Kayıtlar

fark etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KİM BU ANLAŞAMADIKLARIM

Resim
"Hızına yetişemiyorum, çok hızlı hareket ediyor!" "Susma bilmiyor!" "Off o kadar yavaş hareket ediyor ki... Hep onun yüzünden bir yerlere geç kalıyoruz!" "Herkese mavi boncuk dağıtıyor, dağınık olduğu gibi verdiği sözü de unutuyor!" "Herkese mesafeli davranıyor. Ne desen hayır diyor!" "Sırf beni uyuz etmek için yapıyor!" Bu cümleler size de bir yerden tanıdık geldi mi? Problem, insanların bizden farklı olması mı? Veya herkesin bizim gibi olmasını beklememiz mi? Problemin farklılıklar olduğunu düşünürüz. Oysa farklılıkları yönetenler bir arada daha iyi yaşarlar. Farklılıkları yeniden tanımlamaya hazır mısın? Bu sefer gerçeğin yöntemiyle...   & Deneyimsel Tasarım Öğretisi   insanın  mutlu, başarılı  olması ve   doyumlu ilişkiler  yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.  & "İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. Aynadaki kişi… Tek başına ...

VADİ KONAK NO:18 - Bölüm 1

Resim
Zırrrr… zırrrrrr… zırrrrrr… Uzun uğraşlar sonucu telefonuna uzanmış ve alarmı kapatabilmişti. “Keşke bende '5 dakika daha anne!' diyebilseydim.” diye söylenerek yarım yamalak açtığı gözleriyle yatağından kalktı. Akşamki misafirleri de geç gidince etrafı toparlamadan hemen yatağa atmıştı kendini. Banyoya giden koridordaki döküntülere basmamaya çalışarak ilerliyordu. “320 metrekare eve üç kişi neden sığamıyoruz acaba? Hem de daha 6 yıl borcunu ödeyeceğimiz eve…” diye de homurdanıyordu bir yandan Şebnem. O arada ayağına plastik bir satranç taşı denk geldi; “Efeee! Bu filin ne işi var burada. Arayacaksın sonra! Hadi uyan artık. Servis gelecek, geç kalma yine.”  Yüzünü yıkamak için banyoya geçtiğinde ise kocasının ampulü hala değiştirmediğini fark etti. Akşamki çöp poşetinin yerde bıraktığı iz de belli belirsiz seçiliyordu dış kapının yanında. Gençliğinde çok tertipli düzenliydi. Dağınıklık ona çok yabancı bir kavramdı. Her işini de zamanında yapar, yetişirdi işlerine. Ta ki evlenip...

BİRLEŞMEK

Resim
  Elif, otobüste giderken başını cama dayamış yolu seyrediyordu. Otobüs hızlandıkça yoldaki şeritler nasılda tek bir çizgi gibi görünmeye başlıyordu. Oysa ki hepsi birbirinden ayrı çizgilerdi. Zaman da böyle hızla akıp gidiyordu… Nasıl geçmişti yıllar diye düşünürken geçmişe, üniversite yıllarına gitmişti birden.  Üniversite kantininde oturuyordu ve kapıdan bir delikanlı içeri girmişti, “sanki bir yerden tanıyor gibiyim” diye düşünmüştü Elif. Vedat da kapıdan girer girmez tam karşıda oturan yeşil gözlü kızı yani Elif'i fark etmişti. Farklı şehirden gelen bu iki insan, seçtikleri okul ile aynı yerde buluşmuşlardı. İkisi de hemen hemen aynı yaşlardaydı ve yeni başlayacak süreçlerine merhaba demişlerdi. Vedat ülkenin kuzeyinden, Elif ise güneyden gelmişti. Vedat biraz daha soğukkanlı ve sakindi. Elif ise yerinde duramayan hareketli bir kızdı. Bakıldığında başka dünyaların insanı gibiydiler.  Peki nasıl oluyor da insan, ilk defa gördüğü birini kendine bu kadar yakın hissedebi...

DENİZ YILDIZLARI

Resim
“İnsan, bu hayatta bir şeyi çok iyi yaparsa, karşılığını da mutlaka alır." demişti biri, buna defalarca şahit olmuştu Nurcan. Bir televizyon kanalında yapımcı olarak çalışıyordu. Yeni bir programın hazırlık sürecindeydi. Çalışma temposundan arada kendi kendine konuşurdu. Arkadaşları, onu öyle yakaladıkça “deli bu kız” diyorlardı. O ise, “Anlamıyorsunuz bu deli olmak değil, ben kendime soru sorarak ve cevaplayarak şu gördüğünüz zor olan iş sürecini kendimce kolaylaştırıyorum.’’ diye cevap verirdi.  Televizyon programlarını düşünüyordu Nurcan, gündüz kuşaklarında insanların aşırılıklarıyla dolu hayat hikâyeleri yer alıyordu. "Bıktık insanların bu hallerinden ve şikâyetlerinden’’ diye düşündü. Sahi, insan neden özel hayatını bu kadar gözler önüne sererdi ki! "Toplumdaki ahlaki çöküşü de artırıyor bu programlar" dedi kendi kendine. Anormali normalleştirme çabasıydı sanki. Anlam veremez olmuştu. Ruhu sıkılıyordu. "Neyse, sen işine odaklan" dedi kendine ve sorus...

ÇOCUKLAR DA FARKLIDIR

Resim
  Yeşim, ailesiyle doğum günü daveti için yola çıkmıştı. Güneş parıltısıyla etrafı kaplamıştı ve gökyüzü maviliği ile içine neşe veriyordu. Kızının okuldan arkadaşının doğum günüydü. Mekana gelmişlerdi. Yeşim arabadan derin bir nefes alarak indi. Küçük kızının kemerini açar açmaz fırlayacağını biliyordu ve öyle de oldu. Eşine seslendi,  “Ben topuklularla koşamam, acele et de Mina’ya sen göz kulak ol Şükrücüğüm.” Mina öyle hızlı hareket ediyordu ki annesiyle babası gözleriyle bile ona yetişmekte zorlanıyorlardı. Hep birlikte hızlı adımlarla davet edildikleri kafeye girdiler. Mekanda iki büyük tahta masayı birleştirmişler, bir tarafı yetişkinler bir tarafı da çocuklar için ayırmışlardı. Yeşim, yetişkinlerle çocuk masasının kesiştiği sandalyeye oturdu. Bir yandan çocukları izliyor, bir yandan da yetişkinlerin sohbetlerini dinliyordu. Tabi gündem çocuklardı.  Onları izlerken şunu fark etti, çocuklardan bazıları kızı Mina gibi çok hareketli, kimi çocuk sürekli sağına soluna la...