Kayıtlar

Eylül, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HAYIR(!) DA HAYIR VAR

Resim
İnsanoğlu hayatın içinde zaman zaman hayırlar duyar….   -Dur düşeceksin! Dokunma ona hayır! -Hayır üzgünüm, şimdi onu alamayız… -Hayır şu an yeni bir elemana ihtiyacımız yok… Biz sizi ararız… Ve daha nice hayırlar….   İnsan hep olumlu sonuçla karşılaşmak ister… Halbuki her sonucun başında sebepler vardır. Her sebebin de kendine göre hayırları vardır. Ah, keşke insan bilse hayırların içinde gizlenen o müjdeyi… Zahmetin içindeki rahmeti bilse yine üzülür müydü karşılaştığı hayırlara? Ah, keşke insan bilse kendisi için gizlenen o müjdeyi…     Başta acı gelir insana hayırları duymak; Bir bebeğin uyumak istememesine rağmen annesinin onu uyutması, Bir çocuğun hasta olduğu için o gün dışarı çıkarılmasına izin verilmemesi… İnsan hayatı boyunca ne kadar da çok hayır(!)lar duyuyor...   Peki her insan hayır(!)lara aynı tepkiyi mi verir?   Kimi var hayırları duymaya dayanamadığı için başlar şikayet etmeye; “ Hep benim başıma geliyor…” “ Şansım olsaydı anam beni kız doğ...

BENDEN SANA ZARAR GELMEZ

Resim
"Bir insan hayatı boyunca ortalama kaç insanla bağ kurar ya da etkileşime geçer acaba" diye düşündü Cengiz. Hep de sınavlara çalışırken aklına böyle alengirli düşünceler geliyordu. Zihnini bir an dersle ilgisi olmayan konularda oyalanırken bulurdu.  Kimya finali vardı ve ders çalışmaktan kaçmak sayılmazdı herhalde atomları insanlara benzetmek. Bu düşüncelerle oyalanırkenki tesellisi de böyle olmuştu. Her molekül iki ya da daha fazla atomun birleşmesinden oluşuyor, ilişkilerimiz de bunun gibi aslında. Tek başına atom gibi olmaktansa birleşip molekül olup çok daha güçlü olmak mesele. Bir Necla artı bir Mehmet, Necla ve Mehmet’ten fazlası aslında. Aralarında bir bağ olduğunda yani aile olduklarında her şey bambaşka bir hal alıyordu. Sesli gülerek boş çay bardağını ev arkadaşı Mehmet'e uzatmıştı. Mehmet ile aralarında bir anlaşma yapmışlardı, sınavlarının olduğu günlerde ev işlerinden muaftı Cengiz.  Garda tanışmışlardı Mehmet ile, tercih yapacağı okullardan birine bakmak içi...

BİRAZ SAYGI

Resim
Sinirden elleri titriyor, kalbinin atış hızı göğüs kafesinin inip kalkmasından belli oluyordu. Nefes alışı bile üzüntüsünü ve gerginliğini ortaya çıkarmıştı Vildan'ın. ‘Biraz saygı ya, beklediğim sadece biraz saygı!’ hayıflanarak içeriye girdi. Gün içinde yaşadıkları canını çok sıkmıştı. ‘Ne emekler verdim bu kuruma ama gördüğüm muameleye bak!’ diye devam etti. - Hayırdır Vildan  ne oldu? Aylin, ofiste en iyi anlaştığı arkadaşıydı Vildan'ın. - Daha ne olabilir ki? Kaç yaşına gelmiş kadınım bu davranışlar, bu sözler edilir mi bana? - Ne sözü? Sakinleş gel otur koltuğa da anlat, ne oldu? - Satın alma departmanındaki Caner Bey yok mu? Zaten çok hoşlanmıyoruz birbirimizden ama bu kadarı da fazla. Acil istediği dosyalarda eksik raporlar varmış. Ne panikliğim kaldı, ne kaç yıldır boşa çalışmışlığım… Dalga geçmesi mi dersin, aşağılayıcı konuşması mı dersin… Hayır yani ne kadar emek sarf ettiğimi hepiniz biliyorsunuz. Kimsenin yapmadığı işleri üstlendim sırf istediler diye. Gecemi günd...

NASIL İYİ OLURUM?

Resim
         Her insan iyi olmak ister. İyi bir eş, iyi bir arkadaş, iyi bir patron, iyi bir yönetici, iyi bir anne, iyi bir baba… İnsan iyi olmak isterken iyilerle bir arada olmak da ister. Aysel Abla sağ olsun ne zaman danışsam bana hep en doğru olanı söyler. Neye ihtiyacım varsa gidermeye çalışır ama biraz kırar döker. Lafını ölçmeden, tartmadan, dan diye söyler. Ne olurdu aktaracağı kıymetli deneyimlerini birde güzellikle söyleyebilseydi daha güzel olmaz mıydı? “İyi hoş ama bir dayak yemediğim kaldı, bir daha da sormayacağım” diye hayıflanırken buluyorum kendimi diye geçirdi içinden. İnsan sadece fayda gördüğünü istemez, fayda gördüğünden az keyif de almak ister. Portakal suyu misali C vitamini var ama tadı da güzel olunca herkesin tercihi olur.  Pazarda karpuz alırken en iyi karpuzu satan pazarcı gibi ama yüzü gülmüyor, konuşmuyor, insanın yüzüne dahi bakmıyor. Ürünleri iyi diye karpuzu alır ama ‘bir de gülümsese ya da soruma cevap verse’ diye düşünür insa...

NE OLACAK Kİ?

Resim
Aysun “Bugün de bitti ” diye geçirdi içinden. O sırada metrodan inmiş dışarı çıkmak üzere yürüyordu. Yürürken zihnini kurcalayan o soruyu düşünüyordu. Bir yandan da yolda gördüğü her şeyde çiçekçide, otobüste, tabelada sorunun cevabına yardımcı olacak işaretler arıyordu.  Bir eli sürekli cebindeki telefonunu yokluyordu. Bu duygu onu hem rahatsız ediyor hem de mutluluk veriyordu. Ya da ona öyle geliyordu. Genç kızın elindeki telefon titredi ve daha ekrana bakana kadar aklından milyon tane düşünce geçti ve ekrandaki yazıyı görünce gözleri dolmaya başladı. Oysa daha bir ay önce böyle değildi. Aysun, hayatı için elinden geldiğince çabalayan, koyduğu hedefler için pes etmeden çalışan bir kızdı. Neşeli bir arkadaş ve okul ortamı vardı. Ancak hayatını kısa sürede değiştirecek bir şey yaşamıştı. Bir gün sosyal medyadan arkadaş edindi kendine. Hesap isimleri takma isim olduğu için kiminle konuştuğunu bir süre öğrenemedi. Aradan zaman geçmişti artık neredeyse günün her anını yeni tanıştığı k...

DEDEM VE BEN - ERGENLİK

Resim
  Dedeciğim, Ne zamandır seninle görüşemedik, çok özledim seni. Görüşmeyeli bende birçok değişiklik oldu. Boyum uzadı, vücudum değişti. Dedeciğim, inanır mısın sesim bile kalınlaştı. Yüzümde görmekten nefret ettiğim sivilcelerimin çıktığını anlatmak bile istemiyorum. Derslerimi sorarsan, derslerle başım belada. Notlarım biraz düştü. Ders çalışasım gelmiyor bu sıralar. Kankalarımla takılmak daha çok hoşuma gidiyor.  Onlar benim on numara beş yıldız dostlarım. Arada atışsak da onlar beni çok iyi anlıyor. Ama bizimkiler… Bizimkiler beni hiç anlamıyorlar. Saçlarımı uzatmak istiyorum. ‘Olmaz okul var, okula öyle gidilmez, yasak.’ diyorlar. Giyimime, dinlediğim müziklere karışıyorlar. Her şeyime laf söylüyorlar. Boş yapıyorlar. Şeyyy, yani gereksiz konuşuyorlar demek istedim. Biz kankalarla aramızda böyle konuşuyoruz da. Adeta benim üstüme üstüme geliyorlar. Atışmalarımız da cabası… Geçenlerde annemi çok kırdım. Sonra ben de üzüldüm ama ne yapayım bilmiyorum. Ayrı eve çıkacağım günl...

ESKİYİ AT YENİYİ KAP

Resim
Nermin Hanım sabah uyanır uyanmaz ilk işi duvardaki eşinin fotoğrafına bakardı. Ona bakmadığında kendini suçlu hissederdi. Yaşadıkları ev oldukça eski bir evdi. Asırlardır depremlere maruz kalmış ama ayakta kalmayı başarabilmişti. Tıpkı Nermin Hanım gibi.   Evin ahşap zemini üzerinde yürürken gıcırdayan tahtaları sesleri bir bir geçmiş anılarını hatırlatırdı. O sabah da aynı ses ile buluşunca içinden “Hey gidi günler…” diye iç geçirdi. Sanki çocukları yürüyor, hemen yan odadan da rahmetli eşi geliyormuş hissini verdi. Ondan kalan baston, tesbih her bir şey duvarlarda asılıydı. Nermin Hanım’ın gelinliğini zamanında mahallede giymeyen genç kız kalmamıştı. Duvağı, çiçeği, ayakkabısı, rugan çantası her bir şeyi. O naftalin kokan sandığında sarılı kat kat bohçaların içerisinde dururdu. Onun için eski olan her şey çok kıymetliydi. Uzun uzun geçmişe dalardı. O zamanki şarkılardan, türkülerden mırıldanırdı. Yüzündeki derin çizgiler onun taşıdığı ağır yüklerin izleriydi sanki. Mahallede he...

ZARARI YOK MU?

Resim
Filiz’i çevresi, hareketli, pratik ve tez canlılığı ile tanırdı. Çarşı pazar gezer, yeni çıkan eşya veya ev gereçlerini iyi takip ederdi. Arkadaşları bir şey almadan önce Filiz’e danışırdı. Ne de olsa beğendikleri şey önce onda olurdu. Evde sürekli aynı eşyaları kullanmak Filiz’i sıkıyordu o yüzden sık sık yeni şeyler alırdı. Bir gün yemek takımlarının yerine yeni yemek takımı almıştı, sebebi artık onları kullanmaktan sıkılmış olmasıydı. Evde ise yeni takımlarını koyacak yer bulamayınca söylenmeye başladı. Evine hiçbir şeyin sığmamasından, evin küçük olduğundan yakınıyordu eşine. Çözümün ilk fırsatta daha büyük bir eve geçmeleri olduğunu düşünüyordu.  Eşi, daha büyük bir ev alamayacak durumda olduklarını anlatmaya çalışsa da nafileydi. Filiz, yeni bir evin hayaliyle yanıp tutuşuyordu. Zaten severdi de yeni olan şeyleri. Yeni bir kurstan diğerine, yeni eşyadan diğerine, yeni hobilerden diğerine geçiş hızını kimse takip edemezdi bile.  Kızı Nermin, annesinin şikayetlerini duyunc...

PARDON, ACABA “HAYIR” NASIL DENİLİR?

Resim
  Hani bazen bulaşık yıkarken rastlarız ya inatçı lekedir adları. Süngerle çıkmaz, tırnağın sonra tel devreye girer, “I ı çıkmıyor.” “Tamam şimdi görürsün, sert olmamı istedin sanırım. İşte seni oradan kazıma zamanı” artık bir bıçak, kaşık veya neyse, daha sert bir cisimle lekeyi kazıyarak çıkartmaya çalışırız. Hatta sert cisimle bile o inatçı lekeyi çıkartmakta zorlanırız bazen. Temizleyince de “Oh be kurtuldum şu inatçı lekeden.” Nasıl rahatlıyor insan, zor işi başarmış gibi. Sonrasında o bulaşık daha keyifli yıkanır, paklanır mutfak. Zorlayıcı bir engeldi o an uğraştırdı, canımı sıktı, ortadan kaldırınca aktı gitti iş. Ya da bir yazılımcının program yazarken karşılaştığı bir virgül hatasını bulmak için saatlerini harcaması gibi. Ama bulunca da dosyayı tamamlamış, üzerinden yük kalkmış gibi hissediyor olması. Süratle ilerliyor artık yazdığı programda.   İşte hayatımızda da inatçı leke gibi bizi zorlayan, bir virgül kadar küçük ama zihnimizde kocaman olan yapmakta zorlandığım...

ZOR YILLAR

Resim
Sisli bir sabahtı, gün aydınlanıyor mu yoksa kapanıyor mu belli değildi. Bu havalar Nermin’de bir kasvet oluşturuyordu. İnsanın aklına yıllar önce yaşanılan anıları da birer birer getiriyordu. Tıpkı şu an olduğu gibi. “Ne zorlu geçti hayatım” dedi Nermin çamaşırları katlarken. Ailesiyle ilgili ne hayalleri umutları vardı. Eşini seviyordu ama işlerindeki tutarsızlığı geçimlerine mani oluyordu. Kemal bir işte sabit kalmıyor, sürekli daldan dala atlıyordu. Ellerinde avuçlarında bir şey kalmamıştı Kemal’in iş kurma sevdası yüzünden. Yaşanılan olayların getirdiği zorlukları daha önceden görebilseydi, daha kolay problemlerini çözebilirler miydi acaba? Aklından sürekli 'acaba'lar geçmeye başlamıştı.  Kemal, her iş projesinde Nermin’i süslü vaatlerle ikna ediyordu. Nermin ise, “Bu sefer son!” diye karar alıyor ama kararının arkasında da duramıyordu. Bütün kenardaki birikimler hayallere gitmişti. Aslında hayatımızda bir olay olmadan önce mutlaka işaretini verir ama görebilmek mesele. Ne...