Kayıtlar

İhtiyaç etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

YARDIM NİNE

Resim
Muhsin ile İhsan, aynı mahallede ve okulda iki candan dostlardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez, birbirleri olmadan bir işe girmezlerdi. Aynı zamanda ikisi de yardım abidesiydiler.  Okulda, evde, mahallede herkesin eli ayağı olmuşlardı. Nerede ne yapılacak, nasıl bir yardım, nasıl bir çalışma, neye ihtiyaç var, onlar orada... Mahalleli, esnaf herkes onları çok severdi, ihtiyaç görmeyi iyi bilirlerdi.  Okulda rehberlik dersinde öğretmenleri, ihtiyaçlı insanlara nasıl destek oluruz konulu bir proje başlatmıştı. Önce en yakın çevreden başlayarak ihtiyaçları olan insanları düşünmelerini, araştırmalarını istedi. İyiliklerin insanoğlunu nerelere taşıdığından bahsetti. Her güne ufak bir iyilik, ufak bir yardım planlamalarını da söyledi. Hemen altına bir de not düşüverdi; “Sakın ha yaptığınız iyilikleri ve yardımları küçümsemeyin.”   Tabii ki İhsan ve Muhsin kolları sıvayıp hemen işe koyulmuşlardı. Daha sınıftan çıkmadan ne yapacakları hakkında ufak bir organizasyon düşünmüşlerd...

BİRAZ YAVAŞLASAN?

Resim
Kalabalık bir ailenin içerisinde büyümüştü Berfin. Babaanne, dede, hala, amca, yengeler, kuzenler herkes bir aradaydı. Küçüklüğünden beri çok hareketli bir çocuktu. Hareketli kişiliğine bir de geniş bir ortam denk gelince iyice yerinde duramaz olmuştu. Sürekli bir şeyler ile meşgul olurdu. Kendinden küçük kardeşlerine bakar, onların ne ihtiyaçları varsa hepsiyle ilgilenirdi. Mutfakta annesinin yanına geçer ona yardım ederdi. Yapılacak şeyler bittiğinde kendini kırlara atardı. Büyüdüğünde de durum değişmemişti, mutlaka meşgul olacağı bir şeyler bulur oradan oraya gidip gelir, yorulsa bile devam ederdi. İnsanlar ona kendi arasında “Atom Karınca” derdi. Tabi bu durumun dezavantajları da vardı. Her şeyi yapmaya çalışırken hayatında bazı aksaklıklar da meydana geliyordu. Herkesin işine koşayım derken kendi derslerini aksatıyordu, arkadaşları sınava hazırlanırken o geri kalıyordu. Çevresindekilerinin her ihtiyacını görmeye çalıştığı için ortamlarda hesabı ödeyen kendi oluyor, elinde para tut...

VADİ KONAK NO:18 - Bölüm 1

Resim
Zırrrr… zırrrrrr… zırrrrrr… Uzun uğraşlar sonucu telefonuna uzanmış ve alarmı kapatabilmişti. “Keşke bende '5 dakika daha anne!' diyebilseydim.” diye söylenerek yarım yamalak açtığı gözleriyle yatağından kalktı. Akşamki misafirleri de geç gidince etrafı toparlamadan hemen yatağa atmıştı kendini. Banyoya giden koridordaki döküntülere basmamaya çalışarak ilerliyordu. “320 metrekare eve üç kişi neden sığamıyoruz acaba? Hem de daha 6 yıl borcunu ödeyeceğimiz eve…” diye de homurdanıyordu bir yandan Şebnem. O arada ayağına plastik bir satranç taşı denk geldi; “Efeee! Bu filin ne işi var burada. Arayacaksın sonra! Hadi uyan artık. Servis gelecek, geç kalma yine.”  Yüzünü yıkamak için banyoya geçtiğinde ise kocasının ampulü hala değiştirmediğini fark etti. Akşamki çöp poşetinin yerde bıraktığı iz de belli belirsiz seçiliyordu dış kapının yanında. Gençliğinde çok tertipli düzenliydi. Dağınıklık ona çok yabancı bir kavramdı. Her işini de zamanında yapar, yetişirdi işlerine. Ta ki evlenip...

BENDEN SANA ZARAR GELMEZ

Resim
"Bir insan hayatı boyunca ortalama kaç insanla bağ kurar ya da etkileşime geçer acaba" diye düşündü Cengiz. Hep de sınavlara çalışırken aklına böyle alengirli düşünceler geliyordu. Zihnini bir an dersle ilgisi olmayan konularda oyalanırken bulurdu.  Kimya finali vardı ve ders çalışmaktan kaçmak sayılmazdı herhalde atomları insanlara benzetmek. Bu düşüncelerle oyalanırkenki tesellisi de böyle olmuştu. Her molekül iki ya da daha fazla atomun birleşmesinden oluşuyor, ilişkilerimiz de bunun gibi aslında. Tek başına atom gibi olmaktansa birleşip molekül olup çok daha güçlü olmak mesele. Bir Necla artı bir Mehmet, Necla ve Mehmet’ten fazlası aslında. Aralarında bir bağ olduğunda yani aile olduklarında her şey bambaşka bir hal alıyordu. Sesli gülerek boş çay bardağını ev arkadaşı Mehmet'e uzatmıştı. Mehmet ile aralarında bir anlaşma yapmışlardı, sınavlarının olduğu günlerde ev işlerinden muaftı Cengiz.  Garda tanışmışlardı Mehmet ile, tercih yapacağı okullardan birine bakmak içi...

NASIL İYİ OLURUM?

Resim
         Her insan iyi olmak ister. İyi bir eş, iyi bir arkadaş, iyi bir patron, iyi bir yönetici, iyi bir anne, iyi bir baba… İnsan iyi olmak isterken iyilerle bir arada olmak da ister. Aysel Abla sağ olsun ne zaman danışsam bana hep en doğru olanı söyler. Neye ihtiyacım varsa gidermeye çalışır ama biraz kırar döker. Lafını ölçmeden, tartmadan, dan diye söyler. Ne olurdu aktaracağı kıymetli deneyimlerini birde güzellikle söyleyebilseydi daha güzel olmaz mıydı? “İyi hoş ama bir dayak yemediğim kaldı, bir daha da sormayacağım” diye hayıflanırken buluyorum kendimi diye geçirdi içinden. İnsan sadece fayda gördüğünü istemez, fayda gördüğünden az keyif de almak ister. Portakal suyu misali C vitamini var ama tadı da güzel olunca herkesin tercihi olur.  Pazarda karpuz alırken en iyi karpuzu satan pazarcı gibi ama yüzü gülmüyor, konuşmuyor, insanın yüzüne dahi bakmıyor. Ürünleri iyi diye karpuzu alır ama ‘bir de gülümsese ya da soruma cevap verse’ diye düşünür insa...