PARDON, ACABA “HAYIR” NASIL DENİLİR?
Hani bazen bulaşık yıkarken rastlarız ya inatçı lekedir adları. Süngerle çıkmaz, tırnağın sonra tel devreye girer, “I ı çıkmıyor.” “Tamam şimdi görürsün, sert olmamı istedin sanırım. İşte seni oradan kazıma zamanı” artık bir bıçak, kaşık veya neyse, daha sert bir cisimle lekeyi kazıyarak çıkartmaya çalışırız. Hatta sert cisimle bile o inatçı lekeyi çıkartmakta zorlanırız bazen.
Temizleyince de “Oh be kurtuldum şu inatçı lekeden.” Nasıl rahatlıyor insan, zor işi başarmış gibi. Sonrasında o bulaşık daha keyifli yıkanır, paklanır mutfak. Zorlayıcı bir engeldi o an uğraştırdı, canımı sıktı, ortadan kaldırınca aktı gitti iş.
Ya da bir yazılımcının program yazarken karşılaştığı bir virgül hatasını bulmak için saatlerini harcaması gibi. Ama bulunca da dosyayı tamamlamış, üzerinden yük kalkmış gibi hissediyor olması. Süratle ilerliyor artık yazdığı programda.
İşte hayatımızda da inatçı leke gibi bizi zorlayan, bir virgül kadar küçük ama zihnimizde kocaman olan yapmakta zorlandığımız şeyler var. İrili ufaklı şeyler ama yapmakta zorlanırız.
Düşününce ancak bulabileceğimiz şeyler tabi… durduk yere nerden bilebilirim ki!
“Benim zorlandığım şey mi var? Peki neymiş o?”
Çünkü insan genelde yapmakta zorlandığı şeyleri, zorlanıyor olarak düşünmek veya görmek istemez. Onu genelde görmezden gelir. Üstünü örter, açığa çıkartan birileri de olursa lafı değiştirmek ister.
“Neyse canım, ne diyorduk?”
“Ya boş ver onu, asıl sen ne zaman terfi ediyorsun onu söyle bana.”
Bu söyleşide arka planda zihinden de şuna benzer şeyler geçer insanın “Bak az önce konuştuğumuz her neyse pek hoşuma gitmedi. Ben zaten oraları çok düşünmediğim için senin sorularında biraz zihnimi yordu. Açıkçası şu an bunlara girmek pek de işime gelmiyor.” Yani o geçiştirme cümle kalıplarının altında yatan asıl cümleler bunlardı.
Peki, nasıl insanın bu kadar kendisine bile itiraf etmek istemediği, zorlandığı durumları olur?
Mesela bazı insanlar “Evet” demeyi öyle ustalaştırmış ki;
“Anne, akşam pirzola yanına soslu makarna, birde kızarmış patates istiyorum.” – Evet oğlum…
“Abla bizim peynir siparişleri yine sen verir misin?” – Evet tabi…
“Anne, çarşaflarımı hafta da bir değiştir yoksa rahat uyuyamıyorum.” –Evet yavrum…
“İlaçlarımın saatleri geldi ver de içeyim hanım.” –Evet Bey, tabi…
“Akşam yine mesai yazmışlar bana :( sen kalırsın değil mi? Benim önemli bir işim var.” -Evet kalırım…
Bunlar daha ne ki! Çok evet var çuvalda.
Çok şeye evet diyerek daha kıymetli olacağını düşünürler. Bazıları da tam tersi Evet’i kelime haznesinden çıkartmış yerine Hayır’ı koymuş. Aksini söylemek zor geliyor onlara da.
Biz hayır diyene değil de şimdilik evet de takılı kalan bakacak olursak;
Neden hayır demek zor gelir?
Evetler çoğaldıkça, altında geri alamayacağımız sözlerde vermiş olabilir miyiz? Evet dediğimiz şeyi yapmaya gücümüz yetmiyor ama yine evet diyoruz. Sonra arka planda sıkışık kalple gezen biri haline dönüşmüşüz. Problemi seçemediğimiz için tenis kortunda, kırık raketle sağdan soldan gelen topları karşılamaya çalışıyoruz. Sonrasında nefes nefese kaldığımız fark ediyoruz.
İşte tam da burada, çok küçük bir kelime “evet” acaba zorlandığım yeri temsil ediyor olabilir mi?
“Ya küserse ya kızarsa ya fırsatı kaçırırsam ya beni beğenmezse ya övmezse…” Zihnimizi meşgul tuttuğumuz bu kavramlarla, gelen soruya bazen istemediğimiz halde, bile bile evet diyebiliyoruz. Sonra kendimizle kavga ederken buluyoruz kendimizi :) “Bak oğlum yine aynı şeyi yaptın”, “Ah be kızım niye her defasında ok dersin ki?”
Hayatta her şeyin bir zıddı vardır. Zorlandığımız yer kadar zorlanmadığımı yerler de var. Yani yapmakta zorlanmadığımız şeyler de var.
Peki ben bunların ne olduğunu hiç düşündüm mü?
Çünkü bir soru geldiğinde cevap vermeden önce düşüncemiz ile baş başa kalıyoruz. Cevabını verdikten sonra uyguluyoruz. Sonrasında da tekrar düşünmemize gerek kalmadan aynı soruya aynı cevabı vermeye başlıyoruz.
“Kahvenin yanına tatlı alır mısın?” düşündüm… “Evet” ikisi bir arada güzel oluyor. Bunu da onayladım ve sonrasında kahvemi tatlı ile buluşturmaya tereddüt etmiyorum. Kahveyi sade içmek aklıma gelmiyor, bununla ilgili bir soru gelene kadar.
O zaman çok ise “Evet” lerimiz üzerine düşünme zamanı gelmemiş midir?
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi insanın mutlu, başarılı olması ve doyumlu ilişkiler yaşaması için tutarlı, faydalı, uygulanabilir ve anlaşılır bilgiler sunar.
&
Peki nasıl değişirim, nasıl toparlanırım sorusu…
Bugün yapabileceğin kadar küçük iyi işleri küçümseyip ertelemeyerek…
Bugün yapamayacağın büyük işlerin hayalinde oyalanmayarak..."
YAHYA HAMURCU
Gelmiştir geçiyordur belki de…
YanıtlaSilAslında "hayır" diyemeyişimizin altında başka bir sebep var değil mi? Bunu bir düşünmek gerek değil mi?
YanıtlaSilAlışkanlıklarımız haline gelen şeyler var hayatımızda. Bunları yeniden sandıktan çıkarıp tozlarını alma zamanı gelmiş gerçekten. Nelere evet nelere hayır demeliyim?
SilO zaman kendimizi tanıma, kendimize bilinç verme zamanı… Elinize sağlık 🌺
YanıtlaSilgündelik yaşadığımız en önemli problemlerden biri... çok faydalı bir yazı olmuş, kaleminize sağlık...
YanıtlaSil‘Evet’ zamanı gelmiştir belki de.. 🤍
YanıtlaSilDemek ki önce evet sınırlarımızı belirlememiz gerekiyor. İnsanin yapabilme potansiyeli vardır ancak karşıdakine o evetin fayda zararını hesap etmek daha önemli... Yazınızdan anladığım :)
YanıtlaSilİç sesimiz olmuş resmen... evet bu FAYDAMIZI düşünen yazıyı da sonuna kadar onaylıyorum EVET :))
YanıtlaSil:))
SilEvetlerimiz ve hayırlarımızın altında yatan sebeplerin doğrular olması duasıyla 🌸
YanıtlaSil🙏🏻
SilEveeet, demeden önce bir düşünmek gerek... Evet dediğimizde kıymetli oluruz zannediyoruz belki de... Ama insanı asıl kıymetlendiren şey neye "evet" neye "hayır" dediğimiz sanırım...
YanıtlaSilAynı sorunun cevabı bazen evet bazen hayır olabilir :)
YanıtlaSilKatılıyorum :)
SilMesele evet'i ve hayır'ı doğru yerde kullanabilmek...
İnşallah 🙏🏻
SilBir şeyleri yapmakta zorlanamayabiliriz aslında onun tam tersini yapabilmek asıl meselemiz olsa gerek. Evet leri kolay olan birinin hayır da diyebilmesi...
YanıtlaSilŞu hızlı zamanın içinde neyi neden yaptığımızı bazen o kadar algılayamıyoruz ki... Çok acı... Çok yazık ediyoruz kendimize... Oturup bilinç vermek gerekiyor.
YanıtlaSilİnsan küçük hedefler koyarak kendini evet demeye veya hayır demeye alıştırabilirse sanki dününe göre daha iyi bir yerde olmaz mı?
YanıtlaSilEmekleyen bebeğin bir süre sonra yürümeye başlaması gibi bir süreç çünkü bunlar.
Bu hayatta Kime evet diyoruz herkese mi, yoksa vazgecemediklerimize mi ? Iste burası da farkli bir sinav ... kendimize yeniden bakmamizi saglayan bir yazı elleriize saglik..
YanıtlaSilyanlış yerde evetlerini saça saça kullananlar,
YanıtlaSildoğru yerde yetersiz bakiye oldular...
HAYIR'da bir hayır vardır. Cümlesi çınladı kafamda ve insan kabul ettikleri kadar reddetmesi gerekenlere de bakması gerekir.
YanıtlaSilhayır dememiz gereken yerlerde hayır diyebilelim ki; '' Akıbetimiz hayrolsun''
YanıtlaSilHayır demekte hayır var.
YanıtlaSilEvet.! Evet.! Evet.!
YanıtlaSilDiye başaladığımız süreçler..
Hayır, hayır, hayır’la sonlanıyor çoğu zaman..
Tam evet diyecekken bir an durup
YanıtlaSil“Ben şuan neden evet veya hayır diyorum?” sorusunu sorabildiğimizde kendimize… Acı ama gerçeklerle yüzleşme zamanı gelmiştir hayırlı olsun :) 🌸
evet diyenin, zorlandığı hayır ı demesi, hayır diyenin zorlandığı evet i demesinde hayır var :)
YanıtlaSilNerede evet diyeceğini iyi seçmeli insan. Yoksa nasıl da zalim oluyor önce kendine, sonra başkalarına…
YanıtlaSilHayır demek bazen o kadar güzel kapılar açıyor ki önümüze.... Mesele nerede hayır demek gerektiğini bilmekte gizliymiş meğer. Elinize sağlık aydınlatıcı bir yazı olmuş.
YanıtlaSilHayırda hayır var demişti Alim bir zat... Hayır diyebilmek duasıyla...
YanıtlaSilHayır hayır 100 kere hayır inanmıyorum sanaaaağğğğ… diye bir şarkı vardı… 100bin kere olmasa da neye evet neye hayır diyeceğimiz çok önemli bir soru
YanıtlaSilYazıyı okuyunca bir tek benim aklıma gelmemiş demek ki o şarkı 🙊
SilHayır da kıvam ;)
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık :)
YanıtlaSil