuda en büyük destekçisi de eşi oluyordu.  Artık emekli olduktan sonra Muğla’ya yerleşmiş ve orada yaşamlarını sürdürüyorlardı.  Neriman Teyze insanlarla ilişki kurmayı çok severdi. Gittiği her yerde onu seven ve yalnız bırakmayan arkadaşları olurdu. Burada da yeni komşularından oldukça memnundu. Yakın bir zamanda İstanbul’dan gelecek çocuklarının haberini almışlardı. Neriman Teyze onların en sevdiği yemekleri yapmakla meşguldü. Tabi komşuları da her zamanki gibi yardıma gelmişlerdi.    Bedri Amca ise insanlarla ilişki kurmakta eşi kadar iyi değildi. Hatta bazen eşinin yeni insanlarla tanışması, her gittiği ortamda birilerinin tanıdık çıkması garibine giderdi. Yeni gittikleri şehre alışmak ve uyum lanma da z...

AŞKIM BAKSANA BANA

Resim
Masmavi gözleriyle yandan yandan bakıyordu, ayakta telefonda konuşan eşine. Baktığını da fark ettirmek istemiyordu bir yandan. Arkadaşının “Elifciğim!” demesiyle irkildi. Hissettiği duygulardan bir an çıktı ve “Efendim” dedi. Elif üniversitede okurken Serkan ile tanışmış ve okul bitmeden  evlenmişti. Üstelik ne zorluklarla evlenmişlerdi. Ailesi evlenmelerini istememişti. Elif’in okulu devam ediyordu, bunun mezuniyeti, iş bulması, çalışması daha önünde çözüm bekleyen bu kadar problem varken bu evlenme isteği de nereden çıkmıştı.  Serkan’ın da düzgün bir işi yoktu. Maddi olarak geçinmeleri zordu. Ama her şeye rağmen evlenmişlerdi. Üç tane de kızları olmuştu. Yaşı küçük olmasına rağmen aldığı sorumluluklar fazlaydı Elif’in. Ev, iş, çocuklar… kızlarıyla beraber büyümüştü. Öyle böyle derken 10 yıl geçti.  Eşini çok seviyordu, her konuda yanında olurdu ama her konuda... Onun umutsuz olduğu yerlerde Elif ona moral verir onunla ilgilenirdi. Arkadaşları bu ilginin kıvamını kaçırdı...

BENİMKİSİ BAŞKA

Resim
    Metroda herkesin kaşlarının çatık olduğunu fark edince “belli ki bir şeylerden endişe ediyorlar” diye düşündü Metin. Dünyanın tüm dertleri omuzlarında gibi görünüyorlardı. “Ben de herkes mutlu bir ben mutsuzum sanıyordum” dedi. Düşünürken birden kendi yansımasını gördü metro camında. Dümdüz memnuniyetsiz bir ifade. Diğer insanları da tek tek incelemeye başladı. Niye mutsuzduk böyle? Neydi hepimizin problem i? “Hadi ben işyerinde birikmiş işleri nasıl toparlayacağımı düşünüyorum, ya diğerleri. Onların en büyük problem i ne olabilir acaba?” diye düşündü.   Üçüncü sırada oturan kadın kocası ile yaşadığı problem lerden dertli olabilir mi? Yanındaki de belki çocuğunun yemek problem inden dolayı sorun yaşıyordur. Karşısında oturan adam çocuğu olsun istemiş ve belki üçüncü kez tedavi sonucu olumsuz sonuçlanmış olabilir mi? Ayakta duran uzun sarı saçlı kızın tüm düşüncesi, yaşıtları evlenirken ona sıranın ne zaman geleceği miydi? Bir süre metroda yolculuk eden insanlar hak...

İNSAN NASIL SINIR KOYAR?

Resim
Torunu Doğa uyurken Nalan Hanım’da geçmişe dalıp gitmişti. Birkaç yıla ne kadar da çok şey sığmıştı. Bu masum yüz doğalı bir yıl geçmişti bile. Eşinin kaybından sonra sanki her şey hızlanmıştı. Biricik kızı Duygu’nun evlenmesi ve yeni bir aileye girmenin yolculuğu ile ne kadar hareketlenmişti hayatı. Her şey o kadar hızlı ilerliyordu ki keşke eşi de yanında olsaydı da kızının bu mutluluğunu görseydi. Saçlarını taramadan uyumayan o küçük kızı büyümüş müydü şimdi? Kabul edemediği şey anneannelik değil kızının büyümesiydi. Nalan Hanım her ne kadar karışmadığını iddia etse de Duygu’nun hayatındaki bir çok şeyde rol aldığının farkında bile değildi. Kontrol etme isteğine bir türlü engel olamıyordu. Sanki kızı bir şeyleri unutacak veya yanlış yapacakmış gibi geliyor, o yüzden hiç elini üzerinden çekmiyordu.  Gece yatacağı saati kızına göre ayarlıyor, hayatındaki planları kızının aile yaşantısına göre yapıyordu. Bu sırada Duygu anlamadığı bir kargaşa içindeydi; “Evlilik böyle bir şey sanır...

HAREKET BEREKETMİŞ

Resim
İnsan ki, Yapıp ettikleriyle nasıl bir canlıymış böyle! Seçimleriyle yücelip, Yine seçimleri ile düşebiliyormuş meğerse. Gelecek için atılan bir tohummuş öyleyse, Hayırdaki tek bir kararı bile. Kendisine atılan pasları gole çeviren de, Yine kendisiymiş meğerse. İnsan ki, Bir sakınma makinesi aslında, isterse. Yaptıklarının yanına sakındıklarını eklediğinde, Golleri taşıyacakmış onu bir üst lige. Verilenlerle birlikte, Verilmeyenlere de şükrettiğinde, Anlayacakmış teslimiyetle, Verilenler neymiş meğerse.   İnsan ki, Umudunu kaybetmediğinde,  Düşmeyi de kalkmayı da bildiğinde, Varacağı yerle birlikte Gideceği yolu da sevdiğinde, Hatırlayacak o zaman, Gelme sebebini düşünürse… İnsan ki, Kendisine verilen potansiyeli bir bilebilse, Dönüşebileceği kişiyle arasındaki engelleri bir aşabilse, O başarının, mutluluğun tadını bir alabilse, Erecekmiş varacağı yere, Hem de daha bitmeden süre. Yeter ki inan, Çünkü öyle varacak kabule. Ve yine dönecek her şey başladığı yere, O da hayırdaki h...

EVLENDİM, ŞİMDİ NE OLACAK?

Resim
Tempolu geçen düğün hazırlıkları sona ermiş nihayet sevdiği adamla evlenmişti Elif. Artık yeni evindeydi ve çok mutluydu.  Elif bekarken kalabalık bir ailenin içinde yaşıyordu. Üstüne evlerine gelen gidende eksik olmazdı. O ise gününü planlayarak geçirmeyi isterdi ancak evdeki hareketten buna imkan bulamıyordu. Yeni yaşantısında hayatını daha iyi ve planlı şekilde geçirebileceğini düşünüyordu.  İşin başındaki zorluk olmadan kolaylığı göremez insan; Elif evlenmeden önce özellikle öğrencilik yıllarında ve çalışırken ev işleriyle pek ilgilenmezdi. Annesi, evin düzenini arka planda hallediyordu. Ev düzeni ve işleyişi hakkında pek deneyimi olmamıştı. Evlendiği zaman bu konuda zorlanacağı da hiç aklına gelmiyordu.  Evliliğinin ilk dönemlerinde her şey yeni ve temizdi, yemek işini de dışarıdan bir müddet çözmüşlerdi ancak bu sürekli böyle olmayacaktı kendi de farkındaydı. Bir gün erkenden uyandı ve o günü evin işlerine ayırmayı planlamıştı. Evi temizleyip, eşinin en sevdiği yeme...

DOĞRU YOL DOĞRU SEN’E GÖTÜRÜR

Resim
İki kardeşiz biz kardeşim Enver ve ben, annem ve babamın iki değerli evladı. Hangi evlat anne baba için değerli olmaz ki?  Babam, çocukluğumuzdan beri hiçbir şeyimizi eksik bırakmazdı. Özel kurslar, dershaneler, kitap setleri... Doğum günlerimiz atlanmaz, annemin yaptığı nefis pastalar eşliğinde kutlanırdı. Mutlaka hediyelerimiz de alınırdı. Bisiklet, bilgisayar, telefon ya da sevdiğimiz şey neyse.  Çok mu zengindik, değildik ama babam çalışmayı ve almayı seven, çocuklarının üstüne düşen biriydi. Annem de öyle, “Fedakâr” değil miydi zaten annelerin ikinci ismi. Sevgisini hem dile getiren hem gösteren, yemeyip yediren, çocuklarının üstüne titreyen. Tabi her şey aynı kalmıyor ve değişiyordu. Her yeni eskir, her küçük büyüyordu, bizde büyüdük. Kardeşim Enver liseden mezun olmuş özel bir hastanede çalışmaya başlamıştı. Ben ise üniversiteye hazırlanıyordum. Daha sonra istediğim bölümü kazanmış ve  ara vermeden okulu bitirmiştim. Enver ise yıllardır özel hastanelerde çalışmaya ...