Kayıtlar

zihin etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ANNEM NEDEN BENİ ANLAMIYOR?

Resim
Annesinin kapıyı çalmadan odaya girmesi ile beraber Ezgi irkildi. Gözlerini kapıya çevirdiğinde annesi ile karşı karşıya geldi. - Ezgi, Elif Teyzen Ankara’dan geldi. Hadi onu ziyarete gidelim.  -Annecim bugün gitmemiz şart mı?  - Kızım sana kalsa gitmemize de gerek yok. Sen sakın benimle hiçbir yere gelme olur mu?  Annesi Ezgi’nin açıklamalarını dinlemeden söylenmeye başlamıştı. - Anneciğim tam sınav haftam… Ezgi kuralları ve ilişkilerinde sınırları olan birisiydi. Ama annesi bu sınırları sürekli ihlal etmeye çalışıyordu. Oysaki Ezgi, küçüklüğünden beri bir şeyleri yalnız yapmayı seven bir çocuktu. Kendi odasında sıkılmadan vakit geçirebilirdi. Küçüklüğünde istemeyerek de olsa annesiyle bir yerlere gitmiş olsa da o planlarına şimdi dâhil olmak istemiyordu. İstemediğini de artık açıkça ifade ediyordu. Ama annesi onu sürekli kendi aktivitelerine dahil etmeye çalışıyordu. Akraba ziyaretleri, kalabalık aile toplantıları, Ezgi bunları sevmiyordu. Kendi halinde odasında kitap o...

UMUT OLSUN Kİ…

Resim
Ekim ayının sonları, sıcaklıklar halen mevsim normallerin üzerinde seyrediyordu. Tatilin etkisinden tam olarak çıkamamıştı Umut. Sıranın üzerindeki karalamaları zihni sünger gibi içine çekiyordu ama neyi alıp neyi almadığının o da farkında değildi. Tıpkı hayatına yeni insanların girip çıkması gibi. Bu hali uzun bir süre gözlerini kırpmadan devam etti. Hayatta da kim bilir daha neleri fark edemiyor insan? Birden zilin çalması ile irkildi ve zihnindeki kalabalığın peşinden gitmeyi bıraktı. Çünkü yetişmesi gereken bir başka ders vardı. Okul dönemi yeni başlamıştı ve adapte olmakta zorlanıyordu. Yeni şeylere başlamayı severdi ama sonunu getirmek çok da kolay olmuyordu. Önceki dönemin ağırlığını omuzlarından atamamıştı. Alt sınıftan kalan dersleri vardı. Ne okul dersleri ne de arkadaş ilişkileri iyi gitmiyordu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Umut, hareketini bırakmıyordu. “Evet şu an istediğim şeyleri nasıl yapacağımı bilemeyebilirim, arkadaş ilişkilerim iyi gitmiyor olabilir ama bunun bir so...

YANLIŞ İLİKLENEN DÜĞME

Resim
Hayat…  İnsana verilen ve insanın da aslında en sevdiği… Kimi zaman yanlış iliklenen düğme gibi…   O sahne öyle bir sahne ki…  Her şey yolundayken ne kadar da yaşanılası, kelebekler misali,  “Yaşamak ne güzel şey” dediği… Hep böyle gitsin ister insan, hiç bozulmasın,  “Aman ağzımızın tadı kaçmasın”  “Dümenimiz kırılmasın…”  Halbuki ne kıymetli rol ve sahne verildi insana…  Peki insan o kıymetli sahnenin değerini nasıl anlar?   Hiç kazanılmamış bir mücadelenin tadını nerden bilebilir?  Elbette bilemez, bilmesi için sorular gönderilir.  Sorular sorun olmaya başlayınca yanlış iliklenir düğmeler…  Her soru problemdir aslında ve her problem de gizlenen bir şifadır. Ama düğmeler yanlış iliklenince görebilmek mümkün mü? Ya duyabilmek? Ya sezebilmek?  Her problem şifası ile gelir…  Tıpkı kıştan sonra yazın gelmesi gibi…  Tıpkı karanlık bir tünelden aydınlığa çıkmak gibi…  Ve hatta hastalıktan sonra tekrar ...

BENDEN SANA ZARAR GELMEZ

Resim
"Bir insan hayatı boyunca ortalama kaç insanla bağ kurar ya da etkileşime geçer acaba" diye düşündü Cengiz. Hep de sınavlara çalışırken aklına böyle alengirli düşünceler geliyordu. Zihnini bir an dersle ilgisi olmayan konularda oyalanırken bulurdu.  Kimya finali vardı ve ders çalışmaktan kaçmak sayılmazdı herhalde atomları insanlara benzetmek. Bu düşüncelerle oyalanırkenki tesellisi de böyle olmuştu. Her molekül iki ya da daha fazla atomun birleşmesinden oluşuyor, ilişkilerimiz de bunun gibi aslında. Tek başına atom gibi olmaktansa birleşip molekül olup çok daha güçlü olmak mesele. Bir Necla artı bir Mehmet, Necla ve Mehmet’ten fazlası aslında. Aralarında bir bağ olduğunda yani aile olduklarında her şey bambaşka bir hal alıyordu. Sesli gülerek boş çay bardağını ev arkadaşı Mehmet'e uzatmıştı. Mehmet ile aralarında bir anlaşma yapmışlardı, sınavlarının olduğu günlerde ev işlerinden muaftı Cengiz.  Garda tanışmışlardı Mehmet ile, tercih yapacağı okullardan birine bakmak içi...

BİLSEYDİ

Resim
  Her insan merak eder hayatında bir şeyleri... Kimi tarihini, geçmişini merak eder, kitaplar okur, araştırmalar yapar, müzeler gezer. Vay be! deyip etkilenir geçmişin kokusundan. Kimisi teknolojiyi merak eder, yeni olanı bilmek ister. Yeni bilimsel makaleleri okur, uzaya çıkan bilim adamlarını araştırır. Hayran kalır topladığı bilgilere. Öyle ya, her insan merak eder bir şeyleri. Sevdiklerini, özlediklerini, yaşayacaklarını... İnsan merak eder kendini, ailesini, arkadaşlarını… Ama bazen anlayamaz kimin kim olduğunu. Neden böyle konuşuyor, neden böyle yürüyor, neden böyle iş yapıyor veya neden buna kızıp seviniyor? Bazıları değişik geliyor insana.  Farklı olanlara bakarken şaşırıyor, gıcık oluyor, kızıyor. Oysa bilmiyor gerçeği… Bilseydi eğer, Kendisinden farklı olanın aslında şifası olduğunu, Hayatındaki o tıkanıklığı “gıcık” dediği kişiden öğrenip bunu çözebileceğini, Ondan öğrenecekleriyle ve ona öğretecekleriyle yükselebileceğini, Yine de uzaklaştırır mıydı problemin anaht...