Kayıtlar

KÖYDE HER GÜN BAYRAMA UYANMAK

Resim
Sen hiç köy bilir misin? Ama şehirdeki Kadıköy, Sefaköy, Bakırköy gibi değil… Gerçekten hala köy… anlatayım; Orada evler, taş duvarlardan ya da kerpiçten. Öyle göklere doğru uzanan beton katlardan değil. Taş duvarları, yazın serin seni ferahlatıyor. Kışın ısıyı tutuyor içini ısıtıyor, sanki ev seninle konuşuyor. Orda çalan telefon alarmı yerine vakti gelince öten horozu vardır. Sabah seni erkenden uyandıran havası, komşu Alaaddin Abi’nin meraya götürdüğü koyunlarının “meleyişi… a, birde boyunlarındaki çıngırağın çıngısı vardır. Çocukken bayramlarda ne hissederdin? Hatırladın mı? Hani karyolanın yanındaki komidinin üzerinde duran fırfırlı elbise, yeni elbisen… ilk defa bayramın 1. günü giymen için bekliyor yanı başında. O gün, günlerden arife. Gece bitmez, sabah olmaz bir türlü. Zaten evde doğru dürüst uyuyan da olmaz. Bütün ramazan çuvala girmiş gibi ne iş varsa o güne bırakılmış. Sarmalar, cevizli baklava, köy peyniri ile su böreği… Bir de evin temizlik rütüşleri… Bayrama kavuşma, ha...

SONUNDA UYUZ OLDUM HADİ HAYIRLISI!…

Resim
Sabaha kadar kaşınıp durmuştum. Önce tatlı tatlı bir kaşıntıyla başladı her şey. Kol, bacak, sırt derken, el ve ayak parmaklarıma kadar kaşınmayan yerim kalmamıştı. Artık canım yanmaya başlamıştı ve acayip huzursuz ve gergin olmuştum…  Neydi bu baş belası? Bir an önce kurtulmak istiyordum. Sabahı zor etmiştim ve ilk işim bir doktora gitmek olmuştu. Doktor;  - Son zamanlarda yaşadığınız olağan dışı bir gerginlik, üzüntü durumu var mı? Sizi strese sokacak bir şey. Somatizasyon olabilir! - Nasıl yani, somatizasyon da nedir?  Anlamını bilmediğim şey daha da tedirgin etmişti beni. Latince isim kullanmasalar olmuyordu sanki. Ne olurdu bunları anlayacağımız dilde açıklasalardı bizlere! Doktor;  - Psikolojik olarak yaşanan stresin, başa çıkılamayan duyguların, fiziksel bedene yansıyan semptomları.  - Hımmmm…. Hiç sorulur mu? Tabi ki var. Stres benim göbek adım. Evliliğimin ikinci yılından itibaren, yaklaşık üç yıldır stressiz bir günüm var mıydı acaba? O kadar da aşıktı...

BAKMAK MI, GÖRMEK Mİ?

Resim
Yemek, çay, sohbet derken akşam olduğunu fark etmediler bile. - Muhabbete biraz da bahçeyi dolaşarak devam edelim mi? Dedi Ahmet Amca. Bu yiyip içtiklerimizi başka türlü sindiremeyeceğiz yoksa. - Olur. Ellerine bir fener alarak bahçeyi gezmeye koyuldular. Bahçenin ilerisinde bulunan arı kovanlarından gelen vızıltı sesleri dikkatini çekti Ali’nin. - Bu saatte hala bal mı topluyor arılar? Gülümseyerek cevap verdi Ahmet amca. - Hayır. Arılar gece uçamazlar. O yüzden gündüz toplarlar ballarını. Şimdi kovan içi işler. Temizlik falan. - Temizlik mi? Nasıl yani? Temizlikçileri mi var arıların?  - Olmaz mı? Sadece bal yapmaz arılar. Temizlikçisi var, güvenlikçisi var, klimacısı var, süt annesi, kraliçesi var. Ali şaşkın şaşkın bakarken sözüne devam etti Ahmet Amca. - Arıların muazzam bir sistemleri var. Anlatsam saatler sürer. Ama şöyle özetleyebilirim ki arıların dünyasını deşifre etse insanlar, "İdeal toplum yapısı ve yönetimi nasıl olmalı?" sorusunun cevabını almış olurlar.  Ali...

ANNE BABA OLMAK

Resim
  Krem rengi koltukları, yavruağzı perdeleri ve avizelerinin uyumu ile hoş bir şekilde tasarlamışlardı evlerini. Nergis misafirlerini ağırladığı masasını nefis yiyeceklerle donatmıştı. Mis gibi kokular hem iştah açıp hem de misafirlerine verdiği değeri gösteriyordu.  Nergis misafirlerini en güzel şekilde ağırlamaya çalışırdı. Hakan ile Gizem ise en sevdiği komşularıydı. Onları ağırlayacağı için çok heyecanlıydı. Bu arada her ikisinin de sağlıklı yaşamayı önemsediğinin farkındaydı ve ikramlıklarını onlara göre hazırladı.  Hakan ile Gizem kısa bir süre önce çocuk sahibi olmaya karar vermişlerdi. Her karar gibi onların aldığı bu karar da beraberinde vazgeçişler gerektiriyordu. İnsan, bir karar verdiğinde bazı şeyleri yapmakla bazı şeylerden de uzak durmakla ilgili bir süreç başlamış oluyordu. Bu karar bir yola sokmuştu onları. O hedefe varılır veya varılmaz bilinmez ama hazırlık aşaması kendi kontrollerinde idi. Yani bir çocukları olmasından ziyade önemli olan bir hedeflerin...

GEÇİM DERDİ

Resim
Evleneli yedi sene olmuştu. O günü daha dün gibi hatırlıyordu Leyla. Nasıl da güzel olmuştu her şey. Üç yıl beklemişti o günü. Kemal ile üniversitede tanışmışlar, okul bitince de hemen evlenmişlerdi.  Kurdukları çekirdek aileye kısa zamanda kızları Nazlı da katılmıştı. Şimdi ise Leyla 6 yaşına basan kızları Nazlı ile Eskişehir’de, Kemal’de işi sebebiyle Adana'da yaşıyordu. Yaşantıları Kemal'in işi nedeniyle ikiye bölünmüştü. Kemal, Leyla’ya “İyi bir iş anlaşması yaparsam istifa edip yanınıza geleceğim” diyordu. Bu arada Kemal ikinci bir üniversiteyi bitirmişti. Amacı iş alanında kendini geliştirip kariyer yapmaktı. Aynı zamanda ailesi ile birlikte kalabilmek için Eskişehir’de iş kovalıyor ama bir türlü istifaya değecek bir iş de bulamıyordu. Kemal yavaş yavaş durumu kabullenmeye başlamıştı.  Adana'da evli ama bekar gibi yaşıyordu. Acaba kendi işimizi mi kursak diye arada aklına gelmiyor değildi. Bir sürü yatırım fikrini enine boyuna düşünecek vakti de vardı. Zihninde eşinin...

YOKLUKTA VARLIK

Resim
Steve dün geceden hazırlıklarını tamamlamıştı. O gece pek uyku tutmadı. Sabah gün aydınlanırken yola çıktı. Bir iş için Hebron şehrine gidecekti. Alışık olduğundan farklı bir coğrafyaya gittiği için biraz heyecanlıydı. Nelerle karşılaşacağını merak ediyordu. Daha önce orada bulunmamıştı. Sonunda şehre ulaştı ve ilk geçtiği gözlem noktasında gördüğü manzara karşısında tüyleri ürperdi. Hayal ettiğinden çok ama çok farklıydı. Gittiği yer bir gözlem noktasıydı ve duvarların üstünden şehri görebiliyordu. Önce eski Arap evlerinin yıkıntılarını gördü, yıkılmış bir sürü bina vardı. Önce orada kimsenin yaşamadığını düşündü ama dikkatle baktığında orada hala yaşayan birilerinin olduğunu anlayabiliyordu. O bölgede yaklaşık olarak yüz elli bin insan yaşadığını öğrendi. Şehrin hemen yakınında ise beş yüz kadar İsrail yerleşimcisi vardı. Etrafları ise askeri korumalarla doluydu. Bu askerler silahlıydı ve ellerinde dev makinalı tüfekler tutuyorlardı. Steve gözlem noktasından ayrılıp, şehre giriş ...

AŞKIM BAKSANA BANA!

Resim
Masmavi gözleriyle yandan yandan, telefonla konuşan eşine bakıyordu. Bir yandan da baktığını fark ettirmemeye çalışıyordu. Arkadaşının “Elifciğimm! “demesiyle irkildi. O anda hissettiği duygularıyla bir an duraksadı ve “efendim” dedi... Elif küçük yaşta, Serkan’la severek evlenmişti. Üstelik ne zorluklarla evlenmişlerdi. Ailesi istememişti, okulu vardı, maddi olarak geçinebilecekleri bir işleri yoktu. Ama her şeye rağmen evlenmişlerdi. Bir kız bir erkek iki çocukları olmuştu. Küçük yaşına rağmen aldığı sorumluluklar fazlaydı. Çocuklarıyla beraber büyümüştü. Öyle böyle derken 10 yıl geçmişti... Eşini çok seviyordu, her konuda destek olur yanında olurdu. Hatta onun umutsuz olduğu yerlerde Elif dimdik durur moral verirdi. Bir takım yaşanılan ciddi sorunlara rağmen Serkan’ı bırakmamıştı Elif.  Eşini seviyordu, mutluydular… Ama mutlu etmeye çalışan taraf genelde Elif olurdu. Ve yine bir gün eşini mutlu etmek için istemediği bir şeye tamam demek zorunda kalmıştı. Serkan’ın yarış motorlar...